İNSANLAR İÇİN YAŞAMAK ZORDUR
Kuran'da tarif edilen müminler diğer insanlardan, Allah'ın sonsuz gücünün farkında olmaları nedeniyle farklıdırlar. Allah'ın gücünün farkında olmak, Allah'ın varlığını sadece sözle tasdik etmek değildir. Allah'ın varlığına inandığı halde Allah'tan korkup-sakınmayan ve Allah'tan yüz çeviren birçok insan vardır.
Mümin, Allah'ın büyüklüğünü yalnızca sözle dile getirmez. O, Allah'ın varlığını ve gücünü gereği gibi takdir eder, Rabb'ini aşkla sever, O'ndan korkup-sakınır ve yaşamını bu gerçeğe göre düzenler.
Dinden uzak cahiliye insanlarının yaşamları, Allah'ın tüm evrene olan hakimiyetinin farkında olmadan sürdürülen yaşamlardır. Böyle bir yaşamın boş ve çürük bir temele dayandığı açıktır. Bu insanlar kendilerini huzur ve mutluluğa götürecek çıkış yolunu bulamazlar. Kuşkusuz ki bunun önemli bir nedeni, Allah'ın değil insanların rızası için yaşamalarıdır. Bu kişiler doğru ve yanlışlarını çevrelerindekilerin beğenisine göre belirler, onların gözünde değer kazanmayı amaçlar, onların saygı ve sevgisini elde etmeye çalışırlar.
Gerçekte, insanların hoşnutluğunu hedefleyerek yaşamak zor iştir. Çünkü her insanın zevkleri farklıdır ve kişi bu yüzden çevresindeki insanların her birinin hoşnutluğu için ayrı çaba harcar. Değişik zevklere sahip insanlardaki uyumsuzluklar ve farklılıklar binlercedir. Kısacası, ‘insan için yaşayan’ kişi, aslında yüzlerce insan için yaşar.
O halde, "…İki ilah edinmeyin: O, ancak tek bir ilahtır…” (Nahl Suresi, 51) buyuran Allah'ın sonsuz aklına ve ilmine teslim olmak tek çözümdür. Tüm varlıkları ve insanı yaratan Rabb’i, kulunun nasıl yaşadığında mutlu olabileceğini bilir. Ve onlar için kurtuluşa giden yolu Kur’an'la haber verir. Bu yol yalnızca Allah’ın hoşnutluğunun arandığı dosdoğru yoldur.
Allah'ın dışında varlıkların hoşnutluğunu aramak gizli şirktir. Şirk, Allah’a karşı işlenen büyük bir suçtur ve O’na iftiradır. Şirk koşan kimse, Allah dışında bir başka varlığı ilah edinmiş, onun için yaşıyor demektir. Merhamet edenlerin en merhametlisi olan Allah, ahirette geri dönüşü bulunmayan pişmanlıkla karşılaşmadan önce insanları bu konuda uyarır. Öğüt almayanların sonu ise hüsran olacaktır.
Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu (ki): "Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz amellerin boşa çıkacak ve elbette sen, hüsrana uğrayanlardan olacaksın." "Hayır, artık (yalnızca) Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol." (Zümer Suresi, 65-66)
İnsan dünya hayatında tüm yaşamını adadığı ve hoşnutluklarını gözettiği insanlar tarafından hesap gününde yalnız bırakılacaktır. Her insan yapayalnız Rabb’inin huzuruna çıkacak, yapıp ettiklerinden tek başına sorgulanacak ve hoşnutluğunu gözettiği hiç kimse ona yardıma güç yetiremeyecektir.
Hatta kişi, dünyada iken çok sevdiğini söylediği yakınlarını; çocuklarını, eşini, dostlarını yalnızca azaptan kurtulabilmek için fidye olarak vermek isteyecektir. Ancak bu isteği asla kabul edilmeyecektir:
(Böyle bir günde) Hiçbir yakın dost bir yakın dostu sormaz. Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkar, o günün azabına karşılık olmak üzere, oğullarını fidye olarak vermek ister; Kendi eşini ve kardeşini. Ve onu barındıran aşiretini de; Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa. Hayır; (hiçbiri kabul edilmez). Doğrusu o (cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir... (Mearic Suresi, 10-15)
Çok açıktır ki; insanların hoşnutluğu üzerine kurulan bir yaşam, dünyada ve ahirette insanı kayba uğratacaktır. Oysa sıkıntı ve zorlukları gideren, müminlerin dostu olan, onlara hayır yolları açan, onları başarılı kılan ve mutluluğa ulaştırmaya gücü yeten yalnızca Allah’tır.