Mehir Hakkında
Elmalı Hamdi Yazır mehir kelimesinin açıklaması sadedinde şunları söylemektedir:
“Mehir: Bir kadının sahih bir nikah akdi ile hak ettiği maldır. Nikâhlanan kadın, cariye değilse tahakkuk mehir kendisinin, cariye ise efendisinin veya hanımının olur. Mehir, lafzının çoğulu ‘muhure’ ve ‘muhur’ dur. Fıkıh kitaplarında mehir; ‘sadak’, ‘saduka’, ‘nihle’, ‘alaik’ , ‘fariza’ adları verildiği kaydedilir.
Mehir: nikâhın ne şartı, ne de rüknüdür, tabii bir sonucudur. Bunun için, nikâh kıyıldığı sırada mehrin miktarı belirtilmese veya mehir konu edilmese hatta ‘mehir vermemek’ veya ‘mehir almamak’ gibi ifadelere yer verilse, bu ifadeler bir değer taşımaz, nikâh kıyılmış sayılır ve mehir ‘mehr-i müsemma’ olarak direk devreye girer.”1
Mehmet Erdoğan’ın hazırlamış olduğu, “Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü” adlı eserde mehir ayriyeten fıkıh kitaplarında “ukr” , “hiba” ve “atiyye” isimlerinin de kullandığını ifade etmektedir.
Vehbe Zuhayli’de, “İslam Fıkhı Ansiklopedisinde” (9/199) nikah, ecir, tavl kelimelerinin de alimler tarafından kullanıldığını belirtmiştir.
Mehir, erkeğin üzerine vaciptir. Bunun vacipliği şu ayet-i kerimeye dayanır:
“Kadınlara mehirlerini (nihle) gönül rızası ile verin; eğer gönül hoşluğu ile o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa onu da afiyetle yiyin.” (Nisa, 4/4)
“Sağ ellerinizin malik olduğu (cariyeler) dışındaki kadınlardan 'evli ve özgür' olanlarla da (evlenmeniz haramdır.) Bunlar, Allah'ın üzerinize yazdığıdır. Bunların dışında kalanı iffetlerini koruyup fuhuşta bulunmamak üzere mallarınızla (mehir vererek) evlenecek kadın aramanız size helal kılındı. Öyleyse onlardan hangi şeyle (veya ne kadar) yararlandıysanız, onlara ücret (mehir) lerini tespit edildiği miktarıyla ödeyin. Miktarın tespitinden sonra, karşılıklı hoşnut olduğunuz bir şey konusunda üstünüze bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır. (Nisa, 4/24)
Mehir konusu, Allah’ın kadına tanıdığı bir haktır. Ayrıca kadına hiçbir değer verilmeyen çağlarda, Allah (c.c.) kadın kullarına erkek kullarının göstermesi gereken bir saygının ifadesidir.
Yeri gelmişken şuna da değinmekte fayda var. Yahudi, Hristiyan dinlerin de Avrupa ve Hindistan’da yaşayan toplumlarda “drahoma” geleneği vardır. Drahoma, Evlenecek kızların damada verdikleri bir paradır. Bu İslam’da ki mehrin tam tersi bir durumdur. İslam kadının üzerinden bu zorluğu kaldırmış onu kocasının yanında asıl itibariyle parayla ölçülemeyecek bir yere yerleştirmiştir. Bu ara hatırlatmadan sonra konumuza devam edelim.
İslam hukukunda kadının hakkı olan bu mehirin üç türlüsünden söz edilir.
1-Mehiri muaccel.
2- Mehri mueccel.
3- Mehri misildir.
Bunları izah etmek gerekirse:
Mehri Muaccel: Kişinin evleneceği kızla nikâh akdini yaptığı sırada üzerinde anlaştıkları para veya başka bir malın kıza hemen verilmesidir.
Mehri Mueccel: Kişinin evleneceği kızla belirlemiş oldukları mehri nikâh akdinden sonra yine belirlenen bir vakitte vermesidir. Mehrin ödenme tarihi evlenecek olan kız ve kadının inisiyatifindedir. Bir sene, on sene vb. zaman dilimleri ödeme tarihi olarak tayin edilebilinir. Eğer bu belirlemede olmamış ise ölüm ve boşanma anında onu hemen alır.
Mehri Misil: Eğer nikâh akdi sırasında mehir belirlenmemiş ise evlenen kız veya kadın kendi ayarındaki kızların aldığı mehri almaya hak kazanır.
Mehrin en azı veya en çoğu hakkındaki ölçü ise âlimler tarafından şöyle belirlenmiştir:
Mehrin en azı hakkında, Hanefi mezhebi şu hadise dayanarak bir ölçü vermiştir.
Hadis şöyledir:
“…Cabir b. Abdillah der ki: Rasulullah (s.a.s.): On dirhemden daha az mehir olmaz.”2
Hadisteki ölçüye göre, altın bazında düşünüldüğünde yaklaşık olarak 35.5 gr. altın eder. Maliki ulemamıza göre, Mehrin en az ölçüsü çeyrek dinardır. Oda 2.125 gr. altın eder. Veya saf üç gümüş dirhemdir. Zamanımızda gümüş değerini çok yitirdiğinden mehir hesabının altın üzerinden yapılması daha uygun olur.
Şafii ve Hanbelî ulemamız ise, mehrin en azının herhangi bir ölçüsünün olmadığını söylemişlerdir. Bu konudaki delilleri şunlardır:
“Haram kılınanların dışında kalanlar mallarınızla (mehirle) aramanız sizin için helal kılındı” (Nisa, 4/24) ayetinde mehir için belirli bir sınır konulmadığından mutlak hükümle amel edilir, demişlerdir. Ayrıca şu hadislerde ki gelen ölçüleride kabul ederek meseleyi razı olmaya bağlamışlardır.
“Bize Amr b. Avn rivayet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Zeyd, Ebu Hâzim'den, (O da) Sehl b. Sa'd'dan (naklen) haber verdi ki,” O şöyle dedi:
Bir kadın Hz. Peygambere (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gelip, kendisini Allah'a ve Rasulü'ne bağışladığını söyledi,
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de:
"Benim, kadınlar hu¬susunda bir ihtiyacım yok!" buyurdu.
Bunun üzerine bir adam:
"Onu benimle evlendir!" dedi
(Hz. Peygamber) de:
"Ona bir elbise ver!" bu¬yurdu.
(Adam):
"Bulamam!" dedi.
(Hz. Peygamber):
"Ona, demir bir yüzük de olsa, (bir şey) ver!" buyurdu. (Adam) da O'na (yani Hz. Peygamber'e) özür beyan etti.
O zaman (Hz. Peygamber):
"Beraberinde (ezberinde) Kur'an'dan ne var?" buyurdu.
(Adam):
"Şu, şu (sûreleri bi¬liyorum)" dedi.
(Hz. Peygamber de):
"Öyleyse, beraberinde (ezberinde) olan Kur'an Sûreleri karşılığında onu seninle evlendirdim!" bu¬yurdu3
“…Cabir der ki: Rasululla (s.a.s.):
“Bir kimse nikahta kadına mehir olarak iki eli dolusunca un veya yiyecek veya kavut verirse artık kendisi için helal olur.”4
Mehirin çoğu hakkında, herhangi bir sınır yoktur.
Çünkü Allah (c.c.) ayetinde:
“Eğer bir eşi bırakıp da yerine başka bir eş almak isterseniz, onlardan birine yüklerle (kıntar) mehir vermiş olsanız dahi hiçbir şeyi geri almayın. Siz iftira ederek ve apaçık günah işleyerek onu geri alır mısınız?” (Nisa, 4/20)
Bu konu böyle olmakla birlikte, Rasulullah’ın (s.a.s.) tavsiyesi şudur:
“Kadınlarınızın en hayırlıları sadakaları (mehirleri) en kolay olanınızdır.”5
Kadınların en hayırlısı olmaya aday Müslüman kızların, bu güzel davranışı karşısında Müslüman erkeklerde eğer imkânları varsa acilen onların mehirlerini versinler. Eğer hemen verememişler ise belli bir sure sonraya ödemek üzere mühlet almışlar ise o mühletleri geldiğinde versinler. Şöyle bir duygu hâkim olmasın “nasıl olsa o artık benim hanımım bundan sonra vermesemde olur.” İşte bu düşüncenin doğuracağı ve ahirette bu kişilerin göreceği muameleyi şu hadisi zikrederek ortaya koyalım:
“Meymun el-Kurdi, babasından bildiriyor: Ben, Rasulullah (s.a.s.)’in şöyle buyurduğunu işittim: “Kim birkadınla az olsun çok olsun bir mehir karşılığı evlenir de, kalbinde kadının hakkını ona ödememek niyeti olursa, onu aldatmış olur. (Bu niyet üzerine) ölse ve kadına hakkını ödememiş olsa kıyamet günü, Allah’ın huzuruna zinakar olarak çıkar.”6
Ve yine bu konuda, Rasulullah (s.a.s.)’ın şu nurlu sözlerine kulak verelim:
“….İbn Ömer(r.a.)’dan rivayet ettiğine göre Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Şüphesiz Allah nezdinde günahların en büyüğü bir kadın ile evlenip, ondan ihtiyacını karşılayınca onu boşayan ve mehrini ona ödemeyen kimse ile bir adamı çalıştırdıktan sonra ücretini vermeyen, bir diğeri ise, boş yere bir hayvanı öldüren kimse (nin bu fiilleriyle kazandığı) günahıdır.”7
Müslüman erkeklerin, hadislerde ifade edilen şeylere, en üst düzeyde dikkat etmeleri gereklidir. Tabi ki İslami bir aile kurmak isteyen insanların bu maddi şeylerden ziyade evlenecekleri kişilerin karakterlerine dikkat etmeleri gereklidir.
Zaten mehir kadının değerini belirleyen bir şey değildir. Kadının toplum içindeki değeri, onun aldığı mehrin azlığı veya çokluğuyla belirlenemez. Hâlbuki yaşantılarına hayranlıkla baktığımız ashabın, içindeki o şerefli hatunların bazısı bir çift terliğe, bir kısmı bir iki avuç hurmaya bir kısmı da kocasının ezberindeki Kur’an surelerini öğrenme karşılığında mehirlerini almışlardır. Vallahi dünyaları versek onların ulaştığı hayra ulaşmamız zordur. Çünkü Onlar, Rasulullah (s.a.s.) övdüğü bir çağda övülmüş olarak yaşadılar. Hele onlardan biri var ki yapmış olduğu şeyin bir benzeri daha yapılmış değildir. O Ümmü Süleym (rh.a.)’dır. Ona talip olan ve talip olduğunda henüz Müslüman olmayan Talha’nın evlilik teklifini mehrinin,“onun İslam’ı kabul edip Müslüman olması karşılığında kabul edeceğini” söylemiş ve öyle de yapmıştır.
Şu da bir gerçektir ki, bu hatırlatmalar çok az insana tesir edecektir. Çünkü Allah’ın Rasul’u (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Dünya ehlinin (gerek nikâh da ve gerekse diğer işlerde) en çok rağbet ettikleri şey mal (servet)’dir.8
Bu mesele bu sayfalara sığmayacak kadar uzundur. Bunun için yazımızı şu hadis ile noktalıyoruz:
“Enes’in bildirdiğine göre Rasulullah (s.a.s.): Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız sükûnet buldurunuz, nefret ettirmeyiniz.”9
--------------------------------------------------------------------------------------
Dipnot
1-Elmalılı M.Hamdi Yazır Alfebetik İslam Hukuku ve Fıkıh Istılahları Kamusu (3/398) Hazırlayan: Sıtkı Gülle Eser Neşriyat 1997 İst.
2- Darekutni Sunen (3/139) K. Nikah Bab: - Hdsno: 3546 Ocak Yay.
3- Darimi (5/37) K. Nikah Bab:19 hdsno: 2207
4- Darekutni Sunen (3/137)K.Nikah Bab:- Hdsno:3539 Ocak y.
5- (İshak bin Rahuveyh Müsned (sh/371) Hdsno: 876). İsanadı zayıftır. Yalnız Hâkim ve Bezzarın kitablarında ki benzerlerinden dolayı hasen derecesindedir.
6- Heysemi Mecmeuz’Zevaid (7/486) K.Nikah Bab:- Hdsno:7507 Hadisi Taberani,el-Mucemu’l-levsat ve el-Mucemu’s-sağir’de rivayet etmiş olup, ravileri güvenilir kimselerdir.
7- Hâkim Mustedrek (4/414) K. Nikah bab: 1140 Hdsno: 2797 senedi sahihtir.
8- Nesai(5/451) K. Nikah Bab: 9 Hdsno: 3211
9- Heysemi Mecmeu’z-Zevaid (1/160) K. İmanbab:- Hdsno: 213. Hadisi Bezzar rivayet etmiş olup ravileri güvenilir.
Seyfulislam Çapanoğlu.