Evlilikte Uyumun Sırrı - Hoşgörü
Evlilikte mutluluk için önemli bir unsur da, eşlerin birbirine karşı hoşgörülü olmasıdır. Hatta hoşgörünün olmadığı bir evliliğin ağız tadıyla yürümesi mümkün değildir, dense yeridir.
Bilindiği gibi, evlilik iki insanın aynı evde yaşaması, birbirlerine örtü olması yani mahrem hayatı paylaşması demektir. Bu kadar yakın bir ilişkide insanların birbirine karşı mükemmel davranması pek de beklenemez. Bu sebeple mutlaka evlilikte eşler birbirlerini olduğu gibi kabullenmeyi öğrenmek zorundadır.
Her insanın kendine göre bir mizacı, huyu, anlayışı vardır. Bunun yanında her insan doğup büyüdüğü aile içinde bazı adet ve alışkanlıklar edinmiştir. Her memleketin bir geleneği, göreneği vardır. Bütün bu unsurlar bir araya gelince her insanın kendine göre sevdiği ve sevmediği birtakım şeyler olacaktır.
Karı kocalar birbirlerinde gördüğü mizaç veya alışkanlıkları olduğu gibi kabullenip hoş görmezlerse aralarında çeşitli türden sorunlar çıkar. Bu sorunları şu başlıklar halinde sıralayabiliriz:
* Birbirlerinde gördükleri özellikleri kabullenemez, değiştirmeye çalışırlar.
* Değiştirmeye çalışmasalar da kusur olarak görür, yüzüne vurur, eleştirir dururlar.
* Yüzüne karşı söylemeseler de için için hor görür veya kızgınlık hissederler.
Bu davranışların her biri aile içindeki geçim ve huzura zarar verecektir. Eşinizin kendine mahsus özelliklerini kendi anlayışınıza göre değiştirmek isterseniz o da buna karşı direnecektir. Onu devamlı eleştirirseniz belki sizden uzaklaşacak veya size karşı kendisini kapatacaktır. Hatta söylemeseniz bile, için için onu hor görüyorsanız, davranışlarınız etkilenecek, aranızdaki sevgi ve samimiyet zarar görecektir.
Bu sebeple müminler evliliklerinde eşlerine karşı müsamahalı ve hoşgörülü olmalıdır. Bunun da sırrı, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin şu hadis-i şerifinde saklıdır:
"Bir mü'min erkek, bir mü'min kadına buğzetmesin. Çünkü onun bir huyunu beğenmezse başka bir huyunu beğenir.” (Müslim, Radâ 61, )
Bu hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem hitap etmekte olduğu erkeklere nasihat etmiştir ama bu nasihat özü itibarıyla kadınlar için de geçerlidir. Bir kadın da kocasının huy veya özelliklerinden bazılarını beğenmiyorsa, o zaman beğendiği diğer yönlerini düşünmelidir. Bilhassa onun bir mümin olduğunu, kalbinde iman olduğunu düşünmelidir.
Biraz düşünecek olursak, bir mümini ufak tefek kusur veya farklı özellikleri sebebiyle hor görmek İslam ahlakına yakışan bir hareket değildir. Onun kalbinde iman varken, Allah'a ibadet eden bir kul olmak gibi bir değere sahipken hiçbir şey sebebiyle onu hor görmek caiz olmaz.
Şunu unutmamalıdır ki, bir mümin için evlilik sadece dünyevi bir münasebet değildir. Hayattan birlikte zevk almak, birlikte mal mülk, çoluk çocuk sahibi olmaktan ibaret değildir. Bunlar evliliğin fani dünya hayatına ait yönüdür, bir mümin, evliliğin asıl ahirete bakan yönünü düşünmelidir.
Dindar Eşin Kıymetini Bilmeli
Hepimiz biliriz ki, evlilik bir insanın hayatını önemli ölçüde etkileyen güçlü bir bağdır. İnsanlar birileriyle alışveriş eder, komşuluk eder, sohbet eder, sonra herkes evine gider. Evi insanın asıl gerçek dünyası, kimseye hesap vermediği mahremiyet alanıdır. İşte bu alanı paylaştığı eşiyle aynı hayat görüşüne ve hayat tarzına sahip olması en büyük saadettir.
Eğer bir insan Müslüman erkek veya kadın, hayatını Allah'a kulluk ile değerlendirmeyi hedeflemişse, eşini seçerken de bu hususa dikkat etmelidir. Evlendiği kişinin bir takım arkadaşı, bir ortak ve hayat yoldaşı olacağını unutmamalıdır.
Bu hayat yolculuğunda insanı bazen yoldan çok yoldaşı yorar. Bu sebeple her evlendiği eşinin, Allah'a kulluk yolunda kendisine destek verecek, hayırlı bir yol arkadaşı olmasına dikkat etmelidir.
Peygamberimiz buyuruyor ki, “Nutfeleriniz için (yani çocuklarınızın annesi olacak hanımın) hayırlısını seçin. Kendinize denk olanlarla evlenin, denklerinizin kızlarını isteyin.” (İbni Mâce, Nikah, 46)
Kızı olanlara da, dinini ve ahlakını beğendiğiniz damatları tercih etmeyi tavsiye etmiştir: “Dindarlığını ve ahlakını beğendiğiniz bir erkek size dünür gelse, sorumluluğunuz altındaki kızı onunla evlendiriniz. Eğer bunu yapmaz iseniz yeryüzünde büyük bir fitne ve fesat çıkar.”(Tirmizî, Nikâh, 3)
İşte insan evlenirken dindar bir müslüman ile evlenmeye dikkat ettiyse, artık huyu, adetleri, alışkanlıkları gibi bir takım ufak tefek hususları fazla mesele yapmamalıdır. Evlilik ancak bu şekilde mutlulukla yürür.
Elbette eşler birbirlerinin sevdiği, beğendiği veya sevmediği şeyleri öğrenir ve onlara dikkat ederse aralarındaki muhabbet çok daha güzel olur. Ailede karşılıklı anlayış sevgi, birbirinin ihtiyaçlarını anlama, kendini sevdirme ve beğendirme çabası olursa o evlilik mükemmel bir saadet yuvası olur.
Esasen hanımlarda kendini sevdirme arzusu vardır. Bunun yanında hanımların sezgileri de kuvvetlidir. Beylerinin duygularını, en ufak jest ve mimiklerinden bile sezebilirler. Eğer kendilerini beğendirmek ve beylerinin rızasını kazanmak için çaba gösterirlerse bu çok daha hayırlıdır. Ama yüzde yüz istenildiği gibi olmuyorsa da bazı şeyleri hoş görmek gerekir.
Çünkü bu geçici hayatı küçük şeyler yüzünden çıkan geçimsizliklere harcamaya değmez. Önümüzde ebedi hayatı kazanmak gibi büyük bir amaç varken basit şeylere takılmak doğru olmaz.