GENÇLİĞİMİZİ TEHDİT EDEN İNANÇ SORUNLARI
İnsan hayatı; çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık olmak üzere belirli ve sınırlı bir zaman diliminden ibarettir. Bu dört dönem içinde gençlik, insan hayatının en kritik dönemini oluşturur. İnsan geleceğini ya bu dönemde kazanır ya da bu dönemde kaybeder. Onun için sufiler “ibnü’l-vakt” olmayı tavsiye ederler. Hani Hz. Mevlana’nın sözünde olduğu gibi: “Düne ait ne kadar söz varsa dünle birlikte gitti cancağızım / Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.” Dün zaten geçmiştir, geri sarmamız mümkün değildir. Gelecekse meçhuldür.
Bize düşen, şimdiyi, anı faydalı bir şekilde değerlendirmektir. Bu sebeple Hz. Peygamber (s.a.s.) bir rivayette ihtiyarlık gelmeden gençliğin kıymetini bilmemizi öğütlemiştir. (Buhârî, Rikâk, 3.) Çünkü gençlik, insan hayatının baharı gibidir. O da zamanla kayıtlı olduğu için gelir geçer.
Gençlik, toplum hayatında sorumluluk alma döneminin başlangıç evresidir. Gerçekten de bu dönem ister erkek isterse kız olsun, bir gencin; fizyolojik, ruhsal, duygusal, ahlaki, dinî ve estetik vb. yönlerden gelişim, değişim ve etkileşim dönemini teşkil eder. Aynı zamanda bu dönem, eğitim-öğretim dönemidir. Onun için zaman çok iyi değerlendirilmelidir. Bu sebeple gençler için yol gösterici rehberlik büyük önem taşımaktadır.
Gençlik; biyolojik ve psikolojik bakımdan çocukluğun sonu olarak tanımlanır. Bu dönem toplum hayatında insanın sorumluluk alma dönemi olup 12’den 24’e kadar olan yaş grubunu içine alır. Ortalama 12 yaş, kız ve erkeklerde ergenlik başta olmak üzere, dinî sorumluluk ve yükümlülüğün de başladığı bir dönem olması hasebiyle, bu dönemde, dinî kimliğin sağlam bir şekilde oluşması için din eğitimi asla göz ardı edilmemelidir.
Bu zaman dilimi, ergenliğin verdiği psikolojik etkilerden dolayı, asi ve fırtınalı bir nitelik de taşıyabilir. Bu dönemin en kolay ve az hasarlı bir şekilde atlatılabilmesi için dinî hayatın iyileştirici ve dengeleyici rolünden istifade edilmelidir. İbadet duygusuyla yetişen gençler, gençlik dönemlerini en sıkıntısız bir şekilde geçirmekle kalmazlar, geleceklerine de olumlu yönde istikamet çizerler. Bilindiği gibi Hz. Peygamber’in hadislerinde, “Allah’a ibadetle yetişen gençler” övülmüştür. (Buhari, Ezan 36, Zekât 16, Rikak 24, Hudud 19.)
Gençliğimize yönelik inanç sorunları
Gençlik, geleceğimizdir. Geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimizin; akıl, ruh sağlığı ve entelektüel birikim bakımından iyi yetiştirilmeleri gerekir. Çağımızda baş döndürücü bir hızla ilerleyen bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler iletişim devriminin de katkılarıyla bilgi akışını hızlandırdı. Artık bilgisayar, internet, akıllı telefonla sosyal medya üzerinden filtresiz bir şekilde akan bilgiye ulaşmak çok kolaylaştı. Taşınan bu bilgiler arasında faydalı olanlar olduğu gibi gençlerimizin zihin ve inanç yapılarını bozmaya dönük zararlı olanlar da vardır. Bunların başında ilahi vahye dayalı olmayan doğal din diye nitelendirilen yeni felsefi inanç akımları gelmektedir. İşte bu inanç akımlarından birisi de “yaratancılık” manasına gelen deizmdir. Deizm, muharref Hristiyanlığın tarihî seyir içerisinde ortaya koyduğu din anlayışına karşı gelişen protest bir harekettir.
Deistler, Allah’ın varlığına ve birliğine inandıkları hâlde, dinlerin yönetsel emir ve yasaklarına inanmamaktadırlar. Bu konuda akla, sonsuz bir güven duymaktadırlar. Akıl olduktan sonra, ne peygambere ne de vahye ihtiyacın olduğunu iddia etmektedirler. Onlara göre her insan, yaşam ilkelerini kendi aklıyla belirleyebilir. Dua ve ibadetlere de ihtiyaç yoktur. Doğal din zihniyetinden hareket eden bu akım, tabiatı makineye, Allah’ı da makiniste benzetir.
Deistlere göre “Allah, zemberekli bir saat gibi tabiatı kurmuştur, bir daha bozulmaz. Allah, yeryüzüne karışmaz. Çekim yasasının kabulüyle birlikte ilahi müdahalenin etkin gücü de zayıflatılmıştır.” Bu görüşleriyle deistler, ateizme doğru yaklaşmışlardır. Onların bu inançları, hevanın ilahlaştırılmasından başka bir şey değildir. Deizmin Hristiyanlık içerisinde bir mantığının olduğu anlaşılabilir ama İslam dünyası açısından anlamsız bir hurafedir.
Çünkü Kur’an ve nebevî sünnet sapasağlam elimizdedir. Yaratan ve yaratılanlar arasındaki ayrım tevhitle belirlenmiştir. Ayrıca İslam’ın akla verdiği değer bilinmektedir. Güçlü bir ahiret inancı vardır. Yüce Allah hem yaratan hem yönetendir.
Eğer son ilahi din olan İslam’ı tanıdıkları hâlde hâlâ deizme sığınılıyorsa bu insanın doğrudan sorumluluklarından kaçışının bir ifadesidir. Dolayısıyla deizm, insanın kendisini ve başkalarını aldatmasından başka bir şey değildir. İnsan, bu dünyaya yalnız başına gelmiştir ve yalnız başına Cenab-ı Hakk’ın huzuruna çıkacak ve yaptıklarından bir bir hesap verecektir.
Gençliğimize yönelik inanç sorunlarından bir diğeri de tatmin ve zevk alma prensiplerine dayalı yaşam biçimlerini seçmiş, hiçbir dinî, ahlaki ve millî değer tanımayan gayrimeşru bir hayat yaşamayı ve uyuşturucu kullanmayı temel felsefeleri hâline getirmiş, üstelik de korkunç eylemleriyle kamuoyunda ön plana çıkan satanizm gibi paganist akımlardır. Satanizm, şeytana taparlık demektir. Kur’an’a göre şeytan, kötülüğün simgesidir.
Şeytan, her hayırlı, iyi ve güzelin düşmanıdır. Bu sebeple şeytana taparlık olan satanizm felsefesinin özünü bütün ilahi dinlerin getirdiği ilkelere karşı başkaldırı ve hakaret oluşturur. Bu inancın ritüelleri, ilahi dinlerin haram saydığı hususlardır.
Satanizme göre, hayatın gayesi; sınırsız hedonizm ve zevktir. Satanizmde fuhuş yapmak ve uyuşturucu kullanmak, hazırlık aşamasının olmazsa olmaz ilkelerindendir. Gençleri uyuşturucu ve fuhuş tuzağına düşüren satanizmde insan ve hayvan kanı içme ve arkadaşlarından birisini kurban etme gibi ritüeller vardır. Korkunç sapkın bir akımdır. Hiçbir ahlaki değer tanımaz.
Öte yandan son yıllarda gerek ülkemizde gerekse dünyada gençliğin içine düştüğü inanç boşluğunu istismar eden okültist (gizli inançlara mensup) gruplarda da bir artış gözlenmektedir. Bu yeni okültist ve paganist akımların başında; ruh göçü, yeniden bedenlenme, ufo, panteist ve astrolojik temelli bilinircilik, medyumluk vb. gibi çağdaş ruhçu öğretiler gelmektedir. Bütün bu akımlar, geleceğimizi emanet edeceğimiz gençliğimizin inanç dünyasında büyük bir tehlike ve çatlak oluşturmaktadır. Bununla birlikte ayrıca gençliğimizi esir alan bedeni kirlenmeye dönük tuzakların da farkında olmalıyız. Gençliğimizin akıl, ruh ve beden sağlığını bozmada kullanılan bu tuzakların başında sigara, alkol ve madde bağımlılığı gelmektedir. Türkiye’de sigaraya başlama yaşı 10, alkole başlama yaşı 13’e inmiştir.
Türkiye’de bir yılda bir milyar litre alkol tüketiliyor.
Alkol tüketiminde dünya üçüncüsüyüz. Bu bir yıkımdır. Türkiye’de her yıl 250 bin kişi sigaradan ölüyor. Özellikle son yıllarda sigara ve madde bağımlılığı yüzünden akciğer kanseri ve erken yaşta ölümler üç kat artmıştır. Trafik kazalarının %40’ı alkol yüzündendir. Buna ek olarak aile içi şiddet ve boşanmaların artış göstermesinde alkol, tetikleyici bir rol oynamaktadır.
Gençliğimizin önüne iyi ve doğru rol modeller konulmalıdır
Gençliğimizi ve geleceğimizi tehdit eden bu yıkıcı akımların önüne ancak sağlıklı ve doğru bir din eğitimi ile geçebiliriz. Unutmayalım ki, ahlaki yozlaşma toplumları çöküntüye zorlamak anlamına gelir.
İleriye dönük ideallerden ve her türlü erdeme ait değerlerden uzaklaşan bir gençliğin geleceği karanlıktır. Bu sebeple, gençliğimize hayatın anlamını, yüce insanlık değerlerini, Allah ve ahiret şuurunu yeniden kazandırmamız gerekmektedir. Geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerin yetişmesi için manevi ve ahlaki alanda büyük yatırımlar yapılmalıdır. Bunun için gençliğimizin önüne iyi örnek rol modeller konulmalıdır.
Kur’an’da örnek olarak Hz. İbrahim’in gençlik döneminin sunulması, iffet ve sabır modeli olarak Hz. Yusuf’un gösterilmesi, Hz. Meryem’in teslimiyet örneği olarak takdim edilmesi ve Ashab-ı Kehf gençliğinin tevhit yolunda imtihanı gençlerimizin örnek alacağı başlıca rol modellerdir.
İslam’ın ilk yıllarında Hz. Peygamber (s.a.s.); dinî, kültürel ve ahlaki anlamda iyi yetişmiş genç sahabelere çok önemli stratejik görevler yüklemiştir. Mutlaka bu gençlerin hayatı, rol model olarak gerek kitapçıklar gerekse kısa metrajlı filmlerle gençliğimize anlatılmalıdır. İslam’ın yayılışına büyük destek veren Mekke’deki gençlerin yaş ortalamaları 10 ila 30 arasındadır.
Örneğin Hz. Ali, İslam’a girdiğinde 10 yaşındadır.
Her türlü tehdit ve tehlikeye rağmen Mekke’de ilk Müslümanlara evini açarak İslam’ın bir karargâhı mahiyetini taşıyan dâru’l-erkâm sahibi Erkam b. Erkâm 17 yaşındadır. Cafer b. Ebî Talip, Habeşistan kralı Necâşi’ye ve bir grup seçkine İslam’ı anlattığı zaman 25 yaşındadır. Medine’nin hicret yurdu hâline gelmesinde Yesrib’den Aydınlanmış Şehir’e dönüşmesinde, İslam’ın girmediği ev kalmadı dedikleri bu şehre muallim olarak gönderilen Mus’ab b. Umeyr 25 yaşında bir gençtir. Bir başka genç Müslüman Muaz b. Cebel, ilk defa Yemen’e Allah Rasulü’nün emriyle İslam davetçisi ve hukukçusu olarak gönderildiği zaman 26 yaşındadır. Suriye seferinde ordu komutanı olarak görevlendirilen Usame b. Zeyd 18 yaşındadır.
Görüldüğü gibi Hz. Peygamber’in davet çalışmalarındaki bu gençler ve daha adını sayamadığımız nice sahabe gençleri İslam’ın cihanı aydınlatmasında büyük rol oynamışlardır.
İşte gençliğimize rol model olarak bu şahsiyetleri anlatmak ve tanıtmak gerekmektedir.
Ben inanıyorum ki bir Müslüman olarak bizler, Allah’a karşı sadece yapmadıklarımızın değil, yapma imkânımız olduğu hâlde yapamadıklarımızın da hesabını vereceğiz. Geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimizin akıl, gönül, ruh ve beden sağlıklarını korumada kurumlara büyük görevler düşmektedir. Bu noktada en önemli husus, yaygın ve örgün din eğitimine ağırlık vermektir. Dinî ve ahlaki değerlerle donanan gençler, istikbalde sorumluluk üstlendikleri zaman temiz bir toplumun hayatiyet bulmasına büyük katkı sağlayacaklardır. Bütün bu güzelliklerin kalıcılığı gençlerin Allah’a hesap verme şuuru ile yetişmelerine bağlıdır.
Allah’a ve ahiret gününe inanan, her bakımdan yaşantısını örnek kabul ettiğimiz Hz. Peygamber’in ve maneviyat önderlerinin hayat tarzını mükemmel bir şekilde tanıyan gençlik; iyiliklerin ve güzelliklerin taşıyıcısı, kötülüklerin ve çirkinliklerin engelleyicisi olacaktır.
Prof. Dr. Ramazan Altıntaş.