Çocuklarınızın sizi Allah’a şikâyet edeceği güne hazır mısınız?
Uğrunda uykusuz kaldığım, kendisi için her şeyimi feda ettiğim, ellerimle büyüttüğüm öz evladım mı beni Allah’a şikâyet edecek demeyin! Öyle bir güne doğru ilerliyoruz ki; “O gün, kişi kardeşinden, annesinden, babasından, karısından ve oğullarından, kaçar. O gün, herkesin kendine yeter derdi vardır. (Herkes kendi derdine düşmüştür.)” (Abese,80/34-37)
Geleceği ve dünyalık eğitimi için gecemi gündüzüme kattığım, tüm servetimi yoluna serdiğim biricik evladım mı beni Allah’a şikâyet edecek demeyin! Öyle bir güne doğru yaklaşıyoruz ki; “O gün suçlu kimse azaptan kurtulmak için oğullarını, ailesini, kardeşini ve hatta kendisini barındırmış olan tüm sülalesini ve yeryüzünde bulunan herkesi fidye verip kendisini kurtarmak ister.” (Mearic,70/11-14)
Ve Efendimiz’in (s.a.s); “Hiçbir kimse dünyada (İslami eğitimlerini) ihmal ettiği çoluk çocuğunun cehaletinden daha büyük bir günah ile Allah’ın huzuruna varamaz” (Deylemi) buyurarak bizi uyardığı, İslam’ı öğretmediğimiz evlatlarımızın, hesabı en zor verilen bir imtihan olarak karşımıza çıkacağı bir güne doğru ilerliyoruz.
İşte o gün “Kişinin yakasına ilk yapışan ailesi ve çocukları olacaktır. Onlar anne ve babalarını Allah’ın yüce mahkemesinde durdururlar ve derler ki: ‹Ey rabbimiz! Bizim hakkımızı bunlardan al! Onlar bizim bilmediklerimizi bize öğretmediler. Bilmediğimiz halde bize haram yedirdiler” (İhya-ı Ulumid-din)
Ve Allah’a şikâyet başlar…
Ey Allah’ım! Bana her şeyi öğrettiler, bütün sınavlara hazırladılar, ama kimsenin kimseyi tanımadığı bu ahiret sınavından hiç bahsetmediler. Şikâyetçiyim!
Ey Allah’ım! Yıllarca onlarla aynı evde kaldım, bana bir gün namazdan bahsetmediler. Senin gönderdiğin kitaptan bahsetmediler. Peygamberimin sünnetinden bahsetmediler. Beni bir gün sabah namazına kaldırmadılar. Babam bir gün elimden tutup mescide götürmedi. Şikâyetçiyim!
Ey Allah’ım! Yıllarca beraber kaldık, bir gün bana tesettürden bahsetmediler. İstediğim her kıyafeti aldılar ama iffetten, hayâdan bahsetmediler. Şikâyetçiyim!
Ey Allah’ım! Beni internetle aynı odaya kapattılar, sınırsız interneti olan telefonlarla, yüzlerce uydu kanalı olan televizyonlarla aynı oda da baş başa bıraktılar ama haramı helali öğretmediler. Şikâyetçiyim!
Ey Allah’ım! Her akşam, istisnasız her akşam annemle, babamla, kardeşlerimle, eşlerin birbirini aldattığı dizileri, ahlaksızlık kusan yarışmaları ve programları izledik. Bir gün olsun çocuğumuzun ahlakı bozulmasın, haramı örnek almasın demediler. Şikâyetçiyim!
Ey Allah’ım! Evleneceğim kişiye ilk önce işini sordular, maaşını sordular, evini sordular, arabasını sordular ama imanını, namazını, ahlakını sormadılar. Beni bu beynamazın eline teslim ettiler. Şikâyetçiyim!
Ey Allah’ım! Yıllarca başka şehirde üniversite okudum bir gün bu çocuk ne yapar, kiminle kalır, nerelere gider gelir demediler. Gözleri diplomadan başka bir şey görmedi. Beni bu günah bataklığına terk edip gittiler. Şikâyetçiyim!
“De ki: Asıl ziyan edenler, asıl hüsrana uğrayanlar hem kendilerini hem de ailelerini kıyamet günü hüsrana uğratanlardır. Uyanık olun! İşte bu apaçık hüsranın ta kendisidir.” (Zümer, 39/15) İlahi uyarısının gerçekleşeceği, Allah muhafaza etsin öz evlatlarımızın bizden şikâyetçi olacağı, hem bizim hem de ailemizin hüsrana uğrayabileceği o gün gelmeden önce hazırlık yapalım. O gün için yapılabilecek en güzel hazırlık, İslam’a göre yetiştirilmiş ve Allah korkusuyla büyütülerek ahiret sınavına hazırlanmış çocuklarımızdır.