Yaşam Alıntısı...
Kimi zaman yalnızlıklar, kimi zaman pişmanlıklar, bazen sarhoş bazen ayık , ne yaptığını bilerek yada bilmeyerek geçer yaşam diye insanoğluna bahşedilen süreç.
Çoğumuz geri dönüp bakmayı akıl edebildiğimizde yapacak bir şeyin kalmadığını ve ne çok eksik yaşanmamışlıklar bıraktığımızı görürüz. Kaç kişi hayatını kendisine itiraf edebilir ki ... Aslında buna çok kişi demek gelse de içimden maalesef çok az kişi. Hem sonra düşünürüz itiraf etsek ne olacak diye. Elbette hiçbir şey. Sadece kendimizce bir boşalım ...
Özlemler le geçer bir koca ve bir o kadar da kısacık ömrümüz... Sevdiklerimizi özleriz, bulduğumuz anlarda ise yokluğunda kendimizce yaptıklarımızı ona duyduğumuz özlemleri dile getirip keşkelerimiz başlar .. Keşkeleri imha edemeyiz hayatımızdan ve kalan zamanlarımızı keşkesiz geçirmeliyiz derken sevdiğimizi olan özleminde bir gün bittiğini yada ona duyulan özlemi hak edip etmediğini düşünmeye başlarız..İnsanoğlunun doğasında olan ben yok olanı özleme varolandan bıkma dürtüsü devreye giriverir , bazen de yoğun kalabalıklar içinde yalnızlıklar yaşarız kendimizce...
Çekip uzaklara gitmeyi yalnızlık denen o sessiz duyguya kendi çığlıklarımızı katmak isteriz , hatta fırsatını bulunca da kaçıp gidiveririz...Arkamızda ne bıraktığımızı bile düşünmeden...Peki ya gittiğimiz yalnızlık bizi mutlu eder mi? Başlarda evet belki edecek... ne mutlu olacağız ilk birkaç gün tek başımızayız ve hayata özgür bir başkaldıyı gerçekleştirdik....Sonraki günlerde yalnızlığımız bizi boğmaya başlar yalnızlıklardan sıkılırız ve atarız kendimizi tanımadığımız yaşamların ortasına .. Yalnızlığa bir çözüm bulmuşçasına ....
Bir de ardımızda bıraktığımız özlemleri silip atabilsek düşlerimizden yalnızlığımızı yaşayacağız belki..işte özlemler bir türlü bitmek tükenmek bilmez... çocukluğumuzu özleriz sapan yapmayı, kırlarda salıncaklar kurmayı bezden bebeklerle evcilik oynamayı düşleriz hatta deneriz bile.İlk aşkımızı özler benzer bir aşka yelken açmayı deneriz..( ama eski yelkenleri bulma şansımız pek olmaz) sonra ilk gençliğe doğru gider düşsel yolculuk asi duruşlarımızdır özlediklerimiz , topluma başkaldırı sıradışılık özlemleri, ben içinde farklı ben olmalardır özlediklerimiz, bunu da deneriz realist yaşamlarımıza düşsel tatlar katma cabasıyla!!Başarı grafiğimiz o zamanki kadar yüksek olmasa da denemiş olmanın hazzıyla avunurunuz..Derken adam olmak dedikleri olgunluk yaşlarımızda buluruz kendimizi.... annemizi özlemeye başlarız babamızın nasihatlerine ihtiyaç duyarız bir zamanlar bize
"offf" dedirten sözcükler şimdi özlemlerimiz arasına en süslü haliyle oturuverir...Koşup gitmek sarılıvermek isteriz dizlerine uzanıp o ilk sevgilerimizin saçlarımızı okşamasına özlem duyarız .yola çıksak bile yolun sonunda onları ya buluruz yada bulamayız bitmez tükenmez bir özlem daha katarız düş hanemize...
Özlemlerden arınmak istercesine yeni hayatlar kurma çabasına gireriz orta yaşlarda. Kurduğumuz hayatlar bizi ne kadar götürür bilemeyiz ancak yinede birilerinin sorumluluğunu üstlenmekle aslında yaptığımız sadece kendi egomuzu tatmin etmekten başka bir şey değildir.Bu şunu yapamadım yarın bunu da yapmalıyım derken fark ederiz beynimizin ne kadar da bitkin düştüğünü...Bu bitkinlik sürecinde asıl ben olan benliğimiz için hiçbirşey yapmadığımızı yaptığımız sadece övgüler adına , kabullenilmeler adına birilerini mutlu ederek mutluluk oyunları oynadığımız fark edermiyiz acaba?Belki mutlu belki sadece umut zerrecikleri arasında , belki yorgun , belki mahmurluklar içersinde tüketivermişizdir onca saatlerden oluşan yaşam sürecimizi... Kazanımlarımızı mutluluğa , kayıplarımızı özleme dönüştürcek zamanımız olsa da olmasa da atmosferdeki yerimizi bir şekilde korumaya devam edeceğiz...
Yarım kalanlarımızı kendimizce tamamlayabilmek çabamız hiç bitmeyecek... Özlemlerimizin de sonu olmayacak...Bu yolculuğun geri dönüşüde olmayacak..
Yapabileceğimiz tek olasımız başarabilirsek biraz da kendimiz için nefes almak olsun!!!
Özlemleri en az, umutları dopdolu, dünleri yargısız , yarınları sorgusuz , ve eksiksiz yaşam süreçlerine...