Çalıştığın Kadar Varsın
Hz. Ömer (r.a.) Yemen’den gelen bazı insanların Medine’nin sokaklarında bomboş oturup hiç çalışmadan geçinmeye uğraştıklarını ve insanlara yük olduklarını duyar. Bu insanlar yanlış bir anlayışla kendilerini mütevekkil (Allah’a tevekkül edenler) olarak isimlendirmektedirler. Hâlbuki tevekkül elinden geleni yaptıktan sonra sonucu Allah’a bırakmak ve neticeyi yürekten kabul etmektir. Hz. Ömer onların karşılarına dikilir ve şöyle seslenir: “Siz mütevekkil değil müteekkilsiniz (hazır yiyicilersiniz), Allah’a tevekkül eden, tohumu toprağa atandır.” Bu olaydan sonra o kişileri şehirden kovar. (İbn Ebi’d-Dünya, Kitabu’t-Tevekkül, s. 1.)
Hz. Peygamber (s.a.s.)’e göre el emeği en hayırlı kazancı ifade eder: “Âdemoğlundan hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir rızık yememiştir. Allah’ın nebisi Hz. Davud da elinin emeğini yerdi.” (Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, İcâre, 15.) Hz. Davud İsrail oğullarının siyaseten yöneticisi konumunda bulunuyordu. Tabiri caizse bir kraldı. Talut’un ölümünden sonra tahta oturmuştu. Ama aynı zamanda bir demirciydi. Ateşin deriyi kavladığı bir ortamda ağır bir işte çalışıyor, zırhlar yapıyor, alnının teriyle kazandığından besleniyordu. (Sad, 38/26; Enbiya, 21/78, 80.) Çünkü meslek sahibi olmak, alın teriyle ve akıl teriyle rızkı kazanmak Allah katında kutsaldı. Rasulüllah (s.a.s.) Efendimiz yolda giderken bir gün Sa’d b. Muaz’la karşılaşır. Onunla tokalaştığında ellerinin nasırlı olduğunu görür, sebebini sorduğunda; Sa’d (r.a.) ailesini geçindirmek için amelelik yaptığını söyler. Efendimiz, “İşte Allah’ın sevdiği eller” diyerek onun ellerini öper. (Serahsî, 30, s.245.) Eli öpülecek en büyük insan son Peygamber, çalışan helalden rızkını kazanan kişinin ellerini öpüyor. Sadece bu örnek bile tembel ruhların, tembelliği marifet sananların İslam’dan ne derece uzak olduklarını göstermeye yeter de artar bile.
Dinimiz helalden kazandıran her mesleği kutsal görür. Peygamber Efendimiz çocukluk yıllarında çobanlık yapmış, gençlik yıllarında ticaretle uğraşmıştır. Hemen hemen bütün peygamberlerin bazı meslekleri icra ettiklerini görmekteyiz. Hz. Âdem hem çiftçilik hem de dokumacılık yapmıştır. Hz. İdris terzidir ve kalemle ilk yazı yazan kişidir. Hz. İsmail, ilk Arapça yazı yazandır. (Süheylî, Ravzu’l-Ünf, 1387, 1, s.78.) Hz. Nuh gemici ve marangozdur. Hz. Zekeriya da marangozdu. (Buhâri, Büyû, 15; Müslim, Fedail, 45.) Hz. Musa ve Hz. Şuayb hayvan yetiştiriciliği ve çobanlık meslekleriyle uğraştılar. (Kasas, 28/ 24, 25, 26.) Peygamberler birer hidayet güneşi olarak yaşamlarıyla, çalışkanlıklarıyla bütün insanlığa örnek oluyorlar. Işığın peşinden giden karanlıktan kurtulur. Ruh darlıklarımızın toplumsal bunalımlarımızın altında içimizde taşıdığımız karanlıklar, vahiyden uzak yaşantılar yok mudur? Öyleyse bir kere daha hatırlayalım Kur’an-ı Kerim hikâye anlatmaz. Onda anlatılan her hayat hikâyesinden maksat, ibret almak, ders almaktır. Peygamber hayatlarından ders alanlar, gizli hikmetleri bulanlar Kur’an’ı hakikaten anlamaya çalışanlardır. Her peygamberin bir mesleği icra etmesinde, bizim çalışma hayatımıza bakan yönüyle büyük hikmetler olduğu gerçekten aşikârdır.
Sahabe efendilerimizin hayatlarında da tembellikten kurtulmak isteyenler için ibretler vardır. Hz. Ebu Bekir zahirecilik, Hz. Ömer dericilik, Hz. Osman kervanlarla ticaret yaparak hayatlarını kazandılar. Hz. Ali efendimiz bahçelerde işçi olarak çalıştı. Ben peygamber damadıyım demedi. Hz. Ali aynı zamanda bir ordu komutanı ve devlet başkanıydı. Bir nefer gibi İslam’a ve insanlığa hizmet etmek için didindi durdu. (Yavuz, Yunus Vehbi, Çalışma Hayatı ve İslam, 50, 51.)
Şu nurlu söz ne güzeldir, Efendimiz buyuruyorlar: “Siz eğer gerçekten Allah’a tevekkül etmiş olsaydınız, kuşlar gibi rızkınıza, maddi manevi kazancınıza kolayca erişirdiniz. Kuşlar sabahleyin kursakları boş olarak yuvalarından çıkarlar, karınları doymuş, kursakları dolu olarak yuvalarına dönerler.” (Tirmizi, Zühd, 33; İbn Mâce, Zühd, 14.) Kuşlar tembellik etseler yuvalarından hiç çıkmasalar toprağı tırnaklarıyla eşmeseler, uçup mesafeler kat etmeseler elbette kursaklarını dolduramazlar. Bu hadis-i şerifte insana kuşlar üzerinden bir mesaj veriliyor. Kur’an-ı Kerim eskimez bir prensibi ortaya koymuştur. “İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır. Ve insan çalıştığının karşılığını muhakkak görecektir.” (Necm, 53/ 39, 40.) Gerek dünyada gerekse ahirette insana ancak çalıştığının karşılığı vardır. Gönül ne kadar çalıştıysa kişi Hakka o kadar yakındır. Akıl ne kadar çalıştıysa kişi gerçeğe, geleceğe ve gelişime o kadar yakındır. Beden ne kadar çalıştıysa kişi o kadar güçlüdür.
“Bir işi bitirdiğinde ve o işte yorulduğunda diğerine başla.” (İnşirah, 94/7.) ayeti Müslüman için bir hayat düsturudur. Bu ayet bize çalışarak dinlenme ve dinlenerek çalışma felsefesini ilham eder. Tembelliğin hâkim olduğu bir anlayışı İslam reddeder ve en çirkin zaman israfı ve cinayeti olarak görür. Ne mutlu arı gibi çalışanlara, ruhu arı ve duru olanlara!