Gençlik ve Popüler Kültür
Gençlik bir toplumun geleceği, toplumsal gelişme ve yenilenmenin ana kaynağıdır. Bağımsızlık ruhu, gelişim ve değişime açıklık ve idealizm gençliği karakterize eden en önemli özelliklerin başında gelir. Dostluk ve sevginin, kendini adama ve fedâkârlığın en ibretli örneklerine gençlerin hayatlarında rastlanır. Kur’an-ı Kerim’de ibret dolu genç hayatlara ve onların gönül verdikleri değerler uğruna katlandıkları azimli çabalara dikkatlerimiz çekilir. Hz. İbrahim, Hz. Yusuf, Ashâb-ı Kehf, Hz. Musa ve daha başka nicelerini örnek olarak sayabiliriz. Peygamber Efendimizin hayatında da Islâm davasının en ön safında yüce gönüllü gençleri görürüz. Yakından baktığımızda, kendi doğallığı içerisinde gençliğin gönül verdiği değerlerin, gerçekte bir toplumun milli ve manevi kültürünü oluşturan en üstün ve aşkın değerler olduğunu görürüz. Fakat günümüzde hep gençlerin sorunlarından, bunalımlarından ve davranış bozukluklarından konuşulur olmuştur. Gençlerin sorumsuzluğundan, disiplinsizliğinden, haylazlığından, saygısızlığından şikâyetçi olan pek çok anne baba ve öğretmene rastlamaktayız.
Gündelik hayatımızı kuşatan popüler kültürün en önde gelen özelliği, cinsellik, şiddet, eğlence ve spor gibi, geniş kitleleri oyalama ve eğlendirme amacına yönelik ürünlere yer vermesidir. Modern iletişim araçları vasıtasıyla kitlelere, sanal bir gerçeklik üzerinden kurgusal bir dünya görüntüsü sunarak, onların iyi vakit geçirmelerini sağlar. Fakat gerçekte, tüketimi ve israf ekonomisini körüklemenin yanında, günü birlik sürekli değişen konu ve mesajları ile insanları oyalama ve gerçek dünyadan uzaklaştırma gibi bir işlevi vardır. Ciddi düşünme ve seçme alışkanlıkları yerine, hayatı en kolayından, pembe gözlükler arkasından izleyiciye aktarır. Sonuçta, her şeyin yolunda olduğu, hayatın renkli vaatlerine sahip bulunulduğu, gelir ve sınıf farklılıklarının, sosyal çözümler bekleyen sorunların âdeta başka bir evrene ait olduğu duygusu uyandırır. Ulusal sınırları aşan ve dünyanın birçok yerine yayılmış ortak fikir, marka, imaj, hikâye ve kahramanlarıyla, farklı ülke insanları arasındaki sınırları yok ederek, tek tip düşünen, giyinen, aynı şeylerden zevk alan kişiler meydana getirir. Bu arada tüketime yönelik ürünleri istek uyandıracak şekilde tanıtarak, etkili şekilde pazarlar. Denebilir ki, popüler kültürün malzemesi hayal, yöntemi de sansasyon ve manipülasyondur. "Önce cezbet, sonra iknâ et!" mantığından hareketle, kişilerin direnme ve savunma güçlerini yok etmekle işe koyulur. Kişilere hayali tatminler sağlamayı çok etkili şekilde başarması dolayısıyla, geniş bir manipülasyon gücünü elinde bulundurur. Günlük hayatın sıkıntılarından ve olumsuzluklarından kendisini kurtarmak isteyenler için yapay bir mutluluk kaynağıdır. Onun için çoğu insanın evlerine girdiğinde ilk yaptıkları şey, televizyon ya da bilgisayarı açıp karşısında hazır alıcı konumuna geçmektir. Televizyonun baş köşeyi işgal etmediği kaç ev kalmıştır? Doğrusu merak konusudur. En çok onun sözü dinlenmekte, en fazla zaman onunla geçirilmektedir. Onunla iletişime girenlerin, sanal bir dünyanın sunduğu hayali tatminler ve güncel olayların dar bakış açısı içerisinden kendisini kurtarması nerdeyse imkânsız gibidir.
Popüler kültürün en etkili vasıtalarından olan futbol ve benzeri seyirlik sporlar, başta gençler olmak üzere geniş kitlelerin en derin duygu ve heyecanlarına, en ateşli taraftarlıklarına kaynak oluşturmaktadır. Centilmenlik ve kardeşçe yarışma duygusunu geliştirme iddiası taşıyan günümüz kitle sporlarının her biri, çoğu zaman derin düşmanlıklar ve fanatizmler üretmektedir.
Günümüzde müzikle ilgilenmeyen, müzik dinlemeyen bir gence rastlamak zordur. Popüler müzik türleri gençleri bağımlı hâle getirmektedir. Gençleri coşturan günümüz müzik tarzları ve çeşitleri ne yazık ki, onların estetik zevklerini geliştirme ve ruhsal yönden yücelmelerine hizmet etmemektedir. Tam tersine bayağı iştah ve arzularına seslenmekte, çoğu zaman karamsar, kaderci, isyankâr, bencil bir dünya görüşü telkin etmektedir. Gençlerin bilinçaltları, müzik parçaları ile sunulan ve genelde şiddet ve cinsellik yüklü mesajların bombardımanına mâruz kalmaktadır. Uyuşturucu ve alkol kullanımı ile belli müzik türlerini dinleme arasında sıkı bir ilişki vardır; genelde gençler arasında bu tür alışkanlıklar müziğin etkisiyle artmakta ve yayılmaktadır. Bazı müzik türlerinin kişideki menfi duyguları harekete geçirdiği, saldırganlık düzeyini artırdığı bilimsel araştırmalarla ispatlanmıştır. Yine bazı tür müziklerin ise kişiyi depresyona soktuğuna dair bulgular vardır. Ünlü sanatçılar gençler için birer idol, uğrunda canlarını vermeye hazır oldukları ve bağlandıkları bir ilâh, her şeyi ile kendilerine benzemeye çalıştıkları ve hayran oldukları ufuk bir şahsiyet olarak görülmektedir. Onların konserlerinde âdeta mistik bir vecd içerisinde kendinden geçilmekte, çılgınca sevgi gösterilerinde bulunulmaktadır. Bu konserlerde marazi bir coşkuya kendisini kaptırıp kendi kendini tahrip etmeye çalışan gençler de az değildir. Bunların bir tür uyuşturucu etkisi yaptığı da söylenebilir; çünkü gençleri gündelik hayattan bütünüyle koparmaktadır.
Popüler kültür, kitleleri peşinden sürükleyici ve bağımlılık yaratıcıdır. Tüketim ve gösteriş, zevk ve eğlence onun kabul ettiği en üstün değerdir. Çoğu zaman millî ya da evrensel hiçbir değer ve ilke tanımayan bir olgusallıkla ürünlerini pazarlamaktadır. Gerçekte kitleler popüler kültürün alıcısı değil, kurbanı ya da bağımlısı durumundadır. Düşünme, değerlendirme ve seçmeye değil, hoşlanma ve iyi vakit geçirmeye dayalı bir ilişki söz konusudur. Açıktır ki, bu özellikteki bir kültür bir "yabancılaşma" vasıtasıdır. Kişiyi kendisi, çevresi ve gerçek dünyadan uzaklaştırıcıdır. (bkz. Ahmet Oktay,Türkiye’de Popüler Kültür, 1994) İnsanî arzuları alabildiğine kışkırtarak, çoğu insan için hiçbir zaman gerçekleşmeyecek beklentilere ve boş hayallere yol açar. İnsanların birçoğu eğlendiklerini, güzel vakit geçirdiklerini, teselli ve tatmin bulduklarını zannederken, medya ve spor dünyasının görüntü ve mesajlarının yol açtığı beklentilerle, gerçek hayatta hiçbir zaman bulamadıkları karşılıkların yarattığı derin hayal kırıklıkları, kırılganlıklar, öfke, hınç ve içe kapanmaların önü alınamaz. Olumsuz bir kadercilik ve boşvermişlik, her şeyi mübah gören bir kaba hazcılık, popüler kültür programlarının çoğunun empoze ettiği bir hayat biçimidir. Bu özellikleri ile popüler kültür açıktır ki, ergenlikteki kimlik ve kişilik arayışına kaynak olan, genç insanın yücelmesi ve olgunlaşmasına hizmet eden millî kültürün tam karşıtıdır. Denebilir ki o, "uygarlığımızın bunalımlı bir yanılsamasıdır.
Popüler kültürün olumsuz yüzü en çok gençleri etkilemektedir. Çünkü gençler öğrenmeye, değişikliklere açıktırlar. Bir gencin günde ortalama 3-5 saati televizyon ya da internette geçmektedir. Bu da onları edilgen, hayattan kopuk bir duruma getirmektedir. Televizyonu az seyredenlerin, çok seyredenlere göre daha hareketli ve fiziksel olarak uyumlu oldukları görülmüştür. Çok fazla televizyon seyretmek, bilgisayar başında kalmak ya da müzik dinlemek bazı gençlerin bütün zamanını almakta ve bunlar hayatın getirdiği sıkıntıları unutmak için başvurulan bir sığınma veya kaçınma faaliyeti hâlini almaktadır. Birçok televizyon filminde ya da dizisinde saldırgan şekilde davranma ve şiddet kullanma bir hayat biçimi olarak sunulmaktadır. Gerek ülkemizde gerekse başka ülkelerde yapılan araştırmalar, medyanın gençlerde şiddet ve saldırganlık davranışını artırdığını gözler önüne sermektedir. Saldırganca davranışların onaylandığı sahneleri seyreden çocukların, bu davranışları günlük hayatlarında daha çok tekrarladıkları görülmektedir. Aynı şekilde günümüzdeki medya yayınlarının gençler üzerinde alkol ve sigara kullanımı ve yüksek tehlike içeren davranışlara yönelmelerinde de etkili olduğu tespit edilmiştir. Belli bir süre televizyon izleyen gençler, gördükleri ve duydukları olay ve olguları doğru ve kabul edilebilir olarak düşünmeye başlamaktadır. Bazı durumlarda televizyonun gençler üzerinde, aileden ve eğitim kurumlarından daha etkili olduğu görülmektedir.
Medyanın gençlerde erken cinsel uyanış ve cinsel faaliyetlere başlama yaşı üzerinde anlamlı şekilde etkili olduğu, kültürler arası mukayeseli araştırmalar tarafından ortaya konulmuştur. Televizyonun cinselliği gençlere gerçekçi bir şekilde öğretmediği ve onları cinsel yönden olabildiğince kışkırttığını düşünmek yanlış değildir. Televizyonda cinselliğin duygusal tarafına az yer verilirken, bedensel teşhire ve cinsel hazza yönelik konu ve görüntülere daha çok yer verilmektedir. Bunun yanında, cinsel ilişki ile bulaşan hastalıklar, istenmeyen gebelik gibi olumsuz sonuçlar çok az işlenmektedir. Ahlâkî değerler ve sınırlar ise çoğu zaman göz ardı edilmektedir.
Gençlerin doğal idealizmleri, ahlâkî ve İnsanî mükemmeliyetçilikleri, ne yazık ki popüler kültürün sahte ve aldatıcı ürünleri ile hiç fark ettirilmeden dönüştürülmektedir. Kimlik arayışı ve bocalaması içerisinde, kendisine benzeyeceği üstün bir model arayan gençlerin pek çoğunda, popüler kültürün öne çıkardığı, ünlendirdiği, abartılı ve renkli bir şekilde sunduğu kişilerin hayatlarına hayranlık ve özenti duygusu uyanmaktadır. Gençlerin rüyalarını süsleyen kadın ve erkek sanatçıların, mankenlerin, sporcuların, ünlülerin özel hayatları en mahrem yönleriyle sunulurken, aşk, evlilik, dostluk, sadâkat, iffet, namus, hayâ... gibi değerlerin önemini gözden düşürücü üslup ve yaklaşımlara çokça yer verilmektedir. Bu durum, günümüzde giderek çoğalan boşanmaların, çok kısa süren evliliklerin önemli nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Sağlıklı nesiller yetiştirmek için aile ve tüm eğitim kurumlarına, çocuk ve gençleri popüler kültür ürünlerinin tasallutundan kurtaracak önlemler ve çareler geliştirmeleri gibi bir görev düşmektedir. Onların gelişimini zora sokan engelleri ortadan kaldırmadan, olumlu değerleri benimsemelerini beklemek bir sonuç vermeyecektir. Toplum olarak gençleri yüksek ideallere özendirici, millî ve manevî değerleri sevdirici ve benimsetici çalışmalara hız vermek zorundayız. Aksi durumda, kendine ve içinde yaşadığı kültürün değerlerine yabancılaşmış bir gençlikle karşı karşıya kalacağımız unutulmamalıdır.