* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Huzurlu Bir Yuva  (Okunma sayısı 1135 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Huzurlu Bir Yuva
« : Nisan 15, 2017, 06:15:42 ÖÖ »
Huzurlu Bir Yuva İçin

İnsanoğlu sosyal bir varlıktır.  Sosyal olmak, birlikte yaşamak demektir. Bir insanın varlığını tek başına sürdürmesi zordur. Tek başına yaşamak, her şeyden önce fıtrata aykırıdır.

Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:

“Onda 'sükûn bulup durulmanız' için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.” (Rum, 30/21)

Erkek kadına, kadında erkeğe muhtaç bir varlıktır. İslâm’da, erkek ile kadının bir araya gelmesi ve yuva kurması, nikâh akdi ile sağlanmıştır. Nikâh dışında, yabancı bir erkek ile yabancı bir kadın, birbirlerine mahremdirler. 

İslâm Dini,  insanoğlunu evlenmeye ve yuva kurmaya çocuk sahibi olmaya teşvik etmektedir. Bu tavsiyeleri,  Kur’ân ve Rasululah (s.a.s.)’in Sünneti’nde beyan olunmuştur.

Hayat örnek ve önderimiz Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır:

Mü’minlerin annesi Âişe (r.anha) rivayet eder.

Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Nikah (evlenmek), benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse, benden değildir. Ve evleniniz çünkü ben, (kıyamet günü diğer) ümmetlere karşı çokluğunuzla iftihar edeceğim” (İbn Mace, Nikâh, B.1, Hds.1846)

İşte evlilik, bu kadar önemli bir müessesedir.  Bizler, bu kadar önemli olan evlilik nimetinin farkında mıyız? Eşlerimize ve çocuklarımıza gerekli ilgiyi gösteriyor muyuz? Yoğun iş temposunun içersinde, onlara zaman ayırıyor muyuz?  Gibi kendimize sormamız gereken soruları çoğaltabiliriz.

Toplum olarak, evlilikle ilgili derinlemesine bir muhasebe yapmalıyız. Eşimize en son ne zaman hediye aldık? Aile hayatımızın, daha iyi olması için ne gibi fedakârlıklar yapıyoruz? En son birlikte, ne zaman Kur’ân veya Hadis kitabı okuduk? Sorularına olumlu cevap vermek, huzur ve mutluluğun elde edilişi demektir.

Yukarıdaki sorular ışığında, aile içerisinde birlik ve beraberliği sağlamak gerekiyor.  Eşlerin arası iyi olursa, bu iyilik çocuklara da yansır. Çocuklar mutlu olursa, yaşanılan toplum huzur haline gelir.

Zaman zaman hepimiz, gerek TV ekranlarında, gerekse yazılı basında aile içi şiddet cinayetleri okuyoruz,  izliyoruz ve duyuyoruz.  Toplum, ciddi mânâda bir aile bilincini kaybetmeye doğru gidiyor.  Gün geçtikçe, şiddet olayları ile birlikte, evlenme oranları düşerken, boşanmalar ise çoğalmaktadır.  Kimsenin kimseye tahammülü kalmamış. Boşanan eşler, ortada kalan çocuklar… Sonrası ise, bilinçsiz ve şuursuz toplumlar!

Aile içi şiddetin ve boşanmaların önüne geçmek için, Kur’an ve Sünnet’in tavsiye ettiği evlilik modelini içinde yaşadığımız topluma anlatmamız gerekmektedir.

“Vuslat Dergisi” olarak bu ay, İslâm’da evliliğin önemi üzerinde durmayı uygun bulduk. Konuyla ilgili, konunun uzmanlarından makaleler aldık.  Bu vesile ile hali hazırda evli olanlara ve evlenmeye niyet edenlere nasihatlerde bulunduk.

Şunu ifade edelim ki, laik demokratik gayr-i İslâmî Türkiye Cumhuriyeti’nde, nikâh ve boşanma ile ilgili kendisiyle yaptığımız röportajda Prof. Dr. Nihat Dalgın, Türkiye gerçeğini gündeme getirmiştir. Bundan dolayı kendisine teşekkür eder, beyan edilen bazı görüşlere katılmadığımızı, okuyucularımıza arz ederiz.

Müslüman, hayatı boyunca yapacak olan her şeyini iki ana kaynak üzerine bina etmelidir. Bunlardan birisi Allah’ın kitabı Kur’ân, diğeri ise Rasulullah (s.a.s.)’in Sünneti’dir.
Kıymetli Okurlar,

Bir Ramazan’ı daha geride bıraktık. Ramazan bayramınız mübarek olsun. Bu Ramazan bayramının, İslâm âlemine hayırlar getirmesini ve Müslümanların, zalimler karşısında tek yürek, tek bilek olmasını Rabbimizden niyaz ediyoruz.
Gelecek sayıda, buluşmak ümidiyle, Allah’a emanet olunuz.
Selâm ve dâ ile…

Ziya Gündüz.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2330
Ynt: Çağımızda Aile ve Gençliğin Problemleri
« Yanıtla #1 : Temmuz 14, 2017, 08:24:30 ÖÖ »
Çağımızda Aile ve Gençliğin Problemleri

Aile, kısaca “anne-baba ve çocuklardan oluşan bir topluluk” olarak tarif edilir. Bu tarif, çekirdek aile diye bilinen toplumun en küçük sosyal kurumudur. Aile kurumu, insan hayatının tamamına yakınını kaplar. “Beşikten mezara kadar insanlar ömürlerinin %95’inden fazlasını aile içinde ve aile etrafında ve ailesi için harcarlar.

Ferdin sosyal münasebetlere giriştiği ilk topluluk ailedir. Aile, sosyalleştirme, şahsiyet geliştirme fonksiyonunu îfâ eden ve bu fonksiyonu koruyan sosyal bir ünitedir. Yeni kuruluşlar ailenin yerini hiçbir zaman tutamamışlardır.

Bütün değer yargılar, milli duygular, toplumun iştiyakları hep aile yuvası içinde öğrenilir ve gelişir. Bunun için sevgili Peygamberimiz:

“Doğan her çocuk fıtrat üzere doğar. Annesi babası onu ya Yahudi ya Hıristiyan ya da Mecûsî yapar…” mübarek sözleriyle, ailenin çocuğun yetişmesindeki etkisine işaret etmişlerdir.

Mutlu bir ailenin tasviri genel olarak şöyle çizilir ve bu özellikleri taşıyan ailelerin mutlu bir aile tablosu sergileyeceklerine inanılır:

1. Aile bireyleri arasında Karşılıklı sevgi

2. Aile bireyleri arasında Karşılıklı saygı

3. Güven duygusu/Aile sırları ifşa edilemez

4. Aile içi kararlarda istişare edilmesi

5. Aile bireyleri arasında katlanabilir kusurlara karşı sabır

6. Çocuklara karşı sevgi ve şefkat

7. Çocuklara karşı dini ahlaki, ilmi ve mesleki eğitimin hazırlanması

8. Çocuklar arasında adâletli davranma

Şüphesiz eşler, aile yuvası içinde birbirlerine karşılıklı anlayış ve saygı içinde olacaklardır. Birbirlerinden razı ve memnun olacaklar; bu memnuniyetlerin birbirlerine karşı davranışlarıyla göstereceklerdir. Erkeklerin aile reis olarak aile işlerini düzenleme konusunda kavvâm/idareci durumunda olması, hiçbir zaman kadınları ikinci plana itilmesi anlamına gelmez ve gelmemelidir. Kadın da eşiyle birlikte ailenin tüm sorunlarını çözmede ortaktır ve söz sahibidir. İstişare edilmeli ve görüşleri mutlaka dikkate alınmalıdır. Çünkü yüce dinimiz, kadın ve erkeği eşler olarak bir bütünün iki yarısı gibi mütalaa etmektedir. Ama şurası da bir gerçektir ki gerek kadının gerekse erkeğin yaratılıştan getirdiği bazı özellikleri vardır. Bu özelliklerin bir kısmı kadında ileri derecededir bir kısmı da erkekte. Meseleye bir bütün olarak bakmak gerekmektedir. Eğer parçacı yaklaşılır ve tek bir zaviyeden konu irdelenmeye çalışılırsa o zaman farklı sonuçlara ulaşılabilinir. Bu ise İslâm açısından eksik hatta yanlış bir anlama ve yorumlama biçimidir. Bunun doğuracağı sonuç ise, o da menfi veya tek taraflı sonuçların çıkmasına sebep olacaktır.

Toplumumuzda yanlış algılanan bazı hususlar bulunmaktadır. Bunlardan biri “kadının sözüne itibar edilmemesi.” Böyle bir düşüncenin İslâm açısında uygun olmadığını yukarıda açıkladık. Bir başka husus, eşler arasındaki ilişkinin âdetâ bir ast/üst ilişkisi gibi telakki edilmesidir. Bu anlayış biçimi şu sonucu doğurmuştur. “Her konuda kadın, kocasının iznine tabidir.” Bu da İslâm’ın genel esaslarıyla çelişmektedir. Erkeğin, eşinin hiçbir meşrû talebini reddetme hakkı yoktur. Ve bir kelamı kibar olmuş söz sıkça söylenir; hatta hadis olduğu da iddia edilir: “Kocası kendisinden razı olmayan kadın cennete giremez.” hâlbuki böyle bir hadis yoktur. Belki şöyle söylemek daha doğrudur: “Allâh’ın razı olmadığı hiçbir insan cennete giremez.”

İslâm dini, kadın olsun erkek olsun insanı merkeze almış, ona değer vermiş beli statü sahibi kılmış ve nihayet Allâh’ın yeryüzünde halifesi /onun adına işi yapma gibi kutsi bir görevle yükümlü kılınmış bir varlıktır. Taraflardan biri şu veya bu bahane ile birbirlerinin kişilik haklarına saldırırsa, onu tehdit ederse Allah katında sorumludur. Aile içi sorunların çözülmesinde eşler, ortak aklı kullanarak çözeceklerdir. Tek taraflı bir çözüm önerisi veya uygulama biçimi her an zulme dönüşebilir. Zulüm ise Allâh’ın sevmediği bir davranıştır ve kesinlikle yasaklanmıştır. Türk toplum yapısındaki Ataerkil bir sosyal yapıdan gelmiş olmanın verdiği erkek egemen bir kültür özelliği, bir takım sıkıntıların ve yanlış sonuçların doğmasına neden olabilmektedir. Dinimiz örfe, geleneğe /âdete yeri geldiğinde ayrı bir değer vermiştir. Ancak verilen bu değerin ölçüsü: Kur’ân ve Sünnet’in amaçlarıyla çelişmemiş olduğu orandadır. Kur’ân ve Sünnet’in ortaya koyduğu amaçlar ise, varlık âleminin en şereflisi olan insan neslinin Allah tarafından fıtrat olarak kendisine vermiş olduğu temel değerlerin korunmasıdır. Onlar da insanın insan olma vasıflarıdır. İslâm’ın her bir insan için güvence verdiği ve korunmasını istediği temel haklar ve hürriyetler şöyledir: Yaşama hürriyeti (Canın korunması); Düşünce hürriyeti(aklı korumak); İnanç hürriyeti (Dini korumak); Nesli korumak (evlenme ve aile kurma hürriyeti); Malı korumak yani mülk edinme hürriyeti). Bu husus dikkate alındığı sürece aile yuvası içinde huzur olur; karşılıklı sevgi ve güven hâkim olur.

İşte İslâm dini aile müessesesine; aile müessesini kuran taraflara bu genel geçer /evrensel ölçülerle bakar. Mutlu bir yuva kurmanın yolunun da karşılıklı sevgi ve eşlerin birbirlerine güven duygusu içinde olmasından geçtiğini söyler. Diğer tüm ahlâkî kurallar bu iki temel esası korumaya ve geliştirmeye yöneliktir.

Bütün bunlar bizi şöyle bir neticeye götürmektedir ki o da toplumun kadın erkek tüm fertlerinin eğitim düzeyinin yükseltilmesinden geçer. Mutlu bir aile yuvası kuracak çiftlerin de belli bir kültürel düzeye gelmiş olması gerekir ki istenilen amaca ulaşılsın. Bu kültürel düzey içinde ahlâkî kurallar, ruhî manevî değer yargıları ve özellikle Din olgusu asla ihmal edilmemelidir. Sadece okuma yazma oranını yükseltmek sorunu çözmez.

Gençlik, bir milletin geleceği demektir. Gençliğin mutlu aile yuvaları içinde geleceğine güvenle bakabilen ülkenin istikbalinde etkin rol oynayacak kişilikli bireyler olarak yetişmeleri önemlidir. Ancak böyle bir gençlik yetiştirmek de oldukça zordur. Çünkü aile bireylerinin burada ciddi sorumlulukları bulunmaktadır. Bu sorumluluklar yerine getirilmezse gençlik sorunlu bireyler haline gelir ve toplumun çöküşünü hazırlar. Konuyu böyle ortaya koyduktan sonra bu gün gençliğimizin karşılaştığı bazı sorunlar ve çözüm yolları üzerinde duralım:

Gençliğin problemleri: İhmal edilmişlik

1. Ahlâkî ve moral değerlerde aşınma

2. İletişim ve teknolojinin menfî yönde etkilemesi

3. Uyuşturucu ve benzeri kötü alışkanlıkların gençlik arasında hızla yayılması

Yukarıda birkaç madde halinde belirtmeye çalıştığımız gençliğin problemlerini daha fazla çoğaltmak mümkündür. Burada aslolan probleme neden olan hususları tespit etmektir. Bu tespit yapıldıktan sonra çözüme gitmek için alternatif geliştirmek daha kolay olacaktır. Bu gün gençliği problemlerini dikkatle incelediğimizde bu problemleri tek bir maddede toplamak mümkündür. O da “ihmal edilmişlik.”

Hızlı enformasyon, gelişen teknoloji karşısında kendini, değer yargılarını koruyacak şekilde eğitilmemiş gençliğin içine düştüğü acı gerçekler!…

Aile içinde ihmal edilmiş bir gençlik…

Toplum içinde ihmal edilmiş bir gençlik…

Örgün veya yaygın eğitim öğretim hayatında ihmal edilmiş bir gençlik…

Bu ihmal edilmiş gençliğin sahip olduğu portrede onun olması gereken inanç değerlerine yer yok. Her türlü kutsala inanma reddedilmekte. Öyle bir gençlik ki, sadece güdüleriyle hareket etmekte…

Yapılması gereken, gençliğimizi daha çocuk yaşta mutlu bir aile yuvası içinde, onun kişiliğini oluşturan tüm değer yargılarını besleyecek bilgi birikimi içinde yetiştirmenin yollarını aramaktır. İnanç değerleri, ahlâkî değerler asla göz ardı edilmemelidir.

Haram helal mefhumları; ayıp günah terimleri, saygı sevgi sözcükleri, acıma ve şefkat duyguları gibi ahlâkî güzellikleri sağlayacak tüm değer yargıları içinde gençlik yetiştirilmelidir. İşte o zaman gençliğimiz, kötü alışkanlıklara karşı daha bilinçli olacak ve onlardan hiçbir polisiye tedbire başvurmadan uzak durabileceklerdir. Çünkü o bahsettiğimiz bilgi birikimine sahip olunca, polisi vicdanının derinliklerinde hissedecektir. Ayıp kavramıyla, yapmış olduğu bir davranışın toplumun değer yargılarıyla çeliştiğini anlayacak, daha dikkatli olmaya çalışacaktır.

Unutmayalım ki Hz. Peygamber’in (sav) İslâmiyet’i tebliğ etme faaliyetinde kendisine inanan kimselerin çoğunluğu genç insanlardı.

Hülâsa, gençliğine sahip çıkan milletler geleceklerini de garanti altına almış demektir.

Prof. Dr. Ali Çelik

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: Akrabalık Bağını Kopartmanın Nehyi ve Sıla-i Rahim[1]
« Yanıtla #2 : Temmuz 29, 2017, 01:10:59 ÖÖ »
Akrabalık Bağını Kopartmanın Nehyi ve Sıla-i Rahim[1]
 
43) Ebû Hüreyre (r.a.)’dan rivayetle, Nebî (s.a.s.) şöyle buyurdu:

“Allahu Teâlâ mahlukatı yarattı ve bundan sonra akrabalık bağı (rahim) kalkıp Rahmân’ın eteğine yapıştı. Rahmân:

“Bırak” diye buyurdu. Akrabalık bağı:

“Bu makam benimle ilişkinin kesilmesinden sana sığınma makamıdır.” dedi. Rahmân:

“Seni kopartmayanı (Bağları kopartmayanı) Benim kopartmamama, seni kopartanı (Akrabalık bağlarını yerine getirmeyenleri) da Benim kopartmama razı değil misin?” diye buyurur. Akrabalık bağları da:

“Elbetteki Ey Rabbim” der. Rahmân’da:

“Öyleyse, bu isteğini sana veriyo­rum” diye buyurur.”

Ebû Hüreyre (r.a.) der ki: “İstiyorsanız: “Demek, otoriter­liği, idareyi ele alırsanız, yeryüzünde fesat çıkaracaksınız ve akrabalık bağlarını bile koparacaksınız?” (Muhammed: 47/22) ayetini okuyun.”[2]

 Yine Buhârî’de (5987) gelen bir lafız şöyledir:

“Allahu Teâlâ mahlukatı yarattı. Bundan feragat edince Akrabalık Bağı:

“Bu makam, benimle ilişkinin kesilmesinden Sana sı­ğınma makamıdır” dedi. Rahmân olan da:

“Evet. Seni göze­teni Benim gözetmemden, Seni kopartıp (atanı) Benimde kopartmamdan razı değil misin?” diye buyurdu. Akrabalık bağı da:

“Elbette ki. Ya, Allah’ım” dedi. Rahmân olan Allah da bunun üzerine:

“Öyleyse, istediğini veriyorum” diye buyurdu.

Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:

“İstiyorsanız: “Demek, otori­terliği, idareyi ele alırsanız, yeryüzünde fesat çıkaracak ve akrabalık bağlarını bile kopartacaksınız, öyle mi?” (Muham­med: 47/22) ayetini okuyun.”

  Yine Buhârî’nin (7502) hadis lafzı şöyledir:

“Allahu Teâlâ mahlukatı yarattı. Bundan feragat edince, Akrabalık ayağa kalktı ve Rahmân olan:

“Bırak” diye bu­yurdu. Akrabalık bağı:

“Bu makam benimle ilişkinin kesilme­sinden Sana sığınılan makamdır.” dedi. Bunun üzerine Yüce Rahmân:

“Seni gözeteni Benim de onu gözetmemden, seni gözetmeyip kopartanı Benim de onu kopartmamdan razı de­ğil misin?” diye buyurur. Akrabalık bağı da.

“Elbette ki (razı­yım) Ya Rabbi!” der. Rahmân’da:

“Öyleyse, istediğini sana veriyorum” diye buyurur.”

Sonra Ebû Hüreyre (r.a.) dedi ki: “Demek, otoriterliği, idareyi ele alırsanız, yeryüzünde fesat çıkaracak ve akrabalık bağlarını bile koparacaksınız, öyle mi?” (Muhammed: 47/22)

  Müslim’in (2554) lafzı ise şöyle gelmiştir:

“Yüce Allah mahlukatı yarattı, ta ki onlardan ferâgat ettiğinde akrabalık bağı ayağa kalktı ve:

“Bu makam, benimle ilişkinin kesilme­sinden Sana sığınma makamıdır.” dedi. Rahmân da:

“Seni gözeteni Benim de onu gözetmemden, seni koparıp atanı Be­nim de onu kopartmamdan razı değil misin?” diye buyurdu. O da:

“Elbetteki (razıyım)” dedi. Rahmân da:

“Öyleyse, iste­diğini veriyorum” diye buyurdu.”

Sonra Rasûlullah (s.a.s.) bu­yurdu ki:

“İstiyorsanız: “Demek, otoriterliği, idareyi ele alırsa­nız, yeryüzünde fesat çıkaracak ve akrabalık bağlarını bile kopartacaksınız, öyle mi? İşte böyleleri Allah’ın kendilerini lanetlediği, sağırlaştırdığı ve gözlerini kör ettiği kimselerdir. Onlar Kur’ân’ı iyiden iyiye düşünmezler mi? Yoksa kalpler üzerinde kilitler mi var?” (Muhammed: 47/22-24).

44) Nebî (s.a.s.) in hanımı Aişe anamızdan (r.ha) rivayetle, Nebî (s.a.s.) şöyle buyurdu:

“Akrabalık bağları (cennete) uza­nan bir koldur. Her kim onu gözetirse Ben de onu gözetirim, kim de ilişkiyi kopartırsa Ben de onu kopartırım.”[3]

  Müslim’de (2555) gelen lafız ise şöyledir:

“Akrabalık bağları arş’ta asılıdır ve: “Kim Beni gözetecek olursa Allah da onu gözetsin, kim de Beni koparacak olursa Allah da onu kopartsın” der.”

--------------------------------------------------------------------------------
 
[1] Sılayı Rahim: Akrabalık bağlarına riayet etmektir. (Mütercim)

[2] Müttefekun aleyh. Lafız Buhârî'ye aittir (4830).

[3] Müttefekun aleyh: Lafız Buhârî'ye aittir (5989).

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: Evlerimiz için huzur ve bereket kuralları
« Yanıtla #3 : Ağustos 14, 2017, 09:13:54 ÖS »
Evlerimiz için huzur ve bereket kuralları

1- Evlerimize başta faiz olmak üzere hiçbir haram kazancın girmesine müsaade etmeyeceğiz. Evlerimize giren, eşlerimizin ve çocuklarımızın boğazından geçen her haram kazancın dünya ve ahiretimizi berbat edeceğini asla unutmayacağız.

2- Evlerimize haram katkılı gıda maddelerinin, içerisinde şüpheli katkı maddelerinin bulunduğu gıdaların girmesine de müsaade etmeyeceğiz. Mutfağımıza giren etlerin helal kesim olduğundan emin olacağız. Alışveriş yaparken fiyat etiketinden de önce helal gıda sertifikasını arayacağız. Emperyalistlerin ve Siyonistlerin sermayesine katkı yapan içecek ve yiyecekleri satın almayacağız, onlara destek olan alışveriş merkezlerinden uzak duracağız.

3- Evlerimizde televizyon ile ilgili bir Müslüman’a yaraşır kurallarımız olacak. Ahlaksız yayınlar yapan TV kanallarının bizim ekranlarımızdan ifsad yaymasına, eşlerimizi ve çocuklarımızı zehirlemesine müsaade etmeyeceğiz. Evlerimizde izlenen dizi ve filmlerin, dinimizle ve değerlerimizle ilgili prensiplerimize uygun olup olmadığını muhakkak denetleyeceğiz.

4- Normalde eşimizin, kızımızın, oğlumuzun yanına bile yaklaştırmayacağımız insanların, televizyon vesilesi ile evlerimize, odalarımıza kadar girmesine de müsaade etmeyeceğiz. Sokakta görünce yüzümüzün kızardığı ve kafamızı çevirdiğimiz ahlaksız sahnelerin, diziler vesilesiyle evlerimizde izlenmesine izin vermeyeceğiz.

5- Evlerimizde internet ve sosyal medya kullanımı ile ilgili bir Müslüman’a yaraşır kurallarımız olacak. İnternetle aynı odaya kapatılan çocuklarımızı kendi ellerimizle ateşe attığımızı unutmayacağız. Ailemizi dışarıdan gelen tehlikelere karşı koruduğumuz gibi internet ve televizyon kabloları ile gelen tehlikelere karşı korumak zorunda olduğumuzu bileceğiz.

6- Evlerimizde başka ailelerin ve şahısların gıybetini etmediğimiz gibi, evlerimize gelen misafirlerin de bizim evlerimizde gıybet etmesine müsaade etmeyeceğiz. Gıybetin evlerimizin ortasına düşen parça tesirli bir bomba gibi olduğunun farkında olacağız. Çocuklarımızın bizi örnek alarak gıybet alışkanlığı kazanmasına vesile olmayacağız.

7- Evlerimizi namaz, Kur’an tilaveti ve Allah’ın zikri ile şenlendireceğiz. Namazsız ve Kur’an’sız evlerin bir harabeden farksız olduğunu unutmayacağız. Eşlerimizin ve çocuklarımızın namaz ciddiyeti kazanması için gayret edeceğiz. Sabah namazlarına topluca kalkılmasına, camiye gidemediğimiz zamanlarda namazların evimizde cemaatle kılınmasına özen göstereceğiz. Ailecek dua edip Allah’a sığınacağız.

8- Evlerimize girerken ailemize selam vererek gireceğiz. Selam vermenin önemini eş ve çocuklarımıza anlatacağız. Cep telefonu ve internet konuşmalarımızda ve yazışmalarımızda da selamı ihmal etmeyeceğiz.

9- Hiç olmazsa haftada bir gün televizyondan, telefondan ve internetten kurtulup, ailecek İslami dersler yapacağız. Eşlerimizde ve çocuklarımızda gördüğümüz hatalı ve yanlış davranışları bu dersler vesilesiyle düzeltmeye gayret edeceğiz. Birbirimize nasihat edip, eksik yönlerimizi tamamlayacağız.

10- Akrabalarımızla, komşularımızla ilişkilerimizi İslami prensiplerimiz çerçevesinde sürdüreceğiz. Onlarla bağlarımızı koparmadığımız gibi, İslami prensiplerin ihlal edildiği ortamların ve bağların oluşmasına da müsaade etmeyeceğiz.

11- Evlerimizde haremlik-selamlık prensiplerimizi büyük bir ciddiyetle uygulayacağız. Çocuklarımıza da haremlik-selamlık kurallarımızı muhakkak öğreteceğiz. Kendi evlerimizde uyguladığımız bu kuralları eş, dost, akraba ziyaretlerinde de uygulamaya gayret edeceğiz.

12- Evlerimizde huzur, afiyet ve bereket için eşlerimize, çocuklarımıza ve ailemize yumuşak huyla ve güzel ahlakla muamele edeceğiz.

13- İdeallerimizi ve hedeflerimizi önce kendi evlerimizde uygulayacağız. Evlerimizi İslamlaştırmanın, yaşadığımız dünyayı İslamlaştırma yolunda atılmış en büyük adım olduğunu bileceğiz. Huzur arıyorsak, huzurun da, afiyetin de, bereketin de İslam’da olduğunu hiç unutmayacağız.

Abdülaziz Kıranşal.

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]