* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Yapmadığı Şeyi Söylemek  (Okunma sayısı 704 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2330
Yapmadığı Şeyi Söylemek
« : Ocak 02, 2017, 04:37:46 ÖS »
Yapmadığı Şeyi Söylemek

"Ey inananlar! Yapmadığınız, (yapmayacağınız) şeyi niçin söylersiniz? Yapmadığınız şeyi yaptık demeniz, Allah katında büyük gazaba sebep olur." (Saffat 2-3)

Bu âyetinde Rabbimiz:

1- Yapmadığımız şeyleri konuşmaktan bizi menediyor. Namaz kılmadığımız halde kıldık demekten, borcumuzu ödemediğimiz halde ödedik demekten, oruç tutmadığımız halde tuttuk demekten bizi menediyor.

2- Amelin konusu olmayan, bizi hemen amele sevk etmeyecek, ya da bizden herhangi bir amel istemeyecek lüzumsuz konuları konuşmaktan menediyor Rabbimiz. Dünyamızı ve âhiretimizi ilgilendirmeyen konuları konuşmaktan kaçınacağız. Bakın Allah’ın Rasûlü buyuruyor ki:

“Kişinin iyi bir müslüman olduğunun alâmetlerinden birisi de onun kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesidir.”

Bu bizim tüm konuşmalarımızı, bakışlarımızı, düşüncelerimizi, davranışlarımızı, hareketlerimizi içine alan bir konu...

İnsan bir adım atacak, bir söz söyleyecek, bir bakış yapacak, bir karar verecek, bir eylem gerçekleştirecek ama bu lüzumsuzsa, kendisi için gereksizse hemen onu terk edecek.

Burada önemli bir şey var. O da, kişi için lüzumlu ve lüzumsuzu Allah ve Rasûlü söyleyecektir. Öyleyse kişi önce Allah ve Rasûlü’nün dediklerini tanımalı ki, lüzumluyu ve lüzumsuzu ayırabilsin, lüzumsuzu hemen terk edebilsin. Demek ki Kitap ve sünnet bilinmeden lüzumlu ve lüzumsuz bilinemeyeceğine göre, iyi bir müslüman da olunamayacak demektir.

“Kişinin kendisini ilgilendirmeyen konular üzerinde lüzumsuz bir şekilde konuşmaması onun fakihliğindendir.”

Çok lüzumsuz şeyler konuşuyoruz. Filan şu kadar kazanmış, filanın şu kadar malı varmış, filanın evinin tipi, tefrişi şöyleymiş, falanın arabasının modeli, filanın dükkânı, tezgâhı böyleymiş konuşuyoruz. Kendi çocuklarımızın eğitim derdini unutup başkalarının çocuklarının eğitim problemini konuşuyoruz. Veya adam henüz evlenmemişken boşanma konularını tartışıyor. Her gün yatağa girerken okunacak duaları bırakıp, hac ortamında değilken oturduğumuz yerlerde ihramlıyken okunacak duaları, ihramlıya yasak olan konuları konuşuyoruz. Sizi ilgilendirmeyen, amelin konusu olmayan ve yarın mizanınıza konmayacak cinsten olan, konsa bile sizi cennete götürücü olma­yan bu sözleri niye konuşup duruyorsunuz? Bunların tümünden yüz çevirmek zorundasınız, diyor Rabbimiz.

3- Mümin, söylediği şeyi mut­laka kendisi bizzat yapmalı, yaşamalıdır. Sözleri bir vadide, kendisi başka bir vadide olmamalıdır. Bakara’da ve ki­tabımızın başka yerlerinde anlatılan sözleriyle hayatları, dilleriyle amelleri farklı münâfıklar gibi olmamalıdır. Başkalarını aydınlatırken kendisi karanlıkta kalanlardan olmamalı, söylediğini bizzat kendisi yaşamalıdır.

Mümin, çevresine yapın diye tavsiye ettiği şeyleri bizzat yapmak, uygulamak zorundadır. Ama bunun zıddı geçerli değildir. Yani kişi yapmadığı, yaşamadığı şeyleri söylemeyecek demek doğru değildir. Örneğin ben kendi yaşadıklarımın dışında insanlara bir şey anlatamaz, bir şey söyleyemezsem, o zaman din eksik anlatılır.

Sadece kendi yaşayabildiğimi anlatır, ötekisi de kendi yaşadıklarını anlatırsa, o zaman din güdükleşir. Bildiğim dini tümüyle anlatmak zorundayım. Benden daha güzel bu dini yaşayan birileri çıkabilecektir. Nitekim Allah’ın Rasûlü veda hutbesinin bir bölümünde, kendisini dinleyen ashabına şöyle buyurmuştur: “Burada olanlar, duyduklarını duymayanlara aktarsın! Umulur ki sizden daha iyi anlayıp yaşayanlar çıkabilir!”

“İşte böyle yapmadığınız şeyleri, yapmayacağınız şeyleri konuşup durmanız, yapmadığınız şeyi yaptık diye övünmeleriniz, yapmayacağınız şeyleri dilinize dolayıp durmanız Allah katında büyük bir gazaba sebep olur.”
Kendisi yapmadığı halde insanlara hayrı (iyiliği) öğreten kimse tıpkı insanları aydınlatırken kendisini yakıp tüketen bir kandil gibidir. Hasan Basrî şöyle dedi: “Mârufu emreden birisi olduğun zaman, onu kendisi yaşayıp uygulayanlardan ol; yoksa helâk olursun. Münkeri de sakındıranlardan olduğunda ise, ondan kendisi sakınanlardan ol; yoksa helâk olursun.”
Bu konudaki âyet ve sahih hadislerin lafızları, ma’ruf ve münkeri tanıyıp bunların her birisinin gerektirdiği görevi yerine getirmenin vücubunu bilen bir kimsenin, bildiğinin ve emrettiğinin aksine davranışından dolayı, bunları bilmeyen bir kimseye göre cezasının daha ağır olacağını göstermektedir. Çünkü o bu şekilde yüce Allah’ın yasaklarını küçümsüyor, hükümlerini hafife alıyor gibidir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Kıyamet gününde azabı insanlar arasında en çetin olacak kimse yüce Allah’ın kendisini bilgisiyle faydalandırmadığı ilim adamı olacaktır.”

Kötülük yaparken iyiliği tavsiye etmek yasak mıdır? Hayır. Burada yasaklanan, kötülük yaparken iyiliği emretmek değil; iyilikle emrederken kötülük yapmaya devam etmektir.

"Siz Kitabı okuduğunuz (gerçekleri bildiğiniz) halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz? Hâlâ akıllanmayacak mısınız?" (Bakara 2/44)

Âyette geçen birr (iyilik) den kasıt, itaat ve sâlih ameldir. Âyette geçen "kendinizi unutur musunuz?" buyruğundan kasıt, "kendinizi terk eder, o halde bırakır mısınız?" demektir. Unutmak, terk etmek anlamına da gelir ve burada kasıt budur.

“Kur'an'ın bu hükmü, başlangıçta her ne kadar İsrâil oğullarında görülen hâdiseler üzerine nâzil olmuş idiyse de bütün insanlığa ve özellikle din âlimlerine hitap edişi bakımından bu ebedî tebligat yalnız bir nesle veya bir kavme münhasır değildir. Din, sıcak bir ruh ve müdâfaa edilen bir itikat olmaktan çıkarılıp, sanat ve ticaret haline getirilirse din adamları tehlikeli bir âfet olur. Bu tip din adamları, inanmadıkları şeyleri dilleriyle söylerler ve hayrı emrettikleri halde kendileri yapmazlar. İlâhî kelâmın aslını değiştirip tahrif ederler. Allah'ın katî hükümlerini bir takım menfaat ve arzulara göre te'vil ederler. Yahudi hahamlarının yaptığı gibi, dıştan ilâhî hükümlere uyar görünüp, diğer taraftan devlet adamlarını ve zenginleri memnun etmek için din hakikatleriyle bağdaşmayan fetvâlar verirler. İyiliğe dâvet edip de iyilikten kaçınmak, iyilik yolunda olanlara karşı çıkmak, sadece dâvâ adamlarında değil, bizzat dâvânın kendisinde şek ve şüphe âfetlerinin belirmesine sebep olur. Zaten umumî efkârı/kamuoyunu karıştıran ve kalpleri şüpheye düşüren de budur. Zira halk bir kimseden güzel söz işitir de çirkin fiiller müşâhede ederse, söz ile iş arasındaki bu ayrılıktan tereddüde kapılarak itikadın ruhlarında alevlendirdiği meşaleler söner. İmanın kalplere serptiği nurlar kaybolur. Din adamlarına olan itimatlarını yitirdikten sonra artık dine de bağlılıkları kalmaz.

Söz ne kadar heyecanlı, ne kadar câzip ve edebî olursa olsun, inanan bir kalpten gelmedikçe sönüklükten kurtulamaz; ölüdür, muhatabına tesir edemez. Bir insan ağzından çıkan sözün canlı bir numunesi olmadıkça, söylediğinin hakiki temsilcisi sayılamaz. Bu kimseye itimat eden de bulunmaz. Ancak bu hallerden kurtulup, içi ile dışı bir olduğu takdirde, sözler parlak, kelimeler câzip olmasa da, halkın imanı ve güveni temin edilebilir. Zira o zaman kelimeler kuvvetini nağmelerden değil; bizzat hakikatlerden alır. Sözün güzelliği parlaklığından değil, sadakatinden ötürüdür. Ancak bu takdirde söz, canlı bir enerji kaynağı haline gelir. Söz ile hareket, akide ile ahlâk arasındaki mutâbakatı (uyumu) sağlamak kolay değildir. Bu, sadâkatle çalışmayı, O'ndan medet dilemeyi ve O'nun hidâyet kaynağı olan hakikatlerden yardım istemeyi gerektirir. Hayatın zaruretleri ve mecburiyetleri çok kere fert ile itikadının arasını açar. Hayatın karışıklığı imanın dâvet ettiği yolu zorlaştırır. Fâni olan fert ne kadar kuvvetli olursa olsun, ebedî olan kuvvete bağlanmadıkça zayıftır. Zira şerrin, tuğyânın ve sapıklığın kuvveti (Allah'ın yardımı için gerekli sebeplere yapışılmadıkça) insanı mağlup etmeye kâfidir." (Fizilâli’l-Kur’an, 1/144)

Bakara sûresinin 44. âyeti, "...Aklınızı kullanmıyor musunuz? Hâlâ akıllanmayacak mısınız?" sorusunu sorar. Çünkü başkalarına iyiliği emrettiği halde kendini unutan insan, akıllı kabul edilmez ve akıllı olmaya dâvet edilir. Başkalarına iyiliği emretmek, başkalarına doğruyu göstermek suretiyle onları yararlandırmaktır. Hâlbuki başkasına yol gösterip de kendisini unutmak ve kendisini iyilikten, irşaddan mahrum etmek, başkasını selâmete çıkarıp kendini ateşe atmak demektir ki, işte budalalık oradadır. Bu âyette yasaklanan da budur.

İnsanlara nasihat edip ilmini gösteren, sonra da kendisi yapmayan kimsenin nasihati, insanların günaha rağbet etmelerine sebep olur. Çünkü insanlar o zaman şöyle derler: "O, bu ilmi ile eğer bu anlattıklarının bir aslı esası olmadığını anlamış olmasaydı, bu günahı işlemezdi." Sadece başkalarına anlatarak görevimizi yaptığımızı iddia edemeyiz.

Sadece başkalarına anlatmakla yetinenlerin, postacıdan veya taşıdığı kitaptan yararlanmayan dört ayaklılardan farkı olmayacaktır. İmam Gazali bu konuda şu benzetmeleri yapar:

“Bildiği ile amel etmeyenler, sayfaları ilimle dolu defter veya kitap gibidir; başkasına kârı olsa da kendisi ondan yararlanamaz. Bileği taşı gibidir; bıçağı biler, fakat kendisi kesmez. İğne gibidir; başkasını giydirir, fakat kendisi daima çıplak durur. Lâmba fitili gibidir; başkasına ışık verir, fakat kendisi yanmaktan kurtulamaz.”

Hz. Ali şöyle der: "Kim kendisini başkalarına bir önder olarak tayin ederse, başkasına öğüt vermeden önce kendi kendisine öğüt versin. Diliyle terbiye kurallarını anlatmadan önce davranışlarını o kurallara uydursun. Kendi kendisine öğüt veren ve kendisini düzelten, başkalarına öğüt verip başkalarını düzeltmeğe çalışan kimseden daha çok saygıya lâyıktır."

Biz hep beraber İslâm'a uygun bir hayat sürebilsek, yani hâl diliyle İslâm'ın güzelliğini, üstünlüğünü ilân edebilsek nice insanların hidâyetine vesile olacağız. Bir başka ifadeyle, bunu yapmamakla kim bilir kimlerin dalâletine, İslâm'dan uzaklaşmalarına yahut en azından ona yaklaşmamalarına sebep oluyoruz.

"Rabbimiz! Bizi kâfirler için bir fitne kılma." (Mümtehine 60/5)

Yâ Rabbi, Sen bizi İslâm'ı layığınca yaşamama bedbahtlığına düşürme ki, kâfirlere fitne vasıtası olmayalım; "bunların elinde de hak mı olurmuş" deyip de Senin yolundan yüz çevirmesinler. Haramdan sakınmayanın takvâ dersi dinlenilmez.

Sâlih amel işlemeyenin de ibadet teşvikleri etkisiz kalır. Mânevî bunalım içinde çırpındığı halde Kur'an'ın kapısını çalmayı akıl edemeyen insanlık âlemine bunu öğretmenin en büyük şartı Kur'an ahlâkını hayatımıza mal etmektir.

En etkili tebliğ yolu, insanın benimsediği kendi hayat tarzıdır. Kişi, söyledikleriyle uyumlu bir yaşantı içindeyse, onun çok söz söylemesine ihtiyaç bile kalmaz. Çünkü o, hâl ve tavırlarıyla konuşmaktadır. Yaşadığı güzel ahlâk, o insanın en etkili ve güvenilir sözcüsü durumundadır.

Ali Küçük.

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]