Gaflette ısrarın faturası esarettir
Gaflet; insana gurur getirir, helake yaklaştırır, esarete teslim eder. Gaflet uykusuna yatanlar için hürriyet de yoktur, sabah da yoktur. Gaflet; karanlığın, nisyanın ve isyanın bağrında bağlamaktır. Kur’ân-ı Kerîm’de maddî ve mânevî menfaatlerini bilen insanlara “zâkir” ve “ehl-i zikir”, bundan habersiz olanlara da “gāfil” denilmiştir. Gaflet “unutma ve yanılma” mânasını da taşımakla birlikte aslında bu iki kavramdan farklıdır (Ebü’l-Bekā, s. 206; et-Taʿrîfât, “nisyân” md.). Bir şeyi bile bile terk etmek gaflet, bilmeden terk etmek unutmaktır. Kur’ân, hayvanlardan daha aşağı seviyede bulunan ve kalpleri mühürlü olanları gafil diye niteler (el-A’râf 7/179) ve müminlerden gafil olmamalarını isteyerek (el-A’râf 7/205) Allah’ın âyetlerinden gafil olanların cehennemlik olduklarını bildirir (el-A’râf 7/146; Yûnus 10/7-8). Gaflet içinde bulunanlar âhirette pişmanlık duyacaklardır (el-Enbiyâ 21/97). Gaflet kelimesi Kur’ân’da “habersiz olma” mânasında da kullanılmıştır (Yûsuf 12/3; Kāf 50/22) ve Allah’ın gafil (olup bitenlerden habersiz) olmadığı hususuna sık sık dikkat çekilmiştir (meselâ el-Bakara 2/74, 85, 140, 144, 149). Hadislerde de insanların Allah’tan, onun zikrinden ve âyetlerinden gafil olmamaları istenmiş, gafil kalple yapılan duanın kabul edilmeyeceği belirtilmiştir (Müsned, II, 177; el-Muvaṭṭaʾ, “Ṣalât”, 8; Tirmizî, “Daʿavât”, 65). Gafletin özü; ihmalkârlık, dikkatsizlik, endişesizlik ve vurdumduymazlıktır. Müslüman kalmak ve hür yaşamak istiyorsan gaflet perdesini kaldır. Bil ve inan ki; gaflet çukurunda yaşayanın esir kalması doğaldır!
Gafletin verdiği sarhoşluk yıkıcıdır; cehâletin verdiği sarhoşluk yakıcıdır. Gaflet ile cehaletin birleştiği yerde hayat baştan sona acıdır!
İslâm coğrafyasında firavunların biri gidiyor, bini geliyor. İhmal ettiğimiz nesil, imar ettiğimiz şehri tahrip ediyor. Bazen susmak isyandan, bazen nisyandan, bazen de kemal-i insandandır. Bilgeler demişler ki; sus ki ağırlaşsın taş, sus ki ağarsın baş, sus ki ağlasın yaş, sus ki pişsin helal aş, sus ki bitsin anlamsız savaş!
Ya Allah’tan gelmiş olan dine uyarsın, ya da dine uymaz dünyaya taptığından şüphe duymazsın. Dünyayı kazanırken dinine uymayan Müslüman hem dinini ve hem de dünyasını batırır. Bildiğim şu ki; “Şifasını sirkede bulan kimsenin, bal, derdini artırır.” Politikacı iktidar olmak için dedesinin bile evine taş attırır. Hele bir de hainse iktidarda kalmak için içki de sattırır, acımaz vatan da sattırır!
Hilafetin yokluğunda ateşler neşesi çanları vurur durur. Lâ dini düzende zangoçlar süper zengin olur. Bu asrın Müslümanları olarak biz kuyuya değil kuyu içimize düştü. Biz içimizdeki kuyuda uyurken düşman coğrafyamızı bölüştü. Gafletimizi ganimet bilip nesillerimizi çalan şeytanlar gülüştü. Gün doğmadan gece hayatımıza yeniden düştü!
Ebu Cehil’den bu yana Müslüman olarak seni yemek istiyorlar; Bedir’de, Uhud’da, Hendek’te... Bütün Müslümanlar hedefte; Balkanlarda, Çanakkale’de, İslâm›sız kalmış ülkende sen de varsın kâfirin yaptığı listede!
İslâm ümmetinin kalbi feryadı şu ki; halifeli günlerde meyve veren bir çınardım, dinimle idare olunmayı kaybettiğim günden bu yana hasret bindi dalıma. Zalim düzen engel çıkardı yoluma. İbrahim düşmanı evlad-ı Nemrud yerleşiyor sağıma, soluma.
Halifeli toplumda hiçbir firavun ipotek koyamaz yaşar şivesiyle herkes... Dinde ırk ayırımı yapılmaz, insanlara yanlış gözle bakılmaz; hepsini Allah yaratmış Laz, Abaza, Gürcü, Türk, Kürt, Arab Çerkes. Allah ve Peygamber düşmanı harbilere karşı savaştan geri kalma, kalırsın bikes!
Hilafetin ilgasından sonra ümmetin idarecileri dinden emir almadı; binlerce gül parçalandı, solmayan çiçek kalmadı. Karşılarında kıyam eden Müslümanlar topluluğunu görmeyince firavunlar esir muvahhidleri salmadı. Müslüman olarak zalimlerden hesap soracak olan bizleriz. Zalim zulmünü eder sen Müslüman olarak kalırsan ilgisiz. İşte bundandır günümüzde adalet terazisinin kefeleri dengesiz.
Gafil ebedi sanmış dünya denilen hanı. Dili söylemez olmuş irfanı. Unutmuş dünü, hesaba katmıyor yarını, ahkâm-ı küfre teslim ediyor içinde yaşadığı anı. Dini ihmal ve ihlal etmek pahasına sevindiriyor şeytanı!
Ehl-i iman için gafletin faturası ağırdır. Dalkavukluğa sevdalanmış olan buna sağırdır. “İnsanı ateş değil, kendi gafleti yakar; Herkeste kusur görür, kendisine kör bakar. Neye nasıl bakarsan, o sana öyle bakar.”
Günümüzün insanı dijital bataklıkta kaybetmiş kıblesini. İmanda aramalı aklının şifresini. Bu nedenle diyoruz ki; ey gafletiyle iftihar eden diplomalı cahil, sanki aklın kilitli düşünmezsin sonrayı. Kime kalmış ki sana kalsın nefret sarayı. Kurtulmak istiyorsan bul Allah ile arayı!