* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Ergenlik döneminde Dinî şüphe ve Tereddütler  (Okunma sayısı 246 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

anadolu

  • Ziyaretçi
Ergenlik döneminde Dinî şüphe ve Tereddütler
« : Mart 10, 2020, 06:51:51 ÖS »
Ergenlik döneminde Dinî şüphe ve Tereddütler

Din psikolojisinde şüphe, apaçıklık ve kesinlik arzusunun önceki inançla ya da sebepleri karşılıklı ve denk olan iki inancın birbiriyle çatışması sonucunda ortaya çıkan kararsız, sabit olmayan ruh hali olarak tanımlanır. Şüpheden şuurlu imana veya kararlı inançsızlığa geçiş, şartlara ve duruma göre mümkün iki gelişme yoludur.

Gelişim dönemleri açısından dinî şüphe olayının ne zaman başladığı konusunda kesin sınırlar tespit etmek mümkün olmamakla beraber, araştırmalara göre bu tür tecrübelerin ilk temelleri son çocukluk dönemine dayanmaktadır. Ancak bu aşamada ortaya çıkan dinî şüpheler ergenlik dönemindeki şüphelerin aksine, tenkit, kriz ve bunalımlardan büyük ölçüde uzak, çocuksu bir duygusallığın eşlik ettiği meraka ve öğrenme isteğine dayanır. Çocuk bu yaşlarda egosantrik bir tutum içerisindedir ve bu özelliği devam ettiği sürece, inançları üzerinde olumsuz düşüncelerden kaçınır.

Gelecekte benimsenecek inancın şekillenmesine hazırlık olarak, dinî kabullerin rasyonel temellerde bilinçli olarak ele alınıp tenkit süzgecinden geçirildiği dönem, şüphesiz ergenlik dönemidir. Bu aşamada ön ergenlikten itibaren ortaya çıkan ve gittikçe yoğunluk kazanan biyolojik ve psikolojik değişmelere sosyo-kültürel etkilerin de eklenmesiyle ergen, genel olarak tüm geçmişini özel olarak da, çocukluk döneminin geleneksel dini kabullerini eleştirel tarzda ele alarak soru süzgecinden geçirir.

Din Psikolojisi açısından bakıldığında ergenlik, bir taraftan “dinî uyanış” ve “dine dönüş”ün ortaya çıktığı en karakteristik dönem iken diğer taraftan da “dinî şüphe ve karasızlıklar”ın en yoğun olarak geliştiği, çelişki ve çatışmaların gittikçe artış gösterdiği bir dönemdir. Ergenliğe yaklaşırken çocuk, psikolojik yapısında ortaya çıkan değişmelerin etkisiyle daha önce severek ve isteyerek, coşku ve heyecanla yapmaya çalıştığı ibadetlerini aksatmaya başlar. Aslında dinî pratikleri yerine getirme noktasındaki bu gevşeme, bir müddet sonra açığa çıkacak dinî şüphelere bir ön basamak teşkil eder. Şüphe ve inançsızlığın öncesinde, güçlü ya da zayıf mutlak bir iman gerçeği söz konusudur. Çünkü şüphenin objesi inançla ilgilidir. İmanın olmadığı yerde şüpheden bahsedilemez. İnkâr ve inançsızlık ise, genelde şüphe olayının olumsuz bir sonucudur.

Özellikle 10-12. yaşlardan itibaren zihinsel hayatta meydana gelen köklü değişim, pek çok problemi de beraberinde getirir. Somuta dayalı düşüncenin yerini soyut düşünme yeteneğinin almasıyla ergende daha önce görülmemiş bir muhakeme, tenkit ve tahlil gücü ortaya çıkar. Etrafında kabul gören fikir ve inançları fark etmekte geç kalmaz, her şeyin gerçek nedenini öğrenme konusunda, büyük bir istek ve ihtiyaç duyar. Çevresinde sürdürdüğü bu hararetli araştırma, çok geçmeden dikkatinin kendi inançları üzerinde yoğunlaşmasını sağlar.

Arkadaşları ve çevresi ile kendi inançları arasında pek çok farklılıkların bulunduğunu tespit eden ergen, kendi inançlarına karşı şüpheci bir yaklaşım geliştirerek onları tenkide tabi tutar. Önceleri kendisini mutlu kılan çocukluk dönemi geleneksel dinî kabulleri üzerindeki bu aklama girişimi, ergeni son derece rahatsız eder. Zira bu yönelişiyle o, inançlarının yanında, kişiliğinin temellerini de sorgulamaktadır.

Dinî şüphe sürecine girmiş olan ergen, bu konuyla ilgili gizli ya da açık ilk tepkilerini anne-babasına karşı ortaya koymaya başlar. Çünkü bir taraftan onların düşünce ve davranışlarının sınırlarını keşfetmiş, diğer taraftan da “kendini ifade güdüsü” etkinliğini arttırmıştır. Anne-babaya yöneltilen tenkitçi tutum, kısa bir süre sonra büyüklere saygı ve itaati emreden dine ve genel olarak otoriteyi ifade eden her olguya karşı yaygınlaştırılır.

Gerek Batı’da gerekse ülkemizde dinî gelişim konusunda yapılan araştırmalara göre ergenlik dönemi dinî şüpheleri, ortalama olarak 12-14 yaşlarında başlamakta; 16-18 yaşlarında en zirve noktasına ulaşmakta ve bundan sonra ilerleyen yıllarla gittikçe zayıflayarak 20-21 yaşlarında sona ermektedir. Netice olarak dinî şüphe devresi, ortalama 11-20 yaşları arasında yer alan bir süreç olarak kabul edilebilir. Ancak, seyrek olarak dinî şüpheler, ertelenmiş ergenlik bağlamında 20-30 yaşları arasında da görülebilir. 30 yaşından sonra ergenlik dönemi dinî şüphe tecrübesine benzer bir yapılanma tespit edilmemiştir.

Dinî şüphenin kaynakları

İçsel bir tecrübeye dayalı olduğu için dinî şüphenin çok farklı ve çok boyutlu nedenleri vardır. Bunlar, duruma göre bazen bireyin kendi psikolojik gelişim özelliklerinden kaynaklanacağı gibi, çevresel şartlardan da kaynak bulabilir.

Ergenin psikolojik yapısından kaynaklananlar

Ergenliğin hemen başlarında soyut düşüncenin ortaya çıkmasıyla bireyde, çevresindeki olaylara, fikirlere, davranışlara ve inançlara karşı eleştirici bir eğilim belirir. Bu eğilim zamanla bireyin kendi fikir ve inançlarını da içine alacak kadar yaygınlık kazanır. Zira ergenin yaptığı karşılaştırmaların bir ucunda dış çevre varken diğer ucunda da kendi iç yaşantıları ve inançları hazır bulunur. Onun bu tenkitçi düşüncesinin ardında fikri açıklık ihtiyacı ve doyurucu bilgiye ulaşma arzusu önemli bir itici güdüdür. Ayrıca iç kararsızlığın vermiş olduğu baskı ve sıkıntı ergeni mutlak bir çözüm arayışına zorlar.

Zekâ gelişimi ile birlikte tenkitçi düşünce gücüne ulaşan ergen, kendisini pasiflikten arınmış görmekle yetişkinlik duygusunu tadar. Bu yeni gelişme onda “bağımsızlık” ve “güçlülük” duygularının uyanmasına yol açar. Önceki hayatı çocukça bağımlılığın etkisi altında geçmişken, zihni gelişimin yardımıyla bundan kurtulmanın fırsatını bulmuştur. İşte bu fırsatı değerlendirmek amacıyla her türlü otoriteye başkaldırır. Önceden itirazsız kabul ettiği pek çok hususun okuduklarıyla, gördükleri ve yaşadıklarıyla uyuşmadığını fark edince, önceki kabullerini tekrar ele alır. Artık o kendi başınadır, kıyaslamalara girişir; itirazlar yöneltir; kendine uygun gördüğü fikirleri kabul ederken, uygun olmayanları tenkit eder, reddeder. Bu reddedici tutumunu sadece inanç ve fikirlere yöneltmekle kalmaz; otoriteyi temsil eden her türlü şahısları da tenkit süzgecinden geçirir. Böylece kendini ispatlama arzusuna da imkân bulur.

Aile içi uyumsuzluklar ve dış çevre ile ilişkilerinde ortaya çıkan çatışma ve uyum problemleri, ergende yaşama sevincini olumsuz yönde etkiler. Bu bağlamda duygusal gerginliklerin neticede emir ve yasaklar manzumesi olarak dine karşı şüpheci yaklaşımlara yöneltebileceği tabiidir. Çünkü bu aşamada gence göre din, yerine getirilmesi özveri isteyen birtakım sorumluklar yüklemektedir. Oysa, onun bunları yerine getirecek arzusu kalmadığı gibi, bu noktada daha önce hissettiği sorumluluk duygusundan da uzaklaşmıştır.

Ergenlik döneminin en önemli dinî-ahlaki problemlerinden birisi, suçluluk ve günahkârlık duygularıdır. Ergen kendisini büyük bir gerginliğe iten cinsel duygularını tatminde pek çok engellerle karşılaşır. Toplumsal engellemelerin varlığı yanında, özellikle dinin vicdana baskı uygulayarak cinsel hazların tatminini belirli şartlara bağlaması ya da ertelemesi, ergeni din ile karşı karşıya getirmek için yeterli bir nedendir.

Ergenlik dönemi dinî şüphelerin ardındaki önemli nedenlerden bir diğeri, dinî konulardaki bilgisizlik ya da yanlış bilgilenmelerdir. Yapılan bir araştırmada demokratik bir ortamda yeterince ve doğru bilgilenen ergenlerde dinî şüphe oranı, diğerlerine göre çok daha düşük bulunmuştur.

Sosyo-kültürel çevreden kaynaklananlar

Ergenliğe ulaştıklarında çocuklar, gittikçe şiddetini artıran bağımsızlık duygusunun etkisiyle ilişki çevrelerini genişletirler ve anne-baba bağımlılığından önemli ölçüde uzaklaşırlar. Bu aşamada, özellikle giyim-kuşam, arkadaş seçimi, eğlence vb. gibi hususlarda aile büyüklerinin müdahalelerine tahammül edemez hale gelirler.

Ergen gün geçtikçe çevre ile ilişkilerini geliştirmeye devam eder. Meydana gelen olayları dikkatle izler ve analiz eder. Çok geçmeden günlük hayatın sorunları, Tanrı’nın her şeye yeterliliği ve iyilikseverliği konusunda ergenin sahip olduğu olumlu düşünceleri sarsar. Bu durumda, köklü bir inancı olmadığı takdirde ergen, Tanrı’nın mükemmelliği konusunda şüpheye düşebilir. Yapılan araştırmalarda özellikle günlük hayatta meydana gelen zulüm ve haksızlıklar, masunların öldürülmesi, hastaların acı çekmesi, çok sevilen şahısların ölmesi, kaza, deprem, sel vb. doğal afetler gibi acı hayat tecrübeleri karşısında pek çok ergenin, adaletli, merhametli ve iyiliksever bir Tanrı’nın varlığı konusunda şüpheye düştükleri ortaya çıkmıştır.

Ergenleri din ile karşı karşıya getiren en önemli faktörlerden birisi de, bilimsel verilerdir. Arnold ve Kuhen yaptıkları bir araştırmada, 12 yaşındaki ergenlerin % 42’sinin,15 yaşındakilerin % 50’sinin ve 18 yaşındaki ergenlerin % 57’sinin din ile bilim arasındaki duydukları çatışmadan ötürü dinî şüpheye düştüklerini tespit etmişlerdir.

Kişiliklerini oluştururken model şahısların davranışlarını benimsemek ve onlara benzemeye çalışmak, ergenlerin temel özelliklerindendir. Pek çok ergen, dinî yaşayış yönünden ideal gördükleri şahısların kişilikleri ile dini özdeşleştirirler. Böylece dindarlarda gördükleri eksiklikleri de dine transfer edebilirler.

Kitle iletişim araçlarının saldırganlığı ve cinselliği tahrik edici yayınları, gençleri dinî-ahlaki değerlerle karşı karşıya getiren ve onlarda günahkârlık duygusu uyandıran etkenler arasındadır. Çünkü ergen, bir taraftan fizyolojik ve biyolojik yapısını en güçlü unsurlarınca tatmine zorlanırken, diğer taraftan da dinin, bunların tatmini konusunda getirdiği kısıtlama ve yasaklarla yüz yüzedir. Cinsellik ve saldırganlık dürtülerinin baskın çıkması, onun, dinî emir ve yasaklara yönelik şüphe ve tereddütler geliştirmesine neden olur.

Dinî şüphe konuları ve çeşitleri

Batı’da yapılan araştırmalara bir bütün olarak baktığımızda, dinî şüphe konuları olarak tespit edilen faktörleri şöylece sıralamak mümkündür: Allah’ın varlığı, birliği ve muhtelif sıfatları; Hz. İsa’nın tanrısallığı; İncil’in doğruluğu ve mukaddesliği; kilisenin dinî tutumu ve dogmatik yapısı; kilise ayinleri ve hizmetleri; kilise adamlarının yaşayışları; dinî pratiklerin sembolik anlamları; cennet-cehennem; günah-sevap; ahiret-kıyamet; dua ve dua şekilleri; geleneksel inanışlar ve örfler; bilimin dine uymayan verileri.

Melici’nin Mısır’da gerçekleştirdiği çalışmada ergenlerin, Allah’ın adaleti, varlığı ile kaza ve kader konularında güçlükler çektikleri ortaya çıkmıştır. Hökelekli’nin hem bizzat tarafından hem de yönetiminde gerçekleştirilen araştırma sonuçlarına göre ergenlerimizde şüphelerin yoğunlaştığı konular şunlardır: Günah-sevap, yaratılış, kaza-kader, Allah’ın varlığı, ahiret, cennet-cehennem, kadın-erkek eşitsizliği ve ilim-din çatışması.

Kaynakları, niyet ve neticeleri bakımından, birçok dinî şüphe şekilleri tespit edilmiştir. Birey sadece bunların birini yaşayabileceği gibi, birden fazlasını da yaşayabilir: Arayış şüphesi, bencillik şüphesi, sadakat şüphesi, bilimsel şüphe, kavramsal şüphe ve inkârcı şüphe, belirlenen dinî şüphe çeşitleridir.

Araştırma bulguları göstermiştir ki, dinî şüpheler, ergenlerin büyük bir kısmının dinî konularda daha fazla bilinçlenmesine ve din ile ilgili daha derin araştırmalara yönelmesine neden olmuştur. Buna göre dinî şüphelerin ergenlik dönemi dinî gelişimini daha çok olumlu yönde etkilediğini söylemek mümkündür. Nitekim dinî tutumların belirginleştiği yıllarda ergenlerin çoğunun tekrar dine sarılmaları, bu düşüncemizi desteklemektedir.

Dinî şüphelerini çözüme kavuşturmak amacıyla ergenlerin en fazla tercih ettikleri çözüm yolları sırasıyla şunlardır: Allah’a sığınma ve O’ndan yardım dileme (% 32.5); bilgisine güvenilen şahıslara açılma (% 30.3); ilgili kitap, kaset vb. teknik araçlardan faydalanma (% 20.2).

Dinî şüphe olayının dinî hayat üzerindeki etkileri bakımından değişik pek çok faktörün birlikte ve karmaşık bir şekilde etkinlik gösterdiği ortaya çıkmıştır. Her ne kadar dinî şüphe olayı, yoğun duygusal gerginliklere, sıkıntı ve ızdıraplara yol açıyorsa da aynı zamanda o, şuur genişlemesinin önemli bir başlangıcı ve ruhi açılmanın açık bir belirtisidir. Bu durumda olumlu bir bakış açısıyla şüphe olayını, zihnin en doğruyu bulmaya yönelik etkinliğinde, yüksek düzeyde yorumlama gücüne ulaşmasını sağlayan itici bir güç olarak kabul edebiliriz.

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Aralık 21, 2024, 04:50:26 ÖS]