* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: İyilikten iyilik doğar  (Okunma sayısı 1049 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
İyilikten iyilik doğar
« : Ocak 20, 2015, 08:46:41 ÖS »
İYİLİKTEN İYİLİK DOĞAR


Hz. Peygamber Muhammed (s.a.v.) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyuruyor:

“Size iyilik yapanlara karşı iyilik yapmak, fenalık yapanlara da fenalık yapmak meziyet değildir. Asıl meziyet, size fenalık yapanlara karşı aynı şekilde mukabelede bulunmayıp iyilik yapabilmektir. (Tirmizî)

Din, Allah'ın insanlara bildirdiği ilâhî bir kanun, dindarlık ise insanın kendi arzusu ile bu nizama uyması olduğuna göre, hakiki iyilik, hayrı, Allah katında iyi olduğu için yapmaktır. Çünkü böylesi bir imanla hayır işlemek Allah'ın hoşnutluğunu talep demektir. Allah katında hayır olan her işin neticesinde bir sevabın bulunduğu, bu sevabın en büyüğünün ise "Allah'ın rızası" olduğu kabul edilirse, hayrın fazileti ve önemi inkâr edilmez.

Kur'an'ın, hayra davet edenleri "en hayırlı ümmet" olarak nitelendirmesi hayrın faziletini; "iyilikte insanları yarışa teşvik etmesi" de hayrın önemini belirtir.

 "Ey mü'minler, rükû edin, secde edin, Rabbinize ibadet edin, hayır işleyin ki, umduğunuza erip kurtulasınız." (Hacc, 77) mealindeki bu ayet ve benzeri diğer ayetler ise, hayrın, ibadetlerin tümünü kapsayıcı özelliğine ve hayır işleminin gereğine işaret eder.

Ayrıca Peygamberimizin -aleyhisselatüvesselam-, "İyiliğe delalet eden kimseye o iyiliği yapanların ecri gibi sevap vardır" buyurması ise, hayır yapmanın yanında ona vesile olmanın da önemine ve faziletine işaret eder.

Ayet ve hadislerde fazileti ve önemi açıkça belirtilen hayrı işlemenin ve hayırlı bir insan olmanın ilk şartı, "sağlam bir imanla iyiliği ilke haline getirmektir." Bu şuura eren Müslümanlar, inançlarından kaynaklanan hayır sevgisini hayatlarına nakşedip, yaşadıkları her yerde kalıcı hayır eserleri yapmakla adeta anıtlaşmışlardır. Bu eserler günümüzde olduğu gibi sadece maddi çıkar sağlama amacıyla değil, aksine Allah'ın hoşnutluğunu kazanıp insanlığın ihtiyacını karşılamak gayesiyle yapılmıştır.

Hikmet sahipleri, “herkes ektiğini biçer, işlediğinin karşılığını görür” demişler. İyilik eden iyilik, kötülük eden de kötülük bulur. Adaletin ölçüsü budur. Artık iyilik isteyen iyilik yapsın, kötülük isteyen kötülük…

Cenab-ı Hak adildir, kullarına zulmetmez. Kim bu dünyada iyilik adına bir şey yaparsa faydası kendisine olur. Kim de bu dünyada bir kötülük yaparsa zararı, vebali yine kendisine olur. Şeyh Sadi Şirazi (k.s.) anlatıyor:

Bazı büyüklerle bir gemiye binmiştim. Bindiğimiz geminin arkasında bir kayık battı ve iki kardeş bir girdaba düştü. Birlikte bulunduğum biri gemiciye:

“Bu iki kardeşi kurtar sana yüz dinar vereyim,” dedi. Gemici yalnız birisini kurtarabildi, öteki boğulup öldü. Ben bu durumu görünce:

            “Demek ömrü bu kadarmış, eceli gelmiş ki kurtarmakta geciktin.” dedim. Gemici güldü ve şöyle dedi:

            “Dediğin doğrudur. Fakat ben ilk önce bunu kurtarmak istedim. Çünkü bir vakitler çölde kalmıştım, o beni deveye bindirdi, diğeri ise bana kamçıyla vurmuştu.” Sonra ben dedim ki:

            “Cenab-ı Hak ne kadar doğru buyuruyor: ‘Her kim iyi bir iş yaparsa, kendi lehine yapmış olur. Kim de kötülük yaparsa, kendi aleyhine yapmış olur. Rabbin kullara zulmedecek değildir.”(Fussilet, 46)

Peygamberimizin -aleyhisselatüvesselam-, “İyilik kaybolmaz, günahlar da unutulmaz. Hakim olan Allah ölmez. O halde dilediğini yap. Nasıl davranırsan öyle muamele görürsün.” (Ahmed b. Hanbel; Ali el-Muttaki) mübarek sözünü hiçbir zaman unutmamalıyız.

Yaratan’ın, tüm nimetlerinden fazlasıyla yararlanan insan,  kendisini yaratana karşı tüm sorumluluklarını yerine getirmek zorundadır. Mademki bu dünya ahiretin imtihan tarlasıdır; o halde imtihanın gereğini yerine getirmelidir. İslam’ın, tüm kural ve kaidelerine uyup imtihanı kazanma çabası içinde olmalıdır.

 İnsanın, iyi olma yolunda harcadığı enerjinin yüce Allah tarafından boşa çıkarılmayacağı Kur’an-ı Mübin’de açık bir şekilde belirtilmektedir. İyi ve kaliteli insan olma yolunda atılan her adım, onu bu dünyada mutluluk ve huzura götüreceği gibi öbür âlemde de ebedi saadete ulaştıracaktır. Bu hâl, insanın iç dinamizminin harekete geçmesini sağlayacak ve onu ataletten kurtaracaktır. Geçici heva ve hevesler uğruna ebedi âlemi kaybetmeye, akıllı insanın hiç hakkı yoktur.

Allah insanı bir imtihandan geçmesi için bu dünyaya göndermiştir. O, Rasulleri aracılığıyla Hakkı (İslam’ı) vahyetmiş ve insana bu gerçeğe inanma veya inanmama özgürlüğünü vermiştir. İnandıktan sonra da ona teslim olma veya olmama özgürlüğünü vermiştir. O, gerçeği gizli tutar. Gönderdiği Rasuller, kitaplar ve Rasullerin gösterdiği mucizeler ışığında, o gerçeği, mantığını ve aklını kullanarak değerlendirip hüküm vermeyi insana bırakır.

Yüce Yaratan, dileseydi tek tip insan yaratabilirdi. Hani, günümüzde kurşun asker olarak tabir ediliyor ya, işte öyle. O zaman; iyi kötü, güzel çirkin, hak batıl ve daha birçok mefhum ayırt edilemeyecek, dolayısıyla imtihanın ve yaradılışın hiçbir önemi ve anlamı kalmayacaktı. Allah, gerçeği hiçbir zaman herkesin kayıtsız şartsız kabul edeceği bir şekilde çırılçıplak gözler önüne sermez; çünkü o zaman imtihan diye bir şey söz konusu olmaz ve başarı veya başarısızlık kavramları anlamlarını yitirir. O zaman insanın düşünce özgürlüğü de elinden alınmış olurdu. Bu ise hesap gününde insanın mazeretler ileri sürmesini sağlardı.

İyilikte yarışan insan olmalıyız. Başkalarında görmek istediğimiz güzellikleri önce kendi nefsimizde yaşamalıyız. Her şeyin iyi ve hoş tarafını görmeliyiz. Kötü olarak tanımladığımız kişilerin dahi mutlaka iyi bir tarafı vardır. Adamın yetmiş tane iyi tarafı var biz onları göremiyoruz, bunun yanında bir kötü tarafını hemen görüyor, onu dilimize doluyor ve yargılamaya başlıyoruz. Yeter ki biz ona iyi gözle bakalım. Kişinin hatalarını, kırıcı ve yıkıcı bir şekilde değil de yapıcı ve olur tarafından kendisine münasip bir lisanla anlatırsak, her şeyin çok güzel olacağından emin olabiliriz. Dünya dediğin ne ki… Yalancı bir saltanattan başka bir şey değildir. Sonu hüsran ve sonu acı, devrik bir saltanat değil mi?

Güneş ufkumuza düştüğünde hesabımız şu olmalı; “Bugün Allah için hangi iyilikleri yapayım? Hangi kötülüklerden sakınayım veya sakındırayım? Şu güzel günü Müslüman’ca nasıl yaşayayım? Bütün fiil ve davranışlarımda bulunduğum mevki ve makamda topluma ve Yaratan’ıma karşı nasıl daha verimli olurum?” diye düşünmeliyiz. Bu düşüncelerimizi pratiğe de yansıttığımızda göreceğiz ki her şey iyi, herkes güzel ve has, yollardan engeller kalkmış, huzur ve saadetin yolu açılmış olur bi iznillah.

Fatih Yılmaz.

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]