İstemeyi Sevmek - İstemeyi İstemek
Çok duyarız sürekli şikâyet eden sesleri; hep bir karamsarlık, hep bir memnuniyetsizlik hâkimdir kimilerinde çoğu zaman. Güne oflayarak başlamaları, dünyanın bütün yükü sanki onların omzundaymış gibi davranmaları, hiçbir çıkar yol yokmuş gibi ümitsiz gözlerle etrafa bakmaları onları hemencecik ele verir.
Güzel sözleri duymaz ya da duymak istemezler, kendilerine bir iki has kelam edecek olsanız, sadece teselli amaçlı bir çaba sarf ediyorsunuz zannedip arkalarını dönerler. Ruhlarını, beyinlerini, hayatlarını hep olumsuza kilitlemişlerdir. Anahtarlarını da çıkışı görünmeyen en koyu dehlizlere atıvermişlerdir. Neden mi? İçlerinde umut adına bir kırıntı bile kalmasın diye.
Dünle, bugünle ve hatta yarınlarla ilgili hep karamsar bir tablo çizenler, kendilerini korkunun pençesinden kurtaramazlar kolay kolay. Böyle yapmakla bugüne kıydıkları gibi, yarının ümitlerini, hayallerini de baltalar dururlar.
Oysa insan için iman en büyük imkândır. Bu yüzden İslam dininde; ümitsizliğe, karamsarlığa, gereksiz ve boş korkulara yer yoktur. Rabbimiz bir Hadis-i kutside “Rahmetim gazabımı geçmiştir!” buyuruyor, bizler, Rahmeti gazabını geçen bir Rabbe kulluk yapıyorsak ümitsiz, karamsar ve korkak olmamalıyız.
İman Varsa İmkân da Vardır
İman varsa imkân da vardır. İman eden ve Allah’ın huzuruna severek gidenler dünyanın yükünü omuzlarında taşımazlar, aksine bütün yüklerini dünyanın üzerine bırakır yollarına aşkla, şevkle devam ederler.
“Namazımı kılamıyorum” “Oruç tutmak çok zor geliyor” “Sadaka vermeye alışamadım hâlâ” “Kur’an okumayı hep ihmal ediyorum” çok duyarız değil mi bu cümleleri. Belki de, biz de bu veya buna benzer cümleleri çok sarf ederiz, kendi kendimize ya da başkalarına. Peki, siz hiç duymadınız mı Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin “Sizden herkes ihtiyaçlarının tamamını Rabbinden istesin, hatta kopan ayakkabı bağına varıncaya kadar istesin” buyurduğunu.
Bizim her halimizi gören ve bilen, her söylediğimizi, içimizden geçirdiğimizi duyan bir Rabbimiz var. “Bana dua edin, duanıza cevap vereyim…” (Mu’min, 60) diyerek bizlerden ihtiyaçlarımızı Kendi’sinden talep etmemizi istiyor. O halde neden harekete geçmiyoruz şikâyet etmek, karalar bağlamak yerine. Neden bize verilen irade ve akıl nimetiyle işlerimizde üzerimize düşeni yaparken Rabbimizden yardım istemiyoruz!
“Sevdir Allah’ım” demek ne kadar güzel bir yakarıştır. Sevmiyorsanız ibadet etmeyi sevdirmesini dileyin, zor geliyorsa hayatın yükü kolaylaştırmasını dileyin, içinizde ki ses sürekli ümitsizlik aşılıyorsa susturması için dua edin Allah’a. Hatta istemeyi isteyin, ruhunuza, yüreğinize güzel amelleri istemek duygusunu vermesini isteyin Rabbinizden. O ki vermek istemeseydi, istemeyi de vermezdi.
Azimle, çabayla, duayla Allah’ın kapısının tokmağına yapışan kim boş döndürülmüştür. “Bir şeyi dilediği zaman, O’nun emri o şeye ancak ‘Ol!’ demektir. O da hemen oluverir.” (Yasin, 82)
O dilerse nice olmazlar olur, nice zorluklar kolaylaşır, nice uzaklar yakınlaşır. Yeter ki şikâyet etmek yerine çaba sarf edelim, kapıları kapatmak yerine sonuna kadar açmaya çalışalım.
İnsanın kendisinden ümit kesmesi aynı zamanda sahibine ve kaderine karşı meydana gelmiş bir küskünlüktür. İmtihan meydanındaysak ve Allah’ın bizler için nasıl bir plan yaptığını bilmiyorsak buna ne hakkımız var. O ki “Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükâfatını görecektir.” (Zilzal, 7) buyurarak yapılan her iyi amelin muhakkak mükâfatlandıracağını beyan ederken, biz nasıl ümitsiz ve isteksiz olabiliriz ki!
Verilmeyene Odaklanma!
Ne gariptir ki insanoğlu, bazen sadece verilmeyenlere odaklanır. Böylece verilen onca nimetin kıymetini idrak edemeden, şükrünü eda edemeden yaşar gider. Oysa toprağa atılan her tohum eninde sonunda yeşeriyor, yağmur yüklü bulutlar eninde sonunda suyunu yeryüzüne bırakıyor. Dünyaya gelenler yeni bir hayata diriliyor, ölenler yeni bir hayata…
İstemeye bir de sabrı ekleyin o zaman. Ve sabırla istemeye devam ettiğinizde bir süre sonra Allah’a ne kadar yaklaştığınızı görün. Bu ise dünyada ki tüm lezzetlerden üstün bir lezzettir çünkü “.....Allah sabredenlerle beraberdir” (Bakara, 153)
Allah bazen istenenleri vererek sevindirir, bazen erteler daha kıymetli ve ihtiyacın olan bir zamanda karşına çıkarmak için, bazen de istediğinin yerine başka bir şey verir seni o istediğin şeyin şerrinden korumak için. Çünkü biz istediğimiz her şeyin hakkımızda hayırlı olup olmadığı bilgisine sahip değilizdir. “…..Olur ki bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara, 216)
Sabırla istemeye devam et, bak bu ayeti yaz gönül duvarına “…..Rabbimiz! bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru…..” (Bakara, 201) diyerek dünyada da, ahirette de iyilik isteyenlerden ol.
Ümitsiz olma asla, aceleci de olma. Unutma ki, “İnsan hayra dua eder gibi şerre dua eder. İnsan çok acelecidir.” (İsra, 11)
Zeynep Yeter Arslan.