Kur’an Açısından Aile
Evlenmek, ev-lenmektir, yani yuva kurmaktır, ev sahibi olmaktır.
İnsan, “yaratılışı itibariyle sosyal varlık”tır. İnsan teennüs ettiği (kaynaşabildiği) zaman vahşî olana mensup olmaktan çıkıp ‘insî-insanî’ olana mensup olur.
Âile hayatı, insanın tennüs edebilmesinin sonucudur. Âile olmak, bir evcilleşme sürecidir. Türkçe’de kullanılan ev-lenme kelimesi bir eve mensup olmayı, evle ilgili sorumluluk almayı, ev’in kapsadığı alana girmeyi, ehilleşmeyi, görev alanına dönmeyi ifade eder.1
Eskiler evlenmeye ehil kökünden gelen ‘teehhül’ kelimesini kullanırlardı. Evlenen kimseye de ‘müteehhil’ derlerdi.
Yani ehilleşme, eve ait olma. Vahşilikten ehilleşmeye terakki. Evlileri irşad için yazılmış kitaplarda ‘müteehhil’ kelimesi kullanılmış. Mesela; Tuhfetu’l-Müteehhilin; Tabip Mustafa Ebu’l-Feyz’e, Mürşidu’l-Müteehhilin; Hacı Mustafa Rakım ve Kudbiddin İznikî’ye ait. İkisi de latin harfleri ile basıldı.
Eve mensup olmak aynı zamanda kimlik gibidir. Adresi belli, aidiyeti belli, sorumluluğu bellidir. Evlenen kimliğini buldu demektir. Evlenmek, iki kişinin bedenen bir araya gelmesi, birlikte yaşaması değildir. İki beden ve o iki bedenden çoğalan diğer bedenlerle birlikte bir yuva, bir toplum ve hayat kurmak demektir.
Âile Nedir?
Âile kelimesinin kökü Arapça’da ‘â-ve-le’ fiilidir. Bu da bir kimsenin rızık (geçinme) yükünü yüklenme demektir. Nitekim bir hadiste “önce kendinden başla, sonra da rızık yükünü üzerine aldıklarınla ilgilen –teûlü-” deniyor.2
Bu kökten gelen ‘avl’; kendisinden yardım istenen, ‘ıvel’; yardım isteme, güvenme, ‘âil’ yardıma muhtaç demektir.
‘â-ve-le’ fiili; ayrıca ailesinin nafakasını (geçimini) sağlamak, nafakaya kefil olmak, beslemek, çocuğu çok olmak gibi anlamlara gelir.
Yine bu kökten gelen ‘el-ayyelü (çoğulu iyâl)’; erkek olsun kadın olsun kişinin bakmakla yükümlü olduğu kimseler, ev halkıdır.
‘av-ve-le’; feryatla ağlamak, itimat etmek, güvenmek, birinden yardım istemek, gölgelik edinmek. Buradan gelen ‘el-‘âletü’; bir çeşit kulübe, gölgelik (çardak), yağmura karşı koruyan şemsiye anlamındadır.
Aynı kökten‘el-âile’; üzerine bir başka bitkinin dayandığı nebat demektir. Tıpkı bir bitkinin gıdasını kendisinden aldığı diğer bir bitki gibi. Buradan hareketle biri diğerine dayalı olan, biri diğerini destekleyen şeyler hakkında da bu kelime kullanılır olmuş.
Kavram olarak ‘âile’; bir evde dedelerden, babalardan veya akrabalardan oluşan topluluk demektir.3
Görüldüğü gibi âile kelimesinin aslı birbirinden destek almayı, birbirine dayanıp yaslanmayı anlatan bir fiildir. Bunun bir parçası çekilince, düşünce diğeri ayakta kalamaz. Tıpkı çardak ve beraber büyüyen, birbirine dayanan bitkiler gibi.
Bu tanım âileyi yanyana iki çizgi gibi değil, birbirine çatılmış üçgenin çatısı gibi görür. Yani birbirine destek verecek şekilde. Karı koca bu çatıyı birlikte taşırlar. Eğer eşler birbirlerine dayanmazlarsa, tek başlarına bu ev çatısını taşıyamazlar.
Âile üçgeninin düz tabanı mekanı yani evi temsil eder. Mekansız aile olmaz. Kur’an’da ‘ev’ için iki kelime kullanılır: Beyt ve dâr. Birincisi kök olarak gecelenen mekân için kullanılır. İkincisi ise sürekli insanların deveran ettiği, sağlam bir dîvar’ı (duvar) olan, girilip çıkılan, bazen sosyal işlevi de olan mekân için kullanılır.4
Kur’an Âile Olmayı Emreder
Kur’an’da Hz. Âdem, eşi ve çocuklarından bahsediliyor. Buradan yeryüzünde kurulan ilk sosyal kurumun âile ve onun iki ana unusurunun da karı-koca olduğunu anlıyoruz.
Kur’an âile için de ‘ehl ve âl’ kelimelerini de kullanıyor.
Pek çok âyette âileye, ailenin önemine, âile hukukuna, eşlerin görevlerine, evlenme ve boşanma kurallarına, ailenin İslâmî davetteki yerine, ailenin ‘sekine‘ yeri oluşuna işaret ediliyor.
Kur’an, evliliği, yani âileyi sonsuz bir akit, ağır ve sorumluluk gerektiren bir anlaşma olarak takdim ediyor. Âile ahlâkıyla ve âileyi sağlıklı bir şekilde sürdürme ile ilgili sağlam ölçüler koyuyor ve çeşitli tavsiyelerde bulunuyor. (Mesela bakınız: Bakara 2/228. Nisâ 4/20-21, 34. Tahrim 66/6) Kur’an sosyal birliğin bu en küçük, ama en üstün ve önemli kurumunun hem sağlam temellere dayanmasını, hem de sevgi, vefa, merhamet, dayanışma, fedakârlık, sabır ve tahammül, doğruluk, insaf ve Allah korkusu gözetilerek korunmasını hedef alıyor. Zira âile hayatı dünya mutluluğu olduğu gibi, aynı zamanda âhiret mutluluğunu da kazandırır.
Kur’an muhtelif âyetlerde, Peygamber (s.a.s.)’de pek çok hadiste evlenmeyi, âile olmayı, nesil sahibi olmayı emrediyor.
(Nûr 24/32)Ahzab Suresi 33 ve 34. âyetleri özelde kadını, genelde mü’minleri “eve sahip olma” anlamında “evli” olmaya çağırıyor.
Allah (c.c.) Hz. Musa’ya ve kavmine, Firavunun zulmü karşısında evi tavsiye etti. Eve sığınmalarını ve evlerini kıble edinmelerini emretti.
“Biz de Musa ile kardeşine: “Şehirde halkınız için bazı evleri sığınak edinin” diye vahyettik, “ve (onlara deyin ki)
‘Evlerinizi ibadet yerine dönüştürün; ve namazda devamlı ve kararlı olun!’ Ve (sen ey Musa!) inananları (Allah'ın yardımıyla) müjdele!” (Yûnus, 10/87)
Bu âyet, evin hem sığınılacak bir melce, hem bir mektep, hem de bir mabet olduğunu gösterir. Bu, zımnen evlerinizi böyle yapın demektir. Eve sahip olma şuuru ve ev edinme imkanı Allah’ın insanlara bir lütfüdür:
“Ve size, dinlenme yeri olarak kendinize ev (yapma imkan ve yeteneğini) veren, Allah'tır.” (Nahl, 16/80)
İlk insanın tek bir nefisten yaratılması, ondan eşinin ve onlardan dan ezvacı (diğer eşlerin) meydana getirilmesi, insanların ezvac (çift) yaratıldığını anlatan ayetler de dolaylı olarak evi, âile olmayı işaret ederler.
“Allah, size kendi cinsinizden eşler var etti. Eşlerinizden de oğullar ve torunlar verdi ve sizi temiz şeylerden rızıklandırdı.
Öyleyken onlar batıla inanıyorlar da Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar?” (Nahl 16/72. Ayrıca bakınız: A’raf 7/189. Zümer 39/6. Necm 53/45. Kıyâme 75/38-39)
Kur’an ve Sünnet’e göre âile insan hayatında çok önemli yeri olan, hayatî fonksiyon icra eden, toplumları ayakta tutup sağlıklı yapan en önemli kurumdur. İnsan için çok önemli olan bu kurumun nasıl kurulacağı, nasıl yürütüleceği, âiledeki bireylerin görev ve yetkileri bu yüzden ihmal edilmemiştir.
Nikâh İbadettir
İslâm’da evlenmeyi, âile olmayı sağlayan akdin adı nikâhtır ve Allah adına ve O’nun ortaya koyduğu ölçülerle yapılır.
(Bakınız: Nisâ 4/3, 22, 60. Bekara 2/221, 235. Nûr 24/3, 32 ve diğerleri)
Allah’ın emri, Peygamberin kavliyle başlayan evlilik ibadettir. Aişe (r.anha) Rasûlüllah’ın şöyle dediğini rivâyet ediyor:
“Nikâh benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir. Evleniniz, zira ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim. Kimin maddi imkanı varsa evlensin. Maddi imkansızlık sebebiyle evlenemeyen oruç tutsun. Çünkü oruç şehveti azaltır.”5
Hadisteki, “nikâh benim sünnetimdir” ifadesini bağlayıcı sünnet açısından anlarsak, evlenme-nikâh müslüman erkek ve kadınlara farzdır diyebiliriz. Çünkü:
1- Nikâhı Allah (c.c.) emrediyor.
“Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden elverişli olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah, (lütfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir.” (Nûr, 24/32)
Peygamber’in (s.a.s.) emri de aynı:
“Ey Gençler! Sizden evlenmeye gücü yeten evlensin. Çünkü evlilik gözü harama bakmaktan korur. Tenasül uzvunu zinadan alıkoyar. Evlenmeye gücü yetmeyen de oruç tutsun. Çünkü orucun şehveti kıran bir gücü vardır."6
2- Nikâh Allah’ın ayetlerindendir.
“Kaynaşmanız (sekine) için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de O'nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.” (Rûm, 30/21)
Âyette kullanılan ‘sekine’, insanın içine huzur veren, onu mutlu eden, içindeki dengeyi sağlayan mükemmel bir duygudur. Kişi iyi bir evlilik hayatıyla bu sekineyi yakalayabilir.
3- Âdem kıssası evliliğe işaret eder.
Kur’an’ın Âdem’le birlikte eşinden bahsetmesi, insan cinsine ve insanın eşsiz olmadığına, onun iki kutuplu yaratıldığına, ev hayatına işarettir. Âdemin dünya hayatını anlatan âyetlerde oğullarından bahsetmesi, âile kurmanın insanın görevi olduğunu altını çizmektir.
Bu aynı zamanda “ey iman edenler, siz de Âdem babanız gibi âile olun” demektir.
4- Yeni ve temiz nesillerin dünyaya gelmesi nikâha bağlı.
Bir müslüman için, meşru yoldan nesil sahibi olmak hayatın amacı, nimetlerin en güzelidir. Kişi böyle bir güzel sonuca ancak evlilikle ulaşabilir.
“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının...” (Nisâ, 4/1)
5- Eşe ihtiyaç aileyi zorunlu kılıyor.
Üreme ve karşı cinse ihtiyaç fıtrîdir. İslâm bunun helâl yoldan karşılanmasını emreder. Bu da ibadettir. Nitekim bir hadiste meşru beraberlikte sevap olduğu söyleniyor:
“Kişinin zevkini yaşamasında hiç sevap olur mu ?” diye soran sahabiye Allah Rasûlü (s.a.s.) “O suyu haram bir yere akıtsaydı, günah olmayacak mı idi? Öyleyse helâlından akıtması da sevaptır” buyurdu.7
Evlilikte pek çok hikmet ve fayda olduğu gibi, bir hedef de şehvet kuvvetinin kontrol altına alınmasıdır. Kur’an’da, eşlerin birbirine karşı yakınlıkları açıklanırken şöyle deniyor:
“... Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz...” (Bakara, 2/187) Bu elbise aşırı şehveti dizginler, eşleri harama harama karşı korur.
6- Evlilik dinî hayatı tamamlar.
Evlilik hayatı imanın hedefine uygun kurmanın imkânlarından biridir. Hayatı imana uygun inşa etmek de Allah’ın emridir.
Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Kişi evlendiği zaman dininin yarısını korumuş olur. (Bir rivâyette: “Allah ona bu şekilde dininin yarısında yardım etmiş olur” şeklindedir) Geriye kalan yarısı içinde Allah’a karşı gelmekten sakınsın.’’8
7- Evlilik infak ibadetini hayata geçirir.
İmandan sonra en çok tavsiye edilen amellerden biri de infaktır. Evlilik infakın hayata geçirildiği ilk yerdir. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurdu:
"Bir kimsenin harcadığı paraların en değerlisi (birinci sırada olan) aile fertlerine harcadığı paradır..."9
“(Harcadığın) dört (türlü) para vardır: Fakire verdiğin para, köle azad etme hususuda verdiğin para, Allah yolunda harcadığın para ve ailene harcadığın para. Bunların (sevapça) en faziletlisi ailene harca¬dığındır.”10
8-Evlilik anne-baba olmayı sağlar.
Çocuksuz hayat hem eksiktir, hem de meyvesizdir. Baba olmayan erkek, anne olmayan kadın yarımdır. Kişinin kendini evlilikle tamamlaması da insanın başka bir görevidir.
Anne-baba mükerrem olan insanların dünyaya gelmelerine sebeptir. Bu yüzden değerlidirler. İslâm’da anne-baba haklarına bir de bu açıdan bakmak gerekir.
Evlilikteki gayelerden biri de, neslin devamı ve çoğalmasıdır. Kur’an buna şöyle işaret ediyor:
“Kadınlarınız sizin ekinliğinizdir. Ekinliğinize dilediğiniz biçimde varın. Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak) güzel davranışlar takdim edin. Allah’a karşı gelmekten sakının ve her hâlde onun huzuruna varacağınızı bilin....” (Bakara, 2/223)
9- Evlilik kişiyi fahşa’dan korur.
Kadın ve erkeğin birbirlerine karşı duydukları his, arzu, duygu, ve meyiller fıtratın, insan yapısının gereğidir. (Âli İmrân 3/14) Ancak İslâm bu ihtiyacın meşru yolla karşılanmasını amrediyor.
Fahşa, Kur’an’ın en çirkin dediği davranışlardır. Her türlü gayr-i meşru, yüz kızartıcı fiiller, utanmazlıklar fahşadır. Zina da buna dâhildir. Allah’ın gazap ettiği en büyük günahlardan biri zinadır. Kur’an mü’mninleri zinadan şiddetle nehyediyor.“Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayâsızlıktır (fahşadır) ve çok kötü bir yoldur.” (İsra 17/32) Onu şirk ve adam öldürme gibi büyük günahlar arasında sayıyor. (Furkan 25/68. Mümtahane 60/12)
Hadislere göre pek çok büyük günah vardır. Bunlardan bir tanesi de zina yapmaktır. (Ebu Dâvud, Vesâya/10 no: 2875.
Bir benzeri: Nesâî, Tahrim/3 no: 4014-4017) (Bir hadiste “komşunun hanımıyla zina etmektir” deniliyor. Bakınız: Ebu Dâvud, Talak/50 no: 2310. Buharî, Edeb/20 no: 6001, Diyât/1 no: 6861, Tefsir/2 no: 4477, Tefsir/Furkan/2 no: 4761)
10- Evlilik iffeti yüceltir.
Müslüman iffet, şeref ve haysiyet yakışır. Ar, namus, iffet, onur gibi kelimler onun için büyük anlam ifade ederler. “Kişi şerefiyle yaşar demişler.” Doğuştan şerefli ve keremli (değerli) yaratılan insan bu şerefini İslâmî ölçülere ve değerlere uyarak yaşar. İffetli ve namuslu olmak, ar ve hayâ sahibi olmak bu şerefi yücelten en önemli ahlaki ilkedir.
Evlilik mü’minin hem iffet ve namusunu korur, hem ona izzet ve şeref kazandırır. Bu sebeple bir hadiste dinî şuuruna, ahlâkına ve iffetine güvenilen kimselerle evlenilmesi öğütlenmiş, bu ölçülere uyulmaması halinde yeryüzünde büyük fitne ve fesat çıkacağı uyarısında bulunulmuştur.11
11- Evlilik emaneti korumayı, dolaysıyla ‘emîn’ olmayı öğretir.
En büyük ibadetlerden biri emaneti korumaktır. Eşler ve çocuklar imtihan sebebi olduğu gibi aynı zamanda birer emanettir. (Enfal 8/28) Evlilik olmasa bu emaneti taşıma görevi gerçekleşmez.
Mü’min emin insandır. İman ettiğinden emin olduğu gibi, kendisine emanet edilen şeyi koruyacak kadar güvenilir insandır. Allah (c.c.) eşi ve çocukları ona emanet ediyor ki, eminlik özelliği burada da belli olsun.
12- Evlilik eşleri yalnızlıktan kurtarır.
İnsanın ciddi sorunlarından biri de (hele günümüzde) yalnızlıktır. Kişi bazen kalabalıklar içinde bile yalnız kalabilir. Karı-koca birbirine eş olur, arkadaş olur, yoldaş olur, dert ortağı olur, sırdaşı olur, hemdert olur ve birbirlerini yalnızlıktan kurtarır. Kişiye en yakın diğer kişi onun eşidir. Eşler yalnızlık hastalığını evlilikle yenerler veya azaltırlar.
13-Aile “saru’s-selâm/esenlik ve güven yurdu”dur.
Aileye bir ‘daru’s-selâm’, yani esenlik ve güven yeri, huzur ve mutluluk yuvasıdır. Ya da müslüman evliler âilelerini ‘daru’s-selâm’ yapmak zorundadırlar. Elbette asıl ‘selâm yurdu’ Cennet’tir.
Allah (c.c.), bütün insanları bu ‘selâm yurduna’ davet ediyor. (Yûnus 10/25-26. En’am 6/127)“Açıktır ki, dâru's-selâm terimi sadece -cennet temsîlinde işaret edilen- öte dünyadaki nihaî esenlik ortamını değil, fakat aynı zamanda gerçek müminin bu dünyadaki ruh durumunu, yani onun Allah‘la, tabii çevresiyle ve kendisiyle barış içinde huzurlu, güvenli ruh durumunu da ifade etmektedir.”12
Zira aile insanın huzur bulacağı bir ortam, soyun devamı için bir vesile, insanı zararlı şeylerden koruyan bir sığınaktır.
Kur’an buna şöyle işaret ediyor:
“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Rum, 30/21)
Bu esenliğin, güven ve huzurun olmasını sağlayacak olan yegâne hayat biçimi de adı ‘selâm’ ile aynı kökten gelen İslâm’dır. Allah (c.c.), İslâmı insanlar bu kurtuluşa, esenliğe ve güvene kavuşsunlar diye gönderdi. Bu hayat ebedî hayata bir hazırlık, bir örnek, bir önsöz ise; orasını burada hazırlamak kaçınılmazdır. Ölümden sonraki sonsuz cenneti isteyenler, elbette dünyadaki hayatlarını cennete çevirmek zorundadırlar. İslâma göre kurulan ve İslâm’ın ölçüleriyle yürütülen bir ev (âile) cennetin dünyadaki şubesi, “dâru’s-selâm-esenlik yurdu” olmayı hak eder.
Mü’minleriâilesini cehennemden korumaya çağıran şu âyet, aynı zamanda evi (âileyi) cehennemin dünyadaki şubesi olmaktan korumaya davet ediyor. “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan bir ateşten koruyun.” (Tahrim 66/6)
“Dâru’s-selâm’ın-esenlik yurdu’nun müslümanın hayatında üç alanda gerçekleşmesi mümkündür: Ümmet (toplum) hayatında, kişisel hayatında ve âile hayatında.
Sonuç Yerine: Evlilik bir inkılâptır.
Yani eşlerini hayatında çok önemli, belki en önemli değişimdir. Evlenen çiftlerin hayatında hiç bir şey evlilik öncesi gibi olmaz, olmamalıdır.
Evlilik hayatı bölüşmedeki düşünceleri değiştirir. Hürriyetin yarısının gittiğini, sorumluluk getirdiğini gösterir. İnsana hayatın hedefi konusundaki bakışını düzeltir. Fedakârlığı öğretir ve paylaşmak konusundaki anlayışı değiştirir. Sevme, saygı gösterme ve hoşgörülü olma konusundaki düşünceleri yeniler. Eşi, çocukları, evi, evin şerefini koruma fikrini güçlendirir. İnsana koruma, sahiplenme, birilerine perde olma fikrini öğretir. Çocuk sahibi olunca insanı tanımayı öğretir, bununla merhamet, acıma ve şefkat duyguları olumlu anlamda değişir.
-----------------------------------------------------------------
Dipnot
1- M. İslâmoğlu, Kur’anî Hayat 6. Sayı Ocak 2009
2- El-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 527
3- Ma’luf, Luvis. el-Müncid, s: 539. Heyet, el-Mu’cemu’l-Vesîd, s: 637
4- M. İslâmoğlu, a.g.m.
5- Tirmizî, Nikâh /3 nr. 1084. İbn Mâce, Nikâh/1 no:1846
6- Ebu Dâvûd, Nikâh /1 no: 2046. İbn-i Mâce, Nikâh/1 no:1845
7- Müslim, Zekât 16 /53no: 2329. Ebû Dâvûd, Edep/160 no: 5243
8- En-Nisabûrî el-Hakim, Müstedrek ale’s-Sahihayn, Nikah/10 nr: 268. Aclûnî, Keşfu’l-Hafâu, nr: 2432. 2 /284
9- Müslim, Zekât 12 /38 no: 2310
10- Müslim, Zekât 12 /39 no: 2311
11- İbn Mâce, Nikâh /46 no: 1967
12- Esed, M. Kur’an Mesajı,1 /398
Hüseyin Kerim Ece.