Eşlerimizin Gözüyle Nasıl Bir Müslümanız
Allah’ın rızasını kazanmak için titizlikle yerine getirmeye gayret ettiğimiz ibadetlerimiz kadar, hayat boyunca çeşitli vesilelerle muhatap olduğumuz insanlar ve onlarla olan münasebetlerimiz ve insani ilişkilerimiz de akıbetimiz açısından belirleyici olacaktır.
Mahşer günü belki namaz sınavını, ibadet sınavını vereceğiz ama insani ilişkilerimizdeki özensizliğimiz, Allah’ın hakkına riayet ettiğimiz kadar insanların haklarına riayet edemeyişimiz de başımızı tahmin ettiğimizden daha da çok ağrıtabilir. “Müflis o kimsedir ki, kıyamet gününde namaz, oruç ve zekât ile gelir. Ama şuna sövmüş, buna iftira etmiş, onun malını yemiş, berikinin kanını akıtmış, ötekini dövmüştür de, sevabından bir kısmı şuna, bir kısmı buna verilir. Üzerindeki kul hakları ödenmeden önce hasenâtı tükenirse, onların günahlarından alınıp, buna yüklenir ve sonra cehenneme atılır.” (Müslim) hadisi bu durumu açıklayan en güzel örneklerindendir.
Müslümanlık seviyemiz, ibadetlerimiz kadar insani ilişkilerimizle de yakından ilişkilidir. Belki de namazdan, oruçtan, hacdan, cihaddan geçtiğimiz sınavı, anne/babalarımızın, eşlerimizin, çocuklarımızın, komşularımızın, dava kardeşlerimizin Müslümanlık seviyemiz hakkında yapacakları şahitlikler nedeniyle kaybedeceğiz.
Müslümanlık seviyemiz ve gerçek İslami kalitemiz hakkında öncelikli şahitlik hakkı, hiç şüphesiz eşlerimize aittir. Hayatımızın her anına, tüm özel hallerimize, dar ve geniş zamanlarımıza, öfke ve sevinçlerimize, gece ve gündüzlerimize şahit olan eşlerimizin hakkımızda söyleyecekleri şeyler, Müslümanlığımızın gerçek seviyesini net bir şekilde ortaya koyacaktır.
“Üzülme, yemin ederim ki Allah hiçbir zaman seni utandırıp üzmez. Çünkü sen asla yalan konuşmazsın. İşini görmekten âciz kimselerin elinden tutarsın. Yoksula sahip çıkarsın. Misafirleri ağırlarsın. Akrabana yardım edersin. Emanete riayet edersin. Haksızlığa uğrayan kimselere yardım edersin.” (Buhari). Vahyin ilk nazil olduğu, zor ve sıkıntılı zamanlarda eşini teselli eden Hz. Hatice’ye ait olan bu sözler, aynı zamanda bir hanımın kocası yani Efendimiz (S.A.S.) hakkındaki şahitliğidir. Yine kendisine Efendimizin (S.A.S.) ahlakı sorulduğunda, “Siz Kur’an okumuyor musunuz? O’nun ahlakı Kur’an’dı” diye cevap veren Hz. Aişe’nin bu cevabı da bir hanımın kocası hakkındaki şahitliğidir.
Eğer gerçek Müslümanlık seviyemizi merak ediyorsak, aynı dernekte, vakıfta beraber hizmet ettiğimiz ya da aynı iş yerinde beraber çalıştığımız veya aynı partiye mensup olduğumuz insanların değil, eşlerimizin fikirlerine başvuralım. Çünkü bütün bir hayatı beraber geçirdiğimiz eşlerimizin fikirleri, bizi bir saatlik bir sohbetle, ayaküstü bir konuşmayla, günü birlik bir İslami faaliyetle, bir sosyal medya paylaşımıyla, birkaç saatlik iş arkadaşlığıyla tanıyan veya değerlendiren insanların görüşlerinden daha gerçekçi olacaktır.
Eşlerimiz, bizim hakkımızda, “Sen hiç yalan konuşmazsın, gıybet etmezsin, yoksula, yetime yardım edersin. Sözünde durur, emanete riayet edersin, namazlarına dikkat edersin, sabah namazlarını kaçırmazsın, gözünü haramdan korursun, kul hakkına riayet edersin, tesettürüne özen gösterirsin, haremlik selamlığa dikkat edersin, ahlakın Kur’an ahlakına yakındır, davranışlarında sünnete uyarsın, iyi bir anne, iyi bir babasın” diyebiliyorlarsa, Müslümanlık seviyemiz açısından ciddi bir mesafe kat etmişiz demektir. Ancak bu soruyu sorduğumuzda sonu gelmez uyarı, eleştiri ve nasihat listesiyle karşılaşıyorsak İslami yaşantımızı ciddi bir şekilde gözden geçirmemiz gerekecek demektir.