BİR GENÇ NEDEN ODASINDAN ÇIKMAK İSTEMEZ
Hayatın duygulara endeksli olduğu, acıların da sevinçlerin de uç noktalarda yaşandığı bir çağdır gençlik… Öyle ki kimse bizi anlamaz, kimse kalbimize ulaşamaz, kimsenin başına bizimki gibi bir üzüntü gelmemiştir veya dünyanın en yalnız, en mutsuz, belki de en başarısız insanıyızdır. Bu “en”leri n üzeri n kadar çoğaltabiliriz.
Çoğunlukla böylesi günlerde isteriz ki şöyle odamızın bir köşesine çekilip kafamızı dinleyelim. Öyle özel bir gün olmasa da, odamız her daim sığınılacak güvenli bir limandır bizim için. Bu özel mekanda ucu bucağı olmayan hayallere yelkenler mi açılmaz, internette sörfler mi yapılmaz, kahveler yudumlanırken sınavlara mı çalışılmaz... Ancak her şey böyle güzel güzel, istediğimiz gibi giderken, tam da yaptığımız işe veya hayallerimize kendimizi kaptırmışken o tanıdık sesi duyarız derinden: “Kızııım! Hadi gel biraz bana yardım et. Misafirler gelecek birazdan! Bir işin ucundan da sen tut...” yahut “Oğluuum! Yağ bitmiş bir koşu bakkaldan alıver.”
Tüm hayallerimizi, bize ait dünyayı sabote eden bu seslenişle afallarız. “Ne işi? Ne misafiri? Ne yağı? Ne bakkalı?” diye kendi kendimize söylenirken “Oysa ben hangi şehrin, hangi köyünde ziyaretteyim hayallerimde...” diye düşünürüz kendimize acıyarak. “Ya, anne gelemem, çalışıyorum!” derken vicdanımız biraz sızlayıverir. Ne de olsa annemizin yükü epey ağırdır ve alt tarafı bizden bir parça yardım istemiştir. Biliriz, biliriz de bir türlü kalkmak gelmez içimizden. Misafirler geldiğinde de durum aynıdır. Bir “hoşgeldin” deme fikri bile işkence gibi gelir. Sanki görücüye çıkacak gelin adayı gibiyizdir. Dışarının tüm kalabalıklığına rağmen bir “ana”for gibi bizi bağrına çeken odamızda yalnız kalmayı tercih ederiz.
Evet istisnalar dışında gençler odalarında çok mutlu ve bir o kadar da özgür olduğunu hissediyor. Bu dokunulmaz sahalarına kolay kolay ne kimseyi almak istiyor, ne de oradan çıkmak. Peki ya dış dünya, sosyal çevre ve buralara uyum konusu nasıl çözülecek? Kendisini dört duvar arasına kapatan gençler acaba nasıl bir psikoloji içindeler?
ERGENLİK DÖNEMİNDE ODAYA KAPANMAK BİR YERE KADAR NORMAL
Pedagog Zeynep Temizer Atalar gencin ergenlik döneminde bu şekilde ailesinden ayrı durmak istemesinin ve onlara tepki vermesinin gayet normal ve sağlıklı olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Ergenlikte gencin aile ile birlikte olmak istememesi mümkün. Çünkü bu dönemde gençler daha çok arkadaşları ile ilgilenirler ve aileleri ile ilgilenirlerse onların gözünde ‘ana kuzusu’ olmaktan çekinirler. Birey bu dönemde kendine özgü kimlik gelişimi içerisinde olduğu için aileden uzaklaşma görülebilir. Bu sağlıksız değildir. Aileler buna müdahele etmemeliler. Sağlıksız olan, gencin tamamen dış dünya ile ilgisini kesmesi halidir. Eğer arkadaşlarından da kopmuş, kendisini adeta odasına hapsediyorsa artık profesyonel yardım alma zamanı gelmiş demektir.”
Demek ki gencin odasıyla olan bağı anne babalar açısından o kadar da korkutucu değil. Dolayısıyla hemen “Oğlum / kızım asosyal olacak” ya da “yabani” yaftası yiyecek diye telaşlanmaya gerek yok. Geçici bir kendini arama ve kişiliğini oturtma dönemi olabilir bu. Ancak geçici olmayan ve sadece oda aşkıyla tanımlanamayacak durumlar için harekete geçmek gerekebilir.
ASOSYAL GENCE KARŞI NE YAPILMALI?
Böyle bir tabloyla karşılaşan ebeveynlerin ne yapmaları gerektiği hususunda Pedagog Atalar anne babanın çocuğu ile ilişkisinin gayet yumuşak ve sevgi dolu olması gerektiğinin altını çiziyor ve şunları tavsiye ediyor: “Anne baba çocuğunun arkadaşlarına nasıl yaklaştığını uzaktan kontrol etmeli. Hiç bir zaman dedektif edasıyla sorgular şekilde bunaltmamalı. Onun özel alanına müdahale etmeyip çatışmasız bir iletişim ortamı kurmalı. Gerekiyorsa arkadaşının anne babası ile tanışmak istediğini söyleyip eve davet edebilirler. Şu da bilinmeli ki bunlar geçici davranış kalıplarıdır. Ancak kalıcı hale gelmemesi için ebeveynin tutumlarına dikkat etmesi gerekmektedir. Anne babalarla çocukları arasındaki ilişkinin temelinde sevgi ve özellikle saygı olmalıdır.”
Aynı ev içinde kendine ayrı bir dünya kurmak isteyen gençlerin bu isteği bir yere kadar makul görülse de ailenin bir birlik olduğu unutmamalı. Anne babanın gence göstereceği sevgi ve müsamahanın yanında, gencin de anne babasının isteklerine kulak vermesi gerekiyor. Ancak bu şekilde evlerimiz otel değil sıcak bir yuva haline gelebilir.
ODASINDAN ÇIKMAK İSTEMEYENLERE BİRKAÇ ÖNERİ
• Odanıza olan aşkınızı anlayabiliyoruz. Ancak arada bir evin diğer odalarına da gidip anne babanıza yaşadığınızı gösterin. İçleri rahatlasın.
• Misafirleri genelde anne babalarımıza gelmiş gibi algıladığımızdan bizim “hoş geldin” dememize gerek olmadığını düşünürüz. Ancak unutmayın ki misafirler, odanızın bulunduğu eve, dolayısıyla size de geliyor. Misafirden kaçmanız “Sizi istemiyorum” mesajını içerir.
• Evin yemek yahut çay gibi aktiviteleri sizin özel zaman çizelgenize uymuyor olabilir. Evi kendi çizelgenize uydurmak yerine kendi çizelgenizi eve göre ayarlayın. Yemek saati odanızda değil sofrada olun. Anne babanızla bir çay için ki onların da gönülleri hoş olsun.
• Temizlik, alışveriş gibi ev işlerinde odanıza kapanıp, tembellik yapmayın. Çocukluğunuzdan beri size bakan anne babanızın bir iki işini halletmeniz çok da zor olmasa gerek.
Nurbahar AYDIN.