* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: KAİNAT BİR AİLE  (Okunma sayısı 457 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
KAİNAT BİR AİLE
« : Temmuz 28, 2019, 08:30:16 ÖS »
KAİNAT BİR AİLE

Herşey O’na âid olduğuna göre âlem birbirine hısımdır. Nehir, göl, deniz, baraj, kuyu; çorak, kireçli, minerallere göre değişen suların hepsi nîmettir.

Sıcaklığı, buharlaşmayı artıran, kar erimelerine neden olan, kokuşmayı önleyen, aşılanmayı temin eden, bitkilerin olgunlaşma ve hasat süresini kısaltan rüzgârlar bir ihsandır.

Isı, elektrik, mekanik, kimyâsal, nükleer, manyetik, kinetik ve potansiyel enerji hayâtın bir parçasıdır.

Kırmızı toprak, orman, çöl, bozkır, kahverengi ve kara topraklar, farklılık arzetmekle birlikte doğanın bir güzelliğidir.

Dağ, taş, akik, yeşim, yıldız, amazon, amber, mercan, bakır, yakut, zümrüt, safir, mermer, granit, alçı vs. bir süstür.

Milyonlarca canlı çeşidi, kara ve sudaki hayvanlar, havada uçan mahlûklar, çiftliklerde, ormanlarda yaşayan, bildiğimiz ve bilmediğimiz birçok hayvanlar kıymettir.

Canlıların ikinci grubunu oluşturan bitkiler, çam, köknar, ladin, kavak gibi ağaçlar, karada yetişen yosunlar, kamışlar, saksıdaki çiçeklerden tutun, damarsız, damarlı, tohumsuz bitkiler, sert çekirdekli, yumuşak çekirdekli, sert kabuklu, üzümsü, tropik meyveler, ceviz, badem, fındık, kestane, elma armut, vişne gibi bitkiler birer zînettir. Rabbimizin nîmetidir. Kâinatta bulunan bütün varlıklar, kendi konumlarına göre kulluk yaparlar Cenâb-ı Hakk’a. “Çünkü göklerde ve yerde olan her şey Rahmân’a baş eğmiş kul olarak gelecektir.” (Meryem, 93.) Kâinât bir uyum içindedir. Sanki âlem bir âile.

Hiçbir şeyi boş yere yaratmayan Mevlâ tabiatin bozulmasına râzı değildir. Ağaç kesmek, beslenmek için aşırı avlanmak ekolojik dengeyi bozar. Bilinçsizce avlanmak, kaynaklarımızı tasarruflu kullanmamak, CFC gazları olan ürünleri kullanmak, GDO’lu ürünler tüketmek, biyoteknolojiyi zarar verecek tarzda kullanmak ekolojik yapıya zarar verir.

Evrende, insandan semâya, hayvanlardan denizlere kadar bütün eşyâda hassas dengeler vardır tefekkür eden akıl sâhipleri için. Hâlik-ı Zü’l Celâl’in yaratışının delillerini gösteren birer mûcize, îman hakîkatidir.

“Onun hak olduğu meydana çıkıncaya kadar varlığımızın belgelerini onlara hem dış dünyâda ve hem de kendi içlerinde göstereceğiz. Rabbinin her şeye şâhit olması yetmez mi?” (Fussilet, 53.)

İnsanı insan yapan, ona şuur âleminde neşv ü nemâ bulduracak, yeşertecek rûhânî tefekkürdür.

Hazreti Âişe Radıyallâhu anhâ vâlidemiz, nakleder:

“Bir gece Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- bana:

– “Ey Âişe! İzin verirsen, geceyi Rabbime ibâdet ederek geçireyim.” dedi. Ben de:

– “Vallâhi Sen’inle berâber olmayı çok severim, ancak Sen’i sevindiren şeyi daha çok severim.” dedim.

Kalktı, abdest aldı ve namaza durdu. O kadar ağladı ki, sakalları, elbisesi, secde ettiği yer ıslandı. Bilâl (ra) ezan okumaya geldi. Âlemlerin Efendisi’nin ağladığını görünce, O’nun mahzûniyetini merâk ederek:

– “Yâ Rasûlallâh! Allah Teâlâ sizin geçmiş ve gelecek bütün günahlarınızı bağışladığı hâlde niçin ağlıyorsunuz?” deyince:

– “Allâh’a çok şükreden bir kul olmayayım mı?” buyurdu. Bu gece öyle âyetler indirildi ki, onu okuyup da üzerinde tefekkür etmeyenlere yazıklar olsun!” dedi ve şu âyeti okudu:

“Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, akl-ı selîm sâhipleri için (Allâh’ın birliğini ve azametini gösteren) kesin deliller vardır. Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her an) Allâh’ı zikrederler; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin tefekkür ederler ve: Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın. Sen’i tesbîh ederiz; bizi cehennem azâbından koru! (derler).” (Âl-i İmrân, 190-191.)

Kâinâtı Cenâb-ı Hakk insan için, insanı da Zât’ına kulluk için yaratmıştır. Bu değerin idrâkinde olan insan, “İnsanların hepsi Allâh’ın ıyâli [ev halkı] gibidir. Allâhü Teâlâ’nın en çok sevdiği kimse, O’nun ıyâline [insanlara] en faydalı olandır. Allâhü Teâlâ’nın en buğzettiği kimse de, Onun ıyâline iyilik etmeyendir.” hadîs-i şerîf’ine istinâden, inançsızın bile hidâyetini ister. Hem Uhud gazvesinde, hem de Taif seferinde ezâ gören Efendimiz’in (sav) dişleri kırılmış, yanağı yaralanmıştı. Bir yandan yüzündeki kanları siliyor, bir yandan duâ ediyordu: “Allâh’ım, Sen kavmimi bağışla! Çünkü onlar bilmiyorlar.”

Beşer olan insanlar aynı hayâtı paylaşmaları sebebiyle ortak bir değer taşımaktadır. “Ey insanlar! Doğrusu Biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi milletler ve kabîleler hâline koyduk ki birbirinizi kolayca tanıyasınız. Şüphesiz Allah katında en değerliniz, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Allah bilendir, haberdardır.” (Hucurât, 13.) Renk, şekil ve biçim ayırımı yapmaz dînimiz. Farkı sâdece Allah korkusunda görür. Îmanları sebebiyle de mü’minlerin kardeş olduklarını beyân eder: “Şüphesiz mü’minler birbiri ile kardeştirler; öyle ise dargın olan kardeşlerinizin arasını düzeltin; Allah’tan sakının ki size acısın.” (Hucurât, 10.)

Yardımlaşmalarını ister:

“Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velîleridir; iyiyi emreder kötülükten alıkorlar; namaz kılarlar, zekât verirler, Allâh’a ve Peygamberine itâat ederler. İşte Allah bunlara rahmet edecektir. Allah şüphesiz güçlüdür, hakîmdir. Allah mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, temelli kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetler, Adn cennetlerinde hoş meskenler va’detmiştir. Allah’ın hoşnûd olması en büyük şeydir. İşte büyük kurtuluş budur.” (Tevbe, 71-72.)

Mü’minlerin birbirlerine duâları:

“Onlardan sonra gelenler: “Rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizde mü’minlere karşı kin bırakma. Rabbimiz! Şüphesiz Sen şefkatlisin, merhametlisin” derler.” (Haşr, 10.)

Birbirleriyle sımsıcak dost olurlar. Kusurlarını bağışlarlar, kini buğzu atarak bir âile olurlar:

“İyilik ve fenâlık bir değildir. Ey inanan kişi: Sen, fenâlığı en güzel şekilde sav; o zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kişinin yakın bir dost gibi olduğunu görürsün.” (Fussilet, 34-35.)

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: KAİNAT AİLESİNİN EN ŞERFLİ VARLIĞI İNSAN
« Yanıtla #1 : Temmuz 28, 2019, 08:47:37 ÖS »
KAİNAT AİLESİNİN EN ŞERFLİ VARLIĞI İNSAN

Yeryüzü, gökyüzü yaratıldı önce. Ardından yer ve gök dizayn edildi. Cansız dediğimiz varlıklar, bitkiler ve hayvanlar. Sonra melekler ve insanlar yaratıldı. Her şey tamamdı, yeryüzü halîfesini bekliyordu ve insan yaratıldı. Yeryüzü toprağından, hem de özlü ve pişmiş balçığından yaratıldı insan. İnsan yeryüzünden yaratılmış, imtihanı orada gerçekleşecek, nihâyet ölünce yine oraya dönecek, diriliş günü yine oradan çıkarılıp Huzur’a getirilecekti.Sizi yerden yarattık, oraya döndüreceğiz, sizi tekrar oradan çıkaracağız.1

Kâinatta her şey mükemmel bir biçimde ve yerli yerince var edilmişti. Her şey insan içindi, onun emrine verilmişti. Bu insan için büyük bir sorumluluktu. Zîrâ her şey kendisi için, o ise Yüce Yaratıcısı için halk edilmişti. Allâh’ın göklerde olanları da, yerde olanları da buyruğunuz altına verdiğini, nîmetlerini açık ve gizli olarak size bolca ihsân ettiğini görmez misiniz?2 Göklerde olanları, yerde olanları, hepsini sizin buyruğunuz altına vermiştir. Doğrusu bunlarda, düşünen kimseler için dersler vardır.3

Ve insan; göklerin, yerin ve dağların yüklenmekten kaçındığı emâneti yüklenmişti. Doğrusu Biz, sorumluluğu göklere, yere, dağlara sunmuşuzdur da onlar bunu yüklenmekten çekinmişler ve ondan korkup titremişlerdir. Pek zâlim ve çok câhil olan insan ise onu yüklenmiştir.4 İnsan, yüklendiği bu emânetin hakkını verdiği sürece izzetli olacak, aksi takdirde zillete düşecekti.

Kâinatta var edilen her şey uyum içerisindeydi. Her şey yaratılış gâyesine göre kodlanmıştı ve bu gâyeye uygun hareket ediyordu. Güneş belirlenen saatlerinde doğmak, batmak, ışıtmak ve ısıtmak için… Gökyüzü rüzgârlarını estirmek, yağışlarını yağdırmak ve diğer görevlerini yerine getirmek için… Elma ağacı elma vermek, muz ağacı muz vermek için… Arı bal yapmak, inek süt vermek için… Diğerleri de kendilerine biçilmiş görevleri yerine getirmek için yaratılmışlardı… Cinler ve melekler için de özel görevler vardı. Cinlerin dışında tüm varlıklar yaratılış gâyeleri doğrultusunda hareket edeceklerdi. Hem de isteyerek baş eğmişlerdi yaratıcılarına… Allâh’ın dîninden başka bir din mi arzu ediyorlar? Oysa göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez O’na teslîm olmuştur, O’na döneceklerdir.5 Sonra, duman hâlinde bulunan göğe yöneldi, ona ve yeryüzüne: «İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin» dedi. İkisi de: «İsteyerek geldik» dediler.6

Yeryüzünün en donanımlı varlığı insana düşen de kâinattaki bu âhenge uygun hareket etmekti. Zîrâ Yaratıcı’ya boyun eğmek ve O’nun belirlediği ölçülere uygun hareket etmek en fazla insana yakışıyordu. Bu, insanın dünyâ ve âhirette hayrına, yararına olan şeydi. O’nun ölçülerine uygun hareket etmek insanın dünyâda huzurlu yaşamasını, âhirette mutlu bir hayâtın adamı olmasını sağlayacaktı. Çünkü insan, yeryüzünde kendisine sunulan düzeni korumak ve onu îmâr etmekle görevlendirilmişti. Biz insanı en güzel şekilde yarattık… Sonra onu aşağıların en aşağısı kıldık.7 O’ndan başka tanrınız yoktur; sizi yeryüzünde yaratıp orayı îmâr etmenizi dileyen O’dur.8 Cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etmeleri için yaratmışımdır.9

İnsanın bu yaratılış gâyesine uygun hareket etmesini sağlamak için Yüce Yaratıcı, ona başta akıl olmak üzere çok önemli yetenekler vermişti. Ayrıca kâinat kitâbının her bir sayfası, insanı uyaran ve istikâmet çizgisinde tutan âyetlerle dopdoluydu. Bununla da kalınmadı, insana kendi cinsinden ve en seçkinlerinden önderler gönderildi. Bu önderler vâsıtasıyla Yüce Allâh’ın öğretileri hem sözlü, hem de görsel olarak insana sunuldu. Bu süreç içerisinde fıtrat üzere kalan, bu uyarılara uygun hareket eden ve yaratılış âhengini bozmayan insanlar oldu. Onlar bu dünyâda izzetle yaşadılar, âhirette de cenneti hak edenler oldular. Ancak çoğu insan bu sınavı başaramadı. Akl-ı selîminin, temiz vicdânının sesini dinleyemedi. Peygamberlerinin çağrısını duymadı ve o kutlu çağrıya uymadı. Yaratıcısının, atasının ve kendisinin düşmanı olan şeytânı dinlemeyi tercîh etti, şeytanın adımlarına ve adamlarına uymayı yeğledi. Sonuçta kâinâtın âhengi bozuldu, barış/sulh ve selâmet yurdu olması gereken yeryüzü kan gölüne, gözyaşı seline döndü. İnsan kendini Rabbinden, O’nun mesajını dinlemekten, o mesaja uymaktan müstağnî gördü ve azdıkça azdı. Bozgunculuk ve kan dökmeye yöneldi. Böylece yeryüzünün düzen ve dengesi bozuldu. Maddî ve mânevî her şey kirlendi. Hava, su, nâmus, vicdan vb. pek çok şey bu kirlenmeden payına düşeni aldı. İnsanoğlu kendini müstağnî sayarak azgınlık eder.10

Geçmişte ve hâlen yaşananlar karşısında insana düşen, olanlardan ders çıkarmak ve yeniden aslına dönmek, fıtratını keşfetmek ve âit olduğu âilesine dönmektir. İlâhî irâde tarafından döndürülmeden, kendi irâdesiyle Rabbine, aslına, asıl yurduna dönmektir. Zîrâ insanın küfür, inkâr ve isyanda kalması onun için gurbettir. İnsanın îmâna, İslâm’a ve tâate dönmesi ise onun sılasıdır. İnsanın dünyâ ve âhiret mutluluğu da buradadır.

Rabbinize yönelin. Azab size gelmeden önce O’na teslîm olun; sonra yardım görmezsiniz. Size ansızın, farkına varmadan azap gelmeden önce Rabbinizden size indirilen en güzel söze, Kur’ân’a uyun.11 Ey inananlar! Kurtuluşa ermeniz için hepiniz tevbe ederek Allâh’ın hükmüne dönün.12 Kaçacak yer nerede?13 Diyeceğiniz gün gelmeden hepiniz Allâh’a kaçınız.14 Rabb’inizin mağfiretine ve Allâh’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış eni gökler ve yer kadar olan cennete koşuşun.15 Ey insanlar! Rabbiniz tarafından bağışlanmaya, Allâh’a ve peygamberine inananlar için hazırlanmış, genişliği yerle göğün genişliği kadar olan cennete koşuşun; bu Allâh’ın dilediğine verdiği lütfudur. Allah, büyük lütuf sâhibidir.16 O halde yarışanlar bunun için yarışsınlar.17 Hayırlarda yarışın.18 Demek ki hayır safında olmak yetmez, hayırlarda yarışmak gerekir. Öncülerden olmak için gayret etmek, koşturmak gerekir. Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve çocuklarımızdan gözümüzün aydınlığı olacak insanlar ihsân et ve bizi, Allâh’a karşı gelmekten sakınanlara önder yap!19

--------------------------------------------------------------------------------------------------------

1- 20 Tâhâ, 55.

2- 31 Lokmân, 20.

3- 45 Câsiye, 13.

4- 33 Ahzâb, 72.

5- 3 Âlu Imrân, 83.

6- 41 Fussılet, 11.

7- 95 Tîn, 4-5.

8- 11 Hûd, 61.

9- 51 Zâriyât, 56.

10- 96 Alak, 6-7.

11- 39 Zümer, 54-55.

12- 24 Nûr, 31.

13- 75 Kıyame, 10.

14- 51 Zâriyât, 50.

15- 3 Âlu Imran, 133.

16- 57 Hadîd, 21.

17- 83 Mutaffifîn, 26.

18- 2 Bakara, 148.

19- 25 Furkân, 74.

 


* BENZER KONULAR

Rahîm Ve Rahmân Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:28:55 ÖÖ]


Davranışlarımız Kaydediliyor Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:22:46 ÖÖ]


Biliniz Cesedin Öyle Bir Et Parcası Vardır Ki Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:18:08 ÖÖ]


Melek Girmeyen Evler Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:04:30 ÖÖ]


Doğru Çalışma Methodu Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:59:59 ÖÖ]


Başınızı Çevirip Gitmeyin Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:39:23 ÖÖ]


Ozan Birgül 320 kbps - 2 kısım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:15:33 ÖÖ]


Ozan Birgül - İlahiler 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:04:09 ÖÖ]


Dualarımız Neden Kabul Olmuyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:10:43 ÖÖ]


Birlikte Hizmet Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:59:59 ÖÖ]


Gizli Halleri Açık Hallerinden Daha Hayırlı Adamlara İhtiyacımız Var Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:31 ÖÖ]


Mücahitler Kazandığınızı Kaybetmeyiniz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:32 ÖÖ]


İnsanlardan Övgü Beklemek Ateşle Oynamak Gibidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:24:29 ÖÖ]


Zamanın Kıymetini Bilmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:13 ÖÖ]


Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]