Öfkenizi enebiliyormusunuz
öfke,malumunuz olduğu üzere ateşin mahsuludur . Öfke anında yapılan işler hep pişmanlıkla sonuçlanır ,onun sebebiyle büyük kötülükler ve musibetler meydana gelebilir, bunun için "Öfke ile kalkan zararla oturur" denilmiştir. İnsan öfkeliyken doğru düşünemez ve o anda hem kendisi için hem de cemiyet için büyük zararlar verebilir, kimi zaman da kişiye edebi kaybettirip onu sabırlı, merhametli ve şuurlu biri olmaktan çıkarır . bu da kişinin dinini noksanlaştırır (Allah muhafaza eylesin)...
Bundan dolayı Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesaellem): "Öfke şeytandandır" (Ahmed b. Hanbel) ve "Öfkeden sakınınız" (Ahmed b. Hanbel) buyurmuştur...
Hazret-i Ali (r.a) cihad hareketlerinin birinde bir müşrikle teke tek dövüşürken, hasmını yere yatırıp göğüsü üzerine oturur ve onu önce imana davet eder. Fakat bu davete müşrik, Hz. Ali'ye tükürmekle cevap verir. Bunun üzerine Hz. Ali hasmını bırakıp üzerinden kalkar. Bu duruma çok şaşan putperest: "Beni niye öldürmedin" diye sorar. Hz. Ali de cevaben: "Eğer seni öldürseydim, öfke ve hiddete kapıldığım için öldürecektim, yoksa Allah'ın dinini kabul etmediğinden dolayı değil" Bu cevap üzerine putperest, La ilahe illallah Muhammedu'r-Rasulullah diyerek iman eder...
Evet, Hz. Ali (r.a) ve emsali büyükler, kendilerine dil uzatanlara karşi vakarlarini böyle muhafaza etmişler, gazablarini yenmişler ve ceza vermek gerekirken üstelik affetmişlerdir ..
Dolayısıyla İslam'da nefis için kızmak yoktur.Haklı bir davada bile olsa gazabı yenip affedebilmek en büyük meziyettir . Ancak İslam'a karşı yapılan bir saldırı söz konusu olduğu takdirde müslümanın kızması ve hiddetlenmesi İslam'ı korumak maksadıyla kesinlikle gerekli bir tavırdır...
Dolayisiyla öfke bütün kötülükleri barindiran bir haslettir.Onu yenebilmek büyük bir ahlak üstünlüğüdür.. Ancak nefsimiz kötülüğe meyyaldir ve bizi bu kötülüklere davet edebiliyor,
O halde:
--Bu konuda dikkat etmemiz gereken hususlar nelerdir?
--Nefsimizi bu mezmum huydan nasıl kurtarabiliriz? Öfkemizi nasil yenebiliriz?
--Bu hususta riayetsizlik, gerek aile yaşantısı gerekse sosyal yaşantı için nasil olumsuzluklar oluşturabilir?
--Bu konuyla ilgili gereken hassasiyeti gösterebiliyormuyuz? Ne dersiniz? ...
Rabbimiz'in rahmeti, bereketi ve magfireti sizlerin, bizlerin ve tüm müminlerin üzerine olsun...
BIR NEFIS MUHASEBESINE VAR MISNIZ ?
Bir hadisi şerifinde Rasullullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz şöyle buyurmuştur :
"Hesaba çekilmeden evvel, nefsinizi hesaba çekin..
Evet, zaman hızla akıp giderken hemen hemen günümüzün her saati dünyanin fani meşgaleleriyle harcanmaktadır.
Dünyaya olan taalluk ve bağlılıgımız da ,aslı vazifemiz ve kutsi hizmetimizden bizleri sürekli alı koymaktadir. Bizler adeta koskoca bir hayati sadece nefsimiz için tüketip, dünyanın geçiciliğini düşünemez olduk.İstisnalar olmakla birlikte ne yazıkki pek çoğumuz bu durumdadır ...
Böyle olduk da ne oldu? ..Bilmem ki, ne kazandık?
Bugün Müslümanların içine düştükleri durumun altında yatan en önemli nedenlerden biri de bu değil midir? ..Bu kadar vahim bir durum karşısında bizler ne yapıyoruz?
Islam adına koskoca ihmaller, tekasüller, gaflet ..
Oyasa ki hayatın bütün bu fani meşgaleleri bizler için birer imtihandır...
Bu durumu 1400 yıl önceden Rasulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bizlere bildirerek şöyle uyarıda bulunmuştur :
Benden sonra üzerinize (gelmesinden) korktuğum şeylerden birisi de dünya güzellik ve zinetleri acılıp ahireti ihmal edecek kadar sizi oyalamasıdır. (Buhari, Müslim)
Evet, Rasulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bu Hadisi Şerif 'le , bugünkü toplumsal yaşantımızın boyutunu ortaya koyarak, bu gerçeği apaçık açıklamıyor mu? Bunun için bir keder duymuyor muyuz?...
Öyleyse, 14 asır evvel yaşanan asrı saadeti günümüz dünyasına yansıtarak geçmişten ders almalıyız.Nitekim yaşanan bu manevi boşluğun giderilmesi ancak kalbimizin gıdası , ruhumuzun ihtiyacı ve rahatı olan ibadetlere sarılmakla mümkündür.. Zira asrı saadeti, asrı saadet yapan, insanların mutlak manada Kur'an doğrultusundaki hareket etmeleri ile değerlendirilemez mi? ...
Peki ya bizler ?..Hayatımızın hedefini, gayesini düşünmeyi vakit bulabiliyormuyuz?
Yaşantımız, yaratılış gayemize uygunmudur, bunu hiç düşündük mü ?
Mükellefiyetlerimizi, kulluk vazifelerimizi hakkıyla, eksiksiz olarak yerine getirebiliyormuyuz ? ..vicdanen rahat mıyız?
Ecel aniden kapımızı calmadan böyle bir nefis muhasebesine varmiyiz? yoksa halimize sükut edip , böyle gelmiş böyle gidecek mi diyeceğiz ?