Ailede Kanaat ve Şükür Bilinci
Çocuğun sahip olduğu bütün özelliklerde ailenin etkisi vardır. Başta anne baba olmak üzere yetişkinlerin hareketleri, duyguları, düşünceleri, gerek birbirlerine gerekse çocuğa ve olaylara karşı tutumları, konulara yaklaşımları çocuğu olumlu ya da olumsuz yönde etkiler. Şükür ve kanaat duygusunun kazanılmasında da ailenin etkisi önemlidir. Bu etkileri kısaca şu noktalarda toplayabiliriz.
Kanaat ve şükür konusunda çocuğa güzel örnek olma
Anne baba her konuda olduğu gibi kanaat ve şükür konusunda da çocuğa güzel örnek olmalıdır. Çocuğun yanında yakınmamalı, dert yanmamalı, hep eksiklikleri dile getirerek kanaat etmeyen, şükretmeyen bir tutum takınmamalıdır. Zaman zaman güç durumda olan, sıkıntıda olan insanlardan söz etmeli, kendilerinin sahip oldukları imkânları, iyi yönleri sık sık vurgulamalıdır. Çocuk böyle bir ortamda büyürse, çevresinde kanaatkâr olan, şükreden kişiler görürse, kendisi de hayata olumlu gözle bakar, kanaatkâr olur, şükreder.
Ancak bazı aile bireyleri kendilerinden kötü durumda olanlara hiç bakmaz, onları görmez, hep kendilerinden daha iyi durumda olan kişilerle kendilerini kıyaslar, “onların şu imkânları var, bizim yok, şunu alamadık, bunu alamadık vs.” diyerek yakınırlar, şükür hiç akıllarına gelmez. Onların yanında büyüyen çocuk da kuşkusuz kanaat etmemeye, yakınmaya başlar, sahip olduklarını görmez, şükürsüz ve huzursuz olur.
Çocuğu başkalarına yardım etmeye, vermeye alıştırma
İnsandaki bencillik eğilimini dengede tutabilmek, yardım etmekle, vermekle mümkündür. Vermekle bencillik ve cimrilik azalır, cömertlik artar. Verdikçe, verme zevkini tattıkça, mala bağlılık duygusu, mal sevgisi zayıflar, yardım etme duygusu güç kazanır. Vermek sadece maddi, parasal olmaz. Bir hastayı ziyaret eder, geçmiş olsun dileklerinizi sunar, moral verirsiniz. Bir arkadaşın, bir komşunun derdini dinler, sıkıntısına ortak olursunuz. Otobüste veya başka bir yerde yaşlıya, hasta olana, kucağında çocuğu, elinde eşyası bulunana, kadına yer verirsiniz vs. Böylece şükrün ileri aşaması olan “verme, aksiyon” aşamasını gerçekleştirir, güzel bir iş yaptığınızı fark eder, ruhunuzda bir hafiflik, bir rahatlık hissedersiniz.
Anne baba çevrelerindeki ihtiyacı olan, yoksul durumda bulunan insanlara karşı duyarlılık göstererek onlara yararlı olabilmenin yollarını aramalıdır. En azından onları ziyaret edip hâl hatır sormalı, ihtiyaçları olup olmadığını öğrenmeli, onların gönüllerini almalı ve bu ziyaretleri mümkünse çocuklarla birlikte yapmalıdır. Çocukları yetiştirme yurtlarına, huzurevlerine götürmeli, oradakilerin durumları hakkında çocukları bilgilendirmelidir. Bir taraftan da kendileriyle karşılaştırma yaparak Allah’a çok şükretmeleri gerektiği üzerinde durmalıdır. Böylece çocuk sahip olduklarının farkına daha çok varacak, kanaatkâr olma, yardım etme ve şükretme duyguları daha da gelişecektir.
Ayrıca çocuk arkadaşlarına yardım etmeye teşvik edilmelidir. Yaptığı iyi hareketlerden, fedakârca davranışlardan, yardımlardan sonra övülmeli ve böylece yardım duyguları geliştirilmelidir.
Çocuğun gönül dünyasını zenginleştirme
Çocuklara gönül dünyalarını zengin tutacak, parayı, maddiyatı ön plana çıkarmayacak, zenginliği sadece para ile ölçmeyecek bir eğitim verilmelidir. Her konuda olduğu gibi bu konuda da anne babanın parayla, maddiyatla ilgili tutumu çok önemlidir. Anne baba tok gözlü olmalı, çocuğun yanında sık sık para hesabı yapmamalı, zengin olanların yaşantısını imrenilecek şekilde anlatmamalıdır.
Çocuğun televizyonlarda izlediği lüks yaşantılara özenmemesi için, onların da kendilerine göre birçok sıkıntılarının, dertlerinin olduğu, sahip olduğumuz imkânları, bedensel ve ruhsal zenginlikleri görerek kanaatkâr bir hayat sürdürmenin insanı daha çok mutlu edeceği üzerinde durulmalıdır. Bu konuda örnek öyküler, fıkralar, olaylar anlatılmalıdır.
Çocuğa herkesin şükredecek bir şeye sahip olduğu bilinci kazandırma
Ne kadar kötü durumda olursa olsun insan mutlaka şükredecek bir şeye sahiptir. Bulunduğu durumdan memnun olmasa da onun yerinde olmak isteyen çok sayıda insan vardır. Hz. Mevlana bunu çok güzel bir şekilde şöyle vurgulamış: “Başkalarının bahtiyarlığına imrenme! Çok kimseler vardır ki, senin hayatına gıpta ediyor.”
Dolayısıyla şükretmek için ek şeylere sahip olmak gerekmiyor. Bulunduğumuz durum şükür için yeterlidir. Aklımız var, düşünebiliyoruz ya; bundan daha büyük nimet mi olur. Ya ne yaptığımızı bilemeyip toplum içinde gülünç durumlara düşseydik! Her şeyden önce insan olmamız önemlidir.
İşte anne baba çocukla kuracağı diyaloglarda insan olarak şükredecek çok şeye sahip olduklarını çocuğa mutlaka açıklamalıdır. Çocuğa böyle bir bilinç kazandırmalıdır. Sahip olduklarının ne kadar önemli olduğunu çocuğa anlatmalıdır. Gözlerinden, ellerinden, konuşmasından, yürümesinden, sahip olduğu her şeyden söz etmeli, “Çok şükür Allah’a, bütün bunları sana vermiş.” diyerek, çocuğun kendisini yeterli ve değerli görmeye, ona kanaat ve şükür duygularını geliştirecek bir anlayış kazandırmaya çalışmalıdır.
Çocuğun uygun olmayan isteklerine “hayır!” diyebilme
Bazı aileler çocuklarının bir dediğini iki etmezler. Her istediğini alırlar. Çocuk “al!” der, alır, üzülür alır, sevinir alır, komşunun çocuğunda görür alır, mağazalarda görür alır, alır da alır. Böylece çocuklarını mutlu ettiklerini düşünürler. Hâlbuki onlara ne kadar zarar verdiklerinin farkında değildirler. Onlara bencil, başkalarını düşünmeyen, doyumsuz, istek ve arzularına sınır koyamayan, kanaat ve şükür anlayışı olmayan bir yapı kazandırırlar.
Elbette çocuğun normal sınırları aşmayan, ihtiyacı olan istekleri, ailenin ekonomik durumuna göre karşılanmaya çalışılmalıdır. Çocuğun gereksiz, uygun olmayan isteklerine “hayır!” denirken, ihtiyaç duyduğu eşyalar, malzemeler mutlaka alınmalıdır. Aksi takdirde çocuk arkadaşlarının yanında mahcup duruma düşer ve aşağılık duygusuna kapılır. Çocuğa verilecek harçlığın da arkadaş grubunun sosyoekonomik durumuna göre onlardan ne çok az ne de çok fazla olmalıdır.
Dolayısıyla anne baba çocukların her istediklerini alma zaafının önüne geçmelidir. Bu, çocuğa hem bir disiplin kazandıracak, ondaki sabır duygusunu geliştirecek hem de sahip olduklarının yeterliliğini düşündürecek, onu kanaatkârlığa alıştıracaktır.
Çocukta tüketim ahlakı oluşturma
Kanaatkârlığı ve şükrü olumsuz yönde etkileyen çok önemli bir etken de hep tüketme arzusu içinde bulunulmasıdır. Özellikle günümüzde sürekli tüketimin ve lüksün özendirilmesi sonucu kanaatkârlık ve şükür büyük oranda azalmış, tüketmeyince, almayınca sanki kendinde eksiklik hisseden bir anlayış yerleşmeye başlamıştır. Tüketme âdeta amaç hâline gelmiştir. Kuşkusuz bu anlayış çocuğu da olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle anne baba tüketim konusunda da çocuğun kendilerini model alacağını unutmamalıdır. İhtiyacına göre harcamada bulunmalı, dinlediği reklamlardan, komşulardan vs. etkilenerek hemen alışverişe koşmamalıdır. Bir yerden çıkarken elektriği kapatmalı, suyu gereksiz yere akıtmamalı, artan yemekleri dökmemeli, ekmekleri çöpe atmamalı, eşyaları henüz eskimeden değiştirmemelidir. Böyle bir ortamda yetişen çocukta da güzel tüketim alışkanlıkları oluşur ve kanaatkâr bir anlayış hâkim olur.
Yine sadece kendi arzusunu değil, arkadaşlarının ve çevresindeki kişilerin de arzu duyabileceğini düşünerek tüketim yapmasının önemli bir ahlaki erdem olduğu çocuğa kavratılmalıdır. Arkadaşlarının alamayacağı, sadece kendisinin alabileceği bir şeyi almayıp arzusunu ertelemesinin onu yücelteceği, arkadaşları tarafından daha çok takdir edileceği, Allah tarafından da daha çok sevileceği vurgulanmalıdır.