Gençle Sağlıklı İletişim
İnsanların ihtiyaçlarını karşılamak için karşılıklı yaptıkları bilgi alışverişine iletişim denir. İletişimde önemli olan bilgi alışverişinin karşılıklı olmasıdır. Anne baba çocuklarına, amirler memurlarına sadece emir veriyor ve tepkilerini dikkate almıyorsa, bu iletişim değildir! Bu durum tek yönlü olduğu için sadece bilgi vermek olarak değerlendirilir. İnsanların birbirleriyle iletişim içinde olmalarının gayesi, bazı temel ihtiyaçları gidermektir. Bu bakımdan ergenlik dönemi iletişim anlamında önem arz etmektedir.
Ergenlik çağındaki gencin, fiziksel, sosyal ve duygusal yönden sürekli geliştiği için kendisini ifade etmeye, kendisindeki bu değişmeleri dile getirmeye ihtiyacı vardır. “Ben büyüyorum, ben de sizin gibi yetişkin oluyorum, beni anlamıyor musunuz?” gibi ifadelerle haykırmak istemektedir aslında. Bu değişimleri paylaşacak bir yetişkine ihtiyacı vardır. Bu yetişkin de, ergenin en yakın ve model alabileceği kişiler olan anne babasıdır. Bazen ergenle konuşurken onu dinlediğimizi zannederiz Fakat onun anlattıklarına verdiğimiz pek çok tepki ile aramızdaki iletişimi birden koparırız. (Ercan Nar, Kimse Beni Anlamıyor, s. 107)
Dolayısıyla genci sessizce dinlemeli ve bu davranışımızla onu kabul ettiğimizi göstermeliyiz. Hep konuşan biz olursak karşımızdaki gencin duygularını ifade etme özgürlüğünü kısıtlamış oluruz. Burada gencin kendini tam anlamıyla ifade etmesine fırsat verilmelidir. Onu anladığımızı hissettiren ifadeler kulanmalıyız. Tabii ki, burada yargılama ve analize yer yoktur.
Gençle iyi bir iletişim kurmak için empati yapmak gerekir. Kendimizi gencin yerine koyarak \"Ben olsaydım ne hissederdim?\" diye düşünmek ve gencin ifade ettiği duyguları isimlendirerek yansıtmaktır. Yani, “Fizik dersini hiç anlamıyorum...” diyen gençe yanıtımız “ Fizik dersi sana zor geliyor...” gibi olmalı. Bu örnekte yargılama, öğüt verme, eleştirme olmadan sadece onun yaşadıklarını göz önüne alarak gencin ifade ettiği duyguyu isimlendirdik.
İyi bir dinleyici olmak için neler yapmalıyız? Öncelikle bedensel olarak karşımızdaki kişiyi dinlemeye hazır olduğumuza inandırmalıyız. Elindeki gazeteye bakan, tırnaklarını törpüleyen ya da yemek yapmak için koşuşturan bir kişiye hangimiz bir şeyini anlatmak ister ki? Öncelikle konuştuğumuz kişi özellikle bir çocuk, ön ergen ise onun boy hizasına inerek göz teması kurmalıyız. Yüz yüze olmada en az konuşulan şey kadar yüz ifadesinden de mesajlar alırız. Gözlerinin buğulanması, yüzün kızarması, gözleri kaçırma gibi pek çok sözsüz mesajı algılayabilmemize olanak sağlar. Böylelikle söylenen şeyle verilmek istenen mesaj hakkında bilgi sahibi oluruz.
Genci dinlerken ne gibi iletişim engellerini kullanıyoruz :
1. Öğüt vermek: Şöyle yapma, böyle yap…
2. Çözüm getirmek: Bunu böyle yapmada şöyle yap.
3. Yönlendirmek: Üzüleceğine otur da ders çalış.
4. Yargılamak: Sen zaten hep kolaya kaçarsın.
5. Eleştirmek: Çocuk gibi davranıyorsun.
6. Ad takmak: Geri zekâlı, aptal!
7. Soru sormak: Neden, niçin?
8. Araştırmak: O sana ne dedi?
9. İncelemek: Hanginiz önce söyledi?
10. Teşhis: Aslında sen öyle demek istemiyorsun…
11. Tanı koymak: Ben senin aslında neden öyle yaptığını biliyorum.
12. Tahlil etmek: Aslında senin derdin başka…
13. Teskin: Aldırma boş ver.
14. Teselli etmek: Düzelir canım, dert etme geçer, üzülme.
15. Konuyu değiştirmek: Başka şeylerden konuşalım.
Bunların sonunda genç, haksızlığa uğradığını hissetme, anlaşılmama, sorunun aslında önemsiz ve saçma olduğunu düşünme, sinirlenme, direnç gösterme, isyan, çaresizlik, kızgınlık gibi duygular hissetmeye başlayabilir. Oysa gencin yukarıda saydığımız pek çok iletişim engeli yerine en önce dinlenmeye, kabul edildiğini hissetmeye ihtiyacı vardır. Siz hiç bir çözüm getirme durumunda olmadan sadece sessizce dinleseniz bile, gençte belli bir rahatlamaya sebep olacağınız için başarılı olursunuz. Konuşurken sorununun çözümünü kendi kendine keşfetme olanağını da vermiş olursunuz. Anlaşıldığını, kabul edildiğini, koşulsuz sevildiğini bilen bir gençle iletişim kurmak hiç de zor olmayacaktır. Bu bağlamda, sorunlar da kavgaya, isyana, çaresizliğe dönüşmeden rahatlıkla çözülecektir. (Ömer Baldık, Ansiklobedik, Eğitim ve Psikoloji Rehperi 399-400)
Aile İçi İletişim
Aile içi iletişim çok önemlidir. Aile içinde anne-babanın davranışları, ergenin haklarıyla sorumlulukları arasındaki dengeyi kurabilecek türden olmalıdır. Aile içinde ergene yöneltilen farklı davranışlar, ergenin dengesizlik ve kararsızlığını arttırır. Mesela, bir gün: ‘sen daha çocuksun, bunu bilmezsin’ diyen bir yetişkinin bir başka gün: ‘kocaman adam oldun, hala bilemiyorsun’ şeklindeki suçlaması, genci dengesizliğe iten bir sebeptir.
Gence belli sınırlar içinde özgürlük ve serbestlik tanımak gerekir. Sınırlar ebeveynler tarafından belirlenmelidir; ancak o sınırlar içinde seçenekler sunulabilir ve seçim hakkı ve esnekliği gence bırakılabilir. Böylelikle çerçevesi belli, kontrollü bir alanda gence karar verme, seçim yapma, deneme-yanılma ve sorumluluk alma gibi şahsiyet gelişimi açısından önemli becerileri kazanmasına zemin hazırlanmış, katkı sağlanmış olur.
Anne-baba, gençi hiçbir zaman başkalarının yanında eleştirmemeli, küçük düşürmemeli, alay etmemeli ve davranışları başkalarınınkiyle karşılaştırılmamalıdır. Gençi, ufak tefek hatalarından dolayı azarlamamalı ve yaptığı yanlışlardan dolayı onu tehtit etmemeli, bağırmamalı, korkutmamalı ve güç gösterisnde asla bulunmamalıdır. “Görürsün el mi yaman, bey mi yaman? Bakalım kimin değdi olacak?” gibi bu tür davranışlardan, baskılardan kaçınmak gerekir.
Gençlerin hiç sevmediği şey nasihat dinlemektir. Aksine anne ve babalar da bol bol nasihat etmek isterler. Anne-baba ile genç arasında iletişim hayati derecede önem ve anlam kazanır. Çatışma yerine, işbirliği ve iletişim kurabilmek çok önemlidir. Ergen gence karşı aşırı koruyucu, müdahaleci ve yumuşak ya da aşırı katı, otoriter ve baskıcı olmamalı. Aşırı yumuşak ya da aşırı sert davranışların psikolojik ve ahlâkî sonuçları hiç arzu etmediğimiz biçimde gerçekleşebilir. Herşeyde olduğu gibi, bu konuda da ‘denge’ çok önemlidir.
Anne-baba, ergenlik çağında vermek istediği bilgileri bir çoçuğa verircesine davranmaktan vaz geçip, geçiş döneminin zorluklarını yaşamakta olan bir gence “rehperlik” etmek” şekilinde olmalıdır. Yani artık hedef, gence bir şeyler öğretmek değil, “onun kendisinin bir şeyler öğrenmesine” yardımcı olmak hedef olmalıdır. Ya da amaç, belli sorunları ona gösterip çözümlerini yine ona öğetmek değil, kendinin çözümler bulmasına yardımcı olmaktır. (Doç. Dr. Ömer Özyılmaz, Çocukluk ve Gençlik Çağında İslami Eğitim, s. 254-255)
Gençlerin sağlıklı gelişmesi için onlarla sürekli iletişim halinde olmak, psikolojilerini bilmek ve kişiliklerine saygı göstermek gereklidir. Böyle davranılmadığında gençler ile erişkinler arasında çatışma başlar. Gençlerle erişkenler arsında zamn zaman kuşak çatişması yaşanmaktadır. Gençler ile erişkinler arasında meydana gelen kuşak çatışmasının başlıca nedenleri şunlardır:
Eve dönüş ve yemek saati.
Ders çalışma ve gezme zamanı.
Giyinme ve süslenme biçimi.
Kız-erkek arkadaşlığı.
Büyüklere karşı saygı.
Gelenek, görenek ve değer yargıları.
Siyasi ve fikri düşünce farklılıkları.
Yetişkinlerin bir konuyu gereksiz yere uzatmaları.
Kardeş ilişkileri.
Ailenin ekonomik durumu.
Ailenin gence aşırı şekilde nasihat etmesi.
Ailenin genci aşırı şekilde korumaya çalışması.
Ailenin gence sert davranması.
Ailenin gençle hiç ilgilenmemesi.
Eş ve meslek seçimi.
Din ve ahlâkî hususlar.
Müzik türü, dergi, günlük gazete, kitap seçimi.
Ergenlik çağındaki bir gence ailesinin yapabileceği en büyük yardım; onu anlamak, sorunları konusunda yanında olduğunu hissettirebilmektir.
Ancak, ne var ki bu dönemde anne-baba ile genç arasındaki birtakım problemler çıkmaktadır. Problemlerin çözümü ise ebeveyn ile ergen arasında etkili ve sağlıklı iletişim kurulmasından geçmektedir. Kuşak çatışmasının olumsuz ve sağlıksız boyutlara kadar erişmesini önlemek, sağlıklı ve iyi bir iletişim yoluyla gerçekleşir.
Olumlu bir iletişim ortamının olduğu ailelerde, aile bireyleri birbirini anlar, olduğu gibi kabul eder, hiçbir koşula bağlı olmaksızın sever ve birbirlerine güvenirler. Böyle bir ortamda yetişen genç, sevildiğini, kendisine güven duyulduğunu, anlaşıldığını bilir, bu da ona güç verir, huzur verir.
İletişimin sağlıklı olması için, öncelikle yetişkin ferdin yerine getirmesi gereken hususlar şunlardır :
1. Genci bir insan olarak kabul etmeli, ona sevgi ve saygı gösterilmelidir.
2. Gençlik çağına özgü biyolojik, ruhsal ve toplumsal değişme ve gelişmeleri, bunların gencin davranışına ne biçimde yansıdığını bilip tanımak, gençlik çağının fırtınalı ve zor olduğunu göz önünde tutmak gerekir.
3. Gencin duygu ve davranışlarındaki hızlı değişiklikler karşısında serinkanlı olmalı, kırıcı, sert ve yıkıcı davranışlardan kaçınılmalıdır.
4. Genci denetlemek, engellemek ya da ödün, ödül vermek için tutarlı davranmak gerekir. Bazen ödüle değer bulduğumuz bir davranışı başka bir zaman kötüleyip, eleştirip, yermekten kaçınmak gerekir.
5. Gencin yaşamına, giyinmesi ve süslenmesine ilişkin karar alırken; onun düşünce ve önerilerine belli ölçüler içersinde anlayış ve saygı göstermek gerekir.
6. Aile ve evle ilgili konularda ve sorunlarında gencin de fikri alınmalı, onunla konuşup tartışmaktan kaçınılmamalıdır. Onları yıldırarak ve korkutarak kendimizden uzaklaştırmamalıyız.
7. Konuşma ve tartışmalar sırasında gencin doğru düşündüğü, gerçeği bulup söylediği durumlarda ona hak verilmeli, düşünce ve önerisini gerçekleştirmek için yardımcı olunmalıdır.
8. Gencin tutumu ve davranışlarına yön verirken, “benim gençliğimde…” diye-başlayan konuşma ve öğütlerden kaçınılmalıdır.
9. Gence bol bol öğüt vermek ve tavsiyede bulunmak yerine örnek davranışlar yaparak göstermek daha olumlu sonuçlar ortaya çıkaracaktır.
Gençler de, sağlıklı iletişim için şunlara dikkat etmelidir :
1. Gençler, gelişme ve değişme çağında oldukalrını, bu çağın kendi davranışalrını çeşitli yönlerden etkileyeceğini ve onlara bazı olumsuzluklara sürükleyebileceğini bilmelidirler.
2. Genç insanlar, “Gençler bilseydi, yaşlılar yapabilseydi” deyimine uygun olarak anne-baba ve yetişkin nesil ile iletişim kurmaya çalışmalıdır.
3. Bütün amaç, beklenti ve isteklerimizin hemen o anda tümüyle gerçekleşmeyeceğini bilmelisinz.
4. Her yerde ve her zaman yetişkinlerden öğrenmemiz gereken bilgiler ve tecrubeler olduğunu kabul etmelisiniz
5. Konuşma ve tartışmalarınızda kırıcı ve sert olmaktan kesinlikle kaçınmalısınz.
6. Engeller, zorluklar, sorunlar karşısında size yardımcı ve destek olacak ve yardımcı olacak insanların anneniz, babanız ve diğer yetişkin neslin olacağını unutmayınız.
7. Eşya ve olaylara yaklaşımınızı anneniz, babanız ve diğer yetişkin nesil ile istişare etmekten ve onlara danışmaktan sakın çekinmeyiniz. (Doç. Dr. Ömer Özyılmaz, a.g.e., s. 256-258)
Ailede sağlıklı bir iletişim için şu dört hususa da dikkat etmek gerekir :
1-Ne söyleyeceğimizi bilmek,
2-Bunu ne zaman söylemenin daha uygun olacağınıbilmek
3-Nerede söylemenin doğru olduğuna karar vermek,
4- En iyi nasıl söyleneceğini düşünmek, akıcı bir dille ve karşımızdaki kişiyle konuşabilmek.
İnsanların birbirleriyle iyi bir iletişim kurmaları için Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Kullarıma söyle: Sözün en güzelini konuşsunlar. Sonra şeytan aralarını bozar (açar). Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.” (17/İsrâ, 53) Güler yüz, güzel söz, güzel davranış insanlarla çok iyi iletişim kurma sebebidir. Sevgili Peygamberimiz de şöyle buyurur: “İnsanların seviyesine göre davranın.” (Ebû Dâvud, Edeb 23). Gençler ile iyi iletişim kurmak için onların seviyesine göre davranmalıyız. Gençlerin anlayacağı şekilde, seviyelerine göre anlatmalı, kolaylaştırmalı, zorlaştırmamalı. Yine Hz. Peygamber (sav.) : “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin.” (Buhârî, İlim 12) buyurarak sağlıklı bir iletşim kurmanın yolunu göstermektedir.
Sağlıklı olmayan aile içi iletişim, aileyi olusturan üyelerin, özellikle de çocuklarin maddî-mânevî sıkıntılarını artırdıği gibi, sağlam bir aile içi iletişim zemininde yetişen çocukların da beden ve ruh sağlıkları daha iyi olur. Zaten günümüz ailesi; tv, bilgisayar, ekonomik güçlükler, yoğun çalışma şartları, şehir hayatı, alkol ve uyusturucu ile gelen ferdî zaafiyet ve yalnızlık gibi iletişim problemlerine yol açan unsurların etkisindedir.
Yüce Allah kitabında şöyle buyurur: “Kim sâlih bir amelle (iyi işlerde) bulunursa, kendi lehinedir, kim de kötülük (İslâm’a aykırı hareket) ederse, o da kendi aleyhinedir (zararınadır). Senin Rabbin (Allah) kullara zulmedici değildir” (41/Fussilet, 46) “İman etmiş olarak, kadın-erkek kim güzel davranışlarda bulunursa ona (dünya ve âhirette) güzel (mutlu ve huzurlu) bir hayat yaşatacağız.” (16/Nahl, 97)
Sevgili Peygamberimiz’de bizi şu şekilde uyarmaktadır:“Şeytan insanlar arasında onları birbirlerine karşı kışkırtır! (Aralarının açılmasına uğraşır).” (İbn Mâce, Menasık 76) “Şüphesiz ki, yumuşak davranmak bir şeyde bulunursa, onu güzelleştir Bir şeyden de alınırsa, onu çirkinleştirir.” (Müslim, Birr 78) Yine bir hadis-i şerifte: “Yumuşaklık ev halkına hayır ve menfaat (huzur) sağlar.” (Ahmd b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 71, 104, 105 ) buyrularak aile içerisinde iyi geçinmenin önemi belirtilmektedir.
Ev içerisinde de yumuşak olmalı; sert, kaba olmamalı. Güç mücadelesine girilmemelidir. Ufak tefek şeylerden dolayı bağırıp, çağırmamalı. Sakin, yumuşak bir şekilde davranarak problemleri çözmeli.
Her ailede az veya çok diyalog aksamaları olabilmesine rağmen, manevî değerlerin ön plânda oldugu ailelerde, vahim problemler daha az yasanir. Sağlıklı bir manevî temeli olan insanlar kendisi ile barışık, insan ilişkileri olumlu ve kuvvetli saygılı bireyler olarak yetişirler ve böylece mutlu, huzurlu bir yaşantı içersinde olurlar.