Asr-ı Saadet Gençleri
“Asr-ı Saadet”, yani “Saadet Asrı”, Beşer tarihinin en ibretli, en şerefli, en izzetli devresi. İslâm devletinin kâmil manada hayata geçtiği ve dünyaya örnek olduğu kutlu devre.
Mekke’ye gidelim. Allah-u Azimüşşan, Kâinatın Efendisini (A.S.M.) peygamberlikle vazifelendirmiş. Sevgili Peygamberimiz bu kutlu görevi aldıktan sonra canla başla çalışmaya koyulmuş. Bütün küfür dünyası ve Mekke müşrikleri karşısında. İşte o zorlu günlerde ilk önce Müslüman olan 40 sahabenin İslâm tarihindeki yeri bambaşka. O 40 fedakâr insan temel olacak ve o 40 sahabe 40 senede 40 devleti mağlup edecek. Bu muhteşem zaferlerin temelinde “genç sahabelerin” olduğunu görmekteyiz. Kimler mi? İşte o mübarek ve yiğit sahabelerden bazıları:
Hz. Ali (R.A.): Yiğitler yiğidi, Allah’ın Arslanı bu namdar büyüğümüz 10 yaşında Müslüman olmuştu. Yiğitliği daha o günlerden belliydi. Peygamber Efendimiz (A.S.M.), Şuara Suresi’nin 214. ayetindeki “Ve enzir aşiyreteke’l akrabin” (mealen: Yakın akrabanı da uyar) emrini alır almaz, yakın akrabalarına bir ziyafet verdi ve onları hem İslâm’a davet etti, hem de bu nurlu davada kendisine yardımcı olmalarını istedi. “Kim bana yardımcı olacak?” deyince, kimseden ses çıkmadı. Bu durumu gören henüz 10 yaşındaki Hz. Ali ayağa fırladı, “Sana ben yardımcı olacağım ya Resulullah, ben!” dedi. Sevgili Peygamberimiz, Hz. Ali’ye, “Sen dur” dedi. İkinci ve üçüncü defa tekrarlanan suallerde de her defasında Hz. Ali ayağa fırladı. İşte gözü pek bir İslâm fedaîsi…
Hz. Mus’ab bin Umeyr: Mekke’nin en zengin, en tanınmış ailesinin evladı. Ancak Müslüman olunca ailesi hem kendisinden yüz çevirdi, hem de İslamiyet’ten dönmesi için en ağır işkenceleri uyguladı. Ancak o taviz vermedi. Bu genç ve yiğit sahabe Uhud Harbi’nde şehit oldu.
Erkam bin Ebi’l Erkam: Evini, gizlice Peygamber Efendimizle (A.S.M.) buluşup İslâmiyet’e girenlere açtı.
Zübeyr bin Avam 15-16 yaşında iken, Sa’d bin Ebi Vakkas 19 yaşındayken, Said bin Zeyd 20 yaşındayken Müslüman oldu. Hz. Zeyd, Abdullah bin Cahş, Umeyr bin Ebi Vakkas, Ammar bin Yâsir, Abdullah bin Mes’ud, Üsame bin Zeyd, Semüre bin Cündüb, Rafi’ b. Hadic (radıyallahu anhüm ecmain) ve daha niceleri Asr-ı Saadet’in genç sahabeleriydi.
Her birinin hayatı bir destan. Hz. Ammar’ın babası Hz. Yâsir ile annesi Hz. Sümeyye ağır işkencelerle şehit edilmiş. Kendisine de çok ağır işkenceler yapılmış. Ancak onun imanı çelik gibi. Hz. Abdullah bin Mes’ud, Bedir Harbi’nde müşriklerin elebaşısı Ebu Cehil lâininin başını gövdesinden ayırmış.
Uhud Savaşı’nda Peygamber Efendimiz (A.S.M.) çocuk yaştaki sahabeleri ayırmış. Aralarında Semüre bin Cündüb ile Rafi’ b. Hadic de var. “Ya Resûlullah, Rafi iyi ok atıcıdır” denilince, Peygamberimiz onun savaşa katılmasına izin verdi. “Ya Resulullah, Semüre güreşte Rafi’yi yıkar” denilince, Semüre’nin de kalmasına izin verdi. Diğer çocuk yaştaki sahabelere de mühim vazifeler verdi. Onlar da Medine’de kalan aileleri, kadınları ve çocukları koruyacaklardı.
Üsame bin Zeyd’e ayrı bir paragraf açmamız gerekecek. Hz. Zeyd’in bu yiğit evladı, Peygamber Efendimiz tarafından o zamana kadar hazırlanan en büyük ordunun kumandanı tayin edilmişti. O sırada yaklaşık 18 yaşlarındaydı. Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali ve diğer namlı sahabeler bu ordunun neferleri idiler. Peki, bu tercihin sebebi ne idi? Liyakatti. İşte burada karşımıza “Asr-ı Saadet gençlerinin yetiştirilme metodu” çıkmaktadır. Bu gençler; çok küçük yaşlardan itibaren; hem İslâmî ilimleri öğreniyor, hem bir meslek sahibi oluyor, hem de mükemmel cihat eğitimi alıyor ve idarecilik bilgisi ediniyorlardı. Öyle ki yirmi yaşından önce ordu kumandanı, fethedilen bir ülkenin valisi olabiliyorlardı.
İşte sonraki devirlerde İslam devletleri bu Asr-ı Saadet gençlerini ve onların yetiştirilme tarzını kendilerine örnek edindiler. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiğinde henüz 21 yaşında idi. İşte gençlerimize “rol model” olarak bu Asr-ı Saadet gençleri ve bu gençleri örnek alıp yetişen Fatih Sultan Mehmet gibi büyüklerimiz gösterilmeli. Ve gençlerimiz onlar gibi yetiştirilmeli.