Gerçek Hayat
Sonbahar, yaprakların sararıp döküldüğü, bağ ve bahçenin bozulduğu, ticârî olarak işlerin yoğun olduğu mevsimdir. İnsan hayâtının da güz mevsimi olgunluk çağıdır ve âhirete hazırlığın daha yoğunlaştığı bir devredir. Ya’kûb (as)’a Azrâil (as)’ın “rûhunu kabz için haber veririm” dediği vakittir. Son gelişinde “neden haber vermeden geldin?” deyince, “çok haber yolladım” der Azrâil (as). “Dişin döküldü, belin büküldü.
Saçlarına düştü ak, güçten kuvvetten kaldın bak.” Hep bunlar bir tarafa, ecel ansızın gelir. Sıddîk-ı Âzam’ın söylediği sözdür bizim için geçerli olan. “Ölüm gelse ne yaparsın?” suâline, “aynı hâl üzere kalırım” der. Çünkü her vakit uyanık, emr-i İlâhî’ye muntazır. Hem zâhir hem de bâtında muhâsebe etmeli kişi kendini.
Muhyiddîn-i Arabî (ks) zâhirî muhâsebenin ötesinde, bâtınî, gönlünden geçen duyguların da muhâsebesini yapar. Kalbde beliren duyguları işleme koyma azmi mesûl tutar insanı.
“Göklerde ne var, yerde ne varsa (hepsi) Allâh’ındır. Eğer siz içinizdekini açıklar, yâhud gizlerseniz Allah onunla sizi hesâba çeker. Sonra kimi dilerse onu yarlığar, kimi dilerse onu da azâblandırır. Allah her şeye hakkıyle kaadirdir.” (Bakara, 284.) Gönüllerinin pâklığı Allah Teâlâ’ya vâsıl kılmıştır Hakk dostlarını.
“Göğüslerinde kinden ne varsa söküp atmışızdır. Altlarından ırmaklar akar ve derler ki: “Hamdolsun Allâh’a ki; bizi buna hidâyet etti. Eğer Allah bizi hidâyete erdirmemiş olsaydı, biz hidâyete erecek değildik. Andolsun ki; Rabbımızın peygamberleri hakkı getirmişlerdir.” Onlara: “Yapmakta olduklarınızdan dolayı mîrasçısı kılındığınız cennet işte budur” diye seslenilir.” (A’raf, 43.)
Abdul Kâdir Geylânî (ks) “Cenâb-ı Hakk’a beni üç şey vâsıl kıldı” der:
1- Kerem. (İyilik)
2- Seha. (Cömertlik)
3- Selâmet-i sadr. (Gönlün temizliği)
Âhiret hayâtındaki huzur, bu hayâtın “hayâten tayyibe” olmasına bağlıdır. “Gerek erkekden, gerek kadından kim mü’min olarak, iyi amel (ve hareket)de bulunursa hiç şübhesiz onu (dünyâda) çok güzel bir hayat ile yaşatırız ve (o gibilere) her halde yapageldiklerinin daha güzeliyle ecir veririz.” (Nahl, 97.) İçi ve dışı Mevlâ ile, rûhu Allah Teâlâ ile huzurda, Rabbimiz Teâlâ’yı tanıma zevkiyle doludur. Ezelî şarabla, üns dostukla, ihsan makâmıyla, maarif cennetiyle mesuddur. Rızâ makâmının serinliğiyle, Kur’ân-ı Kerîm’in neş’esiyle sarhoşdur.