* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Olumsuz Aile Tutumlarının Çocuklar Üzerindeki Etkileri  (Okunma sayısı 368 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 2159
Olumsuz Aile Tutumlarının Çocuklar Üzerindeki Etkileri
« : Kasım 30, 2019, 07:40:47 ÖÖ »
Olumsuz Aile Tutumlarının Çocuklar Üzerindeki Etkileri

Bireyin fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik yönden zarar görmesi ya da acı çekmesiyle sonuçlanan/sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranıştır şiddet.

Özel veya kamusal alanda (evde, aile bireyleri arasında, sokakta, iş yerinde) meydana gelebilir.

Şiddet ve Öfke İlişkisi

Öfke ile ilişkisine baktığımızda şiddetin öfkenin bir sonucu olabileceği gerçeğini göz ardı etmememiz gerekir. Sinirlendiğimizde en ilkel duygumuz olan saldırgan davranışımızı ortaya çıkarmak en kolay yoldur. Bizler, düşünmeden hareket etmiş ilkel duygularımızın esiri olmuşuzdur. Sonuç çoğu zaman hüsrandır. Karşımızdaki kişiye yüksek sesle konuşmak, hakaret etmek, vurmak sağlıklı bir insanın anlık seçimi olmamalıdır.

Şiddet uygulayan bireylere baktığımıza onların da çocukluklarında kendi ebeveynleri tarafından şiddete maruz kaldığını ve bu davranışları onlardan öğrendiklerini aynı zamanda bu davranışı normalleştirdiklerini gözlemlemekteyiz. 2-3 yaş (özellikle 3 yaş) öfke nöbetlerinin sıkça yaşandığı bir dönemdir. Bu yaş döneminin özelliği olan inatlaşmalar, bazen ebeveyn ile çocuk arasında güç gösterisine dönüşebilmektedir. Ebeveyninden şiddetli bir tepki gören çocuk, öfkesinin öfkeyle karşılık bulması karşısında utanma ve öfkesini bastırma yoluna gitmektedir. Bu dönemde ifade edilemeyen ve bastırılan duygular, öfkenin çocukta kalıcı hasar yaratmasına ve bireyin şiddete eğilimli olmasına yol açmaktadır.

Şiddetin Çocuk Üzerindeki Etkileri

Aile içi şiddete maruz kalan ve buna tanıklık eden çocuklar; kavgaya eğilimli, kendine güveni olmayan, öfkeli çocuklar olarak toplumumuzun içinde yer alacaktır. Erkek ya da kadın fark etmez onlar da ebeveynlerinden gördükleri davranışları normalleştirecek ve ilerde kendilerinden aciz gördükleri bireylere uygulayacaklardır.

Şiddet sadece davranıştan ibaret değildir. Çocuğun aile içinde tanık olduğu, annenin babaya/babanın anneye aşağılayıcı ifadeler kullanması da çocuğun ruhunda derin yaralar açacaktır. Onlar için güven unsuru olan anne babanın birbirini üzmesi ve mutsuz olması, çocuğun da kendini güvensiz ve dayanaksız hissetmesine neden olacaktır. Şiddet gören çocukların ileriki yaşamlarında mutsuz olması, depresyon ve takıntılı davranışlar geliştirmesi sık yaşanan bir durumdur.

Aile, toplumumuzun bel kemiğidir. Sağlıklı aile, sağlıklı toplum demektir. Aile Araştırma Kurumunun yaptığı bir çalışmaya göre, ailelerin üçte birinde aile içinde fiziksel şiddet vardır. Şiddet uygulanan ailelerin dörtte üçünün çocukların şiddete tanık oldukları tespit edilmiştir.

Şiddette Tanık Olan Çocuklarda Görülen Sorunlar

Özgüven kaybı

Saldırganlık

Anneyi kaybetme korkuları ve başka korkular

Yeme bozuklukları

Kaygı bozuklukları

Okul başarısında özellikle matematik dersinde düşüş

Mide bulantısı, baş ağrısı gibi psikosomatik belirtiler

Anne Baba Tutumlarının Çocuğun Şiddete Yönelmesindeki Etkileri

Eleştirici - Yargılayıcı - Baskılayıcı Tutum

Aile ortamında çocuğa söz hakkı verilmez.

Çocuk evde kurallara uymaya zorlanır.

Çocuğun istekleri geciktirilir.

Çocuğa gerektiğinde “Hayır” deme imkânı verilmez.

Çocuk, kimi zaman psikolojik ya da fiziksel şiddete maruz kalabilir.

Aile içinde huzur yoktur.

Eleştirici-yargılayıcı-baskılayıcı tutumlar gösteren ailelerde yetişen çocuklar büyüdüklerinde yetersizlik ve güvensizlik duygularını kapatmak için kendini kanıtlama çabası içine girerler. Örneğin bir öğrenci evde yeteri kadar sevgi ve saygı görmüyor, kendini yeteri kadar ifade edemiyorsa okul içindeki kurallara uymama, kurallara başkaldırma ya da tam tersi okulda arkadaşlarıyla diyaloğa girmeme, derslerde aktif olmama şeklinde iki uç tepki gösterebilmektedir.

İlgisiz Tutum

Çocuğun sevgi ihtiyacına karşı duyarsızlık vardır.

Çocuğun eve gelip gelmediği nerede ne yaptığı bilinmez.

Çocuğun gereksinimleri ihmal edilir.

İlgisiz aile ortamında yetişen çocuklarla baskıcı ailede yetişen çocukların psikolojileri birbirine benzerdir. Çünkü iki tutumda da sevgi ihmali vardır. Her iki tutum sonucu çocuk, sevgiyi yanlış yerlerde aramaya kalkabilir. Bu aile tutumlarında çocuk saldırgan davranışlar gösterebilir.

Korumacı Tutum

Çocuğun yerine getirmesi gereken sorumlulukları ailesi onun adına yapar.

Çocuğun hayatı tanıma, sorumluluk alma ve kendi başına var olabilmesi engellenir.

Çocuk pasifleşir.

Korumacı tutum üstlenen aileler, çocuk için değil kendi için tedbir alıyordur. Çünkü çocuğun sorumluluk aldığında başına bir şey gelmesinden korkuyordur. Bu çocukların anne ya da babalarına baktığımızda ebeveynlerinin de mükemmeliyetçi ya da özgüveni düşük bir kişilik sergilediklerini gözlemlemekteyiz. Bu ailelerde büyüyen çocuklar, ailelerine bağımlı hâle gelirler. Ailelerine danışmadan karar alamazlar çünkü kendilerine güvenleri yoktur.

Demet Taşdan

Psikolojik Danışman

Çevrimiçi türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 2159
Ynt: Çocukluk Korkuları
« Yanıtla #1 : Kasım 30, 2019, 07:45:19 ÖÖ »
Çocukluk Korkuları

Korku, herhangi bir objeden, olaydan ya da durumdan hissedilen tehdit neticesinde verilen bir tepkidir. Her canlı yaşamına karşı yapılan tehditlere tepki gösterir. İnsan da yaşamını tehdit altında hissettiği anda kendini korumak için korku tepkisinde bulunur.

Korkuya neden olan şey, esasen gelişen olağan dışı duruma vermiş olduğumuz anlamdır. Örneğin çocuk vardır elektrik süpürgesi çalıştığında korkar; çocuk vardır elektrik süpürgesi sesi olmadan uyumaz. Biri bu sesi kötü algılarken; diğeri bundan hoşnut olmaktadır. Yani çocukları korkutan şey objeler değil, çocuğun ona verdiği/veremediği anlamdır.

Korku genellikle görmediğimiz, duymadığımız kısacası duyu organlarımızla algılayamadığımız ya da daha önce hiç karşılaşmadığımız ses, görüntü ve nesnelerden ortaya çıkmaktadır. Korkunun kaynağında, insanın içinde doğduğu, geliştiği, yaşadığı, doğal ve toplumsal ortamın, kültürün, kısaca öğrenmenin etkisi ve önemi vardır. Hemen hemen bütün korkular; aktarılan, anlatılan, yaşanılan bir tehlikenin ya da tehdidin öğrenilmesinden doğar.

Korku çok güçlü bir duygudur ve kaygının izlerini taşır. Örneğin, hızlı kalp atışı, gergin kaslar, terleme, yoğunlaşma bozukluğu, titreme, hızlı nefes alıp verme, irkilme gibi belirtiler görülebilir. Eğer kişi, herhangi bir dış tehlikenin olmadığı yerde bile korku duyuyorsa bu “fobi” olarak nitelendirilir.

Çocukluk korkuları her yaşta farklılık gösterir. Genellikle olağandışı gerçekleşen durumlarda korku ortaya çıkmakta ve kaybolmaktadır. Ebeveynler tarafından verilen tepkiler korkunun kaybolma süresini belirlemektedir.

Sık rastlanan çocukluk korkuları

Ani gelişen ışık ve ses korkuları

Tanınmayan kişi, obje, bitki ya da hayvana duyulan korkular

İlk defa karşılaşılan durumlar

Gece ya da karanlık korkusu

Yalnız kalma korkusu

Aileyi kaybetme korkusu

Çevre tarafından dışlanma korkusu

Yalnız başına bir iş yapma korkusu

Korku genelde beklenmedik yerlerde, ani zamanlarda geliştiği ve izafi bir durum olduğu için ebeveynlerin dikkat etmesi gereken oldukça önemli noktalar vardır. Yapmamamız gereken şeyler, yapmamız gerekenlerden daha fazla ve daha önemlidir. Çünkü bazen korkuyu ortadan kaldırmak isterken pekiştirmek söz konusu olabilmektedir. Öncelikle korkunun gerçek nedenini bulmak gereklidir. Çatı akarken yerleri silmek geçici bir çözümdür. Esas çözüm akan noktayı tespit edip onarmaktır. Korkunun gerçek nedenini bulduktan sonra izafi bir durum olduğu bilinciyle hareket etmeli, hoşgörülü davranmalıyız. “Ne var bunda korkulacak! Abartıyorsun! Alışırsın boş ver!” gibi yaklaşımlardan kaçınmak gerekir.

Korku, insanın kendini korumak için verdiği tepkilerden kaynaklanan doğal bir duygudur. Seviyesi ve verilen tepkiler iyi ayarlanırsa korku aslında insanı korur. Örneğin, aşırı hız yapan bir şoför başına geleceklerden korktuğu için ayağını gazdan çekecektir.

Çocuklarda yaşa göre korkulan nesneler farklılık göstermektedir. Beş yaşındaki bir çocuk yerde gördüğü böceği “öcü” olarak algılayıp kaçma tepkisinde bulunurken iki yaşındaki çocuk aynı böceği “cici” diye sevebilir hatta yanına gidip ağzına alabilir. Burada obje aynı fakat verilen anlam farklıdır. Büyük çocuk daha önce bir deneyim yaşamış ve böceğin ne olduğunu öğrenmiştir fakat küçük çocuk böcekten zarar gelebileceği bilincinde olmadığından korku davranışı da gelişmemiştir. Aynı örneğin tersi de mümkündür. Gök gürültüsünde küçük çocuk korktuğu için tepki gösterirken büyük çocuk nereden geldiğini bildiği için sesi gayet normal karşılayabilir ve korkmuyordur.

Çocukluk dönemindeki korkular; döneme özgü, gelişimsel korkulardır. Çocuk, gelişimini tamamladıkça ortadan kaybolur. Yeter ki verilen tepkilerle bu korkuların ortaya çıkmasına ya da artmasına neden olunmasın. Ebeveynlerin, gelişim dönemlerini göz önünde bulundurarak, küçük yaşlardan itibaren çocuklarını korkulacak/korkulmayacak objeler ve verilecek tepkiler (nerde, ne zaman, nasıl, kimlere ve ne kadar) hususunda bilinçlendirmesi faydalı olacaktır.

Çocuklarda korkunun nedeni yaşa göre değişiklik gösterebilir. Örneğin bebeklerdeki korkular daha çok ani ses, ışık, gürültü ve aile dışındaki bireylere olan yabancılık korkusu olabilir. Zamanla bu korkular yok olacaktır. Çocukların korku nedenlerini öğrenmek, yetişkinlere göre biraz daha zordur. Kendi duygu ve düşüncelerini ifade etme noktasındaki yetersizlik çözüm sürecini uzatabilir. Korkunun nedenlerini, çocukların anlattıkları rüyalardan, çizdikleri resimlerden, oynadıkları oyunlardan ve gözlem yoluyla nerede, ne zaman, neye, ne kadar tepki gösterdiklerinden yola çıkarak tespit edebiliriz.

Biraz daha ilerleyen yaşlarda ise (okul öncesi dönemde) korku, öğrenilen bir davranış hâline gelmektedir. Karanlıktan, yalnız kalmaktan, doktordan (hemşire, beyaz gömlekli kişiler ve iğne), sudan (deniz ya da vapura binmek), hırsızdan, dilenciden ve izlediği filmlerdeki kötü karakterlerden korkmaya başlarlar.

Bunun dışında bazı davranışlarıyla korkuya neden olan ebeveynler de vardır. Nasıl mı? Çocuğun yanında konuşulmaması gereken konular ya da izlenmemesi gereken programlar özellikle etkilidir. Hepimiz yaşamışızdır bu durumu. Cinlerden, eve giren hırsızlardan bahsedildiği zaman hemen bir korku duyar ve yalnız kalmak istemeyiz. Çocuklarda, bu tür paylaşımlar ve olaylar, tuvalete yalnız gitmeyi istememe, odada yalnız kalamama ya da tek uyumama korkuları şeklinde kendini gösterir.

Korkutmak asla bir ceza ve disiplin aracı değildir

- Uslu dur seni hırsızlara veririm.

- Yaramazlık yaparsan doktor sana iğne yapar.

- Uslu durmazsan seni burada bırakır giderim.

- Beni üzersen giderim, annesiz/babasız kalırsın.

- Uyumazsan öcü gelir.

- Oraya gitme dilenciler alır seni.

gibi yanlış, yersiz ve gereksiz cümlelerle korku pekiştirilmemelidir.

Erinlik dönemlerinde ise okul korkusu, hayvanlardan korkma, yükseklik korkusu, dışlanma korkusu, akran zorbalığı, şiddet gibi korkular yer alır. Bu dönemde çocuklara öncelikle kendisini nasıl koruması gerektiği öğretilmelidir. İletişim ve problem çözme becerileri, öğretmenleriyle iletişim hâlinde olarak, birlikte kazandırılmalıdır. Evde hayvan besleyerek hayvanlara olan korkular azaltılabilir.

Korku hissi diğer duygulardan ayırt edilmeli; refleks, fobi ve kaygı ile karıştırılmamalıdır. Refleks, istem dışı harekettir. Fobi, süreğen bir korkudur ve zarar gelmeyeceğini bilsek de korkarız. Kaygı ise nedeni belirsiz bir duygudur.

Ergenlik döneminde korkuların türü nerdeyse tamamen değişir. Daha çok karşılaşılan korkular, anne babanın boşanması, aile içi şiddet, sınavlar, gelecek kaygısı, aileden ayrı yaşama, ihmal ve istismar, dışlanma, bedenindeki değişimlerdir. Bu dönemdeki çocuklara uygulanabilecek en iyi çözüm, sağlıklı aile tutumu sergilemektir. Koruyucu ve baskıcı tutum yerine, yeterli miktarda sevgi, ilgi ve tutarlılık olmalıdır.

Çocukları; izlediği çizgi filmler, diziler, bilgisayar oyunları, sosyal medya paylaşımları, resimler, videolar ve özellikle korku filmleri olumsuz etkilemektedir. Literatüre yeni giren teknoloji bağımlılığı da önemli bir tehdit hâline gelmiştir.

Çocuğunuzun korkularını yok saymayın, küçümsemeyin ve korkularıyla alay etmeyin; korkularını yenmesi için ona zaman tanıyın ve cesaret verin. Anne baba olarak çocuğunuza yapabileceğiniz en büyük iyilik birbirinizi sevmenizdir. Mutlu ve huzurlu bir aile ortamında sevgi, saygı, ilgi ve güven vardır. Güvenin olduğu yerde ise korkuya yer kalmayacaktır.

 


* BENZER KONULAR

Rahîm Ve Rahmân Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:28:55 ÖÖ]


Davranışlarımız Kaydediliyor Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:22:46 ÖÖ]


Biliniz Cesedin Öyle Bir Et Parcası Vardır Ki Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:18:08 ÖÖ]


Melek Girmeyen Evler Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:04:30 ÖÖ]


Doğru Çalışma Methodu Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:59:59 ÖÖ]


Başınızı Çevirip Gitmeyin Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:39:23 ÖÖ]


Ozan Birgül 320 kbps - 2 kısım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:15:33 ÖÖ]


Ozan Birgül - İlahiler 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:04:09 ÖÖ]


Dualarımız Neden Kabul Olmuyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:10:43 ÖÖ]


Birlikte Hizmet Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:59:59 ÖÖ]


Gizli Halleri Açık Hallerinden Daha Hayırlı Adamlara İhtiyacımız Var Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:31 ÖÖ]


Mücahitler Kazandığınızı Kaybetmeyiniz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:32 ÖÖ]


İnsanlardan Övgü Beklemek Ateşle Oynamak Gibidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:24:29 ÖÖ]


Zamanın Kıymetini Bilmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:13 ÖÖ]


Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]