* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: İSLÂM’DA AİLE 1  (Okunma sayısı 3487 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
İSLÂM’DA AİLE 1
« : Eylül 16, 2020, 04:34:53 ÖÖ »
İSLÂM’DA AİLE  1

Aile; anne, baba ve evlenmemiş çocoklardan oluşan en küçük insan topluluğuna denir. Aile milletin temelini oluşturur. Aile aynı zamanda toplumun hücresidir. Eğer bir toplumda aileler sağlam ise o toplum da sağlam demektir. Bundan dolayı ailenin bozulması toplumun bozulması demektir. Dolayısıyla evlenme yoluyla kurulan yuva basit bir şey değil bilâkis toplumun özü ve temelidir.

Allah Teâlâ Rum Suresi’nin 21. ayetinde şöyle buyuruyor;

وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ     

“Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp ta aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de O’nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.”

Demek ki değerli mü’minler! Aile sevgi, saygı, güven ve karşılıklı hoşgörü esasına dayanmalıdır. Bu ilkeler aynı zamanda aileye mutluluğu sağlayan kavramlardır. Ailedeki bireyler mutluysa aile mutludur, aileler mutluysa toplum da mutludur, güçlüdür, huzurludur.

Bizler toplum olarak çok büyük bir tarihe, sayısız zaferlere, çok sayıda ilmî buluşlara, zengin mimarî eserlere sahibiz. Ayrıca örf ve adetlerine bağlı bir toplumuz. İşte bizleri biz yapan, birçok devletler kurma kudretinin veren, geniş bir kültüre sahip kılan faktör, değerlerine bağlı toplum oluşumuzdur.

Umarız ki toplumumuz geçmişteki dinamizmi yakalar ve toplum olarak her yönüyle gelişmiş ülkeler arasına gireriz.

İşte büyük toplumun, sağlam toplumun temelini güçlü aileler oluşturmaktadır. Sağlam aile ancak şu dört temel üzerine kurulur:

1 - Karşılıklı sevgi          (eşler arasında)

2 -        “        fedakârlık    “         “

 3 -        “        saygı             “         “

 4 -        “        güven            “         “

Ayrıca eşler şu hususlara dikkat etmelidir;

- Bir ailede eşler sırlarını başkalarına açmamalı,

- Harcamalarda daima ailenin geleceği düşünülmeli,

- Ailevî menfaatler daima ön planda tutulmalıdır,

- Eşler birbirlerine bütün şartlarda destek olmalıdır.

- Dışarıda ne olursa olsun evde daima güler yüzlü tatlı dilli olunmalıdır.

- Evde eşler istişare yapmalı, eşlerin birbirlerinden gizli şeyleri olmamalıdır.

Ailenin mutluluğunun devam etmesi için, sayılabilecek daha birçok kural vardır. Yukarıdaki saydığımız kuralları eşler kendilerine prensip edinirlerse  mutlu olmalarına engel olacak bir durum ortaya çıkamaz.

Ailenin mutlu olmasında en önemli görev babaya düşmektedir. Resulü Ekrem (S.A.V.) şöyle buyuruyor: “Hepiniz, çoban ve muhafızsınız, maiyyetinizde bulunanların hukukundan sorumlusunuz. İş başındakiler de muhafızdır, memurlarından sorumludurlar. Erkek, aile efradının çobanıdır ve onlardan mesuldür. Kadın da kocasının evinde bir muhafızdır; o da ondan mesuldür. ( Riyazüs Salihin 1/337)”

Hadis-i Şeriften de anladığımız kadarıyla ailede herkesin bir sorumluluğu vardır. Hepsinin sorumlusu babadır. Bugün dünyanın birçok ülkesinde aile mefhumu yavaş yavaş ortadan kalkmaktadır. Gençler, içki, kumar, fuhuş ve uyuşturucu bataklığına saplanmış gayesiz bir şekilde sefil bir hayat sürmektedirler.

Aile şefkatinden yoksun nesillerden oluşacak bir uyumsuz toplumun meydana gelmesi, aile otoritesinden uzak yetişen bir neslin bunalımdan kendisini kurtaramayıp, bilâkis kendisini bunalımlara iten bir nesil olur ki nitekim bunun işaretleri bütün çirkinliği ile bugün görülmektedir.

Çözülen aile yapısının doğurduğu sonuçlar korkunç boyutlara ulaşmıştır. Homoseksüellik (eşcinsellik), aids, esrar, uyuşturucu alışkanlığı, alkol, aile fertlerinin birbirleriyle gizli ve hatta alenî birleşmeleri, aile yapısının bozulmasıyla ortaya çıkan korkunç ve iğrenç felâketlerdir.

İslam bundan 14 küsür asır önce müslümanları uyararak, aileyi yok eden, temelini dinamitleyen, fuhşun her çeşidini, içkiyi, kumarı ve bütün meşru olmayan her şeyi yasaklamıştır. Allah Teâlâ Tahrim Suresi’nin 6. Ayetinde:

 يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ                       

“Ey İnsanlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun...” buyurmuştur.

Son zamanlarda basın ve yayın kuruluşlarından izlediğimiz kadarı ile Türk geçliğinde ve ailesinde de çözülmeler görülmektedir. Mesela gençler arasında fuhuş yapma, uyuşturucu maddeler kullanma, bali çekmeler, eşcinsellik, sokaklarda terör estirmeler, şeytana tapmalar ve mahkemelerde aileler arasında boşanmaların çoğalması gibi. Yine bir Avrupa ailesinden vefasızlık örneği vermek istiyorum:

Ne yazık ki toplumumuzda da bu yöne doğru bir gidişat gözlenmektedir. Bizim toplumumuzda aileleri ayakta tutan şey, ailenin kuruluşunun nikahla başlayıp, eşlerin birbirlerine iyi ve kötü zamanlarında yardımcı olma yönünde söz vermeleri ve ailelerin dini kurallara, örf ve adetlere bağlı olmalarıdır.

Şimdi biraz da aile bireylerinden bahsetmek istiyorum.

Baba:

Bir aile reisi olan baba kendisine Resulü Ekrem (A.S.)’in aile reisliğini örnek almalıdır. Baba ailesine İslam kültürünü ve ahlâkını öğretmeli, evlatlarına güzel davranışlarıyla örnek olmalı, aileye yönelik zararlı akımlardan ailesini korumalıdır. Bir de baba-anne evde örnek olmalıdır. Mesela baba ve anne önce kendileri namazlarını kılacak, şaka da olsa yalan söylemeyecek, kötü söz söylemeyecekler, dedikodu etmeyecekler. Yine baba sigara içiyorsa çocuğuna sigara içme diyemez. Çünkü Cenabı Hâk Saff Suresi’nin 2. ayetinde şöyle buyuruyor:

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ(2)                 

 “Ey İman Edenler! Yapmayacağınız şeyi niye söylüyorsunuz?”

Baba, ailenin bütün fertlerinin yiyeceğini, giyeceğini, sağlık, eğitim ve diğer sorunlarını meşru yollardan temin etmelidir. Çocuklarını helal kazançla beslemelidir. Bu konuda Resulü Ekrem (S.A.) şöyle buyuruyor: 

“Bir adamın hayra sarfettiği paranın en efdali ailesine harcadığı paradır. (Riyazüs Salihin  1/329)

Resulü Ekrem ümmetine şöyle hitap ediyor:

“Yedi yaşındaki çocuklarınıza namazı emrediniz. On yaşına bastıkları halde kılmak istemezlerse onları dövünüz ve yataklarını ayırınız.” (Riyazüs Salihin  1/338)

Baba çocukların dini eğitim ve öğretimlerini mutlaka almalarını sağlamalıdır. Zira dini eğitim almayan çocuklar anne-babalarına sonraki yaşlarında bakmazlar. Bu konuda şöyle bir vakıa anlatılır:

Birgün bir köylü ilçe müftüsüne gider, oğlundan şikayette bulunur, der ki: Hocam dün oğlum beni tarlada dövdü, öküze vurduğu sopayla bana vurdu. Çok canım acıdı, çok ağladım, ben bunun için mi evlat büyüttüm, ben şimdi ne yapacağım bu ihtiyar halimle. Bugün koşup sana geldim bu ihtiyar halimle, bana akıl ver bana yardımcı ol diye müftüye yalvarır. Müftü Efendi “Fe Sübhanallah” der. Bir evlat babaya nasıl el kaldırır da döver! Hayret eder müftü: Peki sen ona dinini öğrettin mi? Küçükken sen ona İslam Ahlakından bahsettin mi? diye zavallı köylüye sorar; köylü ihtiyar: Değerli hocam: köy halini biliyorsunuz, öğretemedim!.. köy yerinde iş var güç var, hayvanlar güdülmek ister, tarla var, odun var.  Köy yerinde bu işlerden artıpta çocuğa dinini diyanetini öğretemedim. Müftü, gözü yaşlı ihtiyara:

O halde ihtiyar baba! Oğlunun kusuruna bakma o seni, sopa attığı yaratıklar zannetmiştir. Çünkü oğlunun yanında seninle o yaratıklar arasında bir fark yoktur. O diğer yaratıklara vuruyorum diye sana da vurmuştur. Yoksa bir evlat babasına el kaldırmaz diyerek ihtiyar adama, çocuğa din eğitimi vermediğini anlatmıştır.

Bu kıssadan şunu çıkartabiliriz: Babanın çocuğuna, para kazanmasını, tarla sürmesini öğrettiğini, fakat adab-ı muaşeret ve diğer sosyal münasebetleri  öğretemediğini gösteriyor.

Ailenin reisi olan baba çocukları arasında ayrım yapmaksızın, hediye almada, sevmede ve diğer davranışlarında eşit davranmaya çalışmalıdır. Allah Teâlâ Lokman Suresi’nin 17. ayetinde Lokman (a.s.)’ın diliyle babanın çocuklarına nasıl hitapta bulunacağını şöyle açıklıyor:

“Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir.” (Lokman : 31/17)

Allah Teâlâ aile reisi erkeklerin şöyle dua etmesini istiyor:

وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا

 “Ve onlar ki, ‘ Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl ’  derler.(Furkan  25/74)”

Usama b. Zeyd Resulullah’ın çocuklara nasıl davrandığını şöyle anlatıyor:

“Resulullah beni alır dizine oturturdu. Hasanı da öbür dizine oturturdu, sonra bizi sinesine basarak; Allah’ım bunlara saadet ve ihsan buyur. Çünkü ben bunların hayır ve saadetlerini diliyorum” buyurdu. (Sahihi Buharî Muhtasarı  12/127)

Anne:

Annelik ilâhi merhametin dünyamıza yansıyan güzelliklerinden biridir. Annelikteki şefkat duygusu insanlar aleminde görüldüğü kadar, hayvanlar aleminde de görülmektedir.

Allah Teâlâ erkeklere, kadınlara şöyle davranmalarını emrediyor:

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا يَحِلُّ لَكُمْ أَنْ تَرِثُوا النِّسَاءَ كَرْهًا وَلَا تَعْضُلُوهُنَّ لِتَذْهَبُوا بِبَعْضِ مَا آتَيْتُمُوهُنَّ إِلَّا أَنْ يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ فَإِنْ كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسَى أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَيَجْعَلَ اللَّهُ فِيهِ خَيْرًا كَثِيرًا            (Nisa : 4/19)

“ Ey İman Edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmanız  size helâl değildir. Verdiğiniz mehrin birazını kurtaracaksınız diye, onları tazyik etmeniz de helâl değildir. Meğer ki, açık açık fuhuş yapmış olsunlar. Onlara iyi davranın. Eğer kendilerinden hoşlanmadınızsa, olabilir ki, bir şey sizin hoşunuza gitmez de Allah onda birçok hayırlar takdir etmiş bulunur.”   

Bir Hadis-i Şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.) şöyle buyuruyor:

“Allah (c.c.) rahmeti yüz parçaya ayırdı. Doksan dokuz parçasını kendi yanında bıraktı. Yeryüzüne ise bir parçasını indirdi. İşte bu bir parçayla insanlar birbirlerine merhamet ederler, hatta (bu bir parçanın hürmetindendir ki) kısrak (süt emen) yavrusuna zarar verir korkusundan bir ayağının tırnağını yukarı kaldırır.

Bu Hadis-i Şerif’e göre anaların çocuklarına karşı çok merhametli olduğu açıkça ifade ediliyor. Resulullah kadınlara yumuşak davranılmasını tavsiye ediyor ve şöyle buyuruyor: “Kadınlar hakkında birbirinize iyilik tavsiye ediniz. Kadın kısmı, eğe kemiğinden yaratılmıştır.

Eğe kemiğinin en eğri tarafı üstüdür. Bunu düzelteyim derken kırarsın; haline bıraksan, eğri olmakta devam eder, binaenaleyh kadınlar hakkında birbirinize iyilik tavsiye ediniz.” (Riyazüs Salihin  1/316)

İslam küçük çocuğu terbiye, kollama, bağrına basma hakkını özellikle anneye vermiştir. İslam bu hakkı çocuğa düşkünlüğü ve merhametinin baskınlığı dolayısıyla anneye vermiştir. Yine anne geceleri uykusunu terk eder, gündüzleri rahatını bırakır, yavrusu ağlayacak olsa kalbi ızdırap ateşiyle yanar. Yani çocuğunu büyütmek ve eşine hizmet etmek için gecesini gündüzüne katar, zayıf, bitkin ve yorgun düşerek gücünü kaybeder ve yardıma muhtaç duruma düşer.

Muaviye b. Hayde (r.a.)şöyle diyor:

- Ya Resulallah! Kadınlarımızın bizim üzerimizdeki hakkı nedir? Dedim.

- Yediğin gibi onu da yedirmek, giydiğin gibi onu da giydirmek ve yüzüne vurmamak, onu kötülememek, bir de darılıp ayrı yatmaya mecbur kaldığında onu ancak evi içinde yapmaktır,” buyurdu.  (a.g.e.  1/320)

Kadınlarımızla ilgili söylenmiş atasözlerimiz de vardır. Mesela birkaç tanesini şöyle sıralayabiliriz:

1-      Evi ev eden avrat, yurdu şen eden devlet.

2-      Yuvayı dişi kuş yapar.

3-      Avradı ar zapteder, er değil

4-      Kadın, erkeğin eşi,evin güneşidir.

5-      Ana-ata, önünden geçmek hata.

6-      Ananın bastığı yavru incimez.

7-      Ana-baba bedduası alan onmaz.

Allah Teâlâ, insanın ana-baba gayri müslim olsa bile, onlara itaat edilmesini emretmektedir.

 وَوَصَّيْنَا الْإِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ حُسْنًا وَإِنْ جَاهَدَاكَ لِتُشْرِكَ بِي مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

“Biz insana ana-babası hakkında iyilik etmesini tavsiye etmişizdir. Eğer onlar (ana-baba), seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman, size yapmış olduklarınızı haber vereceğim.” (Ankebut,  29/8)

Sa’d b. Ebi Vakkas (r.a.) diyor ki: yukarıdaki ayet benim hakkımda indi diyerek sebebini şöyle açıklıyor: “ Ben anama hürmet eden bir evlâttım. Ben müslüman olunca anam bana:

Ya Sa’d! İşlediğin bu ne iştir? Ya sen bu yeni dinini bırakırsın, ya da ben yemem, içmem ve nihayet ölürüm, sen de benim yüzümden; ‘Ey anasının katili’ diye ayıplanırsın, dedi. Ben de : “Vallahi ana iyi bil ki senin yüz canın da olsa, bunlar birer birer çıksa, ben bu yeni dinimi gene bırakmam. Artık sen ister ye, ister yeme!” dedim. Anam bu azmimi görünce yemek yedi, bunun üzerine yukarıdaki ayet nazil oldu.

( Sahihi Buhari Muhtasarı,  12/121)

Evet değerli cemaat! Demek ki ana-baba kafir de olsa, onlara iyilik ve itaat etmeliyiz. Sadece Allah’a isyanı teşvik etmemek şartıyla.

Çocuk:

Allah (c.c.)’nin bize en büyük hediyesi olan ciğerparemiz yavrularımızı giydirip, kuşandırıp içimiz sevinçle dolarak yetiştiriyoruz. İleride onlar iyi bir eğitim, öğretim aldıktan sonra onlar hem bize hem de millete hizmet edeceklerdir. Allah Teâlâ çocukları bizlere bir imtihan vesilesi ve dünya hayatının süsü olarak vermiştir. Bu konuda Yüce Allah şöyle buyuruyor:

            وَاعْلَمُوا أَنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌ وَأَنَّ اللَّهَ عِنْدَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ

“Biliniz ki mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan vesilesidir. Büyük mükafat ise Allah katındadır. (Enfal 8/28)

الْمَالُ وَالْبَنُونَ زِينَةُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِنْدَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ أَمَلًا

                        “Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür, ölümsüz olan iyi işler ise, Rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı, hem de ümit etmeye daha layıktır.” ( Kehf 18/46)

Çocuklarımız bizlere Allah’ın emanetidir.bu emanete sahip çıkmalıyız. Bu emanetleri Allah’ın istediği bir şekilde yetiştirmeye çalışmalıyız. Bu konuda Hz. Peygamberimiz şöyle buyuruyor:

“ Yedi yaşındaki çocuklarınıza namazı emrediniz, on yaşına bastıkları halde kılmak istemezlerse onları (biraz) te’dib ediniz ve yataklarını ayırınız. (Riyazüs Salihin 1/338)

Muhterem Cemaat! Çocuk dünyaya geldiğinde önce onun kulağına ezan ve kamet okuruz. Sonra da saçını kesip kaç gram geliyorsa o kadar değerde altını tasadduk ederiz.  Akika kurbanı keseriz. Daha, küçük yaşlardan itibaren Allah, Peygamber ve din konusunda çocuklarımızı bilgilendirmeliyiz. Çocuklarımız, Allah sevgisini, Peygamber sevgisini, Din sevgisini, vatan sevgisini, ana-baba sevgisini, kardeş sevgisini, küçüklere sevgiyi büyüklere saygıyı benimsetmeliyiz. Rasülü Ekrem şöyle buyuruyor: “Çocuklarınıza gereken ikramı yapın ve terbiyelerini güzel verin.” (Kütübü Sitte Ter.  17/473)

Şunu kesinlikle unutmamalıyız; bedenen ve zihnen sağlıklı nesiller yetiştirmek için tüm çabalarımızı sarfetmeliyiz. En iyi yatırımın insana olan yatırım olduğunu zihnimizden asla çıkarmamalıyız. Bunun için televizyon, gazete, internetler ile medyanın başka zararlı akımlarından çocuklarımızı muhafaza etmeliyiz. Bu konuda ebeveynlere çok büyük sorumluluklar düşmektedir. Günümüz şartlarında anne-babalara çok büyük sorumluluklar düşmektedir. Çocuklarına her an dikkat etmek zorundadırlar.

Sonuç olarak millet ve devletler, sağlam ailelerden meydana gelmiştir. Aileleri İslam’ın emrettiği                        kaideler çerçevesinde kurmuşsak millet de sağlam millet olur. Yine ailenin fertleri olan baba, anne ve çocuklar da karşılıklı sorumluluklarını bilip sevgi, saygı, hoşgörü ve güven içindeyse o aileler huzurludur.

Ya Rabbi! Bizi, ailemizi, milletimizi ve vatanımızı her türlü iç ve dış düşmanların yıkıcı ve bölücü eylemlerinden koru. Bizleri Sıratı Müstakim’den ayırma, bizleri birlik ve dirlik içerisinde daim ve kaim eyle. Günahlarımızı affeyle, ölenlere rahmet, kalanlara sıhhat ve afiyet ver.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: AİLE 2
« Yanıtla #1 : Eylül 16, 2020, 04:40:33 ÖÖ »
AİLE  2

a) İslam'a göre Ailenin Kuruluşu:

İslâm; toplumun ve gelecek neslin yetişmesinin sağlam olabilmesi için, işi tam başından, ailenin kurulmasından sağlam tutmaktadır. Sağlam aileye ulaşabilmek için ailenin esasını teşkil edecek olan karı- kocanın iyi meziyetlerle bezenmiş olmasını tavsiye etmektedir. Bunları tercih sebebi göstermektedir.

Nasıl ki bir binanın sağlam olması, temelinin sağlam olmasına bağlı ise milletleri teşkil eden ve cemiyetlerin temeli olan ailelerin de öylece sağlam ve mazbut olması lazımdır. Ailenin mazbut ve sağlıklı olması ise aile teşkilatını kuran erkek ve kadının İslâm ahlakı ve fazileti ile yetiştirilmesi lâzımdır.

İşte bundan dolayıdır ki İslâm aile teşkilatına pek büyük ehemmiyet vermiştir. İnsan neslinin temiz olarak yetişmesini, cemiyetin safiyetle devam ve bekasını sağlamak için nikahı meşru kılmıştır.

İslâm: aile yuvası kuracak erkek ve kadının nikah ile evlenmelerini, kurdukları yuvada karşılıklı sevgi ve saygı hisleriyle yaşamalarını, gerek ferdi, gerekse sosyal vazifelerini bilerek nizam ve intizam içersinde devamını sağlamalarını, birlik bağlarını koparacak, aile saadetini bozacak ve yuvayı yıkacak her türlü kötü hareketten sakınmalarını emretmiştir. Bundan gaye temiz bir kız ve oğlan çocuğu yetiştirerek cemiyetin devam ve bekasını sağlamaktır.

İslâm sağlam toplum için, nikah ile evliliği zorunlu kılmıştır. Aile de edebin ve ahlakın önde olduğunu her zaman hatırlatmaktadır. İslâm evlenecek olan eşlerde bazı özellikler aramaktadır ki bunlar yetişecek olan neslin sağlam ve düzgün olması için şarttır.

Erkekte aranan şartlar: 1-Müslüman olmalı ve bunu yaşayışında göstermelidir. 2-Nesepçe asaletli olmalıdır. Nesepte ve toplumun yapısında aşağıda olan erkek, asil bir kadına küfüv (eşit) olamayacağından neseben ve toplum yapısındaki derecenin denk olması gerekmektedir. 3-Ailenin geçimini temin edecek iş veya meslek sahibi olması gerekmektedir.

Kadında aranan şartlar: Bunlar şu hadis-i Şerif'te özetlenmiştir:

Kadın dört şeyi için nikah edilir; malı, soyu, güzelliği ve dindarlığı için. Sen bunlardan dindar olanı araştır, bul; mesud olursun.  (Buhari, Müslim, Cüz:2 s:1086)

İslâm bütün bunları bir düzenlik ve saffet içinde isterken gelecek nesil için ailenin kuruluşundan sağlam yapı olmasını esas alır. Kurulacak ailenin fertlerinde; iman, şuur, eminlik, sadakat, kültür, amaç ve ahlaki güzellik gibi her iyiliğin bulunmasına özen gösterir. İslâm'ın iyi yaşanabilmesi için de aile ilk merkezdir.

b) Aile İçi Ortam:

Ailenin ortamı tek kelimeyle sevgi olmalıdır. Aile ortamı sevgi, saygı, şefkat ve dayanışma temelleriyle yükselmelidir. Birlik, gaye ve ileriye dönük emeller bir aile de ne kadar çok olursa aile o kadar çok sağlam olur.

Hz peygamberimiz (s.a.v.) buyurmuştur:

Kişi zevcesinin yüzüne baktığı vakit zevcesi de onun yüzüne bakarsa Allah her ikisine de rahmet nazarıyla bakar. Keza erkek hanımının ellerini avucuna alınca, o da zevcinin ellerini tutarsa parmaklarının arasından günahları dökülür.  (Ahmet Bin Hambel 6)

İşte mümin ailenin sevgi ortamı bu. Eller ve gözler helal bir ortamda buluşunca, onlara mükafat olarak Allah-u Teala rahmet bakışlarını lutfediyor. Onları kirlerden arındırıyor. Evlerine daha çok huzur ve saadet getiriyor.

Evet öyle bir ortam olmalı ki evin düzeninden yapısına, içinden dışına her şey fertlere muhabbeti, sevgiyi aile sıcaklığını yansıtmalı. Öyle bir ortam ki, anneler-babalar yaralı değil; sevinçli, mutlu ve huzurlu. Oğullar-kızlar çalınmış değil; öz benliğinde kutlu. Fertler neşeli ve geleceğe güvenli. Böylece müslümanın yüreği gibi sımsıcak bir yuva. İşte model bir aile ortamı.

c) Sağlam Bir Aile :

Gerçekten ailenin bir vasfı da onun sağlamlığıdır. Kişi, kendi çocukluk dünyasını meydana getiren yakınlarının millî, manevî, dinî değerleri bizzat yaşadığını görerek ve onları taklit ederek yetişir. İleride onun dindar, ahlaklı ve vatansever bir şahsiyete sahip olabilmesi, böyle bir aile ocağında yetişmesine bağlıdır. Böyle bir aile de ancak bütün değerleriyle sağlam bir yapı arzedebilen yuvadır.

Temeli helal, ortamı sevgi-saygı, fertleri kuşatan da iman olunca, böyle ailelerden oluşan toplum da sağlam ve güçlü olur. İşte bu toplum aranılan ve istenilen bir toplumdur. Bu toplum da aileler huzurlu toplum ise güçlüdür. Bu toplum ne çöker, ne de o aileler buhran geçirir. İşte bu aile sağlamdır. Geleceğe güvenle bakar. Çünkü her ağaçtan kendi meyvası yetişir. Bu bir Sünnetullah'tır.

D-AİLENİN VERECEĞİ EĞİTİM

a) Küçük yaştaki eğitimin önemi:

Aile ortamında yapılacak en önemli iştir; çocuğun eğitimi. Bu gerçekten çok önemlidir; geleceğin bütün büyük şahsiyetleri, fikirleri ve liderleri bu küçük yaştaki dimağda oluşmaktadır. Bu yavrucaklar iyi bir eğitimle ne kadar çok başarılı yapılırsa gelecek o kadar güvencededir.

Küçük yaştaki eğitimin önemli olması iki husustan dolayıdır:

Birincisi verilecek bu eğitimle karakter belirlenecektir. Yeni bir insan oluşmaktadır. Ve her şeyi ile bu insan aileden etkilenmektedir.

İkincisi ise eğitim sistemli olsa da olmasa da küçük yaştaki dimağda çok şey kalmakta ve bunlar hayat yaşandıkça gün yüzüne çıkmaktadır. Bundan dolayı anne-babaya büyük görev düşmektedir. Temiz, sağlam bir nesil yetiştirilmesi için anne-baba bütün gayretini, bütün mesaisini ve bütün emellerini buna adamak zorundadır.

Kişi Allah'a ve bütün insanlara karşı vazife şuurunu aile ocağında aldığı gibi, şahsiyetlerini oluşturan davranışları, kendisi ile bütün mahlukat arası ilişkiyi ve karşılaştığı problemleri nasıl çözeceğini hep aile ortamında öğrenir. Temiz, düzenli ve tutumlu olmayı, ağaçları ve hayvanları korumayı, güzel olan her şeyi sevmeyi, lider kafaya sahip olmayı hep yakınlarının telkinatı ile elde eder ve kendisine mal eder.

Psikologlar doğduğundan itibaren çocuğun ondört-onbeş yaşına kadar hep etkilenerek öğrendiğini isbat etmişlerdir. Hep bunu savunurlar ve ona göre eğitim planı çıkarırlar.

Ayrıca çocuk hayatının ilk yıllarında ailesine daha çok duygusal bağlarla bağlandığından onların telkinlerini kolaylıkla kabul eder.  Ağaç yaş iken eğilir.  Ata sözünün ifade ettiği üzere iyiyi, güzeli ve doğruyu mantıki zorluklara ihtiyaç duymadan ailesine bağlılığından ve onu yüce gördüğünden olduğu gibi kabul eder. Zaten çocuğu fotoğraf makinasına benzeten bir çok alim vardır.

Anne-babanın bilmesi gereken bir olay da çocukların yaşlara göre eğitiminin nasıl yapılması gerektiğidir. Çünkü çocuk belli bir yaşta sadece bazı kavramları anlamakta ve sadece öğrenebildikleri kendisine hitap eden bu bir kaç kelime olmaktadır. Ebeveyn bunun bilgisi içinde olduğunda çocuğunu daha iyi bir şekilde yetiştirme imkanını elde etmiş olur.

Eğitim de belki de en önemli olan unsur bu, karşısındakinin ruh haline, psikolojik durumuna göre hitap edebilmedir. Bilhassa çocuk buna daha fazla muhtaçtır. Çünkü o daha dünyayı yeni tanıyor ve bir çok şeyle yeni karşılaşıyor. Bütün bu önündeki engelleri aşabilmesi, onu anlayabileceği şekilde ona güven verebilmek ve ona hitap edebilmekle mümkündür. Yaşın öneminin farkına varılması ve ebeveynin bu konuda bilinçli olması gerekmektedir.

Görüldüğü üzere aile kişiyi istenilen ferdi ve içtimai olgunluğa eriştirmek için; bir çok şeyi göz önüne almalı ve mükemmel bir şahsiyete sahip kılmak için vazgeçilmez bir müessese olduğunun farkına varmalıdır.

Küçük yaştaki çocuk öyle saf öyle temizdir ki, sanki istenilen her şekile sokulabilecek bir hamur parçasıdır.

b) Ebeveynin terbiye metodu:

Yetişecek çocuğa her yönden yeterli terbiye ve eğitim verilmelidir. Bunlar üç ayrı bölüme ayrılır, bunları toplu maddeler halinde incelemeye çalışalım:

1- Ruhi terbiye, (İnsana, Allah inancını kazandıracak ve onu ahiret hayatına hazırlayacak olan terbiyedir.Yani dini terbiyedir.)

-Çocuğa ilk öğretilecek kelime; ALLAH olmalıdır.

-Çocuğa her zaman helal lokma yedirmelidir.

-Ebeveyn evdeki dini, ahlaki, ortamı en güzel şekilde ayarlamalıdır.

-Çocukların yaşlarına göre eğitimi belli bir çizelge ile belirlemeli ve bu uygulanmalıdır.

-Şükür, sabır, sadakat v.b. gibi çocuğun öğrenmesi lazım olan bütün ahlaki terimler öğretilmelidir.

-İslâm büyükleri öğretilmeli ve çocuğun bunları örnek almaları sağlanmalıdır.

-Yedi yaşına geldiğinde namaz kılmak, oruç tutmak ve ibadet nedir öğretmelidir ve bunlar fiiliyata geçirilmelidir. On yaşına geldiğinde artık en güzel şekilde dini vecibelerini yerine getirecek hale gelmiş olmalıdır.

2- İçtimai terbiye, (Hayatta yaşarken kendisine gerekli olan her çeşit davranışlardır. Çocuğu topluma kazandırmak için verilecek her türlü eğitimdir.)

-Çocuğu genellikle mükafatla eğitmelidir.

-Tembelliğe alıştırmamalıdır.

-Toplumda yaşayacağı anlatılmalı ve arkadaşlarıyla paylaşma, birlikte iş yapma kabiliyeti geliştirilmelidir.

-Nasıl yemek yiyeceği ve ev içinde nasıl hareket edeceği öğretilmelidir.

-Bir mecliste neler yapabileceği öğretilmelidir.

-Terbiye de nasihat yoluna baş vurmalıdır.

-Kötü arkadaşlardan uzak tutulmalıdır.

-Belli bir gelişme sağlanması için oyun oynamasına izin verilmelidir.

-Okula gönderilmelidir.

-İlk zamanlarında toplumdaki tüm davranışları kontrol altında tutmalı ve hataları kendisine anlatılmalıdır.

3- Ahlakî terbiye. (İnsanlar arasındaki davranışlarında mükemmelliğe götüren esaslardır. En çok dikkat edilmesi gereken eğitimdir. Toplum dindar olmayan bir insanı kabul eder ama ahlaken kötü olanı hiç bir zaman kabul etmez.)

-Çocuk ilk başta kendimize isyankar yetiştirilmemelidir.

-Onlara yapamayacakları emirler emredilmemelidir.

-Yanlarında kendi kusurlarımız sayılmamalıdır.

-Aşırı davranışlara izin verilmemelidir.

-Bütün ahlaki kurallar öğretilmeli ve çocuk terbiyeli, temiz ahlaklı yetiştirilmelidir.

c) Karşılıklı haklar ve görevler:

Bunlar iki kategoride inceleyebiliriz:

A- Karı Koca Hakları:

Aile düzeni mevhumu, onun fertleri arasında hak ve görev münasebetlerini gerekli kılar. Aksi halde düzen bozulur, güçlü zayıfı ezebilir.

Karı ve kocanın karşılıklı haklarının çerçevesini Bakara Suresi'nin 228. ayeti vermektedir:  Erkekleri kadınlar üzerinde bulunan hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır.  Karşılıklı hakların denkliği yanında tek istisna kocanın aile reisi olmasıdır.

Bu reislik bir tahakküm değil, bir himaye ve düzeni koruma vasıtasıdır. Eve ve çocuklara karşı ortak sorumluluklar vardır. Peygamberimiz (s.a.v.) bir soru üzerine kadının kocası üzerindeki haklarını şöyle açıklamıştır:  Yediğin zaman ona yedirmek, giydiğin zaman ona da giydirmek, yüzüne vurmamak, hakaret etmemek, küsüp evi terketmemek.  ( Ebu Davud K. Nikah 41, İbni Mace)

Kocanın hakları ve kadının vazifeleri olarak da  Kocanın istemediği kimseyi eve almamak, izinsiz dışarı çıkmamak, meşru isteklerini yerine getirmek, yatağını terketmemek, gücü yettiğince hoşnut kılmaya çalışmak.  Sayılmıştır.

Ayrıca karşılıklı kusur ve aksaklıklar da sabır, tahammül ve iyi niyet esasdır.

B- Çocukla Ebeveyn İlişkisi:

Evliliğin meyvesi çocuklardır. Aileyi o devam ettirecek, ebeveynin defterinin kapanmasını o önleyecek, mal varlığı ona intikal edecektir. Şu halde çocuk ile ebeveyn arasında karşılıklı hukuki ve ahlaki münasebetler ve haklar vardır.

Çocukların Hakları:

Çocuğun nafakası, bakımı, terbiyesi, tahsili maddi yönlerle babaya, manevi yönleriyle de hem anaya hem babaya ait bir borçtur. Ana-babanın çocukları arasında fark gözetmemesi lazımdır.

Ebeveynin Hakları:

Çocukların ebeveynine sevgi ve saygı duymaları, sözlerini dinlemeleri ve muhtaç oldukları zaman onlara bakmaları üzerlerine borçtur.

Ahkaf Suresi 13. ayeti çocukların görevini ve bunun sebebini şöyle açıklamıştır:

Biz insana, ana ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye etmişizdir; zira annesi onu, karnında güçlüklere göğüs gererek taşımış, onu acı çekerek doğurmuştur... Yine İsra Suresi 23. ayette de çocukların ebeveyne davranışı hususunda şöyle bahsetmektedir:

Rabbin yalnız kendisine tapmanızı ve ana-babaya iyilik etmeyi buyurmuştur. Eğer ikisinden biri veya her ikisi, senin yanında iken ihtiyarlayacak olursa onlara karşı (öf) bile demeyesin, onları azarlamayasın ikisine de tatlı söz söyleyesin.

İslâm Dini'nin anne-babaya verdiği önemi şu hadisten de anlıyoruz. Cihadın birçok önemine rağmen cihad için izin istemeye gelen birisine Efendimiz (s.a.v.) soruyor:

Anan ve baban sağ mı?

-Evet.

-Onları hoşnut etme yolunda savaş. Senin cihadın onlara hizmettir.  ( Buhari K. Cihad 138, Müslim K. Birr 5)

Gerçekten ana-babaya saygı, onlara iyilik bir mecburiyettir. Bunun yanında onların da çocuklarını iyi terbiye etmeleri gerekir. Bu onlara borçtur ve kötü terbiyeden dolayı sonuçta hesap vereceklerdir.

GENEL BİR SONUÇ

Eğitim, dünya durdukça vazgeçilmeyen, insan oldukça iyi veya kötü olarak devam edilecek bir unsurdur. Bundan dolayı eğitimin önemini anlayıp insan bundan faydalanmalıdır.

Aile ise toplum demektir. Her şeyi ile gelecek hayat önde tutulmalı, huzur onda olmalıdır. Aile ortamı tam bir müslüman sıcaklığında olmalı, müslüman saygısıyla çevrelenmelidir.

Öyle bir ortam ki çocukları çiçektir. Ailenin tüm fertleri tam bir dayanışma içersindedir. Anne-baba çiçekleri besleyen toprak ve su, bazen de onlardan verim bekleyen çiftçi ve bahçıvandırlar. Herkeste bir huzur ve bir sevgi vardır.

Ailenin kuruluşunda temel prensip nasıl ki sevgi ise çocuğun yetiştirilmesinde de esas sevgidir. Çocuk hep bunun içersinde yetişecek ve sonunda cemiyete faydalı bir insan olacaktır. Bu sevgiyi ise küçükken ebeveyninden aldığı nasihatler sağlayacaktır.

Ebeveynin en büyük gayesi çocuğun iyi yetiştirilmesidir. Çocuğun terbiyesini iyi vermektir. Bunlar olunca da çocuk ebeveynine hep saygılı olacak, toplum hep gelişecektir.

İslâm, ailenin önemini tam kavramış bir din olduğu için; ailenin her merhalesinde eğitimi ona rehber, sevgiyi ona amaç göstermiştir. Ailenin kuruluşu her nassda geçmekte, sağlam bir aile için bütün zemin oluşturulmaktadır. Kurulan ailenin devamı olan çocuğun yetiştirilmesiyse İslâm'ın en çok önem verdiği konulardandır.

Eğitim ne kadar kuvvetli olursa, aile o kadar sevgi denizinde yüzecek, sevgi denizi ne kadar coşarsa toplum da o kadar huzur içinde yaşayacaktır.


fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: AİLE 3
« Yanıtla #2 : Eylül 16, 2020, 04:45:59 ÖÖ »
AİLE  3

  Yaratılışı gereği sosyal bir varlık olan insan için toplumsal hayat ne kadar önemli ve gerekli ise, bir toplum için de o toplumun çekirdeğini oluşturan, aile kurumu o kadar hayati bir öneme sahiptir. Aile bu niteliğiyle toplumlarda kültürel kimliğin, insani değerlerin ve tarihi sürekliliğin koruyucusu ve aktarıcısı olan bir kurumdur.

İslamın öngördüğü kutsal bir bağ olan evlilik, aile kurumunu oluşturan, karı-koca arasındaki hayat müşterekliğinin adıdır. Yüce Allah, insanın soyunun korunması ve devamı için, yeryüzünün imarı ve gelişimi için evliliği yasalaştırmıştır.

Aile Toplumun Çekirdeğidir:

وَمِنْ ايَاتِه اَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا اِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً اِنَّ فى ذلِكَ لايَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

“İçinizden kendileri ile huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda sevgi ve rahmet var etmesi, O'nun varlığının belgelerindendir. Bunda düşünenler için dersler vardır.” (Rum, 30/21)

Aileler birleşerek toplumları meydana getirir. Bu çekirdek topluluk her çeşit faziletin kaynağıdır. Sağlıklı nesiller bu yuvada yetişir. Çocuk, yaratılışla ilgili gelişmesini de ahlâk ve terbiyesini de önce buradan alır. İnsan sevgisinin kaynağı da ailedir. Bir milletin sahip olduğu bütün özellikleri bir ailede görmek mümkündür. Bir toplulukta aile ne kadar sağlam temellere oturur ise o aileden meydana gelen toplum, o nisbetle sağlam yapıya sahip olmuş olur. Bunun içindir ki dinimiz aileye büyük önem vermiştir.

وَاللّهُ جَعَلَ لَكُمْ مِن بُيُوتِكُمْ سَكَنًا

"Allah, evlerinizi sizin için bir huzur ve sükûn yeri yaptı " (Nahl, 16/80)

Aile Nikahla Kurulur

Evlilik olmadan, evlilik sözleşmesi yapılmadan aile kurulmaz. Bunun için dinimiz evlenmeyi teşvik etmiştir.

وَأَنكِحُوا الْأَيَامَى مِنكُمْ وَالصَّالِحِينَ مِنْ عِبَادِكُمْ وَإِمَائِكُمْ إِن يَكُونُوا فُقَرَاء يُغْنِهِمُ اللَّهُ مِن فَضْلِهِ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

"Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden elverişli olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah, (lütfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir. " (Nur, 24/32)

Peygamberler Evlenerek Topluma Örnek Olmuşlardır:

قَالَ رَسُولُ اللّهِ)صلعم(: أرْبَعٌ مِنْ سُنَنِ الْمُرْسَلِينَ: الْحَيَاءُ، وَالتَّعَطُّرُ، وَالنِّكَاحُ، وَالسِّوَاكُ

Peygamberimiz bu konuda şöyle buyurur:(5842) -Ebu Eyyüb (r.a) anlatıyor: "Rasulullah (a.s) buyurdular ki: "Dört şey vardır, bunlar geçmiş peygamberlerin sünnetlerindendir: Haya, koku sürünme, evlenme, misvak kullanma." (Tirmizî, Nikah 1, (1080)

İslam'da Ruhbanlık Yoktur

عن أنس رضِىَ اللّهُ عنهُ قال:جاء ثَلثَة ُرَهْطٍ إلى بِيُوتِ أزْوَاجِ رَسُولِ اللّهِ )صلعم( يَسْأَلُونَ عَنْ عِبَادَتِهِ فَلَمّا أُخْبِرُوا كَأنّهُمْ تَقَالّوهَا، قَالوا: أين نَحْنُ مِنْ رَسُولِ اللّهِ  وقَدْ غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدّمَ مِنْ ذَنْبِهِ وَمَا تَأخّرَ؟ قال: أَحَدهُمْ أمّا أنَا فَأصَلِّى الليلَ أبداً. وَقالَ الاخرُ: وَأنَا أصُومُ الدّهْرَ وَلا َأُفْطِرُ. وَقَالَ الاخَرُ: وَأنَا أعْتَزلُ النّسَاءَ وَلاَ أتَزَوجَ أبداً. فَجَاءَ رَسُولُ اللّهِ )صلعم( إلَيْهِمْ فقَال: أنْتُمُ الَّذِينَ قُلْتُمْ كَذَا وَكَذَا، أما وَاللّهِ إنّى لاخْشَاكُمْ للّهِ وأتْقَاكُمْ لهُ، ولَكِنِّى أصُومُ وأُفْطِرُ وأُصَلِّى وأرقَدُ وأتَزَوّجُ النّسَاءَ، فَمَنْ رغِبَ عَنْ سُنَّتِى فَلَيْسَ مِنِّى

(70)- Hz. Enes (r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber (a.s)'in eşlerinin hâne-i saâdetlerine bir grup erkek gelerek Rasulullah (a.s)'ın (evdeki) ibadetinden sordular. Kendilerine sordukları husus açıklanınca sanki bunu az bularak: "Rasulullah (a.s) kim, biz kimiz? Allah O'nun geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affetmiştir (bu sebeple O'na az ibadet de yeter) dediler. İçlerinden biri: "Ben artık hayatım boyunca her gece namaz kılacağım" dedi. İkincisi: "Ben de hayatımca hep oruç tutacağım, hiç bir gün terk etmeyeceğim" dedi. Üçüncüsü de: "Kadınları ebediyen terk edip, onlara hiç temas etmeyeceğim" dedi. (Bilâhare durumdan haberdar olan) Hz. Peygamber (a.s) onları bularak: "Sizler böyle böyle söylemişsiniz. Halbuki Allah'a yemin olsun Allah'tan en çok korkanınız ve yasaklarından en ziyade kaçınanınız benim. Fakat buna rağmen, bazen oruç tutar, bazen yerim; namaz kılarım, uyurum da; kadınlarla beraber de olurum. (Benim sünnetim budur), kim sünnetimi beğenmezse benden değildir" buyurdu. (Buhârî, Nikah 1; Müslim, Nikah 5, (1401); Nesâî, Nikah 4, (6, 60)).

Evet, aile nikah ile kurulur, evlenmeyen kimse bu kurumdan yoksun kalır. Evlenmemeyi ve aile kurmamayı fazilet saymak yanlıştır, Peygamberimizin sünnetine aykırıdır. Nikah, her ne kadar medenî bir sözleşme ise de bir yönü ile ibadettir.

Evlilik Kişiyi Haramlardan Korur

Pek çok kötülüklere karşı en önleyici vasıta ailedir. Peygamberimiz buyuruyor ki:

 يَا مَعْشَرَ الشَّبَابِ مَنْ اسْتَطَاعَ الْبَاءَةَ فَلْيَتَزَوَّجْ فَإِنَّهُ أَغَضُّ لِلْبَصَرِ وَأَحْصَنُ لِلْفَرْجِ وَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَعَلَيْهِ بِالصَّوْمِ فَإِنَّهُ لَهُ وِجَاءٌ

“Gençler, içinizden evlenmeye gücü yeten evlensin. Zira evlenmek gözü (haramdan) daha çok yumdurucu, iffeti daha çok koruyucudur. Gücü yetmeyen ise oruç tutsun, çünkü orucun şehveti kıran bir özelliği vardır.”  (Buhârî, Nikah, 3/4678)  Bir başka hadisi şerif de mealen şöyledir: “Kul evlendiği vakit dininin yarısını tamamlamış olur. Artık geri kalan yarısında da Allah'a karşı gelmekten kaçınsın.” (et-Tergib ve’t-Terhîb, Beyrut, 1968, c.3, s.42  (Hadisi Beyhâkî rivayet etmiştir.)

Aile Kurulurken Eşlerin Birbirlerini Seçmesi Önemlidir.

Çünkü bu, geçici bir süre için bir araya gelme değil, çoğunlukla ölüme kadar devam edecek bir sözleşmedir. Eşler birbirlerinde bu kurumun devamını sağlayacak özellikleri aramalıdırlar. Canım ne olacak evlenmek helal ise ayrılmak da helaldir deyip gerekli araştırmayı yapmadan karar vermek, sonunda pişmanlık duymaya sebep olur.

Peygamberimiz bu konuda bir uyarıda bulunuyor ve eşlerde tercih edilmesinde yarar olan özelliğe dikkatimizi çekiyor. Şöyle buyuruyor: 

عن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: قَالَ رَسُولُ اللّهِ)صلعم(: تُنْكَحُ الْمَرأةُ لارْبَعِ خِصَالِ: لِمَالِهَا، وَلِحَسَبِهَا، وَلِجَمَالِهَا، وَلِدِينِهَا. فَأظْفَرْ بِذَاتِ الْدِّينِ، تَرِبَتْ يَدَاكَ.

(5626)- Hz. Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: "Rasulullah (a.s) buyurdular ki: "Kadın dört hasleti için nikahlanır: Malı için, nesebi (asaleti) için, güzelliği için, dini için. Sen dindar olanı seç de huzur bul."(Buharî, Nikah 15; Müslim, Rada 53, (1466); Ebu Davud, Nikah 2, (2047); Nesâî, Nikah 13, (6, 68)

Peygamberimiz kadını, bu dört özellikten herhangi birisi ile nikah etmenin mübah olduğunu, ancak dindar olan kadının tercih edilmesini tavsiye ediyor. Çünkü Kur'an-ı Kerim, bu özelliğe çok önem veriyor. Peygamberimize sordular: “Ey Allah'ın Resûlü! Kızlarımız kölelerimizle evlenebilecekler midir?”  Bunun üzerine şu ayeti kerime nazil oldu:

يَا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّهِ اَتْقيكُمْ اِنَّ اللّهَ عَليمٌ خَبيرٌ

“Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki, Allah katında en değerli olanınız O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir ve her şeyden haberdardır.” (Hucurat, 49/13)

Elbette Allah katında üstün bir değeri olan kimse, diğerlerine tercih edilir ve edilmelidir. Böyle davranan kimse pişman olmaz. Dindar olan kadın, kocasının malını korur, israftan sakınır. Çocuklarının terbiyeleri ile ilgilenir, onları da dinlerine bağlı olarak yetiştirir. Bu ise aileye huzur getirir. Bunun içindir ki Peygamberimiz:

قَالَ رَسُولُ اللّهِ)صلعم(: اَلْدُّنْيَا مَتَاعٌ، وَخَيْرُ مَتَاعِ الدُّنْيَا الْمَرْأةُ الصَّالِحَةُ

(5624)- Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (r. anhümâ) anlatıyor: "Rasulullah (a.s) buyurdular ki: "Dünya bir meta'dır. Dünya metaının en hayırlısı saliha kadındır." (Müslim, Rada 64, (1467); Nesaî, Nikah 15, (6, 69] buyurmuştur. Bir başka hadis-i şerif ise şöyledir:

عَنْ النَّبِيِّ )صلعم( أَنَّهُ كَانَ يَقُولُ مَا اسْتَفَادَ الْمُؤْمِنُ بَعْدَ تَقْوَى اللَّهِ خَيْرًا لَهُ مِنْ زَوْجَةٍ صَالِحَةٍ إِنْ أَمَرَهَا أَطَاعَتْهُ وَإِنْ نَظَرَ إِلَيْهَا سَرَّتْهُ وَإِنْ أَقْسَمَ عَلَيْهَا أَبَرَّتْهُ وَإِنْ غَابَ عَنْهَا نَصَحَتْهُ فِي نَفْسِهَا وَمَالِهِ

“İnanmış bir kişi Allah Teala’nın emirlerine sarılıp yasaklarından kaçındıktan sonra saliha bir kadından daha hayırlı hiçbir şey elde etmiş olamaz. (Çünkü iyi bir kadın) Eşinin söylediğini tutar, yüzüne bakarsa gönlü açılır, karısı(nın bir şeyi yapması veya yapmaması) üzerine yemin ederse yeminini yerine getirir. Eşinin bulunmadığı zamanda ona ve malına hıyanet etmez.” (İbn Mace, Nikah, 5/1847)

Karı ile Kocanın Hakları ve Görevleri Vardır

Nitekim Kur'an-ı Kerim'de:

وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذى عَلَيْهِنَّ بِالْمَعْرُوفِ

“Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi kadınların da erkekler üzerinde birtakım iyi davranışa dayalı hakları vardır.” (Bakara, 2/228) buyurulmuştur.

Peygamberimiz de şöyle buyurmuştur:

أََلا إِنَّ لَكُمْ عَلَى نِسَائِكُمْ حَقًّا، وَلِنِسَائِكُمْ عَلَيْكُمْ حَقًّا. فَحَقّكُمْ عَلَيْهِنَّ أَنْ لا َيُوطِئْنَ فَرْشَكُمْ مَنْ تَكْرَهُونَ، وَلايَأْذَنَّ فِي بُيُوتِكُمْ لِمَنْ تَكْرَهُونَ، أََلا وَحَقُّهُنَّ عَلَيْكُمْ أَنْ تُحْسِنُوا إِلَيْهِنَّ فِي كِسْوَتِهِنَّ وَطَعَامِهِنَّ

3303- Amr İbnu'l-Ahvas (r.a) anlatıyor: "Resulullah (a.s) buyurdular ki: "Bilesiniz, kadınlarınız üzerinde hakkınız var, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakkı var. Onlar üzerindeki hakkınız, yatağınızı istemediklerinize çiğnetmemeleridir.

 İstemediklerinizi evlerinize almamalarıdır. Bilesiniz onların sizin üzerinizdeki hakları, onlara giyecek ve yiyeceklerinde iyi davranmanızdır." (Tirmizî, Tefsîr Tevbe, (3087)

Peygamberimiz Veda Haccı’nda bir konuşma yapmış, önemli konulara temas etmiştir. Hadis ve tarih kitaplarında yer alan bu konuşmanın bir bölümünü karı-koca haklarına ayırmış ve şöyle buyurmuştur :

سُلَيْمَانَ بْنِ عَمْرِو بْنِ الْأَحْوَصِ قَالَ حَدَّثَنِي أَبِي أَنَّهُ شَهِدَ حَجَّةَ الْوَدَاعِ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَحَمِدَ اللَّهَ وَأَثْنَى عَلَيْهِ وَذَكَّرَ وَوَعَظَ فَذَكَرَ فِي الْحَدِيثِ قِصَّةً فَقَالَ أَلَا وَاسْتَوْصُوا بِالنِّسَاءِ خَيْرًا فَإِنَّمَا هُنَّ عَوَانٌ عِنْدَكُمْ لَيْسَ تَمْلِكُونَ مِنْهُنَّ شَيْئًا غَيْرَ ذَلِكَ إِلَّا أَنْ يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ فَإِنْ فَعَلْنَ فَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ ضَرْبًا غَيْرَ مُبَرِّحٍ فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَبِيلًا أَلَا إِنَّ لَكُمْ عَلَى نِسَائِكُمْ حَقًّا وَلِنِسَائِكُمْ عَلَيْكُمْ حَقًّا فَأَمَّا حَقُّكُمْ عَلَى نِسَائِكُمْ فَلَا يُوطِئْنَ فُرُشَكُمْ مَنْ تَكْرَهُونَ وَلَا يَأْذَنَّ فِي بُيُوتِكُمْ لِمَنْ تَكْرَهُونَ أَلَا وَحَقُّهُنَّ عَلَيْكُمْ أَنْ تُحْسِنُوا إِلَيْهِنَّ فِي كِسْوَتِهِنَّ وَطَعَامِهِنَّ

“Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı size tavsiye ederim. Siz kadınları Allah emaneti olarak aldınız. Onların iffet ve ismetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde haklarınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır.” (Tirmizî, Tefsîr Tevbe, (3087)

Karı ile kocanın birbirlerine karşı olan hak ve görevlerine kısaca işaret edelim: Kocanın Karısına Karşı Görevleri:

1- Koca eşine mehrini cömertçe vermelidir.

Evlenme sırasında erkeğin kadına ödediği veya ödeyeceğini taahhüt ettiği para veya mal (MEHİR) kadının hakkıdır.

وَآتُواْ النَّسَاء صَدُقَاتِهِنَّ نِحْلَةً فَإِن طِبْنَ لَكُمْ عَن شَيْءٍ مِّنْهُ نَفْسًا فَكُلُوهُ هَنِيئًا مَّرِيئًا

“Kadınlara mehirlerini gönül rızası ile (cömertçe) verin; eğer gönül hoşluğu ile o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa onu da afiyetle yeyin. (Nisa, 4/4)

2- Nafaka: Nafaka, kişinin bakmakla yükümlü olduğu kimselerin yiyecek, giyecek ve konut giderlerini karşılamak demektir. Nikah işlemi tamamlanınca, kadının nafakası normal ölçüler içinde kocaya aittir. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:

 وَعَلَى الْمَوْلُودِ لَهُ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ

“Annelerin beslenmesi ve giyimi, uygun bir şekilde çocuk babasına aittir.”(Bakara, 2/ 233)

Koca, karısının nafakasını temin etmek, giyecek, yiyecek ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Kuşkusuz bunların tespitinde, adamın maddi durumu ve toplumun geleneği esas alınır.

وَعَنْ حكيم بن معاوية عن أبيه رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قَالَ: قُلْتُ يَا رَسُولَ للّهِ: مَا حَقُّ زَوْجَةِ أَحَدِنَا عَلَيْهِ: قَالَ: أَنْ تُطْعِمُهَا إِذَا طُعِمْت،َ وَأنْ تَكْسُوهَا إِذَا اكْتَسَيْتَ، وَلا تَضْرِبِ الْوَجْهَ، وَلا َ تُقَبِّحْ، وَلا َتَهْجُرْ إلا فِي الْبَيْتِ.

 (3304)- Hakîm İbnu Muâviye babası Muâviye (r.a)'den anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü! dedim, bizden her biri üzerinde, zevcesinin hakkı nedir?" "Kendin yiyince ona da yedirmen, giydiğin zaman ona da giydirmen, yüzüne vurmaman, takbîh etmemen, evin içi hariç onu terk etmemen." (Ebu Dâvud, Nikâh 42, (2142, 2143, 2144)

3- Himaye: Koca, kadının yöneticisi ve gözeticisi konumunda olduğu için, karısını himaye etmekle, ona zarar verecek maddi ve manevi şeylerden onu korumakla yükümlüdür. Koca karısını kıskanmalıdır. Adını lekeleyecek, saygınlığını zedeleyecek, açık-saçık kıyafetlerden, kadın-erkek karışık toplantılardan ve ayrıca şaibeli kadınlarla arkadaşlık etmekten onu alıkoymalıdır.

4- Koca eşini Allah’ın bir emaneti olarak görmeli ve haklarına tecavüz etmemelidir. Onu cehennem yakıtı olmaktan korumalıdır.

يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا قُوا اَنْفُسَكُمْ وَاَهْليكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ

“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” (Tahrim, 66/6)

5- Koca, karısına ve çocuklarına Kur’an’ı, farzları ve İslamiyet hakkında gereken bilgileri mutlaka öğretmelidir.

وَأْمُرْ أَهْلَكَ بِالصَّلَاةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَا لَا نَسْأَلُكَ رِزْقًا نَّحْنُ نَرْزُقُكَ وَالْعَاقِبَةُ لِلتَّقْوَى

 “Ailene namazı emret, kendin de ona devam et”  (Taha 20/132)

6- İyi Geçinmek: Kadın, kocasının arkadaşı, hayat ortağı, üzüntü ve sevinçte yanı başında olan dostudur. Sıkıntıda ve bollukta onun duygularını paylaşır. Evin düzenini korumak, aileye bakmak ve analık görevlerini yerine getirmek gibi ağır meşakkatlerin altına girer. Bu yüzden kocası, onunla iyi geçinmek zorundadır. Ona şefkatle ve nezaketle muamele etmelidir. Çektiği bunca meşakkatin, harcadığı bunca emeğin karşılığını vermelidir. Hiç kuşkusuz kocanın bu tavrı, kadının yüreğine su serper, onu sevindirir, yükünü hafifletir. Kocasına olan sevgisini ve sadakatini kat kat arttırır.

7-  Aile efradına karşı cömert davranmak:

Cimrilik, bazı insanları ailesine karşı da eli sıkılığa zorlar. Onların ihtiyaçlarını karşılamamaya yöneltir. Eş ve çocukların her türlü ihtiyaçlarını koca cömertçe karşılamalıdır.

Kadının Kocasına Karşı Görevleri:

1- İtaat:İtaat, kadının kocasına karşı yerine getirmek zorunda olduğu ilk yükümlülüklerden birisidir.

“Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır. Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler. Allah azizdir, hakimdir.” (Bakara 2/228)

Bu ayetteki üstünlükten kasıt aile reisliğidir. Ailenin nafakasını temin edip, aileyi himaye eden koca elbette ki itaate daha fazla layıktır.

Kadın, kocasına itaat etmek, meşru isteklerine karşılık vermek zorundadır. Ayrıca rızası olmadan, evin dışına çıkmak, malını saçıp savurmak, ev işlerini ihmal etmek gibi evlilik hayatını karşılıklı nefrete ve sonuçta da ayrılığa doğru götüren olumsuzluklardan kaçınmalıdır.

2- Nezaket: Kadın kocası ile iyi geçinmelidir. İlişkilerinde nezaketi ve yumuşaklığı göz önünde bulundurmalıdır. Ruhsal ve bedensel rahatı için elinden geleni yaparak kocasını memnun etmelidir.

Kocaya karşı nazik olmanın, onu incitmemenin en başta gelen gereği, kadının elinden geldiğince kocasını ağır yüklerin altına sokmaması, aile bütçesini zorlayan pahalı eşyaları aldırmaya kalkışmaktan kaçınmasıdır. Çünkü bu tür ısrarcı tutumlar kocanın canını sıkar, bu da neticede karı-koca ilişkisinin bozulmasına, nefrete yol açar.

3- Kocasına sevgi ile bağlanmak ve kadınlık görevini yerine getirmek.

4- Onuru korumak: Kadının en önemli görevlerinden biri kocasının onurunu korumaktır. Onun adını lekelememektir. Bir kadın kocasının hoşlanmadığı şeylerden kaçınmalıdır. Açık – saçık dolaşmak, kırıtmak, kocasının sırlarını ifşa etmek, adamın bilinmesini istemediği şeyleri (yoksulluk vb.) sağda solda anlatmak gibi kötü huyları terk etmelidir. Çünkü bütün bunlar, kocanın güvenini sarsar ve nefretine neden olur. Sonuçta da ayrılık kaçınılmaz hale gelir.

5- Ailenin iffetini ve şerefini korumak, kocasının evini ve malını muhafaza etmek ve israftan sakınmak.

Karı-koca bu özetlediğimiz karşılıklı hak ve görevlerine riayet ettikleri takdirde hem kendileri mutlu olur, hem bu yuvada yetişen çocuklar anne-babaya saygılı olur.

Ailedeki mutluluk, karı ile koca arasındaki sevgi ve saygıya bağlıdır.

Eşler, yuvada mutluluğu sağlamak için gerekli fedakarlığı gösterecek, huzur bozucu tutum ve davranışlardan sakınacaklardır. Karı ile kocanın herhangi bir sebeble aralarının açılması halinde Allah Teâlâ her iki taraf ailelerine görev vermekte ve şöyle buyurmaktadır:

وَاِنْ خِفْتُمْ شِقَاقَ بَيْنِهِمَا فَابْعَثُوا حَكَمًا مِنْ اَهْلِه وَحَكَمًا مِنْ اَهْلِهَا اِنْ يُريدَا اِصْلَاحًا يُوَفِّقِ اللّهُ بَيْنَهُمَا اِنَّ اللّهَ كَانَ عَليمًا خَبيرًا

“Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar barıştırmak isterlerse Allah aralarını bulur.  Şüphesiz Allah her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olandır.” (Nisa, 4/35)

Aile reisi olan erkek eşine karşı yumuşak davranacak, kaba hareketlerden sakınacaktır. Peygamberimiz:

وعن أبى هريرة رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: قال رسولُ اللّه)صلعم(: أكْمَلُ المُؤمِنِينَ إيمَاناً أحْسَنُهُمْ خُلُقاً، وَخِيَارُكُمْ خِيَارُكُمْ لاهْلِهِ

(1674)- Hz. Ebu Hüreyre (r.a) anlatıyor: "Rasulullah (a.s) buyurdular ki: "Mü'minler arasında imanca en kâmil olanı, ahlâkça en güzel olanıdır. En hayırlınız da ailesine hayırlı olandır." buyurmuştur. (Tirmizî, Radâ 11, (1162); Ebu Dâvud, Sünnet 16, (468) 

Her şeyde olduğu gibi, aile hayatında da örnek alacağımız Peygamberimizdir. O, eşleri ile gayet iyi geçinir, onların sıkıntı veren bazı davranışlarına tahammül ederdi.

Bir gün Hz. Aişe bir şeye darılarak Peygamberimizle yüksek sesle konuşuyordu. Bu sırada Hz. Ebû Bekir gelmiş, kızını azarlamak istemiş, fakat Peygamberimiz buna engel olmuştu. Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir kalkmış gitmiş, bir süre sonra tekrar geldiğinde karı-kocanın barıştıklarını görmüş ve: “Az önce kavganıza şahit olduk, şimdi de barıştığınıza şahit olalım.” dedi. Bunun için Peygamberimiz buyuruyor :

قَالَ رَسُولُ للّهِ )صلعم(: لا َيَفْرُكُ مُؤْمِنٌ مُؤْمِنَةٌ. إِنْ كَرِهَ مِنْهَا خُلْقًا رَضِىَ آخَرَ

Hz. Câbir (r.a) anlatıyor: "Rasulullah (a.s) buyurdular ki: "Bir mü'min erkek, bir mü'min kadına buğzetmesin. Çünkü onun bir huyunu beğenmezse başka bir huyunu beğenir." (Müslim, Radâ 61, (1469) Peygamberimiz bu hadisi şerifte kocayı uyarıyor. Eşindeki hoşlanmadığı bir huyu sebebiyle yuvayı sarsacak hatta dağılmasına sebeb olacak tavırlardan sakınılmasını söylüyor. Elbette bu, kadın için de geçerlidir. O da, aile kurumunun tehlikeye düşmesine meydan verecek söz ve davranışlardan sakınmalıdır. Hatta Peygamberimiz, kocaları ile uyum içerisinde olan kadınları müjdelemiş ve şöyle buyurmuştur:

 قَالَ رَسُولُ للّهِ )صلعم(: أَيُّمَا امْرَأةٍ مَاتَتْ وَزَوْجُهَا عَنْهَا رَاضٍ دَخَلَتِ الْجَنَّةَ

Ümmü Seleme (r. anhâ) anlatıyor: "Rasulullah (a.s) buyurdular ki: "Hangi kadın, kocası kendisinden razı olarak vefat ederse, cennete girer." (Tirmizî, Radâ 10, (1161)

Aile fertleri arasında özen gösterilmesi bakımından çocuklar da önemli bir yer tutar.

Anne ve babaya Allah'ın birer hediyesi olan çocuklar aile bahçesinin gülleridir. Onları sevgi ile yetiştirip topluma yararlı bir kimse olarak hazırlamak, anne-babanın başta gelen görevleri arasındadır. Çocuk küçük yaştan itibaren iyi terbiye edilirse, hem ailesine hem de milletine yararlı ve hayırlı bir insan olur. İyi terbiye edilmediği ve eğitilmediği takdirde, ne kendisine ne de başkasına yararı dokunmayacağı gibi, aile için de toplum için de zararlı hale gelir. Bunun için dinimiz, geleceğin teminatı olan çocuklarla ilgili olarak aileye büyük sorumluluklar yüklemiştir. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruluyor:

يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا قُوا اَنْفُسَكُمْ وَاَهْليكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ

“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” (Tahrim, 66/6)

 Cenab-ı Hak bu ayeti kerimede müminlere önemli bir görev veriyor. Hem kendilerinin ve hem de aile fertlerinin cehenneme gitmelerine sebep olacak davranışlardan uzak durmalarını emrediyor. Çünkü mümin kendinden sorumlu olduğu gibi ailesinden de sorumludur. Nitekim Peygamberimiz kişilerin sorumluluklarını hatırlatırken şöyle buyurmuştur:

عن ابن عمر رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما قال: قالَ رسولُ اللّه)صلعم(: كُلُّكُمْ رَاعٍ وَكُلُّكُمْ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ، فَالامَامُ رَاعٍ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ، وَالرَّجُلُ رَاعٍ في أهْلِهِ، وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ، وَالمَرْأةُ في بَيْتِ زَوْجِهَا رَاعِيَةٌ، وَهِىَ مَسْئُولَةٌ عَنْ رَعِيَّتِهَا، وَالخَادِمُ في مَالِ سَيِّدِهِ رَاعٍ، وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ.

(1715)- İbnu Ömer (r. anhümâ) anlatıyor: "Rasulullah (a.s) buyurdular ki: "Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden mes'ulsünüz. İmam çobandır ve sürüsünden mes'ûldür. Erkek ailesinin çobanıdır ve sürüsünden mes'uldür. Kadın, kocasının evinde çobandır, o da sürüsünden mes'ûldür. Hizmetçi, efendisinin malından sorumludur ve sürüsünden mes'ûldür." (Buhârî, Ahkâm 1, Cum'a 11, İstikrâz 20, Itk 17, 19, Vesâya 9, Nikâh 81, 90; Müslim, İmâret 20, (1829); Tirmizî, Cihâd 27, 1705; Ebû Dâvud, İmâret 1, (2928)

Hz. Ömer: “Ey Allah'ın Resûlü! Kendimizi koruruz fakat ailemizi nasıl koruyabiliriz? diye sordu. Peygamberimiz: “Allah'ın sizi yasakladığı şeylerden onları sakındırırsınız ve Allah'ın size emrettiği şeyleri onlara emredersiniz. İşte bu, onları korumak demektir” buyurdu. (Alûsî, Ruhu 'l-Maânî, Beyrut, c. 28, s. 156)

Bir başka hadisi şerif de şöyledir:

قَالَ النَّبِيُّ )صلعم( مُرُوا الصَّبِيَّ بِالصَّلَاةِ إِذَا بَلَغَ سَبْعَ سِنِينَ

“Çocuklarınıza yedi yaşına geldiklerinde namaz kılmalarını emredin.” (Ebu Davud, Salat, 417)

Çocukların inançlı, sağlıklı, manevî değerlerine bağlı, vatan ve millet sevgisi ile dopdolu olarak yetiştirilmesinde birinci derecede ailenin sonra da toplumun rehberliği önemlidir.

عَنْ رَسُولِ اللَّهِ )صلعم( قَالَ أَكْرِمُوا أَوْلَادَكُمْ وَأَحْسِنُوا أَدَبَهُمْ

Peygamberimiz: “Çocuklarınıza hoş muamelede bulunun ve onları güzel terbiye edin.” buyurmuştur. (İbn Mace, Edeb, 3) Anne-babaların çocukları ile ilgili dinî ve millî görevlerini ihmal etmeleri, ilerde onları ve hatta toplumu rahatsız edecek olayların meydana gelmesine sebep olur. Nitekim zaman zaman medyaya ve basına yansıyan olaylar, sadece anne-babaları değil izleyen herkesi üzmektedir.

Bunun için öncelikle anne-babalar çocuklarının terbiyesine, eğitimine özen göstermeli ve onların kötü alışkanlıklar edinmemeleri için hiçbir fedakarlığı esirgememelidirler.

Çocuklar genelde anne-babayı örnek alırlar. Onların söz ve davranışlarından etkilenirler. Bunun için anne-baba çocuklarının dürüst, ahlâklı ve faziletli yetişmeleri için onlara örnek olmaları gerekir.

عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَامِرٍ أَنَّهُ قَالَ أَنْ دَعَتْنِي أُمِّي يَوْمًا وَرَسُولُ اللَّهِ)صلعم( قَاعِدٌ فِي بَيْتِنَا فَقَالَتْ هَا تَعَالَ أُعْطِيكَ فَقَالَ لَهَا رَسُولُ اللَّهِ)صلعم( وَمَا أَرَدْتِ تُعْطِيهِ قَالَتْ أُعْطِيهِ تَمْرًا فَقَالَ لَهَا رَسُولُ اللَّهِ )صلعم( أَمَا إِنَّكِ لَوْ لَمْ تُعْطِهِ شَيْئًا كُتِبَتْ عَلَيْكِ كِذْبَةٌ

Abdullah b. Amr (r.a.) anlatıyor: “Ben küçüktüm, Peygamberimizin evimizde bulunduğu bir günde, annem beni: “Gel sana bir şey vereceğim” diye çağırdı. Peygamberimiz anneme: “Çocuğa ne vermek istedin?” diye sordu. Annem: “Hurma vereceğim.” dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz: “Eğer (çocuğu aldatıp ona) bir şey vermeyeydin, sana bir yalan günahı yazılırdı.” buyurdu. (Ebu Davud, Edep, 88, 4339)

Peygamberimiz burada önemli bir uyarıda bulunuyor. Anne-babaların yapmayacakları şeyleri çocuklarına va'd etmemelerini öğütlüyor.

Bu hem anne babaların yalan söyleme gibi bir günahı işlemelerine hem de çocukların ahlâkı üzerinde olumsuz etki yapmasına sebep olur.

Hülasa, anne-babaya çocuklarını eğitmek, güzel terbiye etmek ve yetiştirmek için büyük fedakarlık düşmektedir. Bu aynı zamanda onların dini görevlerindendir.

قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَأَنْ يُؤَدِّبَ الرَّجُلُ وَلَدَهُ خَيْرٌ مِنْ أَنْ يَتَصَدَّقَ بِصَاعٍ

Peygamberimiz şöyle buyuruyor: “Hiçbir baba çocuğuna güzel terbiyeden daha üstün bir bağışta bulunmuş olamaz.” (Tirmizi, Birr, 33/1874)

Ailenin kuruluşunda temel düşünce; hem dünya hemde ahirette birlikte olma anlayışı olmalıdır:

جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا وَمَنْ صَلَحَ مِنْ ابَائِهِمْ وَاَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ وَالْمَلئِكَةُ يَدْخُلُونَ عَلَيْهِمْ مِنْ كُلِّ بَابٍ () سَلَامٌ عَلَيْكُمْ بِمَا صَبَرْتُمْ فَنِعْمَ عُقْبَى الدَّارِ ()

"Adn cennetlerine girecekler, atalarından, eşlerinden ve zürriyetlerinden salih olanlarla birlikte olacaklar. Melekler de her kapıdan yanlarına girip şöyle diyecekler: Selam sizlere, sabrettiğiniz için! Bakın dünya yurdunun ne güzel sonucu!" (Ra'd, 13/23-24)

Aile Allah'a yaklaştırıcı özellikte olmalıdır:

يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا لَاتُلْهِكُمْ اَمْوَالُكُمْ وَلَا اَوْلَادُكُمْ عَنْ ذِكْرِاللّهِ وَمَنْ يَفْعَلْ ذلِكَ فَاُولئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

"Ey İnananlar! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır." (Münafikun, 63/9)

يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا اِنَّ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ وَاَوْلَادِكُمْ عَدُوًّا لَكُمْ فَاحْذَرُوهُمْ وَاِنْ تَعْفُوا وَتَصْفَحُوا وَتَغْفِرُوا فَاِنَّ اللّهَ غَفُورٌرَحيمٌ () اِنَّمَا اَمْوَالُكُمْ وَاَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌ وَاللّهُ عِنْدَهُ اَجْرٌ عَظيمٌ

"Ey iman edenler, haberiniz olsun ki, eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olan vardır, o halde onlardan sakının! Ne var ki, affeder, kusurlarına bakmaz, örterseniz, şüphe yok ki, Allah, çok bağışlayandır, merhamet edendir. Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır. Büyük mükafat ise Allah'ın yanındadır."  (Teğabun, 64/14-15)

Aile efradı için dua etmek güzeldir:

وَالَّذينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقينَ اِمَامًا () اُولئِكَ يُجْزَوْنَ الْغُرْفَةَ بِمَا صَبَرُوا وَيُلَقَّوْنَ فيهَا تَحِيَّةً وَسَلَامًا ()

"Onlar: "Rabbimiz! Bize eslerimizden ve çocuklarımızdan gözümüzün aydınlığı olacak insanlar ihsan et ve bizi, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara önder yap" derler. İşte onlara, sabretmelerine karşılık cennetin en yüksek makamı verilecek, orada hürmet ve selamla karşılanacaklardır." (Furkan, 25/74-75)

Eşler birbirlerine, Allah'a karşı görev ve sorumluluklarını hatırlatmalıdır:

Ebû Hüreyre (r.a.)'dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Allah o kimseye rahmetiyle muamele eder ki gece kalkıp namazını kılar, hanımını da uyandırır, o da namaz kılar, eğer imtina ederse yüzüne su serperek uyandırır. Allah o kadına da rahmetiyle muamele eder ki gece kalkıp namazını kılar, kocasını da kaldırır, o da namazını kılar. Eğer imtina ederse yüzüne su serperek uyandırır." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 250, Ebû Davud, Tatavvu', 18) 

Bazı erkekler ailelerini ihmal ederler, çalışma saatinden arta kalan vakitlerini, aile yuvasında geçirecekleri yerde, dışarıda geçirmeyi tercih ederler.

Yuvanın Saadetinin Devamı İçin 11 Altın Kural:

"1. Kadınlar kadar, erkeklerin de görev ve sorumluluğunu bildiren İlahi emirleri daima birlikte hatırlayın. Unutmayın siz onları sadece anne ve babalarından değil Allah’tan emanet olarak aldınız.

Nitekim Efendimiz bir hadislerinde “Kadınların haklarını yerine getirme hususunda Allah’tan korkunuz. Zira siz onları Allah’ın bir emaneti olarak aldınız.” buyuruyor.  (Müslim, Hacc, 147; Ebû Davud, Menasik, 56)

2. Sohbet bir ihtiyaçtır. Evinizde eşinizle canlı ve aktif bir sohbet atmosferi meydana getirin ve onunla sohbet edin. Güzel söz ve iltifatın eşinizin gıdası olduğunu unutmayın.

3. Hanımınızın evinizdeki fedakarca çırpınışlarını daima takdirle anın. Ev işi ve çocuk bakımında ona mutlaka yardımcı olun.

4. Kendi anne-babanıza, akrabalarınıza gösterilmesini istediğiniz saygı kadar, onun da anne, baba ve yakınlarına hürmetkâr olun.

5. Ne kadar meşgul ve çalışmalarınız ne kadar yoğun olursa olsun mutlaka yalnız eşinize ayıracağınız bir vakit bulun.

6. Evinizin kapısından içeriye girdiğinizde işyerinde yaşamış olduğunuz problemleri kapının dışına atarak içeriye mütebessim bir çehre ile girin.

7. Arada sırada ufak da olsa hediyelerle eşinizin gönlünü alın.

8. Hanenizi ilgilendiren hususlarda eşinizle istişare etmeyi ihmal etmeyin. Ondan gizli işler yapmayın.

9. Çocuklarınız da olsa kimsenin yanında onu azarlamayın ve onu çevrenize şikayet etmeyin.

10. Yersiz kıskançlıklarla huzurunu bozmayın.

11. Eşinizin hatalarını ararken, sizin de mükemmel ve kusursuz olmadığınızı düşünün."


 


 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Aralık 21, 2024, 04:50:26 ÖS]