İslâm’a göre evlenme engelleri nelerdir?
İslâm’a göre evlenme engelleri sürekli ve geçici olmak üzere ikiye ayrılır.
a) Sürekli evlenme engelleri:
Bunlara şu âyette topluca yer verilmiştir: “Size şunlarla evlenmek haram kılındı: Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşinizin kızları, kız kardeşinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle cinsel ilişkide bulunduğunuz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız. Eğer anneleri ile cinsel ilişkide bulunmamış iseniz, (üvey kızlarınızla evlenmenizde) sizin için bir sakınca yoktur. Kendi sulbünüzden gelen oğullarınızın eşleriyle evlenmeniz ve iki kız kardeşi bir arada almanız da (haram kılındı). Ancak daha önce geçen geçmiştir. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.”( Nisâ, 4/23)
Bu hısımlar üç grupta toplanabilir:
a) Kan hısımları: Anneler, nineler, kızlar, kız kardeşler, erkek ve kız kardeşlerin kızları, halalar ve teyzeler, büyük hala ve teyzeler bu gruba girer.
b) Süt hısımları: Âyette süt ana ve süt kardeşten söz edilmiş, Hz. Peygamber’in; “nesepçe haram olanlar süt yoluyla da haram olurlar.”( Buhârî, Şehâdât, 7; Müslim, Radâ, 1) hadisi yasağın kapsamını genişletmiştir. Buna göre, süt anne, süt nine, süt hala, süt teyze ve süt kardeş veya yeğenle evlenme yasağı vardır. Ebû Hanîfe’ye göre, sütün ilk iki buçuk yıl, çoğunluğa göre ise ilk iki yıl içinde emilmesi gerekir. Haramlık doğuracak sütün miktarı, çoğunluğa göre az olabilir, İmam Şâfiî’ye göre aralıklarla en az beş defa doyurucu süt emilmesi gerekir.
c) Evlilik yoluyla haram olanlar: Bunlara “sıhrî hısım” denir. Üvey kızlar, kayın vâlideler, baba ve dedenin karıları ile oğul veya torunların karıları bu grupta yer alır.
Yukarıda belirtilen kimselerle olan evlenme yasağı -sıhrî hısımlığı doğuran evlilik sona erse bile-ebedi olarak devam eder.( bk. Nisâ, 4/22, 23; Buhârî, Şehâdât, 7; Müslim, Radâ, 1)
b) Geçici evlenme engelleri:
Bunlar şartlar değişince ortadan kalkabilen geçici engeller olup şunlardır:
a) Başkasının eşi olma: İslâm kadın için tek evlilik esasını benimsemiştir. Bu yüzden başkası ile evli bulunun bir kadın, bu erkekten ayrılıp, iddetini tamamlamadıkça yeniden evlenemez. Kur’an’da; “..Kocalı kadınlarla evlenmeniz size haram kılındı”( Nisâ, 4/24) buyurulur.
b) İki akraba ile birden evlenme: Sıla-i rahmin kesilebileceği endişesiyle yakın bazı hısımların bir nikâh altında toplanması yasaklanmıştır. Kur’an’da; “..İki kız kardeşi birlikte almanız da size haram kılındı”( Nisâ, 4/23) buyurulur. Yasağın kapsamı ortak illet sebebiyle aşağıdaki hadisle genişletilmiştir: “Bir kimsenin karısı ile, bu karısının hala veya teyzesi bir nikâh altında toplanamaz.”( Buhârî, Nikâh, 27; Müslim, Nikâh, 33, 34, 36, 40)
c) İddete bağlı evlenme engeli: Evliliğin ölüm, boşanma veya fesih sebeplerinden biriyle sona ermesi durumunda kadının yeniden evlenebilmesi için beklemek zorunda olduğu süreye “iddet” denir. Neseplerin karışmaması için günümüz beşerî hukuklarında da iddet süreleri konulmuştur. Kocası ölen kadının iddet süresi 4 ay 10 gün,( Bakara, 2/234) boşanan kadının iddeti, üç hayız ve temizlenme süresi,( Bakara, 2/228) gebe kadının iddeti ise her durumda doğuma kadardır.( Talak, 65/4) Henüz âdet görmeyen kız çocukları ile menopoz dönemindeki kadınların iddeti üç aydır.( Talak, 65/4) Hanefîlere göre, kocası kaybolan ve sağ olup olmadığı da bilinemeyen bir kadın, kocasının akranı olan kişiler ölünceye kadar bekler, Mâlikî ve Hanbelîler’e göre ise 4 yıl bekler ve bundan sonra mahkemeden eşi kayıplık kararı alarak, 4 ay 10 gün ölüm iddeti bekleyerek serbest kalır.( İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-Kadîr, IV, 440 vd.; İbn Âbidîn, age, III, 160; İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, II, 52) 1917 tarihli Osmanlı Hukuk-ı Aile Kararnamesi, bu konuda 127. maddesiyle Mâlikî mezhebinin görüşünü kanunlaştırmıştır. Savaş şartları içinde kaybolmalarda bekleme süresi bir yıldır. Müslüman bir erkekle evli bulunan Hıristiyan veya Yahudi kadını da iddet konusunda müslüman kadın gibidir. Ebû Hanîfe’ye göre İslâm ülkesinde yaşayan gayri müslimlerin kendi aralarındaki evliliklerinden doğan iddet konusunda, kendi dinlerine göre davranırlar. Hadiste; “Onları kendi dinleri üzere bırakınız”( Mevsılî, İhtiyâr, Kahire, ty.; Bilmen, age, II, 384; Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, s. 463, 464) buyurulmuştur.
d) Üç kere boşanma: İslâm’da bir erkeğin eşi üzerinde en çok üç boşama hakkı vardır. Eşini üçüncü kez boşayan erkeğin bu kadınla yeniden evlenebilmesi için bu kadının, başka bir erkekle, boşanma amacı olmaksızın evlenmesi ve bu ikinci evlilik sona ererse, iddet sürelerini de gözetmesi şartıyla, yeniden ilk kocasına dönebileceği esası getirilmiştir. Bu geçici yasağı ortadan kaldırmaya yönelik muâmelelere “tahlîl (helal kılma)” veya kısaca “hulle” denir. Kur’an’da şöyle buyurulur: “Erkek karısını (üçüncü kez) boşarsa, bundan sonra kadın, bu kocadan başka bir erkekle evlenmedikçe, ona helal olmaz. Eğer bu ikinci koca da onu boşarsa, onlar Allah’ın sınırlarını ayakta tutacakları kanaatinde iseler, birbirlerine dönmelerinde ikisi için de bir sakınca yoktur.”( Bakara, 2/230)
e) Din ayrılığı: Müslüman erkek veya kadın ateist veya Allah’a ortak koşan kimselerle, bu durumu devam ettiği sürece evlenemez. Delil şu âyettir: “Allah’a ortak koşan kadınlarla -onlar iman edinceye kadar-evlenmeyin… Müşrik erkekleri de –onlar iman edinceye kadar-(mü’min kadınlarla) evlendirmeyin.”( Bakara, 2/221) Ancak müslüman erkeğin ehl-i kitap bir kadınla evlenmesine aşağıdaki âyetle izin verilmiştir. “…
Kendilerine sizden önce kitap verilenlerden, hür ve iffetli kadınlar da, siz onların mehirlerini verip nikâh edince …(size helal kılındı).”( Mâide, 5/5) Buradaki düzenleme, erkek esas alınarak yapılmış ve yukarıdaki âyetin, müşriklerle evlenme yasağını bildiren, Bakara sûresi 2/221. âyetini tahsîs ettiği kabul edilmiştir. Kadının gayri müslim erkekle evlenip evlenemeyeceği konusuna ise âyette yer verilmemiştir.
Bunların dışında kalanlarla hısım olsun veya olmasın evlenmek caizdir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s) halasının kızı olan Hz. Zeynep ile evlenmiş, kendi kızı olan Hz. Fâtıma’yı ise amcasının oğlu Hz. Ali ile evlendirmiştir. Ancak yabancı ile evlenmek için tavsiyede bulunmakta bir sakınca yoktur. Hatta Şâfiîlerde yakın akraba ile evlenmek tenzihen mekruh sayılmıştır.( Sahih-i Müslim, terc. (A. Davudoğlu.), VII, 443; Askalânî, Bulûğu’l-Meram, (terc. A. Davudoğlu), III, 367)