SÖZÜN ÖZÜ DOĞRU OLMAK
Allah'a inanan, sonra da bu inanca uygun olarak dosdoğru yaşayan, söz ve hareketlerinde dürüst davranan, hilekârlığa sapmayan insanlar her zaman mutlu ve huzurlu olmaya hak kazanırlar. Kur'an'ın ifadesiyle bu özelliklere sahip olanlar için endişe/korku ve hüzün söz konusu değildir. Böylesi insanlar, gösterdikleri üstün başarının ödülü olarak cennette temelli kalacaklarını yüce Rabbimiz ilahi mesajıyla bizlere bildirmektedir. Aslında bu durum, bir bakıma devamlı mutluluk garantisidir. Hutbemizin başında okuduğumuz ayeti kerime'de mealen şöyle buyurulmaktadır:
“Rabbimiz Allah'tır diyenler sonra da dosdoğru olanlar için ne korku vardır ne de hüzün. Onlar cennetliktir. İşlediklerinin karşılığı olarak temelli cennette kalacak-lardır." (46 Ahkâf sûresi, 13-14)
Süfyan İbni Abdullah adında bir sahabi bir defasında Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'e gelir ve O'ndan İslâmiyetin özlü, açık ve kapsamlı bir şekilde tarifini ister ve şöyle der:
“-Ya Rasûlallah! Bana İslâm'ı öylesine tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim.” (Müslim, İman 62; Tirmizi, Zühd 61
Kâinatın Efendisi, Peygamberlik birikimi ve az sözle engin manalar dile getirme özelliğiyle bu zorlu isteği, "Allah'a inandım de, sonra da dosdoğru ol!" diye iki cümlecikle cevaplar. Peygamberimizin bu nefis ve veciz cevabı ile, az önce meâllerini verdiğimiz iki âyetteki "Rabbimiz Allah'tır deyip sonra da dosdoğru yaşa-yanlar..." ifadeleri arasındaki uyum pek açıktır. Yani Efendimizin cevabı, bu âyetlerden alınmıştır.
Allah'a inanmak ve doğruluk üzerinde bulun-mak, İslâm'ı tanımada son derece iki temel unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Her şeyden önce doğruluk, samimi bir Allah inancına dayan-malıdır. Hayata istikamet veren Allah'a olan samimi inançtır. Zira gerek âyetlerde gerekse bu hadiste "Rabbim Allah" dedikten sonra "doğru olmak"tan bahsedilmektedir.
İstikamet üzere yaşamak, çok dikkat ve gayret ister. Yine de tam olarak başarılamayabilir. Nite-kim Fussilet sûresinin 6'ncı âyetinde "...Hepiniz Allah'a giden doğru yolu tutun, O'ndan bağışlanmak dileyin..." buyurulmuştur.
Buradaki mağfiret isteme tavsiyesi, istika-metteki kusurlarla ilgilidir. Hz. Peygamber de bir hadisinde:
"Tam manasıyla başaramazsınız ya, siz yine de dosdoğru olun!" buyurmak suretiyle doğruluğun ne kadar zor olduğunu dile getirmiş, buna rağmen dürüstlükten asla vazgeçilmemesi gerektiğini de bildirmiştir.
Doğrulukta kalbin ve dilin dürüstlüğü pek bü-yük önem arz etmektedir. Kalp, beden ülkesin-deki tüm organların reisidir. Tek Allah'a iman edip dürüstlüğü benimseyen bir kalp, diğer organları da hiç şüphesiz etkiler. Dil, kalbin tercümanıdır. Onun doğruluğu ve eğriliği de diğer organların tavırlarına tesir eder. Bir hadiste Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Kalbi dürüst olmadıkça kulun imanı doğru olmaz. Dili doğru olmadıkça da kalbi doğru olmaz."
O halde özüyle sözüyle dosdoğru olmak ge-rekmektedir. Peygamberimizin "Allah'a inandım de, sonra da dosdoğru ol!" tavsiyesinin esas ma-nası budur. İslâm da en öz ifade ile bundan iba-rettir.
M.Ali Karahasanoğlu