Aile Kanatlarımızdır
İnsanoğlu, ilim ve teknolojide bunca ilerlemesine rağmen âileden daha emîn bir sığınak bulamamıştır. Bulamayacaktır da… Çünkü Allah insanı fıtraten bir âileye ihtiyaçlı yaratmıştır.
İnsanlık, âile ile başlamıştır diyebiliriz. İlk insan yalnızlıktan rahatsız oldu da Allah onu rahatlatmak ve tesellî etmek üzere ona yol ve hayat arkadaşı olarak bir hanım verdi. Âilenin ilk hediyesi insanı yalnızlıktan kurtarmasıdır denilebilir. İnsan yalnızlıktan ürken bir varlıktır. Hangimiz kendimizi güçsüz, âciz, çâresiz hissettiğimizde yanımızda bizi anlayan dostlar görmek istemeyiz? Bizim gibi inanan, bizim gibi düşünen insanlarla bir arada olduğumuz zaman yeni bir enerji ile doğrulur, dikleşiriz.
Bir hanımla bir erkeğin hayatlarını birleştirmesi hâdisesini “ev” kelimesiyle isimlendirmiş bizden başka bir millet var mıdır acaba? “Evlenmek…” Bizde âile olmak demek ev sâhibi olmak demektir. Evlenmek, Arapçada “tezevvüç-izdivaç”, Farsçada “izdivaç”, İngilizcede “married”… Hiçbirinin “ev”le alâkası yoktur.
Ev, en mahrem sırlarımızı saklayan karakutumuz. Hiçbir yerde evimizde olduğu kadar hür ve rahat olamayız. “Âile” ile “ev” birbirinin ayrılmazı olmuştur. Elbette burada “ev” deyince mutlaka betonarme, geniş, lüks eşyâlarla dayalı döşeli bir meskeni kastetmiyoruz.
Afrika’daki ot yığmasından, birkaç ağaç dalının yere çakılmasından müteşekkil olanları da “ev” mefhûmuna dâhildir. Değil mi ki onların içinde de birbirini seven kalpler, birbirleri için fedakârlık yapabilen “âile”ler yaşamaktadır.
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) mübârek soyundan gelenlere de “ehl-i beyt” (ev halkı) denilmesi enteresan değil midir?
Allah kadın ve erkeği birbirine muhtaç ve birbirini tamamlayıcı olarak yaratmıştır. Bir elmanın iki yarısı…
Ancak bir arada bir bütün olabilirler; tek başlarına ise yarım… Bu yüzden olsa gerek “Sizden bekâr olanları … durumu uygun olanları evlendirin.” (Nur, 32) buyurulmuştur. Fakirlik korkusuyla evlenmekten korkanların endîşesini de Cenâb-ı Hak bir vaadle ortadan kaldırıyor: “Eğer bunlar yoksul iseler Allah onları lütfuyla zenginleştirir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” (Nur, 32) Allah, âile olmamızı istiyor.
Elbette her nimetin bir kısım külfetleri olacaktır. Gül dikensiz olmaz. Âilemiz, eşimiz, çocuklarımız aynı zamanda imtihânımızdır. Aslında topyekûn dünyâ hayâtı bir imtihân iken âile hayâtımız bunun dışında kalamazdı zaten. Öyleyse diğer imtihânlarımız gibi âile imtihânımızı da muvaffakiyetle netîcelendirmek için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Îmân eden kişiler olarak kadınlarımızla iyi geçineceğiz. (Nisâ, 19)
Anne babamız yanımızda yaşlanırlarsa gönüllerini hoş tutacağız, hattâ onların verdiği bir sıkıntı karşısında “Öf!” bile dememeye gayret edeceğiz. (İsrâ, 23) Hanımların vazîfeleri kadar hakları olduğunu unutmayacağız. (Bakara, 228) Çocuklarımızı İslâm terbiyesi içinde yetiştireceğiz. Ama bunu yaparken eli sopalı olmayacağız, Resûlullah’ın tavsiyesine uyarak onlarla çocuklaşacağız. Âilemizin yanına geldiğimizde selâm vereceğiz ki ev halkına da kendimize de bereket olsun.
Âile ümmetin, milletin hattâ bütün insanlığın temelidir. Âile ile oynamak insanlığın istikbâliyle oynamaktır. Oynayanlar var mı? Elbettte…
Âilenin temsîl ettiği nesil emniyeti, sevgi, ahlâk, tesânüd (dayanışma), yardımlaşma, diğerkâmlık… gibi değerleri kendi şeytânî emelleri karşısında engel görenlerin âileyi aradan çıkarmak istemeyeceklerini düşünmek abestir.
Âilesiz bir dünyâ para, güç, nefs ve şeytanın temsilcileri için engelsiz bir dünyâdır. Bu odakları bilenler âileyle kimlerin oynadığını da kolayca bilirler. Ki bunlar sinsi olsalar da meçhûl değillerdir.
Bu güçlerin dünyâda en düşman oldukları âilenin de Müslüman âile olduğu kat’îdir. Çünkü İslâm nefsî ve şeytânî güçler karşısında tek alternatiftir. Âilesiz bir İslâm âlemi kalmayacağına göre…
Âile, üzerimizdeki koruyucu kanatlarımızdır. Ama hemen belirtelim ki sağlam kanatlar sâdece korumaz, uçurur da… İşte mesele budur: Birileri için uçmamız tehlikedir ve kanatlarımız kırılmalıdır.
Kökü dışarıda, varlığımıza düşman zihniyetler karşısında kanatlarımızı kırdırmayacağız inşâallah.