İslamı Anlamak ve Yaşamak
Biz bu mesajları hakikati kavrayabilecek insanlar için açıkve anlaşılır kılmaktayız.(Enam 98)
Kur’an, ilahi iradeyi insana taşıyan eşsiz ve Allah’tan gelen bir kitaptır. İslam'ın asıl şekli ve ideal resmi, Kuran’dadır.
Apaçık bir Kitap olan Kur’an'ın muhatabı, insandır. O, insanın kendisini okumasını ve ayetleri üzerinde düşünmesini ister. Kur’an'ı anlayarak okuyan ve düşünen insan, iman değerine ulaşır. Onun hükümlerini iradeli, bilgili ve şuurlu biçimde uygulayarak da İslami bir kişilik kazanır. İnsanın yapması gereken öncelikli iş, Allah'ın kitabını anlamak ve Kur’an'a göre yaşama farzını yerine getirmektir. Bu gayreti göstermemek, İslam'ı ciddiye almamak anlamına gelir. Kur’an'ı anlamayan, İslam'ı ciddiye almayan kişi ise, onun hükmünden hayatına bir şey katamaz. Böyle olunca da hükmünü çiğnediği Kur’an'dan sevap, hayatının dışında tuttuğu İslam'dan da feyz alamaz.
Şu halde, Kur’an'ın ilke ve ideallerini hayata yeniden katabilmenin yolu, İslam'a aynı ciddiyetle sarılmaktan geçmektedir.
Müslümanlar, Kur’an'ı anlama konusunda yeterli ciddiyeti göstermedikleri için, zamanla birçok sorunla yüz yüze geldiler. Bu sorunların, genelde şu temel yanlışlardan kaynaklandığı söylenebilir:
1 - Bilgisiz inanç:
Kendini "Müslüman" olarak tanımlayanların büyük bir kısmı, Kur’an'dan çok, kişisel görüşleri kabul etmenin iman olduğunu sanmaktadır. Kur’an ve hadisten, ilim ve irfandan yüz çevirmiş, sadece mevki, servet ve şöhret peşinde koşan çok sayıda insan, yanlış inanç, kısır bilgi ve cahilce anlayışlarıyla hayatını sürdürmektedir. Bu temel yanlıştan dolayı, çağımızda saadet devri Müslümanlığından çok, cehalet devri anlayışı sergilenmektedir.
2 - Gönülsüz teslimiyet: İnanç dünyası ile pratik hayat arasında ayırım yapan pek çok insan, sahte değerler içinde dejenere olmuş bir hayatın aldanışı içinde, İslami hayat tarzına bağlı kalmaktan rahatsızlık duyar. Şeklen inanmış görünen bu insanlar, dünya çıkarlarını ve konumlarını korumak için İslam'ı benimsemiş görünürler. Ama onlar günlük hayatta dini ciddiye alınacak bir değer olarak görmezler.
3 - Çarpık zihniyet:
Toplumsal dokudaki yıkıma ve kişilik çözülmesine neden olan yanlışlardan biri de pek çok insanın, İslami şuurdan yoksun çarpık bir zihniyete sahip olmasıdır. Müslümanlar, büyük ölçüde İslam birliğini ve şuurunu yitirdiler. İslam dışı sistemlerin yol açtığı yıkım sonucu, İslami öğreti ve idealler çarpıtıldı. İslam, sadece törensel örflere dayanan ve kaba kuvveti savunan ürkütücü bir "imajla" zihinlere sokuldu. İslam nesillere böyle sunulunca ona yüzeysel bağlanan, ama dinin öngördüğü ilkeleri ayakta tutmak için hiç bir çaba göstermeyen bilinçsiz yığınlar ortaya çıktı.
4 -Ahlaki zafiyet:
İslam'ı ciddiye almanın en bariz belirtisi, Kur’an ahlakını, hayatın ekseni haline getirmektir. Gerçek mümin, Kur’an mesajının insana teklif ve telkin ettiği her şeyi, dav¬ranış boyutunda yaşayan insandır. Çünkü İslam ahlakı, inanma¬ya ve inandığını uygulamaya dayanır. Kur’anı anlayan insan, nefsini kötülüklerden arındırır, iman cephesini sürekli inşa eder ve ahlaki donanımını tamamlayıp kötülüklerle savaşır.
İslam’ın ciddiye alınması, onun hayata taşınması için kararlı ve isabetli çabaların ortaya konulması anlamına gelir. Şu halde yapılması gereken şey, Kur’an'ın ilke ve ideallerini hayata yeni¬den katmak olmalıdır.
Rabbimiz Kr’ani bir hayat yaşayabilmeyi bizlere çok görmesin