İnternet ve Manevi Hayatımız
“Ey iman edenler! Kendilerinizi ve ailenizi, yakıtı insanlarla taşlar olan o müthiş ateşten koruyun…”
(Tahrim, 66/6.)
İnternet, günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası hâline gelmiştir. Eğitimden ticarete, haberleşmeden eğlenceye kadar her alana girmiştir. Bu aygıttan insanlık çeşitli yönleriyle istifade etmektedir. Neredeyse her evde bilgisayar ve internet bağlantısı bulunmaktadır. Dünyada artık internet sayesinde bilginin serbestçe paylaşımı en üst düzeye ulaşmıştır.
İnternetin oluşturduğu sanal âlem, uluslararası bir pazar, sınırsız bir dünyadır. Orada bütün dünya milletleri, iyi, kötü kendi kültür ve hayat tarzlarını pazarlamaktadır. Nitekim internet ortamında art niyetli insanlar, kendi kimliklerini gizleyebilmekte, her türlü hile ve oyuna başvurabilmektedirler. Yine ne yazık ki bu yolla her türlü hayat tarzı evlerimize kadar girmiştir. Geleneksel aile hayatımız, iffet, namus ve hayâ anlayışımız, evet bunlar tedavisi zor, ciddi yaralar almaktadır.
Toplum, ifade yerinde ise, sosyal ve kültürel bir travma yaşamaktadır. Örf ve âdetler değişmekte, ahlaki değer ve hassasiyetler günbegün yok olmaktadır. Günümüzde insan ilişkileri gittikçe bozulmaktadır. Akrabalık bağları kopmakta alkol, uyuşturucu, internet vb. bağımlılıklar artmaktadır.
İnternetin yaygınlaşması aile üzerinde de etkisini göstermektedir. Nitekim halkımız arasında internet evliliklerinden bahsedilmektedir. İnternet üzerinden tanışmalar, ardından birbirini doğru dürüst tanımadan gelen evlilikler. Veya ailenin haberi olmadan kızın, erkeğin peşine gitmesi, her iki aileyi şok eden gelişmeler, oluşan problemli aile yapıları, neticede yıllarca süren küslükler.
Bugün internet ortamında birçok hak, hukuk ihlalleri olabilmektedir. Örneğin başkasının kredi kartının numarasını alıp onunla alışveriş yapmak, virüs gönderip bilgisayar çökertmek, yabancı dosyalara girip bilgi aşırmak, illegal dosyalar yükleyip insanları suçlu duruma düşürmek, her türlü program, yazılım, kitap, müzik vb. ürünleri ilgililerin izni olmadan kullanmak, kendi kimliğini gizleyerek başkalarının onur ve şerefi ile oynamak. Yine başkalarının özel hayatı ile ilgi bilgileri çalmak, bunları topluma ifşa etmek veya şantaj amacıyla kullanmak. Ne yazık ki bunlar, günümüzde yaşanan olaylardır. Oysa özel hayatın ifşa edilmesi, İslami edep ve adap açısından yasak fiillerdendir. (bk. Hucurat, 49/12.)
İnternet ortamında insanlar hakkında yapılan yalan yanlış haberler ve iftiralar yayılmaktadır. Bu, büyük bir vebaldir.
Çünkü bu haberler, bir mahallede veya köyde duyulan veya üç yüz beş yüz kişinin haberdar olduğu konular değildir. Bunlar milyonlarca belki milyarlarca insana ulaşmaktadır. Dolayısıyla bunun vebal ve sorumluluğu da ona göre kat kat artmaktadır. (bk. Ahzab, 33/58; Nur, 24/23.)
Müstehcen mesaj ve görüntüleri yaymak da bir diğer ahlaki problemi oluşturmaktadır. İnternette gezinirken çocuğun ansızın pornografi, müstehcenlik, uyuşturucu, alkol kullanımı, çeşitli silahlar, bomba yapımı, kalpazanlık, hırsızlık yolları içeren sitelerle karşılaşması olağan bir durumdur.
Ne yazık ki, gençlerimizin gönülleri ve dimağları kirletilmekte, gelecekleri karartılmaktadır. Erken yaşlarda iç dünyalarındaki saffeti ve temizliği kaybetmektedirler. En iğrenç tablolar, en çirkin görüntüler ve en onursuz manzaralar internet ortamında sergilenebilmektedir. Bunlar çocuklarımızın, imani ve ahlaki hayatlarına öldürücü darbeler vurmakta, onların hayâ perdesinin yırtılmasına, iç dünyalarında maneviyata açılan kapıların bir bir kapanmasına sebep olmaktadır.
Bilindiği gibi akıl ve ruh sağlığını korumak, dinin temel ilkelerinden biridir. Çünkü akli muvazenesi ve ruh sağlığı yerinde olmayan bir insanın, sahih dinî bir algıya ve yaşayışa sahip olması mümkün değildir. Ne var ki bugün aşırı internet kullanımı özellikle gençlerin ve çocukların ruh sağlığını tehdit etmektedir.
Ölçüsüz internet kullanımı, çocukları ve gençleri sosyal hayattan uzaklaştırmaktadır. Psikiyatride yeni bir bağımlılıktan, internet bağımlılığından bahsedilmektedir. Bu, sadece çocuklara da mahsus değildir. Yetişkin insanlar da bu bağımlılığa kıskacında.
İnternet bağımlılığı, alkol ve eroin bağımlılığına benzemektedir. Psikiyatri uzmanlarının verdikleri bilgiye göre, kokain ve eroin gibi aşırı internet kullanımı insan beynine zarar vermektedir. Dengeli ve ölçülü kullanılmadığı takdirde, insanın toplumdan kopmasına sebep olabilmektedir. Özellikle içe kapanık insanlarda bağımlılık meydan getirmekte, onları aileden ve toplumdan koparmaktadır. İnternete alışan çocuklar sosyal ortamlardan sıkılmakta, agresif ve asabi olmaktadırlar.
İdeal bir dinî yaşam, fertlerin ruh sağlıkları ve sosyal becerileri ile yakından ilgilidir. Ancak aşırı internet kullanımı, asosyal fertlerin yetişmesine sebep olmaktadır. Kişi kendi dünyasına çekilmekte, çevresiyle iletişimini kesmektedir. İnsanlarla ülfete, sevgiye ve muhabbete dayalı ilişkiler kuramamaktadır. Aksine onlardan ürkmekte ve kaçmaktadır.
Bilindiği gibi “insan” kelimesi, hem cinsleriyle “ünsiyet” kurabilen manasını içermektedir. İslami eğitimin hedeflerinden biri de insandaki bu fıtri eğilimi geliştirmektir. Diğer bir ifadeyle seven ve sevilen insanların, sağlıklı iletişim kurabilen fertlerin yetişmesidir. Oysa internet bağımlılığı, kişiyi internet merkezli bir dünya kurmaya götürmektedir. Bu tür insanlar da doğal olarak hem cinslerine karşı yabancılaşmaktadır. Zamanının çoğunu bilgisayarın karşısında geçirenler, sosyal iletişim becerisi kazanamamaktadır. Zamanla asosyal ve problemli bireyler hâline gelmektedirler.
Bilindiği gibi dinin hedeflerinden biri, şiddet değil, merhamet; bencillik değil, dayanışma ruhuna sahip insanlar yetiştirmektir. Ne yazık ki bilgisayar oyunları bu anlamda olumsuz bir işlev görmektedir. Bunlar, çoğunlukla bencilliğe, adam öldürmeye, şiddete, nefrete teşvik etmektedir. Savaş oyunlarında çocuk öldürdüğü adam sayısınca puan almakta, dolayısıyla çocuğun zihninde insan öldürme normal bir davranış gibi algılanmaya başlamaktadır. Burada her şeyi mübah gören bir anlayış söz konusudur. Yine oyunlar, kumara alıştırmakta, yabancı örf, âdet ve sembollerin propagandasını yapmaktadır.
Bugün televizyon ve internet sayesinde her türlü bilgiye ulaşılmaktadır. Ancak bir bilgi kirlenmesinden de bahsedilmektedir. İnternette hedefsiz gezintiler, her türlü bilgi ve görüntüler, bilgilenmek şöyle dursun, insanın zihninin daha da karışmasına sebep olmaktadır.
İslam geleneğinde ilim sahibi olmak en yüksek mertebedir. Ancak hangi ilim ve bilgi insana değer kazandırmaktadır? Nitekim bize öğrettiği bir duada Hz. Peygamber “faydasız ilim”den Allah’a sığınmaktadır. (Tirmizi, Deavat, 68.) Öyle ise faydalı bilgi nedir? Kısaca ifade etmek gerekirse bu, dinî ve manevi hayatımıza katkı sağlayan bilgidir. Bu, bizi meslek sahibi yapan bilgidir. Bu, ümmetin ve insanlığın geleceğine katkı sağlayan bilgidir.