KURTULUŞUMUZUN YASASI
Allah kimsenin kimlik kartına bakarak muamele etmeyecek. Herkesin imanına ve o imana uygun olan ameline bakarak yargılayacaktır. Buna göre anlıyoruz ki, kim olursak olalım hangi ümmetin mensubu olursak olalım, kurtuluşumuzun yolu sahih iman ve Salih amel sahibi olmaktan geçmektedir.
İnsan, var olduğu günden beri kendisini tehdit eden çeşitli olumsuzluklardan kurtulmak için çalışmış ve çalışmaktadır. İlk insan olduğuna inandığımız Âdem (as) ve eşi, yerleştirildiği mekândan çıkarılma korkusu ile yasak meyveyi yiyerek kurtulmak istemişti. Ancak seçtiği yanlış “dost” nedeniyle uzun bir serüvene adım atmak zorunda kalmıştı. Böylece hem nefsinin hem de neslinin yeni yasalarla kuşatılmış zorlu şartlarla imtihanı başlamış oldu. Bu hayatta her insan bir “Âdem” olarak kendi imtihanını vermeye mahkûm edilmiş; başarabilenler ebedi kurtuluşa ulaşmakla müjdelenmiştir. Kaybedenlere gelince, onlar için de bitmeyen bir çilenin kendilerini beklediği haberi verilmiştir.
Bu yasa, tüm zamanları ve mekânları kapsadığı gibi, insan neslinin de tamamını değerlendirici bir yasadır. Şimdi bu genel yasayı belirleyen ayetleri bulundukları bağlamda değerlendirerek vermek istediği mesajı bunu iki ayetin (Bakara 62; Maide69) siyak ve sibak ilişkisini de gözeterek anlamaya çalışalım:
“Hani siz: “Ey Musa! Bir tek yemekle yetinemeyiz; bizim için Rabbine dua et de yerin bitirdiği şeylerden; sebzesinden, hıyarından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından bize çıkarsın” dediniz. Musa ise: “Daha iyiyi daha kötü ile değiştirmek mi istiyorsunuz? O halde şehre inin. Zira istedikleriniz sizin için orada var” dedi. İşte bu hadiseden sonra üzerlerine aşağılık ve yoksulluk damgası vuruldu. Allah’ın gazabına uğradılar. Bu musibetler, Allah’ın ayetlerini inkâra devam etmeleri, haksız olarak peygamberleri öldürmeleri sebebiyle geldi. Bunların hepsi, sadece isyanları ve taşkınlıkları sebebiyledir.” (Bakara 2/61)
“Şüphe yok ki, iman edenler, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabiiler, bunlardan her kim Allah’a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve Salih amel işlerlerse, elbette Rabbi katında bunların ecirleri vardır, bunlara bir korku da yoktur, bunlar mahzunda olacak değillerdir.” (Bakara 2/62)
“Hani bir zamanlar sizden sağlam bir söz almıştık, Tur’u üstünüze kaldırıp demiştik ki; size verdiğimiz kitaba kuvvetle tutunun ve içindekilerden gafil olmayın, belki korunursunuz” (Bakara 2/63)
“Ondan sonra sözünüzden dönmüştünüz. Eğer sizin üzerinizde Allah’ın ihsanı ve rahmeti olmasaydı, muhakkak zarara uğrayanlardan olurdunuz.” (Bakara 2/64)
“İçinizden cumartesi günü azgınlık edip de, bu yüzden kendilerine: Aşağılık maymunlar olun dediklerimizi elbette bilmektesiniz.” (Bakara 2/65)
“Biz bunu, hadiseyi bizzat görenlere ve sonradan gelenlere bir ibret dersi, müttakîler için de bir öğüt vesilesi kıldık.” (Bakara 2/66)
Bu gurup ayetlerde anlatılan manzaraya baktığımızda kitap ehlinin Mısırdan çıktıktan sonra, Allah ve elçisinin kendilerine sunduğu yaşam şartlarına razı olmayıp, her istediklerini bulacakları müreffeh bir hayatı arzuladıklarını görüyoruz. Sonra da kendilerine gönderilen Elçileri öldüren bir toplum olmaları nedeniyle Allah’ın lanetine uğramışlar ve aşağılık maymunlara döndürülerek cezalandırılmışlardır. Böylece hem o dönemde yaşayan insanlara hem de kıyamete kadar gelecek insanlara bir ibret örneği yapılmışlardır. Bu ayetler arasında sunulan 62. Ayette ise bunların hepsi aynı olmayıp, içlerinde Allah’a hakkıyla teslim olanların da bulunduğunu göstermektedir. Bu durum sadece Yahudi ve Hıristiyanlar için olmayıp, bir genelleme ile İman edenler ve sabiiler de bu yasaya dâhil edilerek, kıyamete kadar tüm insanların kurtuluşu için tabi olmaları gereken ilkeler özet olarak verilmiştir. Aynı şey Maide suresinin 69. Ayeti ile de tekrar edilmiştir. Bu ayeti de yine bağlamında bulunan ayetlerle birlikte okuyalım:
“Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O’nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kâfirler topluluğuna rehberlik etmez.” (Maide 5/67)
“De ki ey Kitap ehli! Siz, Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirileni hakkıyla uygulamadıkça, doğru bir şey üzerinde değilsiniz. Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun küfür ve azgınlığını elbette artıracaktır. Kâfirler topluluğuna üzülme.”(Maide 5/68)
““Şüphe yok ki, iman edenler, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabi iler, bunlardan her kim Allah’a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve Salih amel işlerlerse, elbette Rabbi katında bunların ecirleri vardır, bunlara bir korku da yoktur, bunlar mahzunda olacak değillerdir.”(Maide 5/69)
“Andolsun ki İsrail oğullarından sağlam söz aldık ve onlara peygamberler gönderdik. Ne zaman bir peygamber onlara nefislerinin arzu etmediğini getirdi ise bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler.” (Maide 5/70)
“Bir belâ olmayacak zannettiler de kör ve sağır kesildiler. Sonra Allah tövbelerini kabul etti. Sonra içlerinden çoğu yine kör ve sağır oldu. Allah onların yaptıklarını görmektedir.”
Görüldüğü gibi yine burada da İsrail oğullarının durumu dile getirilerek yapmış oldukları taşkınlıkları anlatılmaktadır. Ancak yine bunların içinde de mutedil, muvahhit birileri vardır.
Şimdi kendilerini bir kitaba nispet eden Kitap ehlinin imanî durumlarını çok açık olarak ortaya koyan ayetleri okuyalım:
“Andolsun ki “Allah, kesinlikle Meryem oğlu Mesih’tir” diyenler kâfir olmuşlardır. Hâlbuki Mesih ; “Ey İsrail oğulları! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a kulluk ediniz. Biliniz ki kim Allah’a ortak koşarsa muhakkak Allah ona cenneti haram kılar. Artık onun yeri ateştir ve zalimler için yardımcı da yoktur” demişti.”
“Andolsun “Allah, üçün üçüncüsüdür” diyenler de kâfir olmuşlardır. Hâlbuki bir tek Allah’dan başka hiçbir ilah yoktur. Eğer söyleye geldiklerinden vazgeçmezlerse, içlerinden kâfir olanlara acı bir azap isabet edecektir.”
“Hâlâ Allah’a tevbe edip O’ndan bağışlanmayı dilemeyecekler mi? Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.” (Maide 5/71-74)
Her iki ümmetin genel anlayışını kastederek:
“Yahudiler, Üzeyir Allah’ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesih (İsa) Allah’ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. Sözlerini daha önce kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da haktan batıla döndürülüyorlar!” (Tövbe 9/30)
Şimdi bu ayetleri okuduktan sonra Bakara 62 ve Maide 69 ‘u düşündüğümüzde bize vermek istediği mesajı şöyle anlamamız mümkün olmaktadır:
Tevrat sahipleri kendilerinin bir esas üzere olduklarını söyleyerek kurtulacaklarını zannederken; İncil sahipleri de bu şerefin kendilerine ait olduğunu söyleyerek, onları doğru bir yol üzerinde görmüyorlar. Allah ise bunlara Müslümanları ve Sabiileri de katarak, tüm zaman ve mekânlarda yaşayan insanların hangi peygamberin ümmeti olursa olsun; hangi zaman diliminde yaşamış olursa olsun; hangi elçinin ümmeti bulunursa bulunsun, Allahın rahmetine layık olmak için şu özelliklere sahip olmaları gerektiğini ortaya koyuyor:
1: Allah’a şirksiz iman etmiş olacaksınız. Yani Allahtan başkasına asla ilahlık vasfı vermeyecek, daima Allah’a kulluk edecek ve Allahtan başkasından yardım istemeyeceksiniz.
2: Ahirete olan imanınızda da asla bir şüpheniz bulunmayacak. Kesinlikle iman edeceksiniz ki, öldükten sonra ahirette yeniden dirilip dünyada yaptıklarınızdan hesaba çekileceğinize, sonucunda cennet veya cehenneme girmeye müstahak olunacağından emin olacaksınız.
3: Salih amel sahibi olacaksınız. Salih amelin ne olduğunu tanımlarsak: “Salih amel, Allah Teâlâ’nın tüm zamanlarda insanlar için haram kılmadığı ve yapılmasını istediği işleri yapmak, yasakladığı şeylerden de uzak durarak, kitabın çerçevesini çizdiği meşru bir hayatı yaşamaktır. Bu ise her bir ümmet için indirilen kitabın tamamını ifade etmektedir.
İşte bu şartlara uygun yaşayan her kim olursa olsun(Allah’a şirksiz ahirete şeksiz iman eden ve Salih amel işleyenlerin) yaptıkları boşa gitmeyecek, ahirette de mahzun olmayacaklar buyrulmaktadır. Son tahlilde yapmış oldukları sahih iman ve Salih amelin karşılığını Allah indinde yanlarında bulacakları için mahzun da olmayacaklar.
Bu aynı zamanda demektir ki, bu şartları taşımayanlar da hangi peygamberin ümmeti olursa olsun, hangi dönemde yaşarsa yaşasın asla kurtulamayacak, elleri boşa çıkıp sonları hüsran olacaktır. Yani birilerinin bu ayetlere dayanarak Yahudi ve Hıristiyanların kurtulacağını söylemesinin hiçbir dayanağı yoktur. Bu şartları taşımayan değil Yahudi ve Hıristiyanlar; Müslüman’ım diyenler de kurtulamayacaktır. Tâki sahih iman Salih amel sahibi olana kadar. Bunlar için Rabbimiz bir hatırlatmada bulunuyor:
“Kendilerine hıyanet edenleri savunma; çünkü Allah hainliği meslek edinmiş günahkârları sevmez.”
“Haydi, siz dünya hayatında onlara taraf çıkıp savundunuz, ya kıyamet günü Allah’a karşı onları kim savunacak? Yahut onlara kim vekil olacak?” (Nisa 4/107-109)
Dünyada egemen güçlerin hangi kitaba mensup olduğu malumdur. Bunların İslam’a, Müslümanlara ve Onu tebliğ eden Elçiye karşı tutumları da bilinmektedir. Bunların Müslüman olma ihtimalleri olabilir mi? Diğer bir ifadeyle Allah’a şirksiz, Ahirete şeksiz iman edip, Salih amel sahibi oldukları kabul edilebilir mi? Allah son kitabında insanların, Müslüman olabilmesi için kendilerine gelen kitabı ve elçiyi kabul ettikleri gibi, önce gelen kitaplara ve elçilere de iman etmelerini istenmektedir. Önceki ümmetlerden de sonra gelen Elçiyi ve Kitabını kabul etmeleri istenmektedir. Aksi halde kendilerine gelen Nebiyi ve kitabını da kabul etmemiş sayılmaktadırlar. Allah’a teslim olmak için aynı Allah’ın son gönderdiği kitabı ve elçiyi de tasdik etmeleri ve onun ilkelerinin doğruluğuna da iman etmeleri gerekmektedir. (Bakara 2/2-4) Çünkü hiçbir elçi bir öncekinden bağımsız değildir. Hepside aynı Allah’tan aynı ilkeleri getiren elçileridir.
“Hatırla ki, Meryem oğlu İsa: “Ey İsrail oğulları! Ben Allah’ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim” demişti. Fakat o, kendilerine açık deliller getirince: Bu apaçık bir büyüdür, dediler.” (Saf 61/6) Kedilerine gelen elçinin kabul edip müjdelediğini kabul etmeyen ve onun getirdiği kitaba inanmayan Allah’a teslim olmuş olabilir mi?
Ancak Rabbimizin bu toplumlar içerisinde bizim bilmediğimiz fakat kendisinin bildiği bir takım istisna insanların varlığını bildirdiğine şahit oluyoruz. Bunların vasıfları toplumun çoğunluğunu temsil edenlere hiç benzememektedir. Gerçekten teslim olanlarla aynı imanın ve amelin sahibi olduklarını görüyoruz:
(Kitap ehlinin )“Hepsi bir değildir. Kitap verilenler içinde gece vakitlerinde Allah’ın ayetlerini okuyup secdeye kapanan doğru bir topluluk da vardır.”
“Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar; iyiliği emreder, kötülükten menederler; hayırlı işlere koşarlar. İşte bunlar iyi insanlardandır.”
“Onların yaptıkları hiçbir hayır karşılıksız bırakılmayacaktır. Allah, takva sahiplerini çok iyi bilir.” (Ali İmran 3/113-115)
Bu durum geçmiş kitap ehli için böyle olduğu gibi bugün için Müslümanlar da bu toplumun içinde bu ayetlerde bahsedilen” Ehli Kitabın” durumuna düşmüştür. Şunu demek istiyoruz: Bu ümmetin içinde de imanına şirk bulaştırmayan sahih iman ve Salih amel sahipleri olduğu gibi; Kitap ehlinin düştüğü küfür ve şirk gibi Kitaptan uzaklaşanlar da vardır. İşte bunlar da şirk içerisinde yüzen Ehli kitabın görünen yüzünü oluşturanlar gibi hesap günü hüsrana uğrayanlardan olacağı kaçınılmaz olacaktır.
“Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki, onlar bu delillerden yüzlerini çevirip geçerler.” İnsanların çoğunluğu ancak Allaha şirk koşarak iman ederler.” Allah tarafından kuşatıcı bir felâketin gelmesi veya farkında olmadan kıyametin ansızın kopması karşısında kendilerini emin mi gördüler?” (Yusuf 12/105-107)
“Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; ondan başka günahları dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah’a ortak koşarsa büsbütün sapıtmıştır.” (Nisa 4/116)
Görüldüğü gibi Allah kimsenin kimlik kartına bakarak muamele etmeyecek. Herkesin imanına ve o imana uygun olan ameline bakarak yargılayacaktır. Buna göre anlıyoruz ki, kim olursak olalım hangi ümmetin mensubu olursak olalım, kurtuluşumuzun yolu sahih iman ve Salih amel sahibi olmaktan geçmektedir. İşte bunlar için Rabbimizin müjdesi:
“İman edip Salih amel işleyenleri, içinde ebedî kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennet köşklerine yerleştireceğiz. Güzel iş yapanların mükâfatı ne güzeldir!” (Ankebut 29/58)
Bütün bu güzellikler müminler içindir. Allah vadini mutlaka yerine getirir…
HÜSEYİN BÜLBÜL.