İSLAM'A GÖRE AİLE 1
a) Ailenin Kuruluşu:
İslâm; toplumun ve gelecek neslin yetişmesinin sağlam olabilmesi için, işi tam başından, ailenin kurulmasından sağlam tutmaktadır. Sağlam aileye ulaşabilmek için ailenin esasını teşkil edecek olan karı- kocanın iyi meziyetlerle bezenmiş olmasını tavsiye etmektedir. Bunları tercih sebebi göstermektedir.
Nasıl ki bir binanın sağlam olması, temelinin sağlam olmasına bağlı ise milletleri teşkil eden ve cemiyetlerin temeli olan ailelerin de öylece sağlam ve mazbut olması lazımdır. Ailenin mazbut ve sağlıklı olması ise aile teşkilatını kuran erkek ve kadının İslâm ahlakı ve fazileti ile yetiştirilmesi lâzımdır.
İşte bundan dolayıdır ki İslâm aile teşkilatına pek büyük ehemmiyet vermiştir. İnsan neslinin temiz olarak yetişmesini, cemiyetin safiyetle devam ve bekasını sağlamak için nikahı meşru kılmıştır.
İslâm: aile yuvası kuracak erkek ve kadının nikah ile evlenmelerini, kurdukları yuvada karşılıklı sevgi ve saygı hisleriyle yaşamalarını, gerek ferdi, gerekse sosyal vazifelerini bilerek nizam ve intizam içersinde devamını sağlamalarını, birlik bağlarını koparacak, aile saadetini bozacak ve yuvayı yıkacak her türlü kötü hareketten sakınmalarını emretmiştir. Bundan gaye temiz bir kız ve oğlan çocuğu yetiştirerek cemiyetin devam ve bekasını sağlamaktır.
İslâm sağlam toplum için, nikah ile evliliği zorunlu kılmıştır. Aile de edebin ve ahlakın önde olduğunu her zaman hatırlatmaktadır. İslâm evlenecek olan eşlerde bazı özellikler aramaktadır ki bunlar yetişecek olan neslin sağlam ve düzgün olması için şarttır.
Erkekte aranan şartlar: 1-Müslüman olmalı ve bunu yaşayışında göstermelidir. 2-Nesepçe asaletli olmalıdır. Nesepte ve toplumun yapısında aşağıda olan erkek, asil bir kadına küfüv (eşit) olamayacağından neseben ve toplum yapısındaki derecenin denk olması gerekmektedir. 3-Ailenin geçimini temin edecek iş veya meslek sahibi olması gerekmektedir.
Kadında aranan şartlar: Bunlar şu hadis-i Şerif'te özetlenmiştir: �Kadın dört şeyi için nikah edilir; malı, soyu, güzelliği ve dindarlığı için. Sen bunlardan dindar olanı araştır, bul; mesud olursun.� (Buhari, Müslim, Cüz:2 s:1086)
İslâm bütün bunları bir düzenlik ve saffet içinde isterken gelecek nesil için ailenin kuruluşundan sağlam yapı olmasını esas alır. Kurulacak ailenin fertlerinde; iman, şuur, eminlik, sadakat, kültür, amaç ve ahlaki güzellik gibi her iyiliğin bulunmasına özen gösterir. İslâm'ın iyi yaşanabilmesi için de aile ilk merkezdir.
b) Aile İçi Ortam:
Ailenin ortamı tek kelimeyle sevgi olmalıdır. Aile ortamı sevgi, saygı, şefkat ve dayanışma temelleriyle yükselmelidir. Birlik, gaye ve ileriye dönük emeller bir aile de ne kadar çok olursa aile o kadar çok sağlam olur.
Hz peygamberimiz (s.a.v.) buyurmuştur: �Kişi zevcesinin yüzüne baktığı vakit zevcesi de onun yüzüne bakarsa Allah her ikisine de rahmet nazarıyla bakar. Keza erkek hanımının ellerini avucuna alınca, o da zevcinin ellerini tutarsa parmaklarının arasından günahları dökülür.� (Ahmet Bin Hambel 6)
İşte mümin ailenin sevgi ortamı bu. Eller ve gözler helal bir ortamda buluşunca, onlara mükafat olarak Allah-u Teala rahmet bakışlarını lutfediyor. Onları kirlerden arındırıyor. Evlerine daha çok huzur ve saadet getiriyor.
Evet öyle bir ortam olmalı ki evin düzeninden yapısına, içinden dışına her şey fertlere muhabbeti, sevgiyi aile sıcaklığını yansıtmalı. Öyle bir ortam ki, anneler-babalar yaralı değil; sevinçli, mutlu ve huzurlu. Oğullar-kızlar çalınmış değil; öz benliğinde kutlu. Fertler neşeli ve geleceğe güvenli. Böylece müslümanın yüreği gibi sımsıcak bir yuva. İşte model bir aile ortamı.
c) Sağlam Bir Aile :
Gerçekten ailenin bir vasfı da onun sağlamlığıdır. Kişi, kendi çocukluk dünyasını meydana getiren yakınlarının millî, manevî, dinî değerleri bizzat yaşadığını görerek ve onları taklit ederek yetişir. İleride onun dindar, ahlaklı ve vatansever bir şahsiyete sahip olabilmesi, böyle bir aile ocağında yetişmesine bağlıdır. Böyle bir aile de ancak bütün değerleriyle sağlam bir yapı arzedebilen yuvadır.
Temeli helal, ortamı sevgi-saygı, fertleri kuşatan da iman olunca, böyle ailelerden oluşan toplum da sağlam ve güçlü olur. İşte bu toplum aranılan ve istenilen bir toplumdur. Bu toplum da aileler huzurlu toplum ise güçlüdür. Bu toplum ne çöker, ne de o aileler buhran geçirir. İşte bu aile sağlamdır. Geleceğe güvenle bakar. Çünkü her ağaçtan kendi meyvası yetişir. Bu bir Sünnetullah'tır.
D-AİLENİN VERECEĞİ EĞİTİM
a) Küçük yaştaki eğitimin önemi:
Aile ortamında yapılacak en önemli iştir; çocuğun eğitimi. Bu gerçekten çok önemlidir; geleceğin bütün büyük şahsiyetleri, fikirleri ve liderleri bu küçük yaştaki dimağda oluşmaktadır. Bu yavrucaklar iyi bir eğitimle ne kadar çok başarılı yapılırsa gelecek o kadar güvencededir.
Küçük yaştaki eğitimin önemli olması iki husustan dolayıdır:
Birincisi verilecek bu eğitimle karakter belirlenecektir. Yeni bir insan oluşmaktadır. Ve her şeyi ile bu insan aileden etkilenmektedir.
İkincisi ise eğitim sistemli olsa da olmasa da küçük yaştaki dimağda çok şey kalmakta ve bunlar hayat yaşandıkça gün yüzüne çıkmaktadır. Bundan dolayı anne-babaya büyük görev düşmektedir. Temiz, sağlam bir nesil yetiştirilmesi için anne-baba bütün gayretini, bütün mesaisini ve bütün emellerini buna adamak zorundadır.
Kişi Allah'a ve bütün insanlara karşı vazife şuurunu aile ocağında aldığı gibi, şahsiyetlerini oluşturan davranışları, kendisi ile bütün mahlukat arası ilişkiyi ve karşılaştığı problemleri nasıl çözeceğini hep aile ortamında öğrenir. Temiz, düzenli ve tutumlu olmayı, ağaçları ve hayvanları korumayı, güzel olan her şeyi sevmeyi, lider kafaya sahip olmayı hep yakınlarının telkinatı ile elde eder ve kendisine mal eder.
Psikologlar doğduğundan itibaren çocuğun ondört-onbeş yaşına kadar hep etkilenerek öğrendiğini isbat etmişlerdir. Hep bunu savunurlar ve ona göre eğitim planı çıkarırlar.
Ayrıca çocuk hayatının ilk yıllarında ailesine daha çok duygusal bağlarla bağlandığından onların telkinlerini kolaylıkla kabul eder. �Ağaç yaş iken eğilir.� Ata sözünün ifade ettiği üzere iyiyi, güzeli ve doğruyu mantıki zorluklara ihtiyaç duymadan ailesine bağlılığından ve onu yüce gördüğünden olduğu gibi kabul eder. Zaten çocuğu fotoğraf makinasına benzeten bir çok alim vardır.
Anne-babanın bilmesi gereken bir olay da çocukların yaşlara göre eğitiminin nasıl yapılması gerektiğidir. Çünkü çocuk belli bir yaşta sadece bazı kavramları anlamakta ve sadece öğrenebildikleri kendisine hitap eden bu bir kaç kelime olmaktadır. Ebeveyn bunun bilgisi içinde olduğunda çocuğunu daha iyi bir şekilde yetiştirme imkanını elde etmiş olur.
Eğitim de belki de en önemli olan unsur bu, karşısındakinin ruh haline, psikolojik durumuna göre hitap edebilmedir. Bilhassa çocuk buna daha fazla muhtaçtır. Çünkü o daha dünyayı yeni tanıyor ve bir çok şeyle yeni karşılaşıyor. Bütün bu önündeki engelleri aşabilmesi, onu anlayabileceği şekilde ona güven verebilmek ve ona hitap edebilmekle mümkündür. Yaşın öneminin farkına varılması ve ebeveynin bu konuda bilinçli olması gerekmektedir.
Görüldüğü üzere aile kişiyi istenilen ferdi ve içtimai olgunluğa eriştirmek için; bir çok şeyi göz önüne almalı ve mükemmel bir şahsiyete sahip kılmak için vazgeçilmez bir müessese olduğunun farkına varmalıdır.
Küçük yaştaki çocuk öyle saf öyle temizdir ki, sanki istenilen her şekile sokulabilecek bir hamur parçasıdır.
b) Ebeveynin terbiye metodu:
Yetişecek çocuğa her yönden yeterli terbiye ve eğitim verilmelidir. Bunlar üç ayrı bölüme ayrılır, bunları toplu maddeler halinde incelemeye çalışalım:
1- Ruhi terbiye, (İnsana, Allah inancını kazandıracak ve onu ahiret hayatına hazırlayacak olan terbiyedir.Yani dini terbiyedir.)
-Çocuğa ilk öğretilecek kelime; ALLAH olmalıdır.
-Çocuğa her zaman helal lokma yedirmelidir.
-Ebeveyn evdeki dini, ahlaki, ortamı en güzel şekilde ayarlamalıdır.
-Çocukların yaşlarına göre eğitimi belli bir çizelge ile belirlemeli ve bu uygulanmalıdır.
-Şükür, sabır, sadakat v.b. gibi çocuğun öğrenmesi lazım olan bütün ahlaki terimler öğretilmelidir.
-İslâm büyükleri öğretilmeli ve çocuğun bunları örnek almaları sağlanmalıdır.
-Yedi yaşına geldiğinde namaz kılmak, oruç tutmak ve ibadet nedir öğretmelidir ve bunlar fiiliyata geçirilmelidir. On yaşına geldiğinde artık en güzel şekilde dini vecibelerini yerine getirecek hale gelmiş olmalıdır.
2- İçtimai terbiye, (Hayatta yaşarken kendisine gerekli olan her çeşit davranışlardır. Çocuğu topluma kazandırmak için verilecek her türlü eğitimdir.)
-Çocuğu genellikle mükafatla eğitmelidir.
-Tembelliğe alıştırmamalıdır.
-Toplumda yaşayacağı anlatılmalı ve arkadaşlarıyla paylaşma, birlikte iş yapma kabiliyeti geliştirilmelidir.
-Nasıl yemek yiyeceği ve ev içinde nasıl hareket edeceği öğretilmelidir.
-Bir mecliste neler yapabileceği öğretilmelidir.
-Terbiye de nasihat yoluna baş vurmalıdır.
-Kötü arkadaşlardan uzak tutulmalıdır.
-Belli bir gelişme sağlanması için oyun oynamasına izin verilmelidir.
-Okula gönderilmelidir.
-İlk zamanlarında toplumdaki tüm davranışları kontrol altında tutmalı ve hataları kendisine anlatılmalıdır.
3- Ahlakî terbiye. (İnsanlar arasındaki davranışlarında mükemmelliğe götüren esaslardır. En çok dikkat edilmesi gereken eğitimdir. Toplum dindar olmayan bir insanı kabul eder ama ahlaken kötü olanı hiç bir zaman kabul etmez.)
-Çocuk ilk başta kendimize isyankar yetiştirilmemelidir.
-Onlara yapamayacakları emirler emredilmemelidir.
-Yanlarında kendi kusurlarımız sayılmamalıdır.
-Aşırı davranışlara izin verilmemelidir.
-Bütün ahlaki kurallar öğretilmeli ve çocuk terbiyeli, temiz ahlaklı yetiştirilmelidir.
c) Karşılıklı haklar ve görevler:
Bunlar iki kategoride inceleyebiliriz:
A- Karı�Koca Hakları:
Aile düzeni mevhumu, onun fertleri arasında hak ve görev münasebetlerini gerekli kılar. Aksi halde düzen bozulur, güçlü zayıfı ezebilir.
Karı ve kocanın karşılıklı haklarının çerçevesini Bakara Suresi'nin 228. ayeti vermektedir: �Erkekleri kadınlar üzerinde bulunan hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır.� Karşılıklı hakların denkliği yanında tek istisna kocanın aile reisi olmasıdır.
Bu reislik bir tahakküm değil, bir himaye ve düzeni koruma vasıtasıdır. Eve ve çocuklara karşı ortak sorumluluklar vardır. Peygamberimiz (s.a.v.) bir soru üzerine kadının kocası üzerindeki haklarını şöyle açıklamıştır: �Yediğin zaman ona yedirmek, giydiğin zaman ona da giydirmek, yüzüne vurmamak, hakaret etmemek, küsüp evi terketmemek.� ( Ebu Davud K. Nikah 41, İbni Mace)
Kocanın hakları ve kadının vazifeleri olarak da �Kocanın istemediği kimseyi eve almamak, izinsiz dışarı çıkmamak, meşru isteklerini yerine getirmek, yatağını terketmemek, gücü yettiğince hoşnut kılmaya çalışmak.� Sayılmıştır.
Ayrıca karşılıklı kusur ve aksaklıklar da sabır, tahammül ve iyi niyet esasdır.
B- Çocukla Ebeveyn İlişkisi:
Evliliğin meyvesi çocuklardır. Aileyi o devam ettirecek, ebeveynin defterinin kapanmasını o önleyecek, mal varlığı ona intikal edecektir. Şu halde çocuk ile ebeveyn arasında karşılıklı hukuki ve ahlaki münasebetler ve haklar vardır.
Çocukların Hakları:
Çocuğun nafakası, bakımı, terbiyesi, tahsili maddi yönlerle babaya, manevi yönleriyle de hem anaya hem babaya ait bir borçtur. Ana-babanın çocukları arasında fark gözetmemesi lazımdır.
Ebeveynin Hakları:
Çocukların ebeveynine sevgi ve saygı duymaları, sözlerini dinlemeleri ve muhtaç oldukları zaman onlara bakmaları üzerlerine borçtur.
Ahkaf Suresi 13. ayeti çocukların görevini ve bunun sebebini şöyle açıklamıştır:
�Biz insana, ana ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye etmişizdir; zira annesi onu, karnında güçlüklere göğüs gererek taşımış, onu acı çekerek doğurmuştur...� Yine İsra Suresi 23. ayette de çocukların ebeveyne davranışı hususunda şöyle bahsetmektedir:
�Rabbin yalnız kendisine tapmanızı ve ana-babaya iyilik etmeyi buyurmuştur. Eğer ikisinden biri veya her ikisi, senin yanında iken ihtiyarlayacak olursa onlara karşı (öf) bile demeyesin, onları azarlamayasın ikisine de tatlı söz söyleyesin.�
İslâm Dini'nin anne-babaya verdiği önemi şu hadisten de anlıyoruz. Cihadın birçok önemine rağmen cihad için izin istemeye gelen birisine Efendimiz (s.a.v.) soruyor:
�-Anan ve baban sağ mı?
-Evet.
-Onları hoşnut etme yolunda savaş. Senin cihadın onlara hizmettir.� ( Buhari K. Cihad 138, Müslim K. Birr 5)
Gerçekten ana-babaya saygı, onlara iyilik bir mecburiyettir. Bunun yanında onların da çocuklarını iyi terbiye etmeleri gerekir. Bu onlara borçtur ve kötü terbiyeden dolayı sonuçta hesap vereceklerdir.
GENEL BİR SONUÇ
Eğitim, dünya durdukça vazgeçilmeyen, insan oldukça iyi veya kötü olarak devam edilecek bir unsurdur. Bundan dolayı eğitimin önemini anlayıp insan bundan faydalanmalıdır.
Aile ise toplum demektir. Her şeyi ile gelecek hayat önde tutulmalı, huzur onda olmalıdır. Aile ortamı tam bir müslüman sıcaklığında olmalı, müslüman saygısıyla çevrelenmelidir.
Öyle bir ortam ki çocukları çiçektir. Ailenin tüm fertleri tam bir dayanışma içersindedir. Anne-baba çiçekleri besleyen toprak ve su, bazen de onlardan verim bekleyen çiftçi ve bahçıvandırlar. Herkeste bir huzur ve bir sevgi vardır.
Ailenin kuruluşunda temel prensip nasıl ki sevgi ise çocuğun yetiştirilmesinde de esas sevgidir. Çocuk hep bunun içersinde yetişecek ve sonunda cemiyete faydalı bir insan olacaktır. Bu sevgiyi ise küçükken ebeveyninden aldığı nasihatler sağlayacaktır.
Ebeveynin en büyük gayesi çocuğun iyi yetiştirilmesidir. Çocuğun terbiyesini iyi vermektir. Bunlar olunca da çocuk ebeveynine hep saygılı olacak, toplum hep gelişecektir.
İslâm, ailenin önemini tam kavramış bir din olduğu için; ailenin her merhalesinde eğitimi ona rehber, sevgiyi ona amaç göstermiştir. Ailenin kuruluşu her nassda geçmekte, sağlam bir aile için bütün zemin oluşturulmaktadır. Kurulan ailenin devamı olan çocuğun yetiştirilmesiyse İslâm'ın en çok önem verdiği konulardandır.
Eğitim ne kadar kuvvetli olursa, aile o kadar sevgi denizinde yüzecek, sevgi denizi ne kadar coşarsa toplum da o kadar huzur içinde yaşayacaktır.