Aranan Genç
Her şeyin bir ilk ve sonu vardır. Suyun ilk tazeliği ile beklemiş hâli farklıdır. Havanın ne sıcak ne de soğuk olduğu bahar mevsimi ile, sonbaharla kış mevsimi ayrı bir manzara arz eder. Güneşin ışığının yansımasıyla her tarafı aydınlattığı işrak ve kuşluk vaktiyle, ikindi ve sonrası da bir başka görünüm arz eder. Şairlere ediplere konu olacak bir duygu hâsıl olur. Toprağın ilk verimli haliyle, nadasa terk edildiği vakti de bir değildir. Cansız gördüğümüz, aslında hayat sahibi olan taş toprakta bile, bir tazelik vardır.
Her bir varlığın eceli vardır. Yapıya koyduğumuz taş toprak, çimento kireç, demir bile zamanla değişir, paslanır ve oksitlenir. Genç hayvanın etiyle yaşlısı bile fark eder. Çifte koşulan hayvanın, yaşlanınca yorulduğu görülür. Dalda öten kuş bile, kabiliyetini ilerde kaybeder. Sütünü veren koyun keçi, at inek bile arık (verimsiz) hâle gelir. Yazın dalından koparılan meyve, mevsimin sonunda kışa doğru pörsüyüp çürür. İnsan, bundan on sene önceki fotoğrafını görünce canlanır gözünün önünde hatıralar. Şu an tutmayan dizime, yollar dayanmazdı. Gözüm, en küçük nesneyi görürdü. Kulağım, nerden ses gelse duyardı. Kalbim heyecanlıydı, beynim fikir jimnastiği yapardı.
Çocuktum, koşar oynardım. Gençtim, hiç yılma bilmezdim. Şimdi ise, eski gücüm kayboldu. “ Allah, sizi güçsüz olarak yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından bir güç veren, sonra gücün ardından bir güçsüzlük ve yaşlılık verendir. O, dilediğini yaratır. O, hakkıyla bilendir, hakkıyla kudret sahibidir. (Rum Suresi. 54.)
Genç, îmân ve hidayet üzere olandır. “Biz sana onların kıssalarını doğru olarak naklediyoruz:
Hakikaten bunlar, Rablerine iman eden birkaç genç yiğitti; Biz de hidayetlerini artırdık.” (Kehf, 13.) Hayatın baharında imanın tad ve lezzetini duymalı.
Genç, batıla karşı dimdik ayakta durandır. Kehf ashabı, yedi imanlı genç, zalim Takyanus’a karşı hakkı şöyle haykırdı. “Ve kalplerini pekiştirdik. O vakit ayağa kalkıp dediler ki: «Bizim Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbidir; kesinlikle O’ndan başka hiçbir tanrıya tapmayız; yoksa gerçekten saçma sapan konuşmuş oluruz.” (Kehf, 14.) Bedir muharebesindeki gençler gibi, küfre karşı metin bir kale gibi olmalı.
Genç, İbrâhim (as) gibi Cenâb-ı Hakk’ın varlığını ikrarda, yakîne, kesin inanca, bütün zerresinde îmânın zevkini duyandır. “Böylece İbrahim’e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk ki, kesin inananlardan olsun.” (En’âm, 75.) Çiçeği burnunda, bakılmaya kıyılmayan bir zamanda, Tevid’i şühud halinde yaşamalı. Okuduğu Tevhid, sadece O’na kulluğu, O’ndan yardım beklemeyi, hayatın her alanında emri ilâhi’nin geçerliliğini O’na vermeyi ve maksad ve gayenin Rabbimiz (cc) olduğunu bilmeli.
Genç, inancı uğrunda ateşe de atılsa yılmayandır. “ (İbrahim) dedi: “O halde, Allah’ı bırakıp da size hiçbir fayda ve zarar veremeyecek olan putlara mı tapıyorsunuz?” “Size de, Allah’ı bırakıp taptıklarınıza da yazıklar olsun, siz hâlâ akıllanmayacak mısınız?” Onlar: “Bir şey yapacaksanız, şunu yakın da tanrılarınıza yardım edin” dediler. Biz: “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve zararsız ol” dedik. Ona düzen kurmak istediler, fakat biz kendilerini daha fazla hüsrana uğrattık. (Enbiya, 51 – 70)
Genç, iffet, namusunu koruyandır. Kasas suresinde Mûsâ (as)’ın Şuayb (as)’ın kızlarına karşı gösterdiği olgunluk bunun misalidir. “Kızların da hayâ duygusu yavrularımıza örnek bir davranıştır.
Derken o iki kadının biri, utanarak ona geldi de babam dedi, hayvanlarımızı suladığından dolayı seni mükâfâtlandırmak için çağırıyor. Mûsâ, ona gidip başından geçenleri anlatınca o, korkma dedi, zâlim topluluktan kurtuldun.” (Kasas, 25.) Boşanmaların arttığı, evliliğin geçersiz görüldüğü bu hayatta, aile hayatına düzen getirmeli genç. “Sizin en hayırlınız ailesine hayırlı olandır.” Emr-i Muhammediyyesine (sav), uymalı. Dini için evlenip, dinin diğer yarısında da riayetkâr olmalı. Ailesinin ağzına koyduğu lokmadan bile ecir, mükâfat alınacağını bildiren dinimize saygılı olmalı.
Genç, Yusuf (as) gibi güzel ve ahlâken de mümtazdır. Rabbi Zül-Celal’den korkuyla âhiretini kazanandır. “Onun bulunduğu evdeki kadın, onun nefsinden murad almak istedi. Kapıları sımsıkı kapadı ve sana söylüyorum beri gel dedi. O ise Allâh’a sığınırım doğrusu O benim efendimdir. O bana güzel bir mevki vermiştir. Hakîkat şudur ki:
Zalimler asla felah olmaz!” dedi. (Yusuf, 23.) kıyametin alametlerinden biri olan çılgınlığa dur demeli. Bir gencin, evinde bile hayâlı olacağı bir davranışı, sokak ortasında yapınca, “Yapıyorsun bu çirkin fiili, ne olur bir kenarda yap.” Azalar korunmadan, el, dil ve namus korunmadan Hak Teâlâ’nın sevgisine adım atılamaz. İnternette açılan sayfalarda bakılması caiz olmayan nesnelere bakmak, alaka kurmak moda hâline gelmesin. “Kıyamet gününde bütün gözler ağlayacaktır. Fakat gözünü koruyanlar müstesna.” Buyurur Efendimiz (sav)
Cenâb-ı Hakk’ın Kitâb-ı Kerîm’inde vasvettiği gençlere, öğretilecek olan evvela îmân esaslarıdır.
Sonra ilim ve ibâdettir. Güzellik, zindelik, dinçlik, metanet ve cesaretinin kaynağı Mülk sûresinde ki birinci ve ikinci ayettedir. “Hükümranlık elinde olan Allah, yücedir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” Gençliğin, hayatın bir imtihân olduğunu bildirir ayet-i celîle.
Efendimiz (sav), Beş şeyden önce beş şeyin kıymetini bil!
– İhtiyarlıktan önce gençliğin,
– Hastalıktan önce sağlığın,
– Meşguliyetten önce boş vaktin,
– Fakirlikten önce zenginliğin
– Ölmeden önce hayatın kıymetini bil!. (Ebu Nuaym)
- Dinin, îmânın, ibâdetin, ahlâkın, marifet ve hakîkatin doyasıya yaşandığı an, gençlik anıdır.
“Yavrum, bu işe şimdiden soyunma yorulursun. Kızım, şimdiden örtünüp ninene benzeme” diyenler kulak verirse Kitâb-ı Kerîm’e Hadis-i Muhammediyye çok iyi olur. Altında pantolon, üstünde bir gömlek giyinmeyi adet edinmenin yanlışlığı artık bilinmeli. Hem erkek hem de kadında vücut hatları giyimde belli olmamalı.
İslâm’ın bir kuyumcu hassasiyetiyle yaşandığı takvâ esasının umde, kaide olarak belirtildiği ihsân mektebinde asıl okuyacak olan da gençlerdir.
“Rabbine kulluk ederek, ibâdet ve tâatinin zevkini duyan, serpilip büyüyen genç,” hiçbir gölgenin bulunmadığı gün, Arş-ı Azam’ın gölgesinde gölgelenenlerdendir.
İletişim araçları, çevre, okul ve aile etkiler gençleri. Aile sağlam olursa nesil sağlam olur. Neslin itikad, ibâdet ve ahlâkta sağlamlığı millet ve devleti yenilmez bir güç hâline getirir.
Genç, dini bilgileri ibâdet ve ahlâkî değerleri aileden alır. Çevre ise onu tümden etkileyen bir faktördür. Efendimiz (sav), kişi arkadaşının dini, huyu üzeredir buyurur.
Eğitim ise gençliğin şekillenmesinde en büyük âmildir. Sanki eğitim bir bahçıvanın, bahçenin yabani otlarını temizlemesine benzer. Çağın en son teknolojisi beyninde, gönlünde de îmân olmalıdır.
Alkol ve uyuşturucu yarı semtinden geçmemelidir.
Gençlik, süratli bir hayat, genciken ölmek değil, Tekâsüf sûresinin 8. âyetini derin derin tefekkürdür.
“Sonra, andolsun, o gün elbet ve elbet size nimetler sorulacaktır.”
Gençliğin en büyük özelliği, şecaat ve cesarettir buyurur Ali kerremallahu veche. Genç, Rabbi Zül-Celâlinin emrini, nefsanî isteklere tercih edendir.
Genç, insanlara karşı mütevazı, Allah Teâlâ’dan korkan, namusunu koruyan, her an gözetildiğini bilen, namaz ve oruca müdavim, rızây-ı ilâhiyi gözeten, nefsine karşı çıkan ve Mevlâ’ya itâatkâr olandır. “Kim Allâh’a ve Resûlü’ne itâat eder, Allah’tan korkar ve O’na karşı gelmekten sakınırsa, işte onlar başarıyı elde edenlerin ta kendileridir.” (Nûr, 52.)
Genç, tabiatı cömert, kin ve hasetlik bilmez, şer ve tamadan uzak, Hakk Teâlâ’dan korkusu çok, hayâlı, hayırlı insanlarla arkadaş, şerlilerden uzak iyilik erbâbı, gönlü nûr olandır.
Ehlullahın dilinde genç, Rabbin’den korkan, günahından istiğfar eden, inancında şüpheden uzak, yalan söylemeyen, akıl ve idrak sahibi ve Ashâb-ı Kehf’in yoldaşıdır.
Genç, her zaman, her meslekte tercih edilen kimsedir. Yaşları çok ileri olmasına rağmen gönlü dip diri olan, cihâda can atan yaşlılar elbette hürmete layıktır. (Saçını, sakalını müslüman olarak ağartan affolunur.) buyurur Efendimiz (sav).
Efendimiz (sav) her işte gençleri tercih buyurmuştur. Saîd b. Zeyd (ra) 19 yaşında îmân eden Cennetle müjdelenen on kişiden biridir. Erkam b Ebil Erkam (ra) 17 yaşında îmân etti, evini İslâm’a hizmet için vakfetti. Sa’d b Ebi Vakkas (ra) 19 yaşında îmân etti Uhud’da düşmana ok atarken Efendimiz (sav) “At Yâ Sa’d! Anam babam feda olsun dediği şanlı bir sahâbedir.” Ebû Ubeyde b Cerrah 17 yaşında îmân etti, “Bu ümmetin emini” şerefine mashar oldu. Irak, İran, Suriye’nin Fatih’i oldu. Talha b Ubeydullah (ra) 15 yaşında îmân etti.
Zübeyir b Avvam 15 yaşında îmân etti. Hz. Ali (ra) 10 yaşında Müslüman oldu, hemen akabinde Peygamberimize (sav) “Size yardımcıyım” dedi. Abdullah b. Mes’ud (ra) gençti, okuduğu ayetlere uygun amel işlerdi.
Peygamberlere, ilim ve hikmet genç yaşlarda verilmiştir. Yaşlı iken Peygamber olan yok. Varis-i Enbiya olan ulema ve fudala, Piran-ı İzam da öyle.
Çünkü aşı sağlam ve genç fidanlara yapılır. Şems suresinde, hem de Cuma suresinde aşılanmamız gerektiği beyan edilir. “Nefse ve onu biçimlendirene, Sonra da ona kötülük ve takva kabiliyetini verene yemin olsun ki,” (Şems. 7. 8.) Ümmîler arasında, kendilerinden bir resûl beas eden (görevlendiren) O’dur. Onlara, O’nun (Allah’ın) âyetlerini okur, onları tezkiye eder (nefslerini temizler), onlara Kitab’ı (Kur’ân-ı Kerim’i) ve hikmeti öğretir. Ve daha önce (Allah’a ulaşmayı dilemeden evvel) elbette onlar, sadece açık bir dalâlet içinde idiler.Meryem validemiz de bir fidan olarak nitelendirilir Kitab-ı Kerim’de.
“Bunun üzerine Rabbi onu iyi bir rızaa ile kabul etdi. Onu güzel bir nebat gibi büyütdü. Zekeriyyâyi de ona (bakmıya) me’mur etdi. Zekeriyyâ ne zaman (kızın bulunduğu) mihraaba girdiyse onun yanında bir yiyecek buldu: «Meryem, bu sana nereden (geliyor?)» dedi. O da: Bu, Allah tarafından. Şübhe yokdur ki Allah kimi dilerse ona sayısız rızık verir» dedi.” (Al-i İmran. 37.) Gerek Kur’an-ı Kerim’de, gerekse Hadis-i Şerif’lerde ilim ve hikmet, tezkiye, arınma manasına gelen aşılanma genç iken olur. İhsan mektebi olan bu münevver yola genç iken dahil olunur.