* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: İSTİKAMETE DEVAM  (Okunma sayısı 432 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı KOYLU

  • *****
  • İleti: 2314
İSTİKAMETE DEVAM
« : Temmuz 31, 2018, 08:59:25 ÖÖ »
İSTİKAMETE DEVAM

İslâm dini bilindiği üzere fikre tevhid, hayata istikamet vermiştir. Tevhid akidesine sahip olan bir Müslüman için istikamet, dünyada ve ahirette selamet demektir.

Allah ve Rasûlünün bahsettiği istikamet, bütün emirlere ve nehiyle- re şamildir. Rabbimiz (c.c)’in: “Sen ve seninle beraber tevbe edenlerle bir¬likte emrolunduğun gibi dosdoğru ol.”1 Ayet-i Celîlesi karşısında titreyen Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) de: “Beni Hûd Suresi kocalttı.” 2 diye istikame¬tin dindeki yerine ve önemine işaret etmiştir. Kendisine: “Ey Allah’ın Rasûlü, bana bir iş söyle, ona sımsıkı yapışa¬yım.” diyen Süfyan b. Abdullah isimli sahabisine cevabı: “Rabbim Allah’dır; de; sonra da dosdoğru ol!” şeklin¬dedir.3 O bakımdan insanın sadece iman ettim demekle işi bitmiyor; bi¬lakis istikamet üzene yaşamak dikkat ve gayret istiyor.

Namazlarımızda her rekatte Fatiha Suresini okuyoruz ve orada “ihdinessıratal-mustakîm: Bizi dos¬doğru yola, kendilerine nimet ver¬diğin kimselerin yoluna ilet, gazaba uğramışların ve sapıklığa düşmüşle¬rin yoluna değil.” âyetlerini okuyup “Amin” diye de dua ediyoruz. Bu ni¬yaz ile Yahudilerin ve Hıristiyanların yolunu değil tâ insanlığın başlangı¬cından beri kendilerine nimet veril¬miş olan peygamberlerin, şehidlerin ve salihlerin yolunu daima tercih ettiğimizi belirtmiş oluyoruz.4 ina¬nıyoruz ki “iman ettik deyip sonra istikamet üzere yaşayanlara melek¬ler gelerek; “Korkmayın, üzülmeyin, size vaat edilen cennetle sevinin. Biz dünya hayatında da, ahirette de sizlere dostuz. Esirgeyip bağışlayan Allah’ın ikramı olarak (cennette) ca¬nınızın çektiği ve dilediğiniz her şey sizindin derler.”5 “Rabbimiz Allah’dır diyenler ve sonra da istikamet üze¬re olanlar için ne korku vardır; ne de hüzün. Onlar cennetliktir işle¬diklerinin karşılığı olarak cennette ebedi kalacaklardır.”6

Bu sırat-ı müstakim üzene dos¬doğru bir hayatın nasıl yaşanacağını da bizzat Rasûlullah (s.a.v) Efendi¬mizin ve seçkin ashabının hayatında görüyoruz. Allah’ın Sevgilisi (s.a.v) gönderildiği zaman insanlık ne du¬rumdaydı biliyoruz. Beşeri sistemle¬rin egemenliği altında güçlü olanlar daima haklı sayılıyor ve zayıfı ezi¬yorlardı, beşer yırtıcılıkta sırtlanları geçmişti. Dünya hakkı ve adaleti ge-tirmek için imkânlarını ve gelecek¬lerini feda edecek, can, mal, maişet, dünyevi hevesat ve şehevatını teh¬likeye atacak, ticaret, meslek ve kazançlarını kesada sokacak mücahid bir kurtarıcı bekliyordu. O devirde dünyaya hükmeden güçler Bizans ve Fars devletlerinde toplaşmışlardı. Fakat ahlaki, sosyal ve iktisadi ko¬kuşma sebebiyle onlarda pek ümit yoktu.

İşte öyle bir zaman devresin¬de Allah Teâlâ, insanlığa saadet ve istikamet vermek üzere rehber olarak Muhammed Aleyhisselam’ı ve O’nun mücahid ashabını seçti. Allah’ın Rasûlü hayatın bütün şube¬lerine hitabeden İslâm dinini tebliğ ederken vazgeçmesi maksadıyla mal, makam, kadın… vs. türün¬den gelen bütün teklifleri reddet¬ti. Zühd, takva, daima kardeşlerini kendine tercih, maddi şeylerde aza kanaat, davetini tatbik ve yaşamada bizzat örnek oldu, ibadet vazifeleri¬ni önce nefsinde ve ailesinde yaşa¬dı. Bir şeyi yasaklarsa uygulamaya önce kendi akrabasından başladı, bir şey verirse önce başkalarına verdi. Faiz alma yasağını önce am¬cası Abbas’dan, kan davasını iptal hükmünü evvela amcaoğlu Rabia b. Haris b. Abdulmuttalib’e tatbik etti. Haşim oğullarına zekâttan pay almayı yasakladı. Mekke’nin fet¬hi günü Kâbe’nin anahtarlarını Hz. Ali’ye değil eskiden beri muhafaza hakkını elinde tutan Şeybe oğullarından Osman b.Talha’ya verdi.

Çektikleri çileli ve meşakkatli hayattan bunalan ve birazcık rahat¬lama rica eden hanımları hakkında hemen ilahi uyan geldi, onlar da Allah ve Rasûlünü, ahiret hayatını tercih ettiler. Rasûlullah’a tabi olan Mekkeli muhacirler ile Medineli Ensar’ın o dönemde ekonomik hayatları sarsıldı, ticaretleri bozuldu, işleri ve aileleri dağıldı. Korku, açlık, maddi ve manevi her türlü sıkıntı ile imtihan olundular; ama dayandı¬lar; sabrettiler. Çünkü insanlığın kur¬tuluşu onlara bağlı idi. “insanlar hiç imtihan olunmadan sadece ‘inandık’ demekle bırakıvereceklerini mi sandılar? Andolsun ki biz onlardan öncekileri de imtihanlardan geçir¬dik. Muhakkak Allah sadık olanları da, yalancı olanları da bilecektir.” hitapları karşısında eğer İslâmi is-tikametten vaz geçerlerse bunun kendileri ve bütün insanlık için fela¬ket olacağına inanmışlardı. O ruhla, sağlam bir iman, îsar (kardeşini ken¬dine tercih etme), ahireti sevme, maddeyi önemsememe ruhuyla Allah Rasûlü ve sadık ashabı tari¬hin mecrasını değiştirdiler; insanlığı kurtardılar Salih amelleri ve üstün cihadları sonucunda “Nihayet Allah onlara dünya nimetlerini, hem de ahiret sevabının güzelliğini verdi.”

İşte o mübarek harekât netice¬sinde Arap yarımadasından başla¬yarak yükselen istikametli hayat ni¬zamı dünyaya hâkim olunca zulüm, hırsızlık, her tür sarhoşluk, her çeşit fuhuş, insan ticareti, haramzadelik, ihanet… gibi kötülükler ortadan kalktı, insanlık insanca yaşamaya başladı.

Fakat İslâm’ın getirdiği bu isti¬kamet anlayışı, her ne zaman geri¬lemiş veya kalkmışsa, o zaman da hem Müslümanlar, hem de diğer insanlar maddi ve manevi sıkıntıla¬ra, bunalımlara düşmüşlerdir Örnek göstermek için fazla uzağa gitmeye gerek yok. Ülkemizin ve Müslü-manların içinde ve dünyanın yaşa¬dığı gerçekler, bu istikamet azlığının veya yokluğunun sonucu değil de nedir? İstikamet ahlakından yoksun eğitim alanlarındaki karmaşa, verim¬sizlik, hedefsizlik, beyin göçü ortada. Faiz ve tefecilik temeli üzerine ku¬rulu ekonomik sistem hem ülkede, hem de dünyada fakirleri ezim ezim eziyor ve canını çıkartıyor. İzzet ve ilerlemeyi islâmi ve milli değerlerin¬de değil de inkarcılar yanında ara¬yan başlarla yönetilen Müslüman ülkelerin zillet halleri ortada. Sırat-ı müstakimden ayrılmış İslâm dünya¬sı darmadağın vaziyette ve dünya ırkçı emperyalizminin insafına ter-kedilmiş. Her alanda suç patlama¬sı, gencecik insanlara geçen ahlak bozuklukları, intiharlar; acımasız bir maddecilik, fertler arasında yayılan kin, nefret ve sevgisizlik, gelir dağı¬lımında görülen korkunç uçurum, daha rahat ve lüks yaşama, tüketme dışında bir şey düşünmeme ve bu yolda her yolun mubah görülmesi sapkınlığı başka neyin neticesidir ki!

İslâm’ın gösterdiği istikamet¬ten ayrılmak en büyük zarardır “Ey iman edenler; eğer kâfirlere itaat ederseniz, sizi ökçeleriniz üzere geri çevirirler de siz kayba uğrayanlara dönersiniz.” Yerli ve yabancı kanal¬lar vasıtası ile Müslümanlara yaptırılmak istenen nedir? Diyorlar ki: “Gelin şu kültür farklılığınızdan vaz geçin, yani Müslümanlığınızdan vaz geçin. Zinayı, eşcinselliği suç sayma¬yın, faizi ve kumarı hayatın bir ger¬çeği olarak benimseyin, kadınlarınızı açın, içkiyi, uyuşturucuyu normal kabul edin, batı uygarlığını galip sa¬yın…”Yani gazaba uğrayan Yahudilerin yaptıkları Allah’a isyan, Allah’a iftira, peygamberlere ihanet, fuhuş, hırsızlık, hakkı gizleme, ateşle insan¬ları yakarak işkence etme gibi suçla¬n çağdaş metotlarla tekrarlayanların yolu çeşitli kılıflar altında dayatılıyor iman, İslâm, kitap, peygamber; iffet, namus, izzet, adalet, doğruluk, sada¬kat gibi kelimeleri hayatından çıka¬ran ve yerine bunların zıddını koya¬rak insanları sapıtanların yolu örnek olarak gösteriliyor. Yetkililer Avrupa Birliğine girebilmek için bu türden vermedik taviz bırakmıyorlar; ama yine de kapılarda bekletiliyorlar; içe¬ri alınmıyorlar Şayet onların dedik¬lerini kabul edersek, islâmımızdan ve istikametimizden uzaklaşacak olursak elimize ne geçecek? Dün¬yada ve ahirette zillet, hüsran, ziyan, kayıp. Zira tarih sadece maddi lükse kapılmış olan, aralarında cahiliyet ve eski çağ ahlaksızlıklar yayılmış olan kavimlerin vahşi bir hücuma, yaban¬cı saldırısına maruz kaldıklarını çok açık örneklerle ispat ediyor. Allah’ın geçmiş milletler hakkındaki kanunu böyledir. Allah’ın kanununda bir de¬ğişiklik bulamazsın.”

Firavun’un ülkesinde ona kul köle olarak, onun koyduğu kanun¬lara uyarak kendi şahsiyetini yok etmektense, çölde Allah’a kul olup istikamet üzere hür olarak yaşamayı tercih eden Musa (a.s) ve bağlılarını Allah (c.c) bu dünyada da mükâfat¬landırdı, bulundukları yerin doğu-suna ve batısına Allah’ın kanunlar ile hükmedip adalet dağıttılar. Pey¬gamberlerin hepsine iman eden ve resullerin şahı olan Hz. Muhammed (s.a.s)’e bağlı olan bu ümmet de çağdaş firavunlara boyun eğmez, istikamet üzere kalıp yalnız Allah’ın kanunlarına göre hareket ederlerse, şiddetli bir imtihandan sonra fira¬vunların zulme dayalı saltanatlarına son verirler. Bunda asla şüphe yok¬tur. “Eğer Allah size yardım eder; za¬fer verirse, artık sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa ondan sonra size kim yardım edebilir? Mü¬minler ancak Allah’a tevekkül etsin¬ler.”

Görevimiz bıkmadan, usan¬madan Allah’ın kullarını Allah’ın ke¬lamıyla, Rasûlullah’ın kutlu yoluyla buluşturmaya devam etmek olacak. Çünkü tebliğimiz bir kişinin hidaye¬tine sebep olursa bu bizim için yer¬yüzü dolusu altına sahip olmaktan daha hayırlı olacaktır Bu anlayış bazılarına ters gelebilir Yeryüzü insan için yaratılmıştır ama yeryüzünün tamamı insanın haksız yere akıtıl¬mış bir damla kanına denk değildir. Rabbimiz haksız yere herhangi bir kişiyi öldürenin bütün insanları öldürmüş gibi olduğunu haber verir; öldürülenin Müslüman veya gayr-ı Müslim olmasını ayırt etmez. Fakat uygar Avrupalının ve Amerikalının gözünde bir varil petrol, Hıristiyan olmayan milyarlarca insandan daha değerlidir işte böyleleriyle aynı saf¬ta, aynı kulüpte, aynı paktta olma¬mak için istikametten ayrılmamaya dikkat edeceğiz, “Bizi kendilerine nimet verdiklerinin dosdoğru yo¬luna eriştir; gazaba uğrayanların ve sapıkların yoluna değil Yarabbi” diye duaya devam edeceğiz.

l-Hûd Suresi, I 12 2-Tirmizi, Tefsir 56/6 3- Tirmizi, Zühd, 61 4-Nisa Suresi, 69 5-Fussı- let Suresi, 30-32 6-Ahkaf Suresi, 13


BU KAPIDAN EĞRİ GİREMEZ!

İstikamet, doğruluk anlamına gelir Kur’an-ı Kerim’de mevcud, “festakım kema ümirte” Âyet-i Kerimesi ile en geniş kavramını bulur.

Cenâb-ı Hak, Peygamber Efendimiz ’e “Emnolunduğun gibi doğru ol”1 hi¬tabında bulunmuştur. Şüphesiz ki bu hi- tab yalnız Peygamber Efendimizi değil, bütün inananları şümulüne alır.


Allah’ın emrettiği şekilde dosdoğ¬ru olabilmek elbetteki kolay değildir. Çünkü evvel eminde Kur’an-ı Kerim’de mevcud diğer bütün emirler ve nehiyler göz önünde tutularak, dosdoğru olmanın, en isabetli istikametini bulmak gerekir.

Bu araştırma da yetmez, Fatiha sûresinde açıklandığı gibi, bu beşerî ça¬balara ilaveten, Allah’a sığınmak, Allah’ın hidayetini dilemek gerekir.

“İhdinassıratel müstakim” dua ve niyazımızın kabul edilmesi ile beşer planında doğru yolu bulmuş oluruz.

Beşer planında diyorum, zira bütün çabalarımıza rağmen şüphe¬siz ki, Allah’ın adaleti ile kulların ada¬leti arasında bir fark olacaktır.

Bu sebepten, ulemamız tara¬fından “el istikameti hayrün min elfi kerame” sözü söylenmiştir. Yani Allah’ın emrettiği gibi istikamet üze¬re olmak, bin kerametten daha ha¬yırlıdır deniliyor.

Tasavvuf ehli, bu sebepten “Her an, dışı halk ile, içi hak ile ola¬bilmek hem çok zordur hem de mertebelerin en üstün olanıdır” buyurmuşlardır.

Doğru olabilmek Hak âşıklarını o derece etkisi altına almıştır ki, Yu¬nus Emre, mürşidi Taptuk Emre’nin tekkesine, dağdan keserek getirdiği odunların bile dosdoğru olmasına dikkat etmiştir. “Bu kapıdan asla eğri giremez.” Demiştir.

Hak yol hangisidir Batıl han¬gisidir? Bunu ayırd etmek aslında bütün insanların meselesidir. Bu¬nun ayırd edilemeyişi yüzündendir ki, kişiler başka başka yollara, başka başka istikametlere, çeşitli iptilâlara kapılmışlar zamanları ve ömürlerini heder etmişlerdir.

Hazreti Mevlânâ, Mesnevi’sinde bu ihtilâfa işaret ederek, “Ona kâh şarap, kâh kadeh dedik, kâh halis al¬tın, kâh av, kâh dâne, kâh tuzak dedik. Bütün bunlara sebep ne? Niçin ismini söylemiyoruz? diye soruyor. İstikamet üzre olmak, istika¬metini bulmak elbetteki büyük bir nimettir. Fatiha-i Şerifte belirtil¬diği gibi istikametini bulamayanlar Allah’ın gadabına uğrayanlar ve da¬lalete düşenlerdir.

Gerçek istikametini bulmak için ise önce iman ışığına sahip ol¬mak gerekir. Allah’ın bizleri, her an gördüğünün bilinci içinde olmak ise bizi Hakk’ı batılı tefrik etme şuuru-na erdirir hataya düşmemizi önler iman sahibi olan insan istika¬metini her an kontrol eden ve sıratı müstakimden asla sapmayan insan¬dır. Kendini kontrol şuuruna eren kimse ise hakimi, savcısı, zabıtası kendi içinde olan insandır Bir keli¬me ile insan-ı kâmildir.

İnsanlık şeref, haysiyet ve şuu¬runa sahip olmak insanları ve toplumları yüceltir. Bu şuurdan uzaklaşanlar hayvanlık çizgisine düşer hatta ondan da daha aşağılara iner. Belhüm adal hitabına layık olur. Hazreti Mevlânâ, “Bizler öyle¬sine yücelebiliriz ki, melekler bizim nüfuz ve sür’atimizi kıskanmaya başlarlar ama yolumuzu sapıtırsak öylesine aşağılara yuvarlanırız ki, şeytanlar bile bizim şerrimizden ka¬çarlar” diyor.

Gerçek mânâda medenî olma¬nın, fazilet yolunda ilerlemenin yolu, iman ve istikametten geçer. Bunun içindir ki Peygamber Efendimiz: “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” buyurmuşlardır Yani bir saadet asrına erişmek isti¬yorsak, Peygamber Efendimizin yo¬lunda, istikametinde olmalıyız. Onun ve sahabesinin ahlâkıyla ahlâklanmalıyız. Gerçek kurtuluş bundadır.





 


* BENZER KONULAR

Rahîm Ve Rahmân Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:28:55 ÖÖ]


Davranışlarımız Kaydediliyor Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:22:46 ÖÖ]


Biliniz Cesedin Öyle Bir Et Parcası Vardır Ki Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:18:08 ÖÖ]


Melek Girmeyen Evler Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:04:30 ÖÖ]


Doğru Çalışma Methodu Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:59:59 ÖÖ]


Başınızı Çevirip Gitmeyin Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:39:23 ÖÖ]


Ozan Birgül 320 kbps - 2 kısım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:15:33 ÖÖ]


Ozan Birgül - İlahiler 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:04:09 ÖÖ]


Dualarımız Neden Kabul Olmuyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:10:43 ÖÖ]


Birlikte Hizmet Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:59:59 ÖÖ]


Gizli Halleri Açık Hallerinden Daha Hayırlı Adamlara İhtiyacımız Var Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:31 ÖÖ]


Mücahitler Kazandığınızı Kaybetmeyiniz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:32 ÖÖ]


İnsanlardan Övgü Beklemek Ateşle Oynamak Gibidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:24:29 ÖÖ]


Zamanın Kıymetini Bilmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:13 ÖÖ]


Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]