BİR EĞİTİMCİ OLARAK ANNE BABA
Çocuğumuza eğitim vermek demek, sadece okula gönderip okuma yazma öğrenmesini sağlamak değildir. Eğitim insanın bütün hayatını kapsayan ahlaki bir görevdir. Bu görevde anne baba olarak bizler, çocuklarımızdan neyi bekliyorsak, nasıl olmalarını istiyorsak, onun gereklerini vaktinde yerine getirmeliyiz.
Hiç şüphesiz eğitimin mayası sevgi ve şefkattir. Eğitime sevgiyle başlamalı ve sevgiyi öğretmelidir. Zira çocuk sevgi gördüğü kişiye bağlanır, onu dinler, onun gibi yaşamaya çalışır. Sevgi çocuktaki yönelişlerin gelişmesini sağlayan kaynak durumundadır. Bu yüzden çocukların asıl eğitimcisi olarak anne ve babaların ilk hedefi, bu işi severek ve sevdirerek yapmak olmalıdır.
Rasulullah Efendimiz’in (s.a.v) hayatına şöyle bir baktığımızda, onun çocuklara karşı ne denli şefkatli olduğunu görebiliriz. Peygamberimiz’i (s.a.v), torunu Hz. Hasan’ı öperken gören bir kişinin “Yâ Rasulullah, siz çocukları öper misiniz? Biz onları öpmeyiz” dediğinde, Rasulullah’ın (s.a.v) ona “Allah senin kalbinden merhamet duygusunu almışsa ben ne yapabilirim?” cevabı çocuklara gösterilen sevginin önemini bir kez daha anlamamızı sağlıyor. İnsanın aklına “Hangi anne ve baba çocuğuna sevgi ve şefkat dolu olmaz ki?” gibi bir soru gelebilir. Hepimizin çocuklarını sevdiği muhakkak, ancak kastettiğimiz kimi zaman disiplin ve otorite gerektiren durumlarda aşırıya kaçmamaktır.
Şunu unutmamalıyız ki, çocuğumuza özen göstermek, sadece onun maddi ihtiyaçlarını en üst düzeyde karşılamak anlamına gelmemektedir. Her türlü ihtiyacı karşılandığı halde, eğitim öğretim alanında kendisine yeterli ilgi gösterilmeyen, sevgi açısından ihmal edilen çocuklar, bu açığı çok farklı şeylerle kapatmaya çalışmaktadırlar. Neticede, “Çocuğumuz bütün ihtiyaçlarını karşıladığımız halde neden istediğimiz gibi biri olmuyor?” sorusuna neden olan nesiller yetişiyor. Bunun en temel sebebi eğitim ve kişisel gelişim alanında aile bireylerinin çocuklarına yeterli ilgiyi göstermeyişleridir.
Hatalarına karşı müsamahalı ve affedici olmalı
Çocuklarımız elbette gelişim sürecinde yanlışlar yapacaktır. Yanlışların düzeltilmesinde ve istenilen davranışı kazandırmada, elbette ölçülü cezalandırmanın eğitimde önemli bir yeri vardır. Fakat bunun yeri ve zamanı iyi belirlenmelidir. Yanlışın düzeltilmesi konusunda öncelikle nasihat etme ve sevgiyle yaklaşma daha etkili olabilir. Özellikle çocukların hatalarına karşı müsamahalı ve affedici olmak gerekir. Çünkü çocuklar çok defa yaptıkları yanlışın farkına bile varmazlar. Böyle durumlarda çocuğa kızmak ya da cezalandırmak hatasını düzeltmez, bilakis daha büyük tahribatlara yol açabilir. Bazı davranışların kazandırılmasında ve hataların düzeltilmesinde sevgi ve şefkat daha etkilidir.
Sahabiden Rafi b. Amr’ın (r.a) yaşadığı olay bu konuda bizlere güzel bir örnek teşkil eder. Rafi b. Amr (r.a) çocukluk yıllarındaki o hadiseyi şöyle anlatıyor: “Ben Ensar’ın hurma ağaçlarını taşlar ve düşürürdüm. Bir gün yine böyle yaparken beni yakalayarak Rasulullah’a (s.a.v) götürdüler. Rasulullah (s.a.v) “Ey Rafi! Onların hurmalarını niçin taşlıyorsun?” dedi. Ben de “Ey Allah’ın Rasulü acıktığım için” dedim. Rasulullah (s.a.v) “Bir daha hurmaları taşlama; dibine dökülenlerden ye” buyurdular. Sonra başımı okşayarak şöyle dua ettiler: “Allahım! Onun karnını doyur.” (Tirmizî)
Hata yaptığında nedenini sorun?
Çocuklarımıza eğitim verme ve kişilik kazandırma sürecinde, onları dinlemek ve anlamak çok önemlidir. Birçok anne ve baba, çocuklarının neden olumsuz davranışlarda bulunduğunu anlayamadıklarını dile getirmelerine rağmen, onları anlamak ve dinlemek için çaba göstermezler, vakit ayırmazlar. Yukarıda anlattığımız hikâyeyi analiz edersek, Rasulullah’ın (s.a.v) Rafi’i hemen kınayıp azarlamadığını, aksine önce onun seviyesine inip, hurmalarını neden taşladığını sorduğunu görürüz. Çocuklar ne yaparlarsa yapsınlar, onlar hakkında kararımızı vermeden önce söyleyeceklerini dinlemeliyiz. Böylece onları ve yaptıklarını dikkate aldığımızı hissettirmiş ve ileride ne yapacaklarına dair bir yol haritası çizmiş oluruz.
Çocuklarımızın yanlış yapmalarını doğal karşılamalıyız. Ne var ki, çoğumuz onları yetişkin birer insan gibi değerlendirip en ufak hatalarında bile kızıp bağırır, hatta kaldıramayacakları cezalara tabi tutarız. Dinlemeye bile gerek görmeden aşağılarız. Bu ise çoğu zaman çocuğumuzun ruhi dengesini olumsuz yönde etkiler. Anne babasının kendisine kötülük ettiğini veya sevmediğini düşünmeye bile başlar. Bunun için çocuğun duygu ve düşüncesini öğrenmeden yargılamak ve cezalandırmak doğru değildir.
Yasakladığınız şeylere alternatif getirin
Anne ve babaların en çok düştükleri yanlışlardan birisi de sürekli yasaklar koyarak çocuğun hareket alanını kısıtlamalarıdır. Elbette ki, bir takım yanlışları karşısında çocuk uyarılmalı ve yanlış yaptığı şeyler izah edilmelidir. Eğitimde çocukların önüne yasaklar koyarken karşısına alternatifler getirme önemli bir prensiptir. Mesela, “Çocuğum o kitabı karalama” diyerek önünden kitabı çekip almak yerine, “Bu deftere yazabilirsin” diyerek ona başka alternatifler de sunabiliriz. Nitekim Rasulullah da (s.a.v) Rafi’e nasihat ederken, “Hurmaları taşlama ama altına düşenleri yiyebilirsin” diyerek getirdiği yasağın yanında bir de alternatif göstermiştir.
Çocuklarımızı eğitirken yaşlarını ve kapasitelerini göz önünde bulundurarak hareket etmeli yani eğitimde tedricilik dediğimiz basamak sistemini uygulamalıyız. Çocuklar yaşlarına uygun olarak bilmesi gereken şeyleri bilmeli, bilmemesi gereken şeyleri vakti gelmeden öğrenmemelidir.
Eğitimde en önemli hususlardan biri de anne babanın, çocuğunun yanında sözlerine dikkat etmesidir. Kesinlikle yalan sözden kaçınılmalıdır. Zira sözler ve davranışlar arasındaki çelişkiler çocuğun güvenini sarsar. Çocuğun yakaladığı bir tek yalan veya olumsuz davranış, onun zihninde kaldığı sürece annebaba güvenilmez biri olarak yer edebilir.
Şunu unutmamalıyız ki, çocuğumuza eğitim vermek demek, sadece onu okula gönderip okuma yazma öğrenmesini sağlamak değildir. Eğitim insanın bütün hayatını kapsayan ahlaki bir görevdir. Bu görevde anne baba olarak bizler, çocuklarımızdan neyi bekliyorsak, nasıl olmalarını istiyorsak, onun gereklerini vaktinde yerine getirmeliyiz.