* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Gençlik ve Din  (Okunma sayısı 851 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 2153
Gençlik ve Din
« : Şubat 04, 2024, 02:16:18 ÖS »


Gençlik ve Din

Son zamanlarda biraz değişmiş olsa da genç dendiğinde aşağı yukarı 15-40 yaş arasını kapsayan, kendine özgü psikolojik yapısı olan, insan ömrünün bedenen ve ruhen en hareketli olduğu yaşamın en güzel çağı anlaşılıyor. Çocukluktan kurtularak yeni ümitlere, hayallere, insanlığa ve kulluğa yelken açılan özel bir dönem; gelişen beden ile beraber duyguların ve imanın da gelişip şekillenerek kişiliğin inşa edildiği müstesna bir ömür kesiti…

Gençlerin duyguları değişken olduğu için bazen istikrarsız veya kararsız görünürler. Bu nedenle de gençlik dönemi en çok anlaşılmaya ihtiyaç duyulan dönemdir. Duyguların çoğu zaman idrakin de önüne geçmesiyle olmayacak işlerle meşgul olabilirler. En doğru fikirlerin kendi fikirleri olduğunu düşündükleri için nasihate de çoğu zaman kendilerini kapatırlar. Yanlış yönelimlerin de birçoğu bu şekilde başlar. Gençler kendini bulma sürecinde ifade imkânı bulduğu veya alışılmışın dışında, toplum normlarından farklı olan akım ve fikirlere yönelebilir.

Hak ya da batıl bütün davaların asıl taşıyıcıları gençlerdir. Her fikir akımı bu duygu selini kendi barajına taşıma derdindedir. Çünkü toplumların en önemli potansiyeli gençlerdir.

İslam dini de bir gençlik dinidir. Hatta “Bu din gençlere indi.” dersek abartmış olmayız. İlk yıllarda İslam’a girenlerin çoğu gençlerdir. Bu yıllarda İslam’ı kabul edenlerden yaşı 35’ten fazla olanların sayısı üç-beş denecek kadar azdır. Aşere-i Mübeşşere’nin yedi tanesi bu müjdeyi otuz yaşının altında almıştır. Bu potansiyel ve hareket, hayatı sorgulama ve yeniden yapılanma sürecinde olan gençlerin psikolojisi ile de yakından ilgilidir.

İnsanlardaki inanma ihtiyacı zaman ve imkanlar değişse de son insana kadar devam edecektir. Bu ihtiyaç hak ile karşılanmaz ise batıl ile karşılanacağı ortadadır. Vakıf, cemaat gibi özel imkanlardan yararlanarak inancına bilinçli bir şekilde sahip çıkan azın azı diyebileceğimiz gençleri ayırırsak gençleri; dindar, dine uzak, dine karşı ve hiçbir kanaati olmayanlar olarak sınıflandırabiliriz. Bütün toplularda en uç diye tabir edilen tipler genelde gençler arasından çıkar. Çevremizde insanların “Bu gençliğe bir şeyler oluyor!” diyerek onları aşırılık ile itham etmeleri her dönemde söylenegelmiştir. Çünkü gençler her zaman bir önceki nesle göre birtakım değişiklikler içerisinde olmuşlardır.

Gençlerin din algıları da hayat algıları gibi kendini arama sürecinde gelişiyor. Kimi zaman, özgürlük ve birey olmanın önündeki bir engel olarak gördüğü / gösterilen dine hayatında yer vermeyerek; kimi zaman da aklını ve iradesini kullandığını iddia ederek Allah ile olan bağını kendi özel alanı ile sınırlayıp bütün yol göstericileri devre dışı bırakarak kendine özgü bir inanç geliştirip yaşamaya çalışıyor. İnanç, ahlak, ibadet sacayağı ile ayakta duran dini bunlardan sadece inanca hapsedip harekete (ibadete) dönüştürmeyen, davranış ve fiillerine yansıtmayan (ahlak boyutu) eksik bir din anlayışı ile yaşayıp / ölüp giden gençlerin sayısı az değildir.

Gençlerimizin inanç noktasında savrulmalarına sadece onların sosyal, ekonomik, psikolojik gelgitleri ve kendini gerçekleştirme arayışında düştüğü yanlışlar olarak bakarsak bu eksik olur. Bu gidişatta hepimiz az ya da çok pay sahibiyiz. Müslümanlar olarak hak dini temsil ederken yaptığımız yanlışlar, onlara anlattıklarımızın kendi hayatımızda yeterince yer bulmaması gençlerin dine ve dindarlara olan güvenini sarsıyor. Her Müslümanın asli vazifesi olan “Emri bil maruf nehyi anil münker” şeklinin yani tebliğ dilinin yenilenmesi noktasında gösterdiğimiz tembellik de bunun nedenleri arasında sayılabilir. Yanlış anlaşılmasın, burada güncellenmesi gerektiğini kastettiğimiz öge kıyamete kadar taze kalacak olan Allah’ın tamamlayıp kemale erdirdiği yüce dinimiz değildir. Onun müntesipleri olan Müslümanlar kendilerini çağa, şartlara ve gençlere göre yenilemeliler. Tarih ve güncel öyle gösterdi ki yenilenmeyenler yeniliyorlar. Birkaç yüzyıldır Müslümanların içinde bulunduğu durum da bize bunu ayan beyan göstermektedir. Gerçekten zaman çok değişti. Köyünden ötesini görmeden yaşayıp ölen milyonlarca insan vardı. Bir dinî önder etrafında toplanarak çok sayılmayacak bir dini bilgi ile kendini muhafaza edebilen bir gençlikten her türlü otoritenin yerle yeksan olduğu dünyanın öbür ucu ile iletişim halinde olan kaygan bir toplumsal zeminde yaşayan bir gençliğe doğru geldik.

Bilinçli Müslümanların sosyal hayattaki meselelere çözüm, anlayış ve sabra dayalı nebevi metotlar ile yaklaşmayıp sindiren, söndüren ve doğru bile olsa sert sayılabilecek tepkiler vermesi de gençleri olumsuz manada etkileyebiliyor. Hangimiz Peygamber efendimizin aleyhisselam ezan ile dalga geçen çocuğa verdiği tepkiyi ben ateistim, deistim vs. diyen bir gence veriyoruz? Nebevi metot derken sadece son peygamber Hz. Muhammed aleyhisselam’ın hal ve davranışları değil, Hz. Âdem aleyhisselam’dan beri Allah’ın eğittiği ve öğrettiği bütün peygamberlerin kullandığı tebliğ ve eğitim metotlarını kastediyoruz. Her peygamberin kendine has ümmeti ve imtihanı vardı. Bizim ilacımız hangisinde ise onu alıp uygulamalıyız. Gencin aklına yatırana kadar çabalamak gerekiyor. Zorla sokulan yolların sonu da zor gelir.

Her çağın kendine göre kavramaları üretiliyor. Geçtiğimiz yüzyılda çok revaçta olan özgürlük kavramına şimdi de akılcılık kavramı eklendi. Dinin; aklı yok saydığını, hesaba katmadığını, aşağıladığını söyleyen akılcı yaklaşımlar türedi. Halbuki din aklı aşağılamaz, hatta yüceltir. “Akıl Allah’ın nurundan bir parçadır” diyor İmam Gazali. Aklını ilahlaştıranları eleştirirken bu yüce değeri aşağılamamak gerekir. Din, gerçek ilimle de çatışmaz. İkisi de Allah’ın ayetleridir. Fen dersi ile Din dersi başka şeyler söylüyorsa bu, ideolojinin gençlere yanlışı dayatmasıyla ilgilidir. Nitekim zaman zaman insanların bulduğu bazı bilgilerin Kur’an-ı Kerim’de olduğunu ama anlaşılmayı beklediğine şahit oluyoruz. İmanın emrine girmesi gereken akıl gerçekten çok önemlidir. Akıl ve ilim olmasaydı insan ilahi vahyin muhatabı olamazdı. Aklı olmayan mesul dahi değildir. O halde akletmek gerçekten çok önemli bir haslettir. Allah katında insanların en şerlisi hırsızı, arsızı değil akletmeyerek durması gereken yeri şaşıranlardır. Akıl ve irade gibi büyük bir nimeti heder etmek de nimetin büyüklüğü oranında, zararın da büyüğüne girmek demektir.

İslam aklı dışlamıyor. Bakın, araştırın, sorgulayın diyor. Çünkü Allah’ın sisteminde bir açık ve eksik yoktur. Akıllar ikna olduktan sonra kalpler de tatmin olur. Bu kalbî kıvam yakalandıktan sonra o akıl kalbin idaresine girer. Sorgulamaktan vazgeçip itaati seçer. Zaten ondan ve bütün azalardan da beklenen budur. Buna en güzel örnek Hz. Ali’nin imanıdır. Gerçekten de daha 10 yaşında olmasına rağmen tüm iradesini kullanarak basiret üzere bir imanın sahibi olmuş. Bundan sonra da o keskin zekasını ve dillere destan cesaretini de inancının emrine vermiştir. İmanını oldubittiye getirmemiş. Zaman istemiş, gidip düşünmüş. “Allah beni yaratırken babama mı sordu?” demiş. Tekrar Rasulullah aleyhisselam’ın yanına gelip kendisine bir daha anlatmasını söyleyip arkasından iman etmiş.

Bu zamanın gençleri akıl ve iradeye çok itibar ediyor. Biz de ona göre söylemler geliştirebiliriz. Örneğin “Allah’ın vermiş olduğu iradeye sahip çıkarak, severek, benimseyerek gidilen yolların sonu menzile varamasa dahi bu yolculuğun tadı ve kazancı başkadır.” diyerek. Bu gidişi bireyin özgürlüğünü öne çıkaran gönüllü bir katılım sürecine dönüştürebilirsek bir sonraki aşamada akıl sahibi genç, gerçek özgürlüğün Allah’a köle olmaktan geçtiğini anlamakta gecikmeyecektir. Sorgulasınlar, araştırsınlar İslam’ın gocunacak bir yarası yoktur. Allah’ın kitabı ve Resulünün sünneti onlara en güzel cevapları verecektir. Ta ki Hz. İbrahim gibi kalpleri ve akılları tatmin olsun.

Gençlerimize ibadetlerimizi anlatırken de yapılışlarıyla beraber hikmetlerini de anlatırsak niye yaptığını bilen genç bu ibadete daha fazla sahip çıkacaktır. İlk aşamada dinimizin rahmet ve şefkat boyutu ön plana çıkarılarak daha sonra da kişiye göre bütün boyutlarıyla sevdirme odaklı anlatmak yerinde olacaktır. Bu konuda en büyük yardımcımız ise fıtrattır. İnsan yaratılış gereği hakkı kabul ve idrak etmek kabiliyetindedir.

İslam’ın en önemli avantajı insanın özüne (hilkat-i asliyesine) uygun olmasıdır. “Özünü koruyan kabuğunu tekrar kazanabilir.” der İsmet Özel.

Gençlere, Kur’an’a kıssaları ile giren Ashab-ı Kehf, Ashab-ı Uhdud gibi gençlerden; Hz Ali, Musab bin Umeyr gibi yüce gönüllü gençlerden bahsettiğimiz gibi tam bir tercih kahramanı olan bugünün örnek gençlerinden de söz edilmelidir. Gençler, İslam’ı bir zamanlar zulmün karşısında durarak tarihin akışını değiştirmiş ama zaman geçtikçe ehemmiyetini kaybetmiş bir sistem olarak görmemelidir. İslam’ın ister ilk çağlarda ister uzay çağında; ne zaman nerede yaşarsa yaşasın her insana yapılmış bir teklif olduğunu ve bu teklife verilen cevaba göre akıbetinin ortaya çıkacağını, her çağın kendi muttaki müminlerini çıkaracağını bilmelidir. Hiç bitmeyecek sanılan hayatın aslında kısa ve sonlu olduğu gençlere gerek bu örneklerle gerekse çevremizden örneklerle anlatılmalıdır. Ayet-i kerimede “Ey iman edenler! Sizi hayat verecek şeylere çağırdıklarında Allah ve resulünün çağrısına uyun ve şüphesiz bilin ki, Allah kişi ile kalbinin arasına girer. Unutmayın ki, O’nun huzuruna götürüleceksiniz.” (Enfâl, 24) buyruluyor. Ruh tarafı çok yüce ve değerli olan insan için din-i mübin-i İslam’ın gerçek hayat, tersinin ise gerçek ölüm olduğu gençlere iyi anlatılmalıdır.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]