Hem Şahsiyetli Hem Terbiyeli Olalım
Dinimiz çocukların fıtrat üzere yaratıldığını bildirir. Yani çocuklar ne iyi ne kötü olmayan, saf bir yaratılışa sahip olarak doğarlar. Bu ifade onların hem suçsuz, saf bir yaratılışa sahip olduklarına, hem de ahlaki eğitim ve terbiyeye muhtaç olduklarına işaret eder.
Çocuklarımız doğruyu-yanlışı biz anne babalarından öğrenirler. Yaptıkları hareketleri yanlış olduğunu bile bile yapmazlar. Elbette öğretmediğimiz halde iyiyi kötüyü bilmelerini bekleyemeyiz. Bu sebeple de eğitim verirken aşağılamamalı ve suçlamamalıyız.
Çocuklarda ahlakî gelişimin bazı aşamaları vardır. Biz de onlara, yaşlarına uygun bir eğitim vermeliyiz. Mesela dört yaşındaki bir çocuk arzu ettiği veya hayalini kurduğu bir şeyi gerçek gibi anlatabilir. Hayalî bir kahraman uydurup onunla oyun oynayabilir. Oyuncağını canlıymış gibi konuşturabilir. Bunlar yalan değil, çocuğun hayal gücünün eseridir.
Yine çocuklar yanlış olduğu öğretilmediği sürece bulduğu her eşyayı kendisininmiş gibi alıp cebine koyabilir. Çünkü çocuklarda doğuştan gelme bir mülkiyet anlayışı yoktur. İlkel bir duyguyla ele geçirdiği her şeyi kendisinin zannedebilir.
Yaşının icabı yaptığı hatalar sebebiyle çocuğu kınamamalı ve haysiyetiyle oynamamalıyız. Çünkü hayâ duygusu zedelenmiş, arsızlaşmış veya her ikaz karşısında diklenen bir çocuğun eğitimi çok daha zor olacaktır. Ama sakin bir dille doğruyu yanlışı öğretmeliyiz.
İslam âlimleri; “çocuklarınıza, asil insanlara davranır gibi davranın” buyurmuştur.
Siz onlara nasıl davranırsanız onlar da kendilerini öyle algılarlar. Psikolojide buna “benlik algısı” denir.
Çocuklara doğuştan kötüymüş ve bile bile kötülük yapıyormuş gibi muamele ederseniz, onlar da bu kötülük karakterini içlerine yansıtır yani benimserler. “Ben kötü biriyim” diye düşünerek kendilerine yüksek bir şahsiyeti yakıştırmaz hale gelirler.
1- Dört yaşındaki kızınız gerçek olması pek mümkün görünmeyen bir şeyi gerçekmiş gibi anlattı. Ne yaparsınız?
a-) Çocuklar dört –beş yaşlarına kadar yalan kavramını bilmezler. Ona anlattığı şey hakkında sorular sorarım. Uydurduğunu anlarsam, “herhalde bize kendi yazdığın bir hikâyeyi anlatıyorsun.” Derim. Gerçekle hayali ayırt etmesini sağlarım.
b-) “Yalan konuşma, ağzına biber sürerim.” Derim. Artık her anlattığı olaya kuşkuyla yaklaşır, “gene yalan söylüyorsun değil mi?” derim.
c-) “Dikkat çekmek için yapıyorsun, öyle değil mi?” derim. Hep böyle yapıyor, kardeşini kıskandığı için…
d-) Çocuğumun anlattığı şeyleri dinlemem ki…
2- Okula yeni başlayan çocuğunuzun çantasından farklı bir kalem çıktı. Ne yaparsınız?
a-) Sakince “Bu kalem kime ait? Senin çantana nasıl girmiş?” diye sorarım. Eğer “buldum,” derse, “O halde yarın öğretmenine ver de sahibini bulsun. Yahut kayıp eşya dolabına koysun,” derim. “Başkasına ait eşya buluntu olsa bile alınmaz,” diye öğretirim. Bundan sonra belli etmeden hal ve hareketlerini takip ederim.
b-) Üzerine giderim. “Kimden çaldın?” diye sorar, söyletene kadar sıkıştırırım.
c-) “Çabuk onu sahibine ver!” diye bağırırım. O kadar kalem alıyoruz yine de gözü doymuyor ki…
d-) Aman! Bir kalemden ne olacak ki…
3- Son zamanlarda çocuğunuzun uygunsuz bir takım laflar ettiğini duydunuz. Nasıl davranırsınız?
a-) Duyunca yüzümü ekşitirim. “O sözün manasını biliyor musun?” Diye sorarım. Sonra onun çirkin bir manası olduğunu anlatırım. “Böyle pis sözler senin gibi akıllı bir çocuğa yakışmaz. Sen hiç babanı/anneni böyle sözler söylerken gördün mü?” derim.
b-) “Terbiyesiz!” diye azarlarım. “Bir daha duyarsam ağzını yırtarım!” diye tehdit ederim.
c-) Hep bu sokak çocuklarından öğreniyor. “Oynama şunlarla,” diyorum, dinlemiyor ki…
d-) Böyle sözleri söylemeyen kim var ki…
4- Çocuğunuzu bir büyüğüne karşı saygısız bir davranış halinde gördünüz…
a-) “Şşşt. Aman, ne yapıyorsun?” diye ikaz eder, o halinden razı olmadığımı belli ederim. Kaş göz işaretiyle “Hemen özür dile, çok ayıp,” derim. Sonra soğukkanlılıkla neden böyle bir olay olduğunu anlamaya çalışırım. Adilce hüküm veririm.
b-) Üstüne yürür, bağırır çağırırım. Bir daha yapmasın diye çok kızarım.
c-) Şimdiki nesilde büyüklere saygı ne gezer? Laf söylüyorsun hemen cevap yetiştiriyorlar…
d-) Canım, büyük de büyüklüğünü bilsin. Çocukla çocuk olmasın!
5- 8-9 yaşındaki çocuğunuz küçük kardeşine veya arkadaşlarına zorbalık yapıyor, canlarını acıtıyor, ağlatıyor.
a-) Gücünü kötü kullanmaya alışmasın diye müdahale ederim. Onda merhamet duygusunu geliştirmeye çalışırım. Mesela evcil hayvan alırım veya parklardaki kedi yavrularına yiyecek vermeye götürürüm. Peygamberimizin merhametini anlatırım.
b-) Ben de onu döverim ki, güçsüz olup dayak yemek nasıl oluyormuş anlasın.
c-) Hep babası yüzünden… Çocuğun zorbalığından sanki keyif alıyor. O da bunu fark ettiği için hep yapıyor.
d-) Bıktım artık uğraşmaktan! Bu zamanda çocuk yetiştirmek çok zor...
Yorumlar
Sorulara genellikle “a” şıkkındaki gibi cevap verenler çocuklarının şahsiyetini ezmeden terbiye vermeye gayret ediyorlar. Kendilerini tebrik ederiz.
En çok “b” şıkkındaki gibi davranan ebeveynler iyi niyetli olsalar da hata yapıyorlar. Çocuklara terbiye verirken hassas davranmalı. Yaratılışlarındaki hayâ duygusunu yok etmemeli. Onların izzeti nefislerini kırmadan, şeref duygularına hitap ederek terbiye vermeli.
Şıklardan en çok “c”yi seçenler çocuklar konusunda hep çevre şartlarını suçlamaya eğilimliler. Aslında aile içinde kuvvetli bir terbiye alan çocuklar çevre şartlarına direnebilir. Ayrıca çocuklarımıza iyi bir çevre oluşturmaktan da biz büyükler sorumluyuz.
Elbette okurlarımızdan hiçbirinin “d”yi seçtiğini sanmıyoruz. Müslüman bir anne- baba terbiye konusunda bu derece ihmalkâr olamaz. Çünkü çocuğa terbiye vermek anne babanın görevleri arasındadır. Yoksa çocuğun işlediği kabahatlerden anne baba da sorumlu tutulacaktır.