* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Ailelerin Nefes Almaları İçin Sevgi'yi Unutmamaları Gerekiyor  (Okunma sayısı 213 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2330
Ailelerin Nefes Almaları İçin Sevgi'yi Unutmamaları Gerekiyor

Uzun yıllardır ailelerle psikoterapi seansları düzenliyorum. Kimi zaman eşlerle "evlilik terapileri" kimi zaman da anne-baba ve çocuklarla "aile terapileri" üzerine çalışırken çok çeşitli sorunlarla karşılaşırım. Kişilik bozuklukları, davranış bozuklukları, duygu ve düşünce bozuklukları insanları mutsuzluğa sürükleyip, hayatlarını cehenneme çevirir.

Anne ya da baba baskısından veya aşırı koruyuculuktan ya da ilgisizlikten çocukların iç dünyasında oluşan zedelenmelerin yanı sıra, eşinden şiddet gören kadınların bedenlerinden daha çok ruhlarının yaralanması ve bunlara ek olarak da birbirleriyle iletişim kuramayan eşlerin mutsuzlukları terapilerde gözler önüne serilir. Terapi seanslarından öğrendiğim çok önemli bir kilit noktasını sizlerle paylaşmak istiyorum. Kişilerin yüreklerindeki sevgiyi dışarı vurmalarına yardımcı olursanız, sorunlar bir bir çözülmeye başlar.
Çocukluk depresyonları artıyor...

Günümüz insanı "madde"ye daha çok bağlandığından, manevî değerlerini özellikle de "sevme" yeteneğini ne yazık ki harekete geçiremiyor. Çocuklarını daha iyi okullarda okutmak için çalışan anne-babalar, çocuklarına çok az zaman ayırıyorlar. Eve günün tüm yorgunluğuyla gelen anne- baba, çocuğunun sevme ve sevilme ihtiyacını doyurmakta zorlanıyor. Çocuğa tahammülü kalmıyor, onun dünyasıyla ilgilenmiyor daha doğrusu ilgilenecek enerjisi kalmıyor.

Oysa ki çocukların pahalı okullarda okumaya değil, anne babalarının ilgi ve sevgilerine gereksinimleri var.
Son yıllarda çocukluk depresyonlarında ciddi bir artış var. Çocuklar yaşamaktan zevk almadıklarını söylüyorlar.

Ergenlik döneminden söz etmiyorum, beş, altı, yedi, sekiz yaşlarındaki çocuklardan bahsediyorum. Sorunun temeline indiğiniz zaman, ne yazık ki ilgi anlamında yetersiz anne babalar karşımıza çıkıyor. Bu anne babaların en büyük yanılgıları da çocuklarını maddî olarak doyurmaları geliyor. Çocuğun her ihtiyacını karşılayarak vicdanlarını rahatlatmaya çalışırken, doyumsuz ve mutsuz çocuklar yetiştirdiklerinin farkında olmuyorlar.

Çocukluk depresyonlarında; Dikkat eksikliği,

Çocuğun içine kapanması, Ağlama nöbetleri,

Öfke nöbetleri,

İştah ve uyku bozuklukları, Kurallara uymama,

Mutsuz bir ruh hâli, Doyumsuzluk gibi belirtiler kendini gösteriyor.

Bu çocuklar, ileriki yılların gençleri ve yetişkinleri olacaklar. Ruh sağlıkları ne kadar yerinde olursa, onlar hem topluma daha yararlı hem de kendi çocuklarına daha sağlıklı yaklaşacaklar. O halde anne babalar bir an önce, çocuklarıyla "sevgi" dolu zamanları daha çok geçirmeye özen göstermeliler.

Boşanmalar daha da artarsa...

Toplumumuzda son yıllarda boşanma oranlarında yükselmeler var. Boşanmalar daha da artarsa ne olur?

Boşanmaların artması demek, toplumda aile kavramının çökmesi anlamına geliyor. Bu ise toplumu daha da büyük bir tehlikeye götürüyor; aile çökerse toplum da çöker. Avrupa ve Amerika bu yıkımı yaşadıktan sonra, şimdilerde aile kavramını yeniden kurmak için acil çözümler arayışı içindeler..

Bir toplumda ne kadar sağlıklı aile varsa, toplum o kadar sağlıklı olur ve başarılı bireyler yetiştirir. Evet insanlar boşanabilirler ancak yeniden aile kurabilirler. Özgür yaşamak adına, kendi hayatlarına ve çocuklarına sahip çıkmayan pek çok boşanmış anne ve baba var. Özgür yaşamak, sorumluluklarını reddetmek anlamına gelmiyor.

Özgür yaşamak, bir daha aile kurmamak anlamına da gelmiyor. Sanırım insanların, zihinlerindeki "özgürlük" kavramlarını yeniden gözden geçirmeleri gerekiyor.

Sağlıklı evlilikler için...

Evlilik bir sözleşmedir. Bu sözleşmeye imza atarken, hem duygularınız adına hem de davranışlarınız adına imza atarsınız. Duygularda sevgi, güven, dürüstlük, sadakat vardır; davranışlarda ise saygı, kabul etme ve sağlıklı iletişim. Evliliğe atılan imza her ne kadar boş bir sayfaya atılıyor gibi görünse de, aslında o sayfada gözle görünmeyen pek çok duygu ve davranış birliği vardır.

Farklı ailelerde büyümüş, farklı anne baba tutumlarıyla yetişmiş, dolayısıyla farklı kişiliklere sahip bir kadın ve bir erkeğin evliliklerinde hiç çatışma yaşamamaları mümkün değildir. Mükemmel evlilik yoktur, çünkü kimse mükemmel değildir. Ancak çatışmalar ve sorunlar iletişim yoluyla çözülebilir. Sağlıklı evlilikler için eşlere birkaç öneri;
Eşinizi dinleyin, onun düşüncelerine ve sorunlarına kulak verin, buna zaman ayırın.

Eşinizle konuşun. "Nasılsa beni anlamaz..." demeyin.

Eşinizle konuşurken "suçlayıcı" ve "eleştirici" bir dil kullanmayın.

Eşinizi hem yalnızken hem de başkalarının yanında onaylayın, onore edin.

Eşinizin sizin hoşunuza giden yönlerini ve davranışlarını ön plana çıkarın ve kendisine söyleyin.

Eşinizin damarına basıp, onu "öfke" noktasına getirmeyin.

Sorunlarınızı kavgayla değil, konuşarak çözmeye çalışın. Unutmayın ki kavga, çözüm değil çözümsüzlük getirir.

Paylaşımlarınızı artırın ama kendinize de zaman ayırın.

Eşinize asla hakarete varan sözler söylemeyin, küfür etmeyin ve aşağılamayın.

Birlikte hedefleriniz olsun ve bu hedeflere ulaşmak için birbirinizi motive edin.
Eşinize asla küsmeyin ve küs kalmayın.

Ona sevdiğinizi sözlerinizle ve davranışlarınızla sık sık belirtin.

Eşinize çok kızdığınızda, onun olumlu yanlarını ve sizin için yaptığı güzellikleri düşünün.

Çözemediğiniz sorunlarınızda ve evliliğiniz tıkandığında mutlaka uzman yardımı alın.

"Sevgi Duygusu"nu daha çok ifade etmek, evlilikleri ve aileleri iyileştirir...

Terapilerde danışanlarımdan şu sözleri çok duyarım; " Söylememe ne gerek var ki, onu sevdiğimi zaten biliyor." Bu kimi zaman eş için, kimi zaman da çocuk için söyleniyor. "Ben onun babasıyım, onu sevdiğimi biliyor zaten."

Geçtiğimiz hafta lösemili çocukların anneleriyle söyleşim vardı. Onlara çocuklarına ne kadar sevgi sözcükleri söylediklerini ve her gün "seni seviyorum" deyip demediklerini sordum. Bazı anneler; "Çocuğuma zaman zaman onu sevdiğimi söylüyorum, her gün olmasına gerek yok" derken, bazıları da hiç söylemediklerini söylediler, içlerinden bir kaçı ise, her gün sevdiklerini söylediklerini ifade etti. Çocuğuna, onu sevdiğini hiç söylemeyen annelere açıkçası çok şaşırmıştım, çünkü bu hastalığı yenmede "moral düzeyi" çok önemliydi. Bu sohbet ilerlerken bir anne söz aldı ve şunları söyledi; "Kırklı yaşlardayım ve bugüne dek annemden bir kez bile ’seni seviyorum’ cümlesini duymadım. Bunu duymayı çok isterdim" derken gözyaşlarını tutamamıştı. Sevildiğini hissetmemenin, kendine karşı geliştirmesi gereken güven duygusunu nasıl etkilediğini anlattı. Bu yüzden de çocuğuna her gün, onu ne kadar çok sevdiğini söylüyormuş.

Benzer durum evliliklerde de var. Birbirine sevdiğini söylemeyen eşler, karısından ya da kocasından sevgi cümleleri hiç duymamış insanlar var. Oysa ki "sevginin varlığının hissettirilmesi, insanın ruh sağlığı için müthiş bir ilaç.

Duygu cimriliğinden vazgeçip, sevgiyi eşinize ve çocuğunuza hissettirin. Ve onlara her gün "Seni çok seviyorum" deyin. Göreceksiniz ki hayat daha güzel olacak.

İlkim Öz

Psikolog-Aile terapisti

 


* BENZER KONULAR

Dualarımız Neden Kabul Olmuyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:10:43 ÖÖ]


Birlikte Hizmet Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:59:59 ÖÖ]


Gizli Halleri Açık Hallerinden Daha Hayırlı Adamlara İhtiyacımız Var Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:31 ÖÖ]


Mücahitler Kazandığınızı Kaybetmeyiniz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:32 ÖÖ]


İnsanlardan Övgü Beklemek Ateşle Oynamak Gibidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:24:29 ÖÖ]


Zamanın Kıymetini Bilmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:13 ÖÖ]


Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 06:02:09 ÖS]