* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: ÇOCUKLARIMIZA AHLAKLI - NAM USLU - OLMAYI ÖĞRETELİM  (Okunma sayısı 254 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
ÇOCUKLARIMIZA AHLAKLI - NAM USLU - OLMAYI ÖĞRETELİM
« : Ağustos 21, 2019, 06:10:16 ÖÖ »
ÇOCUKLARIMIZA AHLAKLI - NAM USLU -  OLMAYI ÖĞRETELİM

     Her dinin bir ahlâkı vardır; İslâm'ın ahlâkı da hayadır. Bu prensip dahilinde gençlere
hayadan, iffetten, namustan bahsedince o kadar şaşırıyorlar ki kendimi bir başka
dünyadan gelmiş gibi hissediyorum. Bu konuları anlatabilmek iğne deliğinden deveyi
geçirmek kadar zor geliyor.

     Bir eğitimci olarak etrafımda gelişen olayları daha dikkatli gözlemleme ihtiyacı
hissetmekteyim. İçinde bulunduğumuz olumsuz hayat şartları, aile yapımızda çok büyük
değişikliklere neden oluyor. Bu değişikliklerin git gide olumsuz yönde artması doğrusu çok
korkutucu. Bütün olarak aile, birey olarak anne, baba, kız çocuk, erkek çocuk, yaşlı
ebeveyn, yakın akrabalar hak ve vazifelerini unutmuş ve bir karmaşa içinde sürükleniyor.

     Gezdiğim, gördüğüm yerlerde mutlu insanlar göremiyorum. Herkes birbirini suçluyor.
Hep karşıdaki suçlu. Hiç kimse kendine bakmıyor. Evler birer kavga ortamı adeta. Herkes
kendini haklı gördüğü için, herkes herşeyi bildiği için, kimse ne sevincini ne de üzüntüsünü
paylaşmıyor. Anneyı-babayı dinlemiyor. Anne her iki taraf arasında şaşkın. Herkes yalnız.
Bu yalnızlık; babayı sokağa veya işine, anneyi boş işlere, çocuğu arkadaşlara, içkiye,
sigaraya, uyuşturucuya yakınlaştırıyor. Öyle ki ne babanın işinden annenin haberi var, ne
de annenin gününü nasıl geçirdiğinden babanın. Çocuğun okuldaki, sokaktaki hayatı
kimseyi ilgilendirmiyor.

     Evden ayrılırken "Allah'a ısmarladık ben çıkıyorum!!" deyip dışarı fırlayan kızının, oğlunun
girip çıktığı yerden haberi olmayan bir aile. Öyle aşırılıklarla karşılaşıyor ki ne yapacağını
şaşırıyor. Günün birinde çantasını omuzuna alıp giden 13-14 yaşlarındaki kız, kaşları
yolunmuş, yahut kulağına üç dört delik açılmış, elinin parmakları sigaradan sapsarı olmuş,
elinde bira şişesi ile, oğlan arkadaşını koluna takmış olarak karşısına dikilince, anne-baba
şaşkınlıktan kriz geçiriyor. "Biz ne yaptık veya ne yapmadık ki çocuğumuz böyle hatalar
işliyor" diye düşüneceklerine toplumu, okulu, çocuğun arkadaşlarını suçlamaya başlıyorlar.

Şaşkınlık geçtik2en sonra yaşananlar ise akla hayale sığmıyacak, insanlık dışı olaylar.

     Çocuklarımız daha büyük yaşlarda daha büyük hata ve günahları kolayca işleyebiliyor.

Üniversite çağındaki gençler arasında kız erkek ilişkisi zaman zaman ailelerinden habersiz
aynı evi paylaşma noktasına varabiliyor. İşin en garip tarafı dindar olduğunu iddia edenler
bu işi imam nikahı (!) ile meşrulaştırdıklarını sanıyorlar. Bu ne korkunç bir yozlaşma ve
yüzsüzlük (!) anlamakta güçlük çekiyorum. Okul bitince "sen sağ ben selamet" deyip
ayrılmak üzere birlikte yaşayan genç kız ve erkeklere yaptıklarının hata olduğunu birilerinin
anlatması gerek. Bu çocuklar bizim çocuklarımız ve geleceğimiz.

     Çocuklarımızın bu derece yozlaşmasına, terbiye sınırını bu derece aşmalarına en büyük
sebep mutlu ve anlayışlı bir aile ortamı sağlanmamasıdır. Anne babasıyla aynı sofrada
yemek yemenin, aynı saatlerde kalkıp kahvaltı etmenin zevkini ve mutluluğunu unutmuş,
karşılıklı saygı ve sevgi alışverişinin tadını hiç tatmamış aile ortamında yetişen bir çocuk,
elbette ailenin kutsiyetini bilmeyecektir.

     Böylece saygı ve sevgiyi tatmadan büyüyüveren çocuk, kendisini bağımsız bir ortamda
bulunca ne yapacağını şaşırmaktadır. Bu çocukları suçlamıyorum. Çünkü biz çocuklarımızı
daha doğar doğmaz dipsiz bir kuyuya atıyoruz, tutunacak bir ip veya tırmanabileceği bir
merdiven uzatmadan "bu kuyudan çıkmalısın diyoruz." Oysa o kuyunun içinde yılanlar
çıyanlar çocuğumuzu maddeten ve manen tüketiyor. Çocuk hayatın gerçeklerini yaşadığı
ortam zannediyor. Hz. Ömer "İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya
başlarsınız." demiyor mu?

     Çocuk, bazen olumsuzlukların farkına varıyor, ancak çözümü yine o ortamda arıyor.
Üzgün mü; hemen içki, uyuşturucu serbest seks imdada yetişiyor. Ne yedin? Ne içtin? Kimle
beraber oldun? diye soran yok. "Oh ne güzel!!" demek geliyor ama güzel değil. Çünkü
yemek, içmek ve her türlü şehvetin kuranı olan insan insanlıktan çıkar ve şehvetin
yaygınlaştığı bir toplum pis ve rezil bir toplumdur. İnsanlık basamaklarının en aşağısındadır.
     Bu karmaşa içinde çocuklarımıza nasıl davranacağımız konusunu iyiden iyiye düşünüp
davranış biçimi geliştirmek zorundayız.

Bu konuda, Merhum Muhammed Kutup, "Taklitlerin Çarpışması" adlı eserinde,
düşüncelerimize ne kadar güzel tercüman olmaktadır. Açık konuşalım...

Bu gün içinde bulunduğumuz ahlâki çözülmenin bir takım "objektif" sebepleri var
mıdır?...

Hangi örf ve adetlerin kalması, hangilerinin silinip gitmesi lâzım geldiği konusunda
açık bir kanaat ve görüşümüz mevcut mu?

Genç kız ve delikanlılarımızın üzerinde bulunmalarını istediğimiz şekil hakkında bir
fikre sahip miyiz?

Onların kendilerini ne dereceye kadar hür kabul edecekler?

Hangi kanun hayatlarını zabtu rapt altına alıp yön verecek?...

Genç kız her tarafa gidecek mi?

Kendine bir erkek arkadaş bulabilecek mi?

Aile bunu bilecek mi yoksa sır olarak mı kalacak?

Öğrendiği zaman kızacak mı yoksa tanımamazlıktan gelerek görmeyecek mi?

Veya ellerini açıp delikanlıyı kucaklayacak mı?

Genç kız nişanlısı ile birlikte sinemaya, tiyatroya, tenha bahçelere, veya hiç kimsenin
görmeyeceği yerlere gidecek mi?

Vücudunu teşhir eden bir (robla) giysiyle dışarıya çıkacak mı? Bu giysinin kumaşını
kendisi seçip, bacaklarını, sırtını ve göğsünü açacak bir stilde modasını kendisi mi
tayin edecek? Yoksa bu işi aile mi yapacak?

Dışarıya çıkarken nereye gittiği sorulacak mı?...

Uzaktan yakından gözetilecek mi yoksa bütün bağları salınacak mı?

Eve geç geldiğinde "nerede idin" diye sorulacak mı?..

Yoksa bu onun özgürlük sınırı içinde bir hak olarak mı kalacak?..

Şimdi madalyonun diğer yüzüne gelelim. Genç delikanlı her tarafa gidecek, kendisine
hasıl olacak kolaylıklara göre cinsi ihtiyaçlarının tümünü veya bazısını tatmin edeceği
bir kız arkadaş bulabilecek mi?...

Çocuğun babasına karşı durumu nasıl bir seyir takip edecek?

Delikanlı evleneceği kız için kendisi mi dünürlüğe gidecek, yoksa başka birini mi
gönderecek?

Kiminle evlenecek?

Yolda, sinemada, parkta tanıdığı, öğrenimde ve işte arkadaşlık ettiği veya hiç
tanımadığı bir kızla mı evlenecek?

Evlilikte ortaya koyacağı şartlar ne olacak ve evleneceği kızın bu şartları kabul edip
etmeyeceğini bilebilecek mi?

Bir kızla arkadaşlık edip, onunla yapacağını yaptıktan sonra, şayet beğenirse mi
evlenmek için dünür gönderecek?

Yoksa temiz bir dostluk mu kuracaklar? Bu temizliğin derece ve gayesi ne olacak?

Kızın kendisine beslediği sevgiyi nasıl anlayacak?

Bunlar ve daha bunlara benzer, yüzlerce binlerce misal zikredilebilir.

     Evet bizim Millet, yazar ve düşünürler olarak bu konuda açık bir fikrimiz, tayin edilmiş bir
hedefimiz var mı? Yoksa işi şartlar neyi gerektiriyorsa 0 olsun diyerek kendi haline ezdiğim,
gördüğüm yerlerde mutlu insanlar göremiyorum. Herkes birbirini suçluyor. Hep karşıdaki
suçlu. Hiç kimse kendine bakmıyor. Evler birer kavga ortamı adeta. Herkes kendini haklı
gördüğü için, herkes herşeyi bildiği için, kimse ne sevincini ne de üzüntüsünü paylaşmıyor.

     Merhum Muhammed Kutup'un sorusuna "-Maalesef bunca zaman geçmesine rağmen,
bu konuda açık bir fikrimiz yok ve tayin edilmiş bir hedefimiz yok." diye cevap vermek
zorunda hissediyorum. Ve keşke bunca zaman içinde bir cevap oluşturabilseydik diye
hayıflanıyorum.

     Her dinin bir ahlâkı vardır; İslâm'ın ahlâkı da hayadır. Bu prensip dahilinde gençlere
hayadan, iffetten, namustan bahsedince o kadar şaşırıyorlar ki kendimi bir başka
dünyadan gelmiş gibi hissediyorum. Bu konuları anlatabilmek iğne deliğinden deveyi
geçirmek kadar zor geliyor. Eğitim sistemimiz ve medya onları o kadar olumsuz etkiliyor ki
iffetli olmak, namuslu olmak önemsiz kavramlar olarak kabul ediliyor.

     Sayın Veysel Gani'nin Türkiye Gazetesinde Kasım 1998 de yayınlanan bir yazısında "Milli
Eğitim Bakanlığı"nca hazırlanmakta olan Orta öğretim kurumları Disiplin yönetmeliği akıl ve
bilimden çok, ideolojinin yönlendirdiği değişiklikler içermektedir. "İffete aykırı bulunmak"
yönetmelik kapsamından çıkartılarak yerine çok muğlak. "Genel ahlâka aykırı davranmak"
füli ihdas edilmek istenmektedir. İffet namus ve temizlik demek olduğuna göre Milli
Eğitimde namus ve temizlikten rahatsız olan bir zihniyet neyi amaçlamaktadır." Bölümünü
okuyunca geçen yıl yaşadığım bir olay aklıma geldi. Yaz tatillerinde ailelerin isteği ile bazı
genç kızlara Kur'ân, ilmihal ve ahlâk dersleri vermeye çalışırım. Öğrencilerim, genellikle aile
ortamında dini motiflerin çok yaşanmadığı ancak "bize öğretmediler çocuklarımız öğrensin.

İlerde bize bir Fatiha okusun." zihniyetindeki ailelerin çocuklarıdır. Bu çocukların her biri
birer pırlanta. Öğrenmeye o kadar hevesliler ki sıhhat sorunlarıma rağmen onlarla
ilgilenmek çok zevk veriyor. Geçen yaz bir gün; yaşları 10-16 arasındaki kız öğrencilere
toplum ilişkilerinden bahsederken;

     - "Sakın bedeninize kimsenin dokunmasına müsaade etmeyin. Sizi incitmelerine izin
vermeyin." diye bir tavsiyede bulunmak istedim. Masa başındaki çocuklar önce şaşkınlıkla
birbirlerinin gözüne baktılar, sonra başlarını öne eğdiler. Bunun üzerine,

     - "Ne o çocuklar! çok mu acayip konuştum, evet, siz istemezseniz kimse size
dokunamaz" deyince,

Sosyal Demokrat düşünceye sahip bir ailenin kızı;

     - "Siz öyle sanın hocam, peki okulda merdivenlerden inerken pandik ten nasıl
korunacağız lütfen söyler misiniz?" deyince çocuklar arasında kıkırdaşmalar oldu. Bu sefer
şaşıran taraf ben olmuştum.

     - "O da ne demekmiş?" diye sorduğumda, uzun süren bir suskunluk yaşadık. Ayıp bir
şey olduğunu anlamıştım ancak doğruluğunu teyid etmek için.

     - "Hadi utanma söylediğin şeyin anlamını bilmiyorum anlat da öğreneyim. Hep ben mi
size öğreteceğim?" dediğimde;

Aynı çocuk utana sıkıla;

     - "Hocam okulumuz çok kalabalık ve merdivenler dar geliyor, acele acele derse
koşarken erkek arkadaşlar, kasten çeşitli yerlerimize dokunuyorlar. İşte buna pandik
deniyor" dedi.

13 yaşındaki bir çocuğun bu itirafı beni o kadar şaşırtmıştı ki bu konuda daha fazla bilgi
almak için masa başındaki bütün çocuklara tek tek baktım ve;

     - "Böyle bir şeye nasıl müsaade ediliyor, öğretmenleriniz görmüyor mu?" diye
sorduğumda aldığım cevapları her çocuğun ayrı ayrı başlarından geçenleri, eğer yazacak
olsam yazının bu bölümüne kocaman bir kırmızı nokta koymak gerekir. Bu dersin sonunda
orta öğretim çağındaki bu çocuklara ve diğerlerine, sahip olmak gerektiğini bir kez daha
anlamıştım. Daha on yaşlarındayken bu şekilde hareketlere muhatap olan kız çocukları ve
onları bilinçli bir şekilde taciz eden erkek çocuklar, Üniversite çağına gelince elbette bu
kadar serbest olacaklar diye düşündüm ve yüreğimden bir şeyler koptu. Erkek olsun kız
olsun çocuklara haya, iffet ve namus kavramları tanıtılıp öğretilmelidir.

     Bütün olumsuzluklara rağmen bu başarılabilir. Bu konuda asla erkek-kadın farkı
gözetilmemelidir. Çünkü erkeklerin namuslu olmadığı bir toplumda, kadınlar iffetli olmaya
devam edemezler. Oysa memleketimizde çocuklar cinselliklerinin dorukta olduğu çağlarında
hiç bir ahlâk kuralına uymaksızın erkek-kız diz dize eğitim almak zorunda. Bu dipsiz kuyu
değil de nedir? Çocuklarımıza ahlâki değerlere saygı ve ahlâklı yaşamanın yücelikleri
anlatılacak diye Din Bilgisi Ahlâk derslerini kaldırmak ve bu derslerin okutulduğu okulları
kapatmakla meşgul olan bir sistemin içinde eğitmek zorundayız.

     Hesapsız olarak şehevi duygulara kapılmış olan toplumlar mahvolup yıkılmaya mahkum
olan toplumlardır. Zira şehvetin kol gezdiği bir toplumda aile yuvasının huzurundan,
çocukların mutluluğundan söz edilemez. Halbuki toplum yapısındaki ilk birlik evdir. Ve bir
yavrunun doğarak gelişme basamadığında ilerlediği yegane yuva aile yuvasıdır. Onun için
aile yuvasının emniyetinin, güveninin, maddi manevi her türlü temizliğinin sağlanması ve
istikrarının korunması gerekir. Ve böyle bir havada ancak anne ile baba birbirine güvenir ve
yuvanın korunmasını temin edebilirler, çocuklar terbiyeli huzurlu ve mutlu olabilirler.

     Anne baba olarak çocuklarımıza karşı görevlerimizin ne olduğunu öğrendikten veya
hatırladıktan sonra onlara haklarını iade etmeliyiz. Bu kadar bağımsızlığın içinde gençlerimiz
mutsuz huzursuz ve perişan. Artık çocuklarımıza sahip olma zamanı geldi.

Lütfen onlarla

Braz daha yakından ilgilenelim. "Babanın çocuğuna iyi bir terbiye ve talim vermekten daha
güzel hediyesi olamaz." Eğer bir adım atacak olursak onların iki adım geleceğinden eminim.
Çünkü sanıldığı gibi çocuk aşırı bağımsızlıktan hoşlanmaz. Onlara sevmeyi saymayı
öğretmeliyiz. Sevgi vermeliyiz ki onlarda sevsin ve saysınlar.

          "Önemli olan bağı dağ olmadan bağ yapmaktır."

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]