* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Aile İçi İletişimde Üslûp  (Okunma sayısı 163 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı melek

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2334
Aile İçi İletişimde Üslûp
« : Ağustos 04, 2023, 10:34:10 ÖS »


Aile İçi İletişimde Üslûp

Üslûbu beyan aynıyla insandır

Tarz, yol, biçim, metot, usul anlamına gelen üslûp, insanın insana karşı nezaket ve nezafet biçiminde davranmasıdır. Hitap ise, söz-mektup anlamına gelmektedir.

Bu manada beşer olarak ilk hitap ve muhataplık Allah ile Âdem arasında vuku bulmuştur.

Diğer bir muhataplık ise; ruhlar âleminde, gene Allah ile ruhlar arasında “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” hitabına, ruhların da; “Evet, sen bizim Rabbimizsin” demesi şeklinde gerçekleşmiştir.

Beşer olmamızın en aslî unsurlarındandır konuşmak. Müminin ağzı temiz, hitabı seçkin olması gerekir. O, ilahî mesajın ihata ettiği bir öğretiye sahip olduğu gibi genel karakteri ve vasfı itibariyle de İslamî özellik taşımalıdır.

“Müminlerin Sözü” değişik inanç gruplarının konuşma üslûplarından farklı olmalıdır.

Müslümanlara has bir ağız ve söz disiplininin, bir üslûbun bulunması gerekir. Çünkü Müminler, sözün en güzeline ve Allah’ın yoluna iletilmiş kimselerdir.

Din; gönül, vicdan ve eylem mektebi olduğundan, her daim üslûba dikkat edilmelidir.

Müminin ağzı ve üslûbu, karakteriyle uyum içinde olmalıdır. Hatibin iletişim ve yaklaşımı yapmacık değil, tabii olmalıdır. Hemen her yerde mümin mehabetine uygun davranmalıdır. Çünkü mümin; ya hayır söyler ya da sükût eder.

Cenabı Hak, itiraf edilmemiş günahı affedebileceğini buyurmaktadır. O halde bu dünya hayatındaki çirkinlikle ve karışıklıkla Cennet’te Allah’ın ihsan edeceği tarif edilemez saadet mukayese edildiğinde tebliğin ve iletişimin önemi bir kat daha artmaktadır.

Ailemiz ve sair insanları olduğu kadar ölüm acısı çeken kederlileri teselliye çalışmak ve can alıcı söz söylemek de din öğütçüsünün aslî vazifesidir.

Konuşmanın çok, yapmanın az olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Oysa kültürümüzde konuşmanın gümüş, susmanın altın mükâfatına nail olmak olduğu malumdur.

Altına talip olan her mümin, özellikle de aile reisi, sözden ziyade fiili tebliğe çok önem vermelidir. Günümüzde herkes gibi eşimiz, evladımız gibi yakınlarımız da çok konuşulmasından, sık sık öğüt verilmesinden rahatsız olmaktalar. Hal böyle olunca anne ve babanın en güzel öğüdü güzel örnek olmalarıdır.

Çok önemli bir husus da anne ve babanın öğüdünün çok sonraları ortaya çıkmasıdır.

Hemen netice beklenmemelidir. Söylüyorum ama hiç laf dinlemiyor diye çocuklarından dert yanan çok ebeveyne rastlarız. Bu tür serzenişler çokça duyulmaktadır. Oysa çocuklar anne ve babalarının yaptıklarını adım adım takip ederler. Çok sonraları birçok kişiden duymuşuzdur; “dedem veya ebem, babam veya annem derdi ki…” şeklinde söze başladıklarını.

Çokluk içinde tekliğin/yalnızlığın yaşandığı, ulaşımda uzaklığın sorun olmaktan çıktığı, her şeye erişimin kolay sağlandığı, dinlemekten çok bakmanın hakim olduğu, okumaktan ziyade -bilmeden- her konuda ahkam kesmenin cari olduğu bir ortamda sözlü tebliğ üzülerek ifade etmeliyim ki faydadan ziyade aksülamel doğurmakta. Günümüzde ne uzun vaaz dinleniyor ve ne de uzun yazı okunuyor. Kitap okumak da maalesef istenen düzeyde değil. İletişim kurmada ve tebliğde bu durumu göz önünde bulundurmalıdır.

Hal böyledir diye hiçbir şey anlatmamalı mı? Elbette anlatılacak. Bu izahtan maksadım, iletişim esnasında dikkat etmememiz gereken hususlara dikkat çekmektir.

Yapmalarını istediğimiz veya gördüğümüz olumsuz tutumlarından vazgeçirmeyi düşündüğümüz, eşimiz ve çocuklarımıza, zamanlı-zamansız, yerli-yersiz, durmadan hatırlatmada bulunmamalıyız. Anlatılacak anı ve dinlenecek vasatı iyi gözetmeliyiz.

Hz. Yusuf örneğinde olduğu gibi. Nasıl ki, O, zindan arkadaşlarının rüyasını yorumlamalarını istediğinde bu durumu fırsat bilerek, söyleyeceklerimi dinleyecekler düşüncesiyle önce tebliğ, ardından rüyalarını yorumladıysa bizler de eşlerimizin ve çocuklarımızın dinleyecekleri ortamı ve soru soracakları vasatı oluşturmalıyız.

Nasıl olsa dinliyorlar diye de muhataplarımızı bezdirecek şekilde konuşmamalıyız.

Usandırmadan, ölçülü, ciddiye alarak izah etmeliyiz. Böyle yapmalıyız ki, tekrar soru sormaya ve nasihatimizi dinlemeye ihtiyaç hissetsinler. Kısaca merak saiklerini artırmaya çalışmalıyız.

Bu alanda İslam kültüründe birbirinden güzel nasihat kitapları var, orada hem kendimizin istifade edebileceği hem de muhataplarımıza anlatabileceğimiz değerli hikâyeler mevcut. Bu tür kitapları çok okumalıyız.

Anlatımlarımızda her ne pahasına olursa olsun, asla yüksek sesle konuşmamalı, tahrik edici söz ve hareketten de şiddetle kaçınmalıyız. Diyaloğa çok önem verip, empatiyi aklımızdan hiçbir zaman çıkartmamalıyız.

Bu konuda şu örnek çok dikkat çekicidir. Halife Memun’un bazı yanlış uygulamalarından halkın birçoğu gibi ünlü âlim Süfyan-ı Sevrî de rahatsızmış. Günün birinde hilafet makamına gelerek halifeye karşı açmış ağzını yummuş gözünü. Söylemesi gereken ne varsa saymış dökmüş.

Bilge, bilge olduğu kadar da akıllı ve ferasetli Memun, vakur bir vaziyette sükûnetle muhatabını dinledikten sonra; “Değerli hocam, siz Musa ve Harun’dan daha mı faziletlisiniz, ben ise Firavun’dan daha mı zalimim ki, bana böyle hakaret ediyorsunuz…

Oysa Allah, Musa ve Harun’u Firavun’a gönderirken ‘yumuşak sözlü, tatlı dilli’ olmasını istemiştir.”

Öğütçünün, konuşma esnasında muhatabını dinden uzaklaştırmaya veya nefret ettirmeye hakkı yoktur. Aynı hassasiyet ailemiz için de geçerlidir. Meseleye bu zaviyeden bakılmalıdır. Böyle davranış muhtariyet değil, aynı zamanda zorunluluktur. Hal böyle olunca mümin, bulunduğu her yerde üslûbu kadar hemen her davranışına azamî dikkat etmelidir.

Özellikle günümüzde insanların birçoğunun tahammülsüzleştiği, yapılan ufacık hatadan dolayı ya hakarete yahut saldırıya maruz kalındığı, en ufak eleştiriye dahi tahammül edilemediği, her fırsatta İslam’ın ve Müslümanların suçlandığı bir dönemde yaşıyoruz. Bu durum ebeveyn ve sorumlu kişi olarak bizim mesuliyetimizi kat be kat artırmaktadır.

Müslüman’ın kendine özgü güzel bir ağzının, konuşma üslûbunun, tebliğ ve irşat dilinin bulunması zarurîdir. Peygamberlerin sıfatlarından ve imanın alametlerinden kabul edilen tebliğ/iletişim, müminin en aslî vazifelerindendir. Terki düşünülemez bile.

Sahabenin önde gelenlerinden Huzeyfe’ye; “canlı cenaze nedir, kime denir?” diye sorulduğunda “bir kötülüğü, kötü görüp eliyle veya diliyle veya kalbiyle düzeltmeye çalışmayan kimseye denir.” diye cevap vermiştir. Bu kadar ehemmiyetli bir düsturu ilk önce Allah’ın emaneti olan aile efradımıza uygulamalı, uygularken de kulluk kitabımızda Hz. Lokman ile oğlu arasında geçen iletişime dikkat etmeliyiz.

Aile içi iletişim başta olmak üzere ikinci şahsa hitap ederken;
 
*Manası anlaşılmayan garip kelimeler kullanmamalı,

*Mübalağa yapmamalı,

*Konuşurken insanların gözüne bakmalı,

*Konunun dışına çıkmamalı,

*Az öz konuşup, tatlı bir üslûp kullanmalı,

*Tahkir edici, küçümseyici ve alaycı olunmamalı,

*Konuşmanın sonunda, “anladınız mı?” yerine “anlatabildim mi?” diye sormamalıdır.
 
Diğer taraftan;

*Anlatan söylediği ile amil olmalı,

*İknacı ve ispat edici olmalı,

*Temiz ve nezih görünümlü olmalı,

*Ses tonunu iyi ayarlamalı,

*Kime hitap ettiğini bilmeli, seviyeyi ona göre ayarlamalı,

*Zaman ve zemini dikkate alarak konuşmalı,

*Mümkün mertebe dinleyicilerin gözlerine bakmalı,

*Ayrıştırıcı ve etkileştirici dil kullanmamalıdır.

İletişim ve tebliğde esas olan, nefret ettirmeden sevdirmek, korkutmadan müjdelemektir.

Bu vazifeyi yapan tebliğci, muhatabının durumunu iyi anlamalı, aceleci davranmamalı, sabırlı, tahammüllü ve mütebessim olmalıdır.

Yukarıda ifade etmeye çalıştığım gibi başta Allah’ın emaneti aile efradımız olmak üzere bütün insanlara gönül alıcı, sıcak ve samimi davranmalı. Sevmeyende ve sevilmeyende hayır yoktur diyen Efendimizin deyimiyle elimizden ve dilimizden insanlar emin olsun.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]