Çocuklarımız ve İbadet
Anne: "-Hâle, hadi kızım, akşam namazını biz de birlikte kılalım. Bak ablan namazını kıldı."
Hâle (9 yaşında): "-Şimdi arkadaşlarım gelecek. Onlarla ders çalışacağız. Neden namaz kılıyoruz ki anne, daha sonra kılsak?"
Anne: "-Arkadaşların gelmeden biz de namazımızı kılalım, hadi kızım. İstersen ablan neden namaz kıldığımızı açıklasın."
Meryem (12 yaşında): "-Bak Hâle, Yüce Allâh bizleri seviyor, bizlere sayısız lutuflarda bulunuyor ve O'na ibâdet etmemizi istiyor. Biz de Mevlâmız'a, O'nu sevdiğimizi, gönülden ibâdet ederek göstermeliyiz…"
Anne: "-Aferin yavrum. Bak ablan ne güzel açıkladı kızım. Sen de namaz kılacak yaşa geldin. Namaz hakkında bilgiler edindin ve kısa sûreleri de eksiksiz öğrendin. Hadi gel şimdi beraber namazımızı kılalım!.."
Hâle (9 yaşında): "-Tamam anneciğim arkadaşlarımız gelmeden namazımızı kılalım."
İbâdet kısaca; sağlam bir inançla Allâh'ın emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmak ve bunları yaparken de Allâh'a karşı sevgi, saygı ve itaat şuuru içerisinde bulunmaktır, diyebiliriz. İnsana, sorumluluk duygusu veren, kişilik ve karakterinin güçlenmesini sağlayan, diğer taraftan da psikolojik rahatlama aracı olan ibâdetin âilede, anne-baba tarafından iyi bir iletişim ortamı oluşturularak, çocuklara 0-7 yaş arasında aşılanması özenle üzerinde durulması gereken bir husustur.
Hepimiz, yüce Allâh'ın emâneti olan çocuklarımızı âile yuvasında en güzel şekilde büyütmenin yanısıra, Allâh'a kulluklarını da lâyıkıyla îfâ edebilecek donanımda yetiştirebilmenin gayreti içerisinde olmalıyız.
Kulluğumuzun bir ifâdesi olan namaz ibadetini âilemize tavsiye etmemizi, Yüce Allâh bir âyet-i kerîmesinde bize şöyle bildirmektedir:
"Âile fertlerine namazı emret ve kendin de ona devam et." (Tâ-hâ, 132)
İbadet şuur ve alışkanlığının çocuklar tarafından kazanılması için din eğitimi ihmal edilmemelidir. Dînî davranışların çocuğumuz tarafından severek îfâ edilmesinin bir alışkanlık hâline gelmesi onun ahlâkî yönden de belli bir kıvama geldiğini gösterir. Bu ise ancak sıhhatli işleyen bir âile yuvasının eseridir.
Bu yüzden âilede sevgi kültürünün ve disiplinin hakim olması, fertlerin ilgi ve isteklerinin dikkate alınması, iyi bir sosyal çevre seçilmesi, genel mânâda eğitim ve özelde de ibâdet eğitimi alanında ebeveynin bilgi edinmesi, ibadet alışkanlığını kazandırmada acele etmeden, fedâkârlık, sabır, tahammül ve örnek yaşayışla uzun bir zaman diliminde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca çocuğumuzu gelişim açısından tanımamız da gerekmektedir. Onun dînî ve ahlâkî gelişimini dikkate almak, ayrı bir önem arz eder. Çocuğun gelişiminde dînî potansiyelin tezahürünün dil, duygu, zihin ve sosyal gelişimlerle alakalı olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.
Çocuklarımızın ibadetlerini gönülden ve aksatmadan yapmalarını sağlamak için sevgi ve bilgi açısından yeterli seviyeye getirilmelerinin yanında onlarda; seven ve sevilen bir Allâh, seven ve sevilen bir Peygamber inancının yer etmesini de sağlamalıyız.
İbâdetlerini yerine getiren çocuğumuza memnûniyetimizi hissettirecek ölçülü davranışlarda bulunmalı ve onun bu heyecanını canlı tutacak bir takım maddî mükâfatlar da vermeyi ihmal etmemeliyiz.
Çocukların; ibadeti bir alışkanlık hâline getirmesinde, ebeveynler tarafından yapılması îcâb eden hususları, örnek olması açısından kendi âilemden gördüğüm kadarıyla şöyle ifade edebilirim:
"Babam bizlere sevgi ve şefkatle yaklaşır, fırsat buldukça din büyüklerinin hayat hikayelerini ve çeşitli dînî hikayeler anlatırdı. Bunun yanında evde cemaatle namaz kılardık. Bazen anne-babamı, tek başlarına namaz kılarken görürdük. O zamanlar da huşû içerisinde namaz kıldıklarını hatırlıyorum. Babam, dînî ve tarihî mekanları gezdirirdi.
Uygun ortamlar oluşunca dînî konularda bilgi eksikliğimizi gidermeye çalışırdı. Meselâ neden ibâdet etmemiz gerektiğini sorduğumuzda, güzel bir uslûbla seviyemize uygun bilgiler verirdi. Kendisi bir öğretmen olmasına rağmen, âile içerisindeki hâl ve tavırları okulda bir öğretmenin öğrencilerine bilgi vermesi gibi olmazdı…"
Bu yüzden âilede anne-babanın, gerek çocuk eğitimi konusunda gerek dinî bilgi ve kültür konusunda bilgili ve sürekli kendilerini geliştiren, dîni anlama ve yaşama konusunda samîmi ve gayretli kimseler olmaları çok önemlidir. Anne ve baba çocuğun aynasıdır. Bu aynadan dâimâ güzel şeyler görmelidir çocuklar.
Peygamber Efendimiz'in şu hadîs-i şerîfleri de çocuğumuza nasıl güzel bir dînî eğitim verileceğini göstermektedir:
"-Çocuğunuza bırakacağınız en güzel miras, onu, hem dünya ve hem de âhiret mutluluğuna eriştirecek bir terbiyedir."
"-Kimin çocuğu varsa onunla çocuklaşsın."
Ayrıca Hazret-i Ali -radıyallâhu anh-'ın şu sözleri de bizlere tutacağımız yolu ne güzel göstermektedir:
"Yedi yaşına kadar olan çocuğunuzla oynayınız, onbeş yaşına kadar arkadaşlık ediniz, onbeş yaşından sonra istişâre ediniz."
Yüce Allâh evlatlarımızı hakîkî mânâda kendisine kul; vatanına, milletine hayırlı birer evlat olarak yetiştirmeyi hepimize nasib etsin.
Amin!
Halide Gülşen