* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Mutlu Bir Yuva Nasıl Kurulur - Nasıl Korunur  (Okunma sayısı 105 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 2153
Mutlu Bir Yuva Nasıl Kurulur - Nasıl Korunur
« : Ekim 26, 2022, 02:09:37 ÖS »
Mutlu Bir Yuva Nasıl Kurulur -  Nasıl Korunur 

Yeryüzünün halifesi olan insanoğlunun en büyük arzusu dünyevi ve uhrevi saadeti elde etmektir. Bütün gayretler, çabalar, didinmeler bunun için değil midir? Ancak her şeyin olduğu gibi iki cihan saadetini elde etmenin yolları, şartları ve kuralları vardır. Sadece aradığımızın doğru olması yetmez, neyi, nerede ve nasıl bulacağımızı da bilmeliyiz, doğruyu doğru yerde aramamız gerekir. Dünyevi ve uhrevi saadeti elde etmenin adresi; ailedir. Aile, cennet köşelerinden bir köşedir. Gerçek mutluluğa ancak ailenin sıcak atmosferinde erişilebilir. Evlerini otel ve lokanta gibi görenler, orada huzur bulamazlar. Aile, toplumun çekirdeğidir. Ağacın sağlamlığı çekirdeğinden başlar. Sağlıklı bir toplum da sağlam ailelerden oluşabilir. Yine toplum vücuda benzer. Bu vücudu meydana getiren hücreler ise ailelerdir. Hastalıklı hücrelerin çoğalması bazan insanın hayatına bile mal olabilir.
 
Mutlu Bir Yuva Nasıl Kurulur

YERYÜZÜNÜN halifesi olan insanoğlunun en büyük arzusu dünyevi ve uhrevi saadeti elde etmektir. Bütün gayretler, çabalar, didinmeler bunun için değil midir? Ancak her şeyin olduğu gibi iki cihan saadetini elde etmenin yolları, şartları ve kuralları vardır.

Sadece aradığımızın doğru olması yetmez, neyi, nerede ve nasıl bulacağımızı da bilmeliyiz, doğruyu doğru yerde aramamız gerekir. Dünyevi ve uhrevi saadetin elde etmenin adresi; ailedir. Aile, cennet köşelerinden bir köşedir. Gerçek mutluluğa ancak ailenin sıcak atmosferinde erişilebilir. Evlerini otel ve lokanta gibi görenler, orada huzur bulamazlar.

Aile, toplumun çekirdeğidir. Ağacın sağlamlığı çekirdeğinden başlar. Sağlıklı bir toplum da sağlam ailelerden oluşabilir. Yine toplum vücuda benzer. Bu vücudu meydana getiren hücreler ise ailelerdir. Hastalıklı hücrelerin çoğalması bazan insanın hayatına bile mal olabilir. Sevgi, saygı ve dayanışmadan uzak aileler hastalıklı hücrelere benzerler. Böylesi ailelerden oluşan toplumlar yıkılışa sürüklenir. Bir bina sağlam tuğlalardan meydana gelmelidir ki, ayakta durabilsin. Aileler, toplum binasının tuğlalarıdır. Aile sağlam olmadıkça toplum da sağlam olmaz. Sosyal bünyesi zayıf olan bir devletin güçlü olması düşünülemez.

Huzurlu bir toplumun temelini teşkil edecek ailenin de, şahsiyetli fertlerden meydana geleceği açıktır. Zira toplum, içice üç halkadan meydana gelir ki, bunlar da; fert, aile ve toplumdur.

Aileyi teşkil eden fertler, şahsiyetli, sorumluluğuna müdrik iyi insanlar olduğu takdirde bunların meydana getirdiği aile ve toplum da, üstün meziyetleri olan bir cemiyet olarak dünyada yerini alır. Fertleri ve aile düzeni bozulmuş, ahlaki çöküntüye uğramış insan kalabalıklarının oluşturacağı bir toplumun mutlu olması da, varlığını devam ettirmesi de mümkün değildir. Dayanıksız ve birbirine bağlanmamış tuğlalardan sağlam bir bina meydana getirilemez. Bir binanın sağlam olması, onu oluşturan malzemelerin sağlam ve birbirine kenetlenmiş olması iledir.

Toplum da böyle değil midir? Kem âlât ile kemâlât olmaz. Kötü malzemelerle iyi bir şey ortaya çıkmaz. Cemiyetin mutluluğunu, huzurunu ve güvenini temin için, toplumu teşkil eden ailelerin her türlü tehlikelerden korunması gerekir. Bu bakımdan ailenin dayandığı temel esasların iyi bilinmesi ve bunların korunması zaruridir. Ailelerin sağlam olması geleceğin teminatıdır.

Tekliflerimiz ve Yapılması Gerekenler

Toplumun huzuru için ailenin ne kadar önemli olduğunu artık gözardı etmek mümkün değildir. Öyleyse elbirliği ile aile konusunda herkes sorumluluğunun idraki içinde olmalıdır.

Kim bu sorumlular? Hepimiz, herkes. Ben, sen, o, biz, siz, onlar! Anne babalar, akrabalar, büyükler, küçükler ve devlet. Bunlar bir makinenin muhtelif parçaları gibi, birbirleriyle ahenkli işbirliği yaparlarsa mesele kalmaz.

Herkes kendi imkânları ölçüsünde bir yuva kurabilir. Mühim olan yuva kurmak değil, kurulan yuvayı huzur ve mutluluk içinde devam ettirebilmektir.

Mutlu Bir Yuva Kurup Korumanın Şartları iki Kısımdır.

Yuva Kurmadan Önceki Şartlar: Her Müslüman; sadece arayan değil, aranan insan olmalıdır. Üç şeyi seçmede titiz davranmalıdır. Eşini, işini ve aşını...

Yuva Kurulduktan Sonraki Şartlar: Bu şartların hepsine uyulmalıdır ki, ömür boyu mutlu olunabilsin.

Evlenecek kişiler önceden bilgilendirilmelidir. Mesela sivil toplum örgütleri aile okulu açmalı ve anne-baba adaylarını eğitmelidir. Evlilik kolaylaştırılmalı, zorlaştırılmamalıdır.

Kur’an ve sünnet’teki aile eğitimiyle ilgili hususlar öğretilmeli, ayrıca bu hususlar; kitap, broşür, senaryo, film haline getirilip diziler oluşturulmalıdır. Bu diziler ve uygun çalışmalar medya araçlarında da yayınlanmalıdır.

Medyanın olumsuzlukları ve tehlikelerine karşı aile savunmasız bırakılmamalıdır. Aile bir nevi sigortadır. Maalesef sosyal garantimiz olan aileyi yıkmak, aile değerlerini gözden düşürmek için sistemli, güdümlü ve iğrenç bir kampanya sürdürülmektedir. Adeta bir işgal medyası gibi, ahlaki duygularımıza saldıran, nikâh ve bekâreti lüzumsuz gören, haysiyet, şeref, iffet, namus gibi değerleri ayak bağı sayan bu art niyetli program ve kuruluşlara karşı harekete geçmeli ve kötülüklerini önlemeli, doğruları ve ailenin korunmasına, güçlenmesine yararlı olacakları yayınlatmalıdır.

Ailede “iyi örnek olma” üzerinde titizlikle durulmalıdır. Çünkü çocuklar, büyüklerin gözleriyle görür, onların kulaklarıyla işitirler. Çocuğa göre “iyi” de, “kötü” de bu çevrenin iyi ya da kötü gördükleridir.

Aile ve çocuk konusunda cahili anlayışlara, cahili sistemlerin yaymaya çalıştığı görüş ve programlara dikkat edilmelidir. Çünkü cahiliye insanı çocuğa değer vermez. Harun İbni Muaviye’nin dediği gibi: “Cahiliye adamı köpeğini besler, büyütür, çocuğunu öldürürdü.”(1)

Evler, İslam yaşanılarak, öğrenilerek “cennet bahçesi” ne dönüştürülmelidir. Evler; mektep, mescid ve hizmet cephesi haline getirilmelidir.

Evde bulunamayan mutluluk ve huzur, başka yerlerde asla bulunamaz. Mutluluğun adresi, kendi evlerimizdir. Hiçbir kurum ailenin yerini tutmaz.

Hane halkı, birbirlerinin din kardeşi ve dava arkadaşlarıdır ve birbirlerine karşı görevleri ve sorumlulukları vardır. Herkes sorumluluğunu yerine getirmelidir.

Akraba, komşu ilişkileri güçlendirilmeli ve “temiz çevre” oluşturulmalıdır.

Ailenin sağlıklı olması, sevgi ve saygı havasının hâkim olmasına bağlıdır. Bu da aileyi oluşturan fertlerin güçlü bir inanca sahip olmalarıyla mümkündür. Hane halkının fizyolojik, biyolojik, ruhi her türlü ihtiyaçları karşılanmalıdır. Nesiller haysiyetli ve şahsiyetli, kimlikli yetiştirilmelidir.

Mutlu Musunuz?

Mutluluk insanlığın ortak gayesidir. Hayatta insanın en büyük arzusu mutlu olmaktır. Herkes mutlu olmak için uğraşır, didinir, kendine ve sevdiklerine mutlu bir hayat sağlamak düşüncesiyle çabalar durur.

Ancak; her şeyin olduğu gibi mutluluğun da yolları, şartları, kuralları ve prensipleri vardır.

Birçok şeyin, orijinalinden çok sahtesinin olduğu şu dünyada mutluluğun da ucuz ve sahte olanı gerçeğinden fazladır. Ve bugün çoğu insan, gerçek mutluluğu bilemediği ve bulamadığı için sahte mutluluklarla avunmakta ve oyalanmaktadır.

İnsanlar pek çok şeyin sahtesini piyasaya sürerek toplumu aldattıkları gibi, birçok sahte mutluluk yolları icat ederek gerçek mutluluğu belirsiz hale getirmişlerdir. Gerçek mutluluğu bulamamanın boşluğunu ve ızdırabını unutturmak için ortaya çıkarılan sahte mutluluklar, kısa vadede insanı oyalayıp eğlendirse ve kamuflaj görevini yapsa da, uzun vadede daha büyük problemler doğurmuş, sıkıntı ve ızdırabı çoğaltmıştır.

O halde herkesin, her zaman ve her yerde arayıp arzu ettiği gerçek mutluluk nedir ve ona nasıl ulaşılır, nasıl mutlu olunur, nasıl mutlu kalınır? Onu elde etmenin, ona kavuşmanın şartları nelerdir? Mutluluğumuzu mahveden katiller kimlerdir?

İşte bu ve benzeri soruların cevaplarını aramak, bulmak, çözüm ve çarelere başvurmak gerekir. Mutluluğun yollarını, şartlarını, kurallarını, esaslarını ve prensiplerini bilip bulmalıdır. Mutlu olmak önemli olduğu gibi, mutluluğu korumak da önemlidir.

Mutluluğumuzun Önündeki Engeller

İnsanların hayattan bekledikleri sadece fizyolojik, biyolojik ihtiyaçlarının karşılanması değildir; bunlarla birlikte psikolojik ihtiyaçlarının da karşılanmasını ve hayatlarının bir anlamı olmasını arzu ederler. Anlamlı hayat, mutluluk içinde geçen hayattır. Ancak mutluluğun katilleri, engelleri vardır. Bunların iyi bilinmesi lazımdır ki, mutlu olunabilsin, mutlu kalınabilsin...

Mutluluğumuzu mahveden şeylerin başında hırs, tamah, açgözlülük, kanaatsizlik, maddeye esaret, ahiret inancının zayıflığı gelir.

Mevlana’nın ifadesiyle:

“Gönlünü dünyaya veren, bir parça ekmeğe imanını satan gibidir. Dünyaya bağlanan insan, âleme sultan olsa da gerçekte ölüdür.”

“Ne zamana kadar testinin süsleriyle oyalanacaksın? Süslerden vazgeç, içindeki suyu ara bul!”

“Ey oğul! Bağlarını çöz, hür ol! Ne zamana dek altın ve gümüşün esiri kalacaksın? Denizi bir kovaya aktarsan bile, kova bir günlük ihtiyacını alır ancak.” İnsanı kuşatan esaret zincirleri vardır. Bütün bunları kırarak “Hür olmak” lazımdır.

Her bağımlılık, kötü alışkanlık bir çeşit esarettir. Bu bağımlılıklar, alışkanlıklar zamanla güçlenir. Başlangıçta bir örümcek ağı gibi kolayca bozulabilen, kurtulunabilen bu arzular, bağımlılıklar karşı konulmazsa, insanı çelik zincirlerle bağlayıp esir alırlar. Hâlbuki hürriyetine düşkün insanlara bağımlılıklarının girdabında boğulmak yakışmaz.

Diğer bir hastalık da tüketim nevrozu, tüketim çılgınlığıdır. Tüketim çılgınlığı insanımıza çok acı faturalar ödettirmektedir.

Diogenes, birgün kendisine, “Kralı pohpohlamayı öğrensen, karnını mercimek çorbasıyla doyurmak zorunda kalmazsın” diye çıkışan Aristipus’a: “Karnını mercimekle doyurmayı bir öğrensen, kralı pohpohlamak zorunda kalmazsın” diye cevap verir.

Hz. Mevlana:

“Bir kâse ayranım oldukça onu içerim. Şunun bunun kâsesi ve kesesiyle bağlanmam. Fakirlik ve zaruret beni ölümle tehdit etse bile, yine de hürriyetimi satıp kul, köle olmam” der ve bir güzel örnek anlatır:

Hindistan’lı bir derviş, Nişabur’lu bir tüccarla yol arkadaşlığı yapıyordu. Dervişin ayakkabısı yoktu. Ayağını taşlara, çakıl ve dikenlere çarpa çarpa yola devam ediyordu.

Tüccar merhamete geldi, dervişe bir ayakkabı verdi. Bu duruma Hintli Derviş o kadar çok sevindi ki, tüccara teşekkür ve hayır dualarda bulundu.

Ne yazık ki tüccar yaptığı bu iyiliği dervişin burnundan getirdi, ona tahakküm etmeye başladı:

“Şöyle yürü, hafif bas, taş ve dikenlerin bulunduğu yere basma” gibi emirler yağdırmaya başladı. Derviş, arkadaşının baskısından iyice sıkıldı. Ayakkabıları ayağından çıkardı ve sahibinin önüne koydu. “Lütfen bunları alın. Ben otuz yıldır yalınayak yürüyorum. Şimdi bir ayakkabı için senin emrinin altına giremem. Senin minnetini hiç çekemem” dedi.

Gönül zenginliğiyle, kanaatle aşılabilecek engellerdir bunlar.

Bir düşünür, “Allah bütün insanları mutlu kılmak için yaratmıştır. Bedbaht, mutsuz ve umutsuz oluyorlarsa kendi hataları yüzündendir” der. Hayatın bizzat kendisi umut ve mutluluk kaynağıdır. Onu mutsuz eden biziz. Arzularımızı biraz kısıtlarsak, yanlış isteklerimizi frenlersek inanıyoruz ki mutlu olacağız.

Mutluluğun Şartları

* Kuvvetli inanç, mutluluğun temel şartıdır, inançsızlık en büyük huzursuzluk kaynağıdır.

İman mutluluk anahtarıdır ve bütün güzelliklerin kaynağıdır. İnsanı insan yapan bütün değerler ondan çıkar. İnsanı huzura gark eden en önemli unsur, bu dünyada başıboş olmadığına inanması, bir sahibinin bulunduğunu görmesi ve bilmesidir. İman etmek gerekli, fakat yeterli değildir. Son değil, başlangıçtır. İmanın bir kısım gerekleri vardır. Bunları yapan mutlu ve huzurlu olur.

* Karamsarlıktan, olumsuz düşüncelerden uzak olmalıdır. Allah’la irtibatı güçlü insanın umutsuz, mutsuz ve huzursuz olması mümkün değildir. İnsanın Allah ile O’nun indirdiği kitap ve gönderdiği Peygamber ile irtibatı zayıfladıkça huzursuzluğu, mutsuzluğu artar, kendi hayatını kendisi karartmış olur. Her türlü olumsuz düşüncelerden, psikolojik, biyolojik ve sosyal zaaflardan sıyrılmalı ve kâmilleşme olgunlaşma mücadelesi vermelidir.

* İnsan hayatı boşluk kabul etmez. Hayırlı, faydalı ve güzel şeylerle meşgul olmalıdır. Gevşeklik, tembellik, vurdumduymazlık, duyarsızlık gibi zaaflar içinde hep huzursuzluk tohumu taşıyan ve insanı mahveden hastalıklardır. Bunlardan kurtulmak lazımdır.

* Kanaatsizlik, yanlış yönde kullanılan hırs ve tamah, gereksiz kuşku ve korkular terk edilmelidir. Haline şükretmeli, şikâyet etmemelidir.

* Toplumsal yardımlaşma ve dayanışmaya önem verilmeli, hep birlikte toplumu huzursuzluğa iten kötüler ve kötülükler ortadan kaldırılmalıdır.

* Ahiret inancı güçlü olmalı ve geçici dünyaya aldanılmamalıdır.

* Mutluluğun baş adresi evimiz, yuvamızdır. Evlerimiz otel veya lokanta değil, huzur ve mutluluk ocağıdır. Evimize, yuvamıza, işimize, aşımıza, ailemize sahip çıkmalıyız.

Unutmayalım; insanlar mutlulukların mimarı olabilecekleri gibi, mutluluklarının katili de olabilirler. Biz mutlu olmayı, mutlu kalmayı seçmeliyiz.

* Eskiden insanlar şu beş söze çok önem verirlermiş:

“Ya nasip”, “Ya sabur”, “Tevekkeltü alâllah”, “Er rızku alâllah”, “Bu da geçer yâ hû” Şimdi bunlar levhalarda, duvarlarda asılı kaldı. Hayatımıza girselerdi mutlaka mutluluğumuza çok büyük katkıda bulunurlardı.
____________________

(1)   Darimi, Mukaddime, 1.

RADYO DİNLEME LİNKİMİZ
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]