* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Ne Çok Gitmeler Vardır Ömrümüzde  (Okunma sayısı 933 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı melek

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2334
Ne Çok Gitmeler Vardır Ömrümüzde
« : Mart 24, 2024, 08:56:58 ÖÖ »


Ne Çok Gitmeler Vardır Ömrümüzde

Ne çok gitmeler vardır ömrümüzde ve ne çok çakılıp kalmalar olduğu yere. Seyredilen bir film, okunan bir kitap, bir şiir, haber bültenlerinde gördüğünüz annenin; yavrusunun üzerine kapanarak yaktığı ağıtları duyuyor olmanın akabinde, çekip gitmek dürtüsünün hummalı fırtınalarına kapılır da sürükleniverir insan. Ardından, alışılmışlıklar zamkının kerpeten parmaklı pençeleri, kahrolası kirli tırnaklarını sımsıkı geçiriverir bedeninize de yine çakılıp kalır olduğu yere.

Okuduğunuz Kuran surelerini içselleştirme çabası ile dalıvermişken en derinlere ve yakıcılığı hoş bir hüzünle yudumlarken kutsal kelimeleri, boğazınızda düğümleniverir Kıyamet suresi. Artık her surede gidilmesi gereken bir adres, her ayette ziyaret edilmesi gereken bir mekan vardır sizin için. Bu halin ardından, gördüğünüz küçücük bir tepecik bile Nur dağının şefkatli gözleriyle bakar olur size de, kendinizi atıp sığınmak istersiniz eteklerine... Yan yana duran iki ağaç, bağrına basmak için açılmış iki kol gibi görünse de gözünüze, yine derin bir özlemle başınızı eğersiniz önünüze. Her zaman olduğu gibi, gidememenin/gitmemenin elindeki paslı hançer saplanacaktır sinenize.
İşte bu halleri yaşıyorken; yudumladığınız çayın üzerindeki duman, daha yeni bombalanmış kardeş toprağının üzerinde olmak arzusu ile efkarla burnunuzda tütüverir.

Esen rüzgarlar hep ötelerin kokusunu getirir. Soluk alış verişleriniz bile sizi hep oralara götürüp götürüp gelir... Yüksek bir tepenin üzerinden bilinçsizce yönelttiğiniz derin ve donuk bakışlar, Aksa'nın yıkılan duvarlarının altında ezilir. Duyduğunuz çıtırtılar kulaklarınıza uzak coğrafyaların kalp atışlarını verir. Saksağanların çığırtkan sesleri, mazlum çığlıklarını kulaklarınıza taşıyıverir. Her yeriniz bir yerlere gider ve her müşahade ettiğiniz size bir başka coğrafyanın başka bir anını getirirken, gitmeyen tek yanınızsa yine bedeninizdir. Bir de devamlı bir yerlere gidip gelen iç çekişmeleriniz... Ne çok gitmeler vardır ömrümüzde ve ne çok çakılıp kalmalar olduğu yere.

Güçsüz ve zayıf hissettiğimiz zaman meylettiğimiz gitmelerimiz vardır bir de. Kızdığımız, başaramadığımız zamanki gitmelerimiz. Aslı, gitmekten öte olan kaçış eylemlerimiz.

Gittiğimiz yerde karşımıza çıkacak en büyük hasımsa yine kendimiziz... Küsmelerimiz ve incinmelerimizin ardından vuku bulan ve gittiğimiz yerde de asla kalıcı olamayacağımızın tüm işaretlerini, ceketimizi alırken sarfettiğimiz sözlerle deşifre ettiğimiz gitmelerimiz...

Güdemediğimiz devenin huysuzluklarının ardına sığınarak, güdemeyeceğimiz yeni bir deveyi menzil edindiğimiz zaman " başımızı da alıp " gideriz. Başımızı almadan gidebilsek eğer belki sorunu çözebiliriz. Ama " başımızı da alıp gidince " kaçan da biz kaçılan da biziz. " Nereden gelip, nereye gittiğimiz " sorusunun cevabını bulamadığımız için başıboştur bu tür gidişlerimiz. Gizlemek için hatalarımızı, yeniden başlamak ve en başa sarmak için hayatı tekrar ederiz.

" Ben durduğunuz yerden sıkıldım, başka bir yere gidiyorum " da diyebiliriz. Bu cümlenin başında kırk tilki dolandığı için biz buraya girmek istemeyiz.

Menzili Medine olan gitmeler vardır bir de. Ardında bıraktığın iyilerin " gitme, "
karşılayacak olanların da " gel " dedikleri. Gelmen için yoluna gül dalı serdikleri. Vuslat için uğruna nice can verdikleri gitmeler vardır. Şayet gittiğin yer çöl bile olsa ve eğer gitmen gerekiyorsa, kendini Mecnun bilmeli ve muhakkak gitmelisin... Bu durumda en kötüsü gidememektir zira... Gitmesi gerektiği halde gidememeler yok mu? Yıllar geçip de tüm gitmeler bir kambur gibi üst üste binince, gitmenin adı da " hasret " olur yar'e. Belki de bir süre sonra o bile kalmayacaktır şu zavallı ihtiyare.

İnsan, gelen ve gidendir nihayetinde. İlk gelişten son gidişe kadar hep bir yerlere gidip gelmelidir. Çakılıp kalmak olmaz olduğu yere.. Nasıl geldi ise öylece kalabilmek için, gitmelidir gerektiğinde. " Nereden gelip nereye gittiğini " arayıp bulmalı ve ilk geldiği anın hüznünü muhafaza etmeli yüreğinde... Her gittiği yerde, ilk geldiği anki sevinçle karşılanmak için gitmesi gerektiğinde gitmelidir.. Tüm gidişleri, son gidişin güzel oluşuna hazırlamalıdır O'nu. Son gidişinden sonra bir daha asla gelemeyeceğinin bilinci içinde güzele gitmeli ve güzelce gitmelidir.

İlk geldiği gün gelişine sevinenleri aldatmamak için, son gidişinde ağlatmasını bilmelidir. İlk gelişinde niçin ağladığını bilerek yaşayanlar, giderken gülmesini bilenlerdir
Selim Sevkioglu

Ne olacak Bu Boşanma Eğilimi?

Yeni bir kadın tipolojisiyle karşı karşıyayız. Başörtülü tarafıyla dinsel olanı, eğilimleri ve davranış biçimleri itibariyle modern olanı yansıtıyor. Dinsel inanışı gereği örtünüyor fakat çağın koşulları gereği "üreten özgürleşir" savından hareketle evden ve ailevi bağlılıklardan kopuyor. Önüne dinsel bir hüküm koyduğunuzda vahyin nazil olduğu dönemin koşullarından söz ediyor. Fakat baş örtüsünü, cahiliyye dönemi Arap toplumuna çeki düzen vermek için ihdas edilmiş bir kıyafet görüp baş örtüsünü yasaklamaya kalkanlara öfke kusuyor.

İlişkilerde bir Batılı kadının dahi yer yer ötesinde bir cesaretle bireyliğini vurguluyor. Gereğinde evliliğin diğer birliktelikler gibi rahatlıkla içinden çıkılabilecek bir yapı olduğuna inanan bu cesur tipin sebep olduğu boşanmalar gün geçtikçe artıyor.

Yararına olduğunda yasalara işine gelmeyen dini hükümleri bir çırpıda yok sayarak dayanması bu türde kadın tipolojisinin belki de en önemli hususiyeti. Yakında duyduğum bir olay: başörtülü ve baş örtüsü mağduru bir kadın kocasını eve almamak için kocasının kendisine tecavüz edebileceği iddiasıyla mahkemeye başvuruyor ve tedbir kararı çıkıyor.

Bu gerekçeyi serdediyor zira bu, bir hakimi ikna edebilecek en ciddi iddia. Niçin yapıyor bunu: ailesinin eşiyle olan husumetinde ailesini seçtiği için. Peki sizce böylesi gerekçelerle bir aileyi parçalamak meşru mudur? Dinin kadına ve erkeğe tavsiye ettiği bir üslup yok mudur?

Bu muameleye maruz kalan arkadaşın dediği doğru galiba: 28 Şubat'ın asıl mağduru baş örtülüler değil, bu dönemi yaşamış baş örtülü bayanlarla evlenen erkeklerdir.
İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]