Ailede Çocuklar Arasında Ayrımcılık
Geleceğin yetişkinleri olan çocuklar aile içinde şekillenir, kişilik bulur ve yetişir. Bu nedenle çocuğun yetişmesinin bireysel ve toplumsal sonuçları düşünüldüğünde ailenin önemi büyüktür.
Duygusal ve toplumsal etkileşimin güçlü olduğu, ilişkilerin dengeli olduğu bir aile ortamında, yeterli güven, sevgi ve ilgi ile büyüyen çocuklar gelişmeleri için gerekli deneyimleri elde edebilir ve güçlü bir kişilik yapısına sahip olurlar.
Bu nedenle ailede, çocuk eğitiminde ve çocukları birer kişilik olarak hayata hazırlamada anne ve babanın çocuklarına karşı sergiledikleri tutumlar oldukça önemlidir.
Ailenin birden fazla sayıda çocuğa sahip olması halinde çocuklar arasında adaletin sağlanması gereklidir. Çocukların her birinin aile içinde ve aile dışında haklarının korunması, hem çocukların geleceğe hazırlanmasında hem de aile huzurunun sağlanmasında önemli bir unsurdur. Bu konu ile ilgili olarak anne-babalara önemli görevler düşmektedir.
Her anne babanın bilerek ya da bilmeyerek çocuklarına karşı tutumları değişebilmektedir. Bazı çocuklar çok sevilmekte, bazılarına baskı yapılmakta, bazıları istenmeyen çocuk olmakta, bazılarına ise daha çok hoşgörü gösterilmektedir. Çocuklar arasında ayrımcılığa işaret eden bu tutumlar, çocukların hem kişiliğini hem de duygusal gelişimlerini olumsuz etkilemektedir. Anne babaların çocukları ile iletişimlerinde sergiledikleri tutumlar kardeşler arasında gerginliğe, kıskançlığa yol açmamalıdır. Ailede sergilenen ayrımcılığa yönelik tutumlar çocuklarda kıskançlık, çaresizlik, güvensizlik, tedirginlik, mutsuzluk, yalnızlık, yabancılaşma, iştahsızlık, uykusuzluk, gerileme, altını ıslatma, tırnak yeme gibi fizyolojik ve psikolojik tepkilere yol açabilir. Onun için, çocuklara bazen beraberce yapabilecekleri, paylaşmayı gerektirecek sorumluluklar verilmelidir. Çocukların her birinin anne babalarının yanında kendilerini güvende hissetmeleri sağlanmalıdır.
Anne babanın ilk çocuktan sonraki çocuklarının doğumlarından itibaren çocuklar arasındaki kıskançlık duygusuna ve çocuklarına karşı olan tutumlarına dikkat etmeleri önemlidir. İnsanlık tarihinin ilk cinayeti olarak bilinen Kabil’in - Habil’i öldürmesi kıskançlık sebebiyle olmuştur. Hz. Yusuf’u, küçükken, kardeşlerinin kuyuya atmalarının sebebi, yine kıskançlıktır. İnsani ve evrensel bir duygu olan kıskançlık duygusunun kardeşlere zarar vermesi anne-baba tarafından önlenebilir. Aile içinde çocuklar arasındaki rekabet, kıskançlık duyguları ortadan kalkmaz; ancak yumuşatılabilir. İyiye yönlendirilebilir. Çünkü her çocuk, içten içe anne-babasının bütün ilgisini, sevgisini kendi üzerinde toplamayı ister. Zaten kardeş kıskançlığının temelinde de anne babanın sevgisi ve ilgisini kaybetme korkusu yatar. Bu nedenle ailenin çocuğunu ve gerçek duygularını tanıması gerekir.
Çocuğun yaşamda ilk iletişime girdiği kişiler anne-babasıdır. Anne-baba-çocuk üçgenindeki iletişim, yani çocuğun ailesiyle olan iletişimi, çocuğun yaşamında ve onun küçük dünyasında çok büyük önem taşır. Anne baba çocuklarına sevgi ile yaklaşıp duygularının anlaşıldığını hissettirirse, çocuklarıyla yeterince ilgilenip başarılı bir iletişim kurabilirse, çocuklarına duygu ve düşüncelerini birbirlerine ifade etmelerini öğretirse kardeşler arası ilişkiler de ve ailede yaşanan sorunlar daha kolay çözümlenir.
Anne babalar büyük küçük bütün çocuklarının sevgi, şefkat, bakım ve desteğe ihtiyacı olduğunu unutmamalıdır. Küçük çocukların fiziksel güvencesi, büyüklerin duygusal güvencesi sarsılmamalıdır. Ailede bakım, sevgi, ilgi, şefkat çocuklar arasında eşit ve hakça dağıtılırsa çocuklar arasında büyük sorunların yaşanmasının önüne geçildiği gibi çocuklardan birinin anne babasını haksızlık ve adaletsizlikle suçlamasına da imkân verilmemesi olur.
Kardeş kavgaları söz konusu olduğunda aileler dehşete kapılmamalıdırlar. Çünkü kardeş kavgasının olmadığı ev yok gibidir. ’’Kardeş, kardeşi bıçaklar, yar başında kucaklar’’ atasözünde kardeşlerin hem birbirlerini sevdikleri, hem de çekemedikleri ifade edilmektedir. Kardeşler, hem birbirlerine bağlıdırlar hem de karşıdırlar. Dışarıda birbirlerini koruyan kardeşler evde kavgaya tutuşabilirler. Kardeşler arasındaki kavgaların, çekişmelerin birçoğu da ana babanın dikkatini daha çok çekmek istediklerindendir. Çoğu zaman ana baba, haklıyı-haksızı ayıralım diye araya girer; hâlbuki onlar, araya girdikçe işler çıkmaza sürüklenmektedir. Çünkü kimin kime vurduğunun, hakaret ettiğinin, hangisinin haklı olduğunun anlaşılması kolay değildir. Bu bakımdan, araya girilmeden, anlaşmazlığı kendi aralarında çözmeleri gerektiği söz ve davranışlarla kardeşlere anlatılmalıdır. Kızgınlık ve ümitsizliğe kapılmadan çocukların problemlerini kendilerinin çözmelerine fırsat verilmelidir. Anne babaların kavgadan sonra ’’hakemlik’’ pozisyonuna girmektense, kavganın sebeplerini öğrenerek tedbirleri baştan alıp gereksiz sürtüşmelerin önüne geçmeleri, tarafsızca soruna yaklaşmaları ve adaletli davranmaları gerekmektedir.
Ebeveynlerin çocukları ile ilişkilerinde dikkat edilecek bir diğer husus, çocuklara sevgi ve ilgi gösterirken adaletli ve dengeli davranmaktır. Bazen ilk çocuk, bazen son çocuk, bazen sakin görünümlü olan, bazen kızlardan sonra dünyaya gelen erkek çocuk veya erkeklerden sonra gelen kız çocuk, bazen de fiziksel olarak zayıf çocuk anne babanın ilgisini çekmede ayrıcalıklı davranma vesilesi olabilir. Bu durum kardeşler arasında nefret duygusunun oluşmasına neden olacağından çok önemlidir. Ayrıca ailesinde hep avantajlı konumda olan çocuklar sosyal yaşamlarında ve arkadaşlık ilişkilerinde çeşitli uyum sorunları ve psikolojik sorunlar yaşarlar. İlişkilerinde bazen bencil bazen de içe kapanıklık sergilerler.
Toplumumuzda ailelerin çocukları ile ilgili cinsiyet tercihleri de üzerinde durulması gereken bir konudur. Ebeveynlerin doğumda erkek çocuk tercihi ve erkek çocuklara toleranslı davranmaları, kız ve erkek çocuklarına farklı muamelede bulunmaları hâlâ yaşayan bir gelenektir. Toplumsal değişim, modernleşme, kentleşme ve eğitim düzeyinin yükselmesi ile beraber bu durum değişse de halâ günlük yaşamda ve miras paylaşımında erkek çocukların lehine olan tutumlar sergilenmektedir. Oysa her çocuğun ailede bir değerinin ve yerinin olduğu bilinerek çocuklar arasında adaleti sağlama konusunda hassas olmak gerekir. Evlatları arasında ayrımcılık yapan aileler aile huzurlarını bozduklarını ve çocuklarına kötülük yaptıklarını unutmamalıdır .
Anne baba çocukları arasında her koşulda eşitlik sağlayamayabilir. Mutlak bir eşitlik yerine hakça davranmaya dikkat edilmeli, eğer birine daha fazla ilgi gösterme zorunluluğu varsa bu, diğer çocukta daha az sevildiği duygusunu uyandırmayacak biçimde yapılmalıdır. Aileler çocuklarına bir kardeşe sahip olmanın kazançlarını göstererek, aralarındaki dayanışmayı geliştirerek yaklaşırlarsa onların mutluluğu açısından daha faydalı olacaktır.
Çocukların hepsine, aile içinde önemli oldukları gösterilmeli ve bu duygu yaşatılmalıdır. Ebeveynler, kardeşler arası ilişkilerde uzlaştırıcı olmalı, taraf olmamalıdır. Kardeşlerin, birbirlerini şikâyet etmelerine fırsat verilmemeli, sorumlulukları birbirlerine yüklenmemelidir.
Rahime Beder Şen
Aile ve sosyal Araştırma Uzmanı