NASIL BİR GENÇLİK?
“Kim var?” diye sorulduğunda, hiç kimseye fark ettirmeden ortadan kaybolan bir gençlik. Aklı bir karış havada, gerçek dünyanın şartlarından uzak sanal âlemin esiri olmuş bir gençlik. Zevk ve sefaya dalmış, oyun ve eğlencenin girdabında kaybolmuş bir gençlik. Yeni bir dünya düzeni kurma adına süslü cümleler kurabilen ama gel gör ki, uyku düzenini ayarlamaktan aciz bir gençlik. Fedakârlık, samimiyet, aşk ve heyecan denildiğinde aklımızın ucundan bile geçmeyen bir gençlik. Dünyanın merkezine benliğini koymuş, bireysellikte zirveyi yaşayan bir gençlik. Bir gençlik düşünün ki tüm hayallerimizi yerle bir etmiş, kendini bozuk para gibi harcamaktan geri durmayan, bırakın insanlığı kendisine bile zerre faydası olmayan bir gençlik. İşte bizim hayal etmediğimiz bir gençlik.
Oysa biz çağ açıp çağ kapatacak bir gençlik hayal ediyorduk. Yıldırım gibi Yavuz gibi bir gençlik için yaşıyorduk, gayret ediyorduk, terliyor, gözyaşı dökerek dua ediyorduk. Ulubatlı Hasan’ın inanmışlığını arıyorduk, burçlara tırmanacak, oklara göğsünü siper edecek yiğitleri hayal ediyorduk. 13’ünde, 15’inde geleceğe dair bütün dünyalık hesapları elinin tersi ile iten koca yürekli gençleri bekliyorduk. Davasından vazgeçmek de nedir? Davası için bir an bile düşünmeden her şeyinden vazgeçecek delikanlıları görmek istiyorduk. “Bizi muasır medeniyetler seviyesinin ötelerine ulaştıracak bir gençlik” diyorduk. Bayrağının al rengine sevdalı, vatan, millet aşkı ile yanan, kül olan bir gençliği düşlüyorduk. Zaman mı kötü, mekân mı yanlış, hava mı bozuk anlamadık gitti. Hey gidi gençlik, hey gidinin gidisi, bizi bizden alan gençlik, ey gençlik, ey gençler.
Gençler, ayağınız yolun başında titrerse bu yolculuk bitmez. Daha sözün başında kekelemeye başlarsanız bu hikâye bitmez. Çekinirseniz ışığı göremezsiniz, geri durursanız hedefi bulamazsınız, yalpalarsanız işin hakkını veremezsiniz. Hantal savaşçılarla zafer gelmez, zafer için sağlam bir vücuda, zehir gibi kafaya, tatlı dile, güler yüze, ilme, heyecana, doğru iletişime, zamanın dilini kullanma becerisine yani keskin nişancılara ihtiyaç var. Kaleminiz yazmıyor, mikrofonunuz çalışmıyor, kitabınızın sayfaları boş. Gençler, farkında mısınız, istişare edemiyoruz çünkü bir fikriniz yok. Yola çıkamıyoruz çünkü benzininiz yok. Uçamıyoruz çünkü kanatlarınız yok. Bir şey soramıyoruz çünkü cevabınız yok.
İnsanlara düşünün diyoruz, siz düşünüyor musunuz? İyilik ve güzellikten bahsediyoruz, ne yapıyorsunuz? Sevgi ve kardeşlik diyoruz, gerçekten seviyor musunuz? Heyecan, heyecan, heyecan diyoruz, nerde, kimde bu heyecan bulamıyoruz? Gençler, ne yapalım? Şöyle bir gerçek var ki, gerçekten ne yapacağımızı bilemiyoruz.