KULLARA ŞÜKÜR TEŞEKKÜR
Yapılan iyiliği bilmek, söz ve fiille mukabelede bulunmak, minnettarlığı bildirmek manalarına gelen “şükr”, İslam literatüründe Allah Teâlâ için kullanılmaktadır. Bu duygular kul için ifade edildiğinde ise Türkçe de “teşekkür” manasına gelmektedir[1].
Râğıb el-İsfahani, şükrün üç türlü olduğunu ifade ederek, kalple yapılan şükrün nimeti ve nimeti vereni daima hatırda tutmakla, dille yapılan şükrün nimeti vereni övgüyle anmakla ve azalarla yapılan şükrün de ihsan sahibine karşı layık mukabelede bulunmakla olacağını ifade etmiştir.[2]
Mâverdi ise, iyiliğe muhatap olan kişinin ihsan sahibine karşı ahlâkî olarak borçlu duruma düştüğünü ve imkânı varsa bu iyiliğe mukabelede bulunması gerektiğini, yoksa da kendisine iyilik yapan kimseye teşekkür ederek bu borcu ödemesi gerektiğini söylemiştir.[3]
Rasûl-i Ekrem Efendimiz (sallallâhu aleyhi vesellem) de “Her kim insanlara teşekkür etmezse Allah’a da şükretmez.”[4] buyurarak şükreden bir kul olmanın yolunun, insanların iyiliklerine teşekkür etmekten geçeceğini ifade etmişlerdir. İnsanların tabiatını çok iyi tahlil eden Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi vesellem), insanlara teşekkür etmeyi âdet haline getiremeyen kimselerin Allah’ın nimetlerine karşı da nankörlük yapacaklarını anlatmak istemiştir. Bu hadis-i şerif Allah Teâlâ için yapılan şükürlerin kabulü ile kulun, insanların iyiliklerine yaptığı teşekkür arasında güçlü bir irtibat bulunduğuna işaret etmektedir.[5] Ayrıca Efendimiz (sallallâhu aleyhi vesellem) “Aza şükretmeyen çoğa da şükretmez.”[6] buyurarak şükür ve teşekkürün insanlarda karakter haline gelmesi gerektiğini öğütlemiştir.
Her ne kadar bir zaaf olarak kabul edilse de insanoğlu fıtratı gereği yapmış olduğu iyiliğe karşılık her zaman bir beklenti içinde olur. Bu duruma işaret etmek üzere “Karşılıksız vermek Allah’a mahsustur.” diyerek bu duygulara tercüman olan atalarımız “İyilik yap denize at, balık bilmezse Hâlık bilir.” diyerek de yaptığı iyiliğe karşılık bulamayanların rahatsız olmamaları gerektiğini ifade etmek istemişlerdir.
Dikkat edilmesi gereken hususlardan birisi de teşekkürün, sadece karşılıksız iyilik yapanlara değil bize yardımcı olan herkese edilmesi gerektiğidir. İdareci, patron veya amir durumunda bulunanların kendi sorumluluğu altında çalışan kişilerin yaptıkları işlerden dolayı onlara teşekkür etmeleri bir erdemdir. “Bu nasıl olsa onların vazifesi.” diyerek memnuniyet ifade etmekten imtina ederse hem onların muhabbetini kazanmaktan mahrum olmuş olur hem de şükür borcunu yerine getirmekten aciz kalmış olur.
İyilik namına hiçbir şeyin hafife alınmaması gerektiğini bizlere öğütleyen bir Peygamberin ümmeti olarak, insanların hizmetlerine karşılık kendilerine şükran ifadelerimizi takdim etmenin ahiret yatırımı olduğunu unutmamalıyız.[7] Gündelik hayatımızın rutin seyri esnasında şükür ibadetini yerine getirebileceğimiz her durumda, yapılan iyiliğe bigâne kalmayıp en azından sözle mukabelede bulunmalıyız. Birisine adres sorduğumuz zaman, para bozdurduğumuz zaman, alışveriş yaptığımız zaman emeği geçenlerin hizmetlerine minnettar olduğumuzu karşı tarafa güzel ifadelerimizle bildirmeliyiz.
Minnet ve teşekkür ifadeleri çok zengin olan bir kültür ve medeniyetin mensupları olarak bizlere düşen, gerek Allah’a ve gerekse insanlara teşekkür borcumuzu eda etmek için ele geçen fırsatları ganimet bilmektir. “Allah razı olsun.”, ” Teşekkür ederim.”, “Sağ ol.”, “Var ol.”, “Ellerine sağlık.”, “Ellerin dert görmesin.”, “Allah ne muradın varsa versin.”, “İşin rast gelsin.”, “Allah işini rast getirsin.”, “Mevlâ yâr ve yardımcın olsun.”, “Hayrını gör.”[8] ve daha niceleri ile bizlere iyilik yapan insanların gönüllerini ferahlatmak suretiyle hem teşekkür etmiş oluruz hem de Rabbimizin rızasını kazanmak için önemli adımlar atmış oluruz.
Şükran ve minnet ifadelerine muhatap olan iyilik sahibinin de şeytanın, kalbine başka duygular[9] sokmasına karşı hazırlıklı olarak teşekkür edene güzel karşılıklar vermesi gerekir. “Rica ederim.”, “Estağfirullâh.”, “Ne kıymeti var ki.”, “Teşekkürü hak eden bir şey değil.”, “Çok kadirşinassınız.”, “Bir şey değil.”, “Size layık değil amma…” gibi güzel ifadelere dilimizi alıştırmalıyız.[10]
İyilik yapan kimseye tam manası ile nasıl teşekkür etmiş olabileceğimizi de bizzat Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi vesellem) bizlere öğretmektedir: “Kendisine iyilik edilen bir kimse o iyiliği yapana, “Cezâkellahu hayran[11] (Allah seni hayırla mükâfatlandırsın)” derse ona en iyi şekilde teşekkür etmiş olur.” buyurmuştur.[12] Yani bu dua ile iyiliğe muhatap olan kişi, kendisine yapılan ihsana, karşılık vermekten aciz olduğunu itiraf edip, bu iyiliğin hak ettiği karşılığı sadece Allah Teâlâ’nın verebileceğinin şuurunda olarak muhatabına çok değerli bir dua etmiş olmaktadır.
Rabbimizin nimetlerini saymakla bitiremeyeceğimizi bizzat kendisi bizlere öğretiyor.[13] Ancak bu nimetlerin bazılarının bizlere ulaşmasında aracı olan insanlara teşekkür ederken nimetin asıl sahibini de hiçbir zaman unutmamalıyız.
------------------------------------------------------------------------------------------
[1]Fîrûzâbâdî, el-Ķāmûsü’l-Muhît, “şkr” md., Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.
[2]el-Müfredât, “şkr” md.
[3]Mâverdî, Edebü’d-dünyâ ve’d-dîn, s. 205, 207.
[4] Ebû Dâvûd, Edeb 11; Tirmizî, Birr, 35.
[5]el-Hattâbî, Meâlimu’s-Sünen Şerhu Sünen-i Ebî Davud, 4, s. 113.
[6] Müsned, 4, s.278-375.
[7] Müslim, Birr, 144.
[8] Sosyal Davranışlarda Ölçüler Osman Öztürk s. 50.
[9] Ucub vb.
[10]Sosyal Davranışlarda Ölçüler Osman Öztürk, s. 53.
[11] (جزاك الله خيرا).
[12]Tirmizî, Birr, 87.
[13] İbrahim, 14/34.