* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: "Kendini Kurtarmaya Bak!"  (Okunma sayısı 1101 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
"Kendini Kurtarmaya Bak!"
« : Aralık 11, 2014, 11:54:29 ÖS »

KENDİNİ KURTARMAYA BAK!

Hazret-i Allah ümmet-i Muhammed'i muhafaza etsin. Gerçekten büyük bir afat yaşanıyor.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz aşağıdaki mucize Hadis-i şerif'lerinde hem bu devri tarif ediyor, hem de "korunma ve kurtulmanın yolu"nu gösteriyor.

Ashâb-ı kiram'dan Sâlebetü'l-Haşenî -radiyallahu anh- Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e:

"Ey iman edenler! Siz kendi nefislerinizi ıslah etmeye bakın. Siz doğru yolda bulundukça yoldan sapanların size zararı olmaz." (Mâide: 105)

Âyet-i kerime'sinin tefsirini sorduğunda, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Yâ Ebu Sâlebe! İyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış. Ne zaman ki aşırı derecede cimrilik hâkim olur, nefislerin arzusu peşinden gidilir, dünya ahiret üzerine tercih edilir, herkes kendi görüşünü beğenir, kimse kimseyi tanımaz bir hâle gelirse, o zaman KENDİNİ KURTARMAYA BAK VE HALK TABAKASINI BIRAK!

Muhakkak ki sizin arkanızda karanlık gece parçaları gibi fitneler vardır. O fitneler içerisinde, sizin üzerinde bulunduğunuz inancın benzerine sımsıkı yapışan bir kimse için, sizden elli kişinin sevabı kadar sevap vardır."

Ashâb-ı kiram: "Yâ Resulellah! Onlardan elli kişinin sevabı kadar sevabı vardır değil mi? (Yani ‘Sizden' kelimesi yanlışlıkla mı kullanıldı?)" diye sorduklarında buyurdu ki:

"Hayır! Sizden elli kişinin sevabı kadar sevap alır. Çünkü siz iyiliklerde yardımcı bulursunuz, fakat onlar bulamazlar." (Ebu Dâvud - Tirmizî - İbn-i Mâce)

İşte o zaman bugün. Çok nazik davranmak lâzım, çok dikkatli davranmak lâzım.

Cenâb-ı Hakk'tan kopmayacaksın, Hakk ile olacaksın, Hakk ile vazife göreceksin. Fazla sivrilmeyeceksin. "Düzelteyim!", "Yapayım!" zamanı değil, kurtulma zamanı.

Zira Resulullah Aleyhisselâm'ın "Kendini kurtarmaya bak ve halk tabakasını bırak!" buyurduğu zaman bu zaman. Halk tabakasını bırakıp kendini kurtarma zamanı. Rabb'im kurtardıklarından etsin.

Bu emre Âyet-i kerime mucibince ehl-ü iyali de dahildir:

"Ey iman edenler! Kendinizi ve âilenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun." (Tahrim: 6)

Abdullah bin Ömer -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:

"Erkek âile fertlerinin muhafızı durumundadır ve onların hukukundan sorumludur." (Buhârî. Tecrid-i sarîh: 487 - Müslim: 1829)

Müslümanların gerek kendilerine ve gerekse âilesine karşı mükellefiyetleri çok ağırdır.

Çocuk şayet iyi terbiye edilmezse kötü bir insan olur. Anne-baba onun kötülüğünden mesuldürler. Günahına da ortak olurlar.

Câhiliyet devrinde kız çocuklarını diri diri gömerlerdi. Fakat kız masum olduğu için cennete giderdi. Zalim baba ise cehenneme giderdi.

Eskiden cehalet vardı. Şimdiki cehalet çok daha büyük. Hâlâ farkında değilsiniz. Zalim anne baba, canım yavruyu kendi elleriyle cehhenneme koyuyor. Kendi de gidiyor.

Zira Cenab-ı Hakk: "Kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun!" buyuruyor.

Hani koruyan kim?

"Koru!" diye emrediyor. Kendini de evlâdını da.

Çocukların İslâm ahlâk ve âdâbına uygun olarak yetiştirilmeleri ilâhî bir emirdir:

Çocuğa abdesti, gusülü, namazı öğretmez, ehl-i beyt'i, Kur'an'ı, Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-i, Allah dostlarını sevdirmezsen ondan hayır bekleyebilir misin?..

Her tedbiri alacak, ahkâmı öğretecek, her türlü bilgiyi verecek. Baba vazifesini yapacak. Ondan sonrası Allah'a kalmış. Sen hiçbir şey yapmayacaksın. Sonra çocuğum isyan etti. Kabahati kendinde ara

Binaenaleyh kendimizi ve ailemizi kurtarmaya bakalım. Halk israf ediyor, biz etmeyelim. Moda adı altında tefahür, gösteriş yapıyor, caka satıyor, biz Hazret-i Allah'a sığınalım, O'na yönelelim, emir ve hükümlerinden ayrılmayalım.

En büyük rehberimiz Muhammed Mustafa -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz hayat-ı saadetlerinde nasıl yaşadılar, bugünkü müslümanlar nasıl yaşıyorlar?

Onun varisi hakiki âlimler nasıl yaşıyordu, bugünkü müslümanlar nasıl yaşıyor?

Onlar her türlü eziyete katlanırlardı. Aç dururlar, hasır üstünde yatarlardı. Misafir geldiğinde iyi bir hurma varsa ikram edebilmek huzur vesilesi idi. Bütün Ashâb-ı kiram Efendilerimiz vefat ettiklerinde geride hemen hiçbir şeyleri yoktu. Niçin? Allah için Allah yolunda, fakir fukaraya garip gurabaya harcamış, infak etmişlerdi.

Binaenaleyh bugünkü müslüman geçinenlere bakarak onlar gibi nefsimize uymayalım. Biz ilâhî ahkâmı, Sünnet-i Resulullah'ı -sallallahu aleyhi ve sellem- yaşamaya gayret edelim.

Dinleyen dinledi, dinlemeyen "Uydum kalabalığa..." Ee... Kalabalığa uydun, gittin!

Kalabalığa uyanların durumu şudur:

"Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, onlar seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar sadece zanna uyarlar ve yalandan başka söz de söylemezler." (En'âm: 116)

İçinde bulunduğumuz bu ahir zamanda durum çok daha vahimdir.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuştur:

"İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, öldürme ve zorbalıktan başka yolla devlet idaresine sahip olunamayacaktır. Gasp ve cimrilikten başka yolla zenginliğe, dinden çıkma ve nefsânî duygulara tâbi olmaktan başka yolla da (diğer insanların) sevgisine ulaşılmayacaktır. Kim bu zamana ulaşır ve zengin olması mümkünken fakirliğe sabreder, sevgilerini kazanma mümkünken nefretlerine sabrederse, aziz (onurlu haysiyetli) olmaya gücü yeterken zillete sabrederse, Allah o kuluna beni tasdik eden elli sıddık sevabı verecektir." (Tahavî)

Dikkat ederseniz bu Hadis-i şerif yukarıdaki "Yâ Salebe! ...kendini kurtarmaya bak ve halk tabakasını bırak!" Hadis-i şerif'i ile birleşmiş oldu.

Öyle bir zaman ki, kurtulmak neredeyse mümkün değil, ancak kurtardıklarının da faziletini kavramak mümkün değil. Yani bu kadar zor, bu zorluğa göre de bu derece kıymetli. Sayıları da o kadar az, hatta azın da azı!

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz diğer bir Hadis-i şerif'lerinde ise buyururlar ki:

"Garipler SAYILARI PEK AZ olan sâlih kişilerdir. Bu kişiler sâlih olmayan bir topluluk içinde yaşarlar. Yaşadıkları bu topluluk içinde kendilerini seven az, buğz eden ise çoktur." (Ahmed bin Hanbel)

İşte öyle bir zaman ki, sâlih bir kimse içinde bulunduğu toplumda sevilmiyor. Dünya bütün cazibesi ile önlerinde durduğu halde, fakirliğe sabrediyorlar; halkın sevgisini kazanmak çok kolay olduğu halde, nefretlerine sabrediyorlar; itibarlı olmak imkânı varken, zillete sabrediyorlar.

Binaenaleyh rahat aramakla, nefse uymakla, hükm-ü ilâhî'yi terkeden kalabalığa karışmakla kurtulmak, bu mazhariyete erişmek mümkün değildir.



Resulullah Aleyhisselâm nasıl yaşadı, biz nasıl yaşıyoruz?

Abdullah bin Mesud -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir defasında hasır üzerinde uyumuşlardı. Uykudan kalktığında, hasırın vücudunda iz bıraktığı görüldü.

Bunun üzerine orada bulunanlar:

"Yâ Resulellah! Sizin için yatak tedarik etsek olmaz mı?" diye sorunca:


"Benim dünya ile ne işim var? Ben, dünyada bir ağaç altında gölgelenip de bırakıp
giden bir yolcu gibiyim." buyurdu. (Tirmizî)





Yolcu ise eline çantasını almış yol almakla meşguldür.

Senin de çantan elinde bulunsun. "İrcıîy!" dâvetinin ne zaman geleceği belli değil, amma gelecek. Her aldığın nefes seni kabre doğru çekiyor, ömrün tükeniyor. Hayat yolculuktur, sen yolcusun.

Otelde olduğunu, muhakkak ki evine gitmen gerektiğini daima göz önünde bulundur.

Bir gün yolculuk bitecek, yolcu evine varacak. Amma orası öyle bir ev ki dönüşü yok, amel sandığı.

Sonra, kabirde bulunanların hâli ile hallenmemiz tavsiye ediliyor. Şimdiden kabre girmiş gibi. Çünkü ölüme mahkumuz.

Kabir ehlinin hâliyle yaşayan insan dünyadan zevk almaz. Dünyadaki zevki Hazret-i Allah ile ve Allah dostları ile olduğu zamandır.

Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyuruyorlar:

"Dünyada garip, yahut yolcu gibi ol, nefsini kabir ehlinden say!" (Tirmizî)

Geldik gitmek için. Bugün varız yarın yokuz. Bugün üstte, yarın alttayız. Bu akşam yatakta, yarın akşam topraktayız.

Ne oldu?

Öldü!

Nasıl öldü?

Bunu Resulullah Aleyhisselâm haber veriyorlar:

"Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz." (Münâvî)

 

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]