Karı Koca Hakları
Bil ki kadınların erkekler üzerinde çok hakları vardır. Onlara güzel ahlâk göstermek, eziyetlerine tahammül etmek ve onlara merhamet etmek bu hakların genel prensipleridir. Kur'an'ı Kerim'de şöyle buyrulmuştur:
1- "Kadınlarla iyi geçinin. Birisinden hoşlanmazsanız, umulur ki Allah hoşlanmadığınız bir kadını sizin için çok hayırlara vesile kılar" (Nisa,19)
2- "Yanınızdaki arkadaşınıza ihsan ve iyilik edin" (Nisa,36) Yanınızdaki arkadaş sözünden maksat kadındır.
3-"Kadınlar, haklarına riayet etmek konusunda sizden sağlam bir teminat almışlardır." (Nisa,21)
Efendimiz (sav), hastalığının son deminde özellikle üç şeyi tavsiye etmiş ve şöyle demiştir: "Namazı muhafaza edin. Köle (işçi ve hizmetçi)lerinize iyi davranın ve onlara yapamayacakları işler yaptırmayın. Kadınlar konusunda da Allah-u Teâlâ'dan korkun. Onlar, elinizde esir gibidirler. Siz onları Allah-u Teâlâ'nın emaneti olarak almışsınız ve O'nun izin vermesiyle onları kendinize helâl etmişsiniz."
Allah Resulü aleyhissalatu vesselam şöyle buyurmuştur: "Erkek, Eyyub Aleyhisselam gibi, karısının eziyetine tahammül etsin. Kadın da firavunun karısı Âsiye gibi, kocasının kahrını çeksin"
Erkeğin karısına sevgisini belirtmesi ve onu sevdiğini söylemesi müstehaptır. Çünkü bu, aile hayatına hayır ve mutluluk getirir ve bir sürü kötülükleri defeder. Bu hususta herkese örnek olmak ve gerekli dersi vermek için Efendimiz (sav)'in ciddiyeti, vakarı ve olgunluğu bu hâlin çok üstündeydi. Fakat O bununla, tabulaşmış ruh ve dimağlarda betonlaşmış cahiliyet anlayışını yıkmak istiyordu. Bu anlayış, kadını hor ve hakir görmenin, ona karşı kibirli ve kaba davranmanın gerektiği şeklindeydi. O, aynı maksatla şunu da söylemiştir: "Dünyadan Bana üç şey sevdirildi.
Bunlardan birisi kadındır." Bundan da maksatı, yine, kadınlara karşı efelenmeyi ve soğuk davranmayı erkeklik sayan cahiliyet zihniyetini yıkmaktı.
Allah Resulü'ne on sene geceli gündüzlü hizmet eden Hazreti Enes (ra) şöyle demiştir:
1- "Allah Resulü (sav) kadınlara ve çocuklara en çok merhamet eden ve yumuşak davranan insandı"
2- "Efendimiz (sav), aile halkına en çok yakınlık duyan insandı."
Kadın haklarından birisi de, onların seviyesine inmek, onlarla şakalaşmak ve onları hoş tutup sevindirmektir. Efendimiz (sav) bu maksatla, Hz. Âişe'ye, "Ebu Zer" denilen adam karısı Ümmu Zer'e nasıl iyiyse, Ben de Senin için öyleyim" derdi ve çok seyrek de olsa tenhalarda onunla koşup yarışırdı. Bir sefer yarışmışlar, Hz. Âişe O’nu geçmiş ikinci yarışta ise kendisi Hz. Âişe'yi geçmiş ve onun kırılmaması için de, "Bundan önceki koşuda Sen Beni geçmiştin" demiştir.
Allah Resulü aleyhisselatu vesselam şunları söylemiştir: 1- "İmanı en mükemmel olan kimse, ahlâkı en güzel olan ve aile halkına karşı en çok nazik ve yumuşak davranan kimsedir.
2- "En iyileriniz eşlerine en iyi olanınızdır. Ben de eşlerine en iyi olanım."
Hz. Ömer (ra), hak ve adalet konusunda bilinen sertlik ve eğilmezliğe sahip olmasına rağmen, şöyle demiştir:
"Erkek, ev halkına karşı çocuk gibi olmalıdır. Fakat bunlar kendisinden haksız bir talepte bulundukları zaman, erkek olduğunu göstermelidir."
Kadınlara karşı yumuşak davranmayı onlara her yönüyle teslim olmak derecesine vardırmamak, onlarda gayr-i meşru istek ve taleplerde bulunma cesaretini uyandıracak seviyeye getirmemek ve gerektiği zaman heybet ve ciddiyet göstermesini bilmek lâzımdır. Hasan Basri Hazretleri şöyle demiştir:
"Yemin ederim; bir erkek karısının her türlü hevesine boyun eğerse, Allah-u Teâlâ onu yüz üstü Cehennem’e atar."
Allah Resulü aleyhisselatu vesselam şöyle buyurmuştur: "Karısının her türlü isteğine uyan bir kimse ona tapan gibidir. Helâk olmak için de bunu yapmak ona yeterlidir."
Aile bünyesinde erkek itaat edilen, kadın ise itaat eden konumundadırlar. Bu dinin de, fıtratın da gereğidir. Fakat şeytan bu dini ve fıtrî (fıtratın gereği olan, tabii) düzenin değiştirilmesi için çalışır. Kur'an'ın ifadesiyle o şöyle demiştir: "Ben, insanlara emredip Allah'ın koyduğu fıtrî (fıtrat ve yaratılışa uygun olan) düzeni değiştirmelerini isteyeceğim."
Allah-u Teâlâ, Kur'an'ı Kerim'de erkekler için, "kavvam" ve "seyyid" isimlerini kullanmış ve bu isimlerle onların aile içindeki üstün yerini belirtmiştir.
Bu yeri değiştirmeye çalışmak, Allah-u Teâlâ'nın koyduğu düzene karşı gelmek ve şeytanın emrine uymaktır. Bizzat erkeklerin bunu yapmak istemeleri ise, Allah-u Teâlâ'nın kendilerine verdiği bir nimeti tepmek ve azizliği bırakıp rezilliğe razı olmaktır.
Kadının nefsi de erkeğin nefsi gibidir. Nefsin değişmeyen huyu ise şudur: Gemi biraz gevşetilirse, serkeşliğe başlar. Yuları bir santim genişletilirse, yoldan çıkar. Onun için, gem ve yularını sıkı ve kuvvetli tutmak lâzımdır.
Kadının erkek üzerinde hakları bulunduğu gibi, erkeğin de kadın üzerinde hakları vardır. Kur'an'ı Kerim'de bu hakların birbirinin aynısı oldukları, ancak erkeklerin bir derece üstünlüğü bulunduğu bildirilerek şöyle buyrulmuştur: "Kadınlar için üzerlerindeki haklar gibi haklar vardır. Ancak, erkekler onlardan bir derece üstündürler." (Bakara; 227)
Allah-u Teâlâ, erkek ve kadınlara eşit haklar tanıdıktan sonra erkeklere bir derece üstünlük vermiştir. Bu üstünlük elbette ki erkeklere zulüm ve haksızlık yapma yetkisi verme anlamında değildir.
Fakat bu onlara ilâhî takdir gereği tanınmış bir ayrıcalıktır. Bu, itibarla, bunu ne inkâr etmek, ne de gizlemek doğru değildir. Allah-u Teâlâ'nın var dediği bir şeye yok demek küfürdür. Bunu içine sindirmemek de fısk ve dalalettir. Bu sebeple, Müslüman olan kadınların da Allah-u Teâlâ'nın bu yöndeki takdir ve taksimine rıza göstermeleri lâzımdır.
Allah Resulü aleyhisselatu vesselam şunları söylemiştir:
1- "Bir kadın farz ibadetlerini yapar, namusunu korur ve kocasına itaat ederse Cennet’e gider."
2- "Müslüman bir kadın öldüğü zaman, kocası kendisinden râzı ise, Cennet’e gider."
3- "Kadınlar cefakâr ve çilekeştirler. Gebe kalır, çocuk doğurur ve emzirirler. Merhametleri de çoktur. Bu sebeple, kocalarına karşı itaatsizlikleri olmasa Cennet’e giderler."
Has'am kabilesinden bir kadın da Allah Resulü'ne erkeğin hakkının ne olduğunu sordu. Allah Resulü aleyhisselatü vesselam şöyle buyurmuştur: "Erkeğin hakkı odur ki kendisiyle yatmak istediği zaman hanımı onu reddetmeyecek. Hanımı onun malından izni olmadan sadaka vermeyecek, verirse, malın sahibi olan erkek bundan dolayı sevap, kendisi de günah kazanır. Hanımı onun izni olmadan sünnet orucu tutmayacak, tutarsa bunda sevap bulunmaz. Hanımı onun izni olmadan evden çıkmayacak, çıkarsa geri dönüp tövbe edinceye kadar melekler ona lânet eder."
"Kadının Allah-u Teâlâ'ya en yakın olduğu zaman, onun namahremlerden en çok uzak olduğu zamandır. Bu sebeple, onun kendi evinde namaz kılması, mescitte cemaatle kılmasından daha sevaplıdır.","Kadın avrettir. Bu sebeple, evden çıktığı zaman, şeytan onu takip eder."
Kısacası, erkeğin kadın üzerinde çok hakları vardır. Bu hakların en önemlileri de namusunu korumak, ihtiyaç dışı şeyler istememek ve kocasının malını israf etmemektir.
Asrısaadete yakın dönemlerdeki dindar kadınlar, kocaları iş için dışarı çıktıkları zaman onlara şöyle derlerdi: "Efendi! Eve haram bir şey getirmekten sakın. Ben açlığa sabrederim. Fakat ateşte yanmaya sabredemem. Buna gücümüz yoktur."
Kadının koca hakkını bilmesi ve ona riâyet etmesi, babasının evinde eğitilip güzelce terbiye edilmesiyle mümkündür. Bu sebeple, kızlarına bu konuda eğitim ve terbiye vermek anne baba üzerinde bir görev ve bir dinî emirdi