* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Gerçek Hazine Gençlik  (Okunma sayısı 355 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7241
Gerçek Hazine Gençlik
« : Kasım 07, 2024, 07:56:14 ÖÖ »


Gerçek Hazine Gençlik

Milletlerin kendi içlerinde barındırdıkları önemli değerler vardır. Bu değerler ve o değerlerin algısı milletten millete değişkenlik arz edebilir. Ancak her millet için değerli olan öyle bir hazine var ki o da gençler ve gençliktir.

Şunu net ifade edebiliriz ki, kim ki gençliğine sahip çıkarsa dünyayı yönetmeye, oyun kurmaya aday olur. Tarih bizlere şunu da göstermiştir ki gençliğine sahip çıkmayan her milletin sonu hazin olmuştur. Elbette ki biz Müslümanlara da gençler ve eğitimleri konusunda önemli görevler düşmektedir. Zira bizim dinimiz sadece kendi gençlerimize değil, nerede bir delikanlı varsa nerede bir hanımefendi varsa hepsi ile gücümüz oranında ilgilenmemizi istemektedir. Hal böyle olunca Müslümanların sorumlulukları bir kat daha artmaktadır.

Hazinenin Farkında mıyız?

Gençler ve gençlik bir hazinedir. Gençlerin enerjisi kıymetlidir. Onların heyecanı ile birçok iş daha hızlı bir şekilde yerine getirilebilir. Hele bir de başlarında onlara güvenip, cesaret aşılayan, önlerini açan, tecrübeleri ile onlara ışık tutan bir büyükleri varsa, değmeyin keyfine. O yüzden gençliğin enerji ve heyecanı paha biçilmez bir hazinedir. Böyle paha biçilemeyen bir hazinenin ise düşmanlarının çok olacağı izahtan varestedir. Bundan dolayı sorumluluk sahibi her bir büyüğün, yetkilinin gençlik ve gençler üzerine bir plan ve programı olmalıdır. Gençlik üzerine plan ve program kurmayan devletlerin istikballeri karanlık olmaya mahkumdur.

Kendilerini sözüm ona dünyanın sahipleri olarak görenlerden bazıları ise bu hazinenin heder olması için elinden gelen gayreti göstermektedir. Kendi gençlerinin bir şekilde bataklığa düştüğünü gören bu mihraklar, oklarını hali hazırda aile yapısı daha az bozulmuş, gençlerine halen sahip çıkan milletlere çevirdi. Bu milletlerden birinin de bizler olduğunu görebilmek için allame olmaya gerek olmadığı kanaatindeyim. Peki, niçin bizim gençler? Çünkü bizlerin gençliğimize ve gençlerimize anlam yüklerken başvurduğu kaynak Allah ve Resulüdür. Bana göre, sana göre değil de gençlerimize yüklediğimiz anlamın ve onlara hangi plan ve program çerçevesince yaklaşmamız gerektiğinin temel sınırlarını bizlere dinimiz çizmektedir. Bu yüzden, din-i mübin-i İslam’ın yönlendirmesine ve bizleri sorumlu tuttuğu eğitim programına göre hareket etmek zorunda olduğumuzu unutmamamız gerek. Bizler için başarılı nesil, sadece maddi anlamda başarılı olsun da maneviyatı nasıl olursa olsun, gibi bir yaklaşım sergileyerek büyütülmüş bir nesil değildir.

Bozgunculara Dikkat!

Tüm dünyada gençliğin dünyevileşmesi için çaba sarf eden ve böylece sadece kendilerinin bu dünyaya hakim olması için çalışan bu güruh, aynı şekilde milletlerin gençlerinin de önündeki en büyük bozucularıdır. Öyle ki, bu tür bozguncular gençlerin kökleri ile bağlarını koparabilmek ve onları dünyevileştirerek kolay yutulabilir bir lokma haline getirmek için elinden gelen bütün gayreti göstermektedirler. Bunun için bu güruh, elinde hangi argüman varsa onu kullanarak nesilleri bozmak ve tahrif etmek için hiç çekinmemektedir. Gençlerin zihinlerini bulandıracak ne varsa temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp sunmaktadır. Onlar da biliyor; gerçek tarihine bağlı, maneviyatı yüksek gençlere etki edemeyeceklerini.

Bu bağlamda belki zaman ve zemine göre ağırlıklıları değişmekle birlikte gençlerin zihinlerine öyle sorular bıraktılar ki maalesef bazı gençlerimizde bu tür sorularla zihin bulanıklığında başarılı oldular. Zihinleri bulanan gençlerimiz, ortamlarını rahatlatabilmek için kendi gibi insanların varlığını önemsemeye başladı. Ve bunun mukabilinde kendi kimliğini geride bırakmaktan da çekinmedi. Zira, edinmeye çalıştığı yeni kimliği ile ortama uyum sağlayacağını bilen gençlerde, bu geçici dünyada bu şekilde tutunulabileceği kanaati oluşturuldu.

Bozmak kolay, yapmak zordur. Gençlerin bozulması için elden gelen bütün çalışmayı yapanlar, gençleri değişik yönlerden kıskaca alarak bu işi yürütmektedir. Gençlerin kontrol etmekte zorlandığı, toplumsal bir destek ile atlatılabilecek olan bazı hassas konuları ayyuka çıkararak, meseleyi onların bu ihtiyaçlarının nasıl karşılandığı değil de, karşılansın da nasıl olursa olsun, pozisyonuna getirdiler. Örneğin gençlerin en büyük imtihanlarından birisi olan ergenlik, bu cenahın elinde bir silaha dönüştü ve haddinden fazla bir özgüven yüklemesi ile her şeye karşı çıkan, herkesle, her şeyle sorunlu olabilen, adına da ergen psikolojisi denerek herkesten kutsanma bekleyen bir yapıya büründürüldü. Yine aynı şekilde iş bulma konusu, helalinden rızkını bulma durumundan daha çok, kazanayım da haram helal fark etmez, denilebilecek maddeperest bir yapıya büründürüldü. Yine aynı şekilde karşı cinse ilgi ve cinsellik boyutu internetin de muzır yayınları ile gençlerin zihnini, yüreğini dağıtan bir mekanizmaya dönüştürüldü. Bir silah oldu tabiri caizse. Bunun örneklerini çoğaltmak mümkün. Mal, makam, mansıp, arkadaş vd…

Peki, Tehlike Nerede?

Gençlerimizi bozmak adına, onlara yaklaştıkları bir diğer konu da onların itikatlarını bozacak bazı fikir ve akımların kölesi yapmak. Her ne kadar genel anlamda bilim denilen şey Allah’ın evrene koyduğu düzeni keşfetmekten ibaretse de bilimi maalesef ki, aldılar, “din-bilim bağdaşmaz” noktasına getirip gençleri bilimden yana olmaya davet ettiler. Hatta öyle bir noktaya geldi ki bilim,birçok yerde dinin önüne geçirilip, gençlerimiz için bilim yoksa sen de yoksun durumu ortaya çıkarıldı. Bilim ve bilimsel çalışmalar adeta insanları kıskacına aldı ve çoğu yerde bilim, din karşıtlığı ile lanse edilir oldu.

Bu konuya örnek olabilecek bir teori de evrim teorisi denilen çalışmadır. İslam’ın, yaratılış ile ilgili ortaya koymuş olduğu argümanların aksine, türler arası geçişin mümkün olduğunun ispatına çalışan bu teori, maalesef belli bir dönem bırakın gençlerimizi, tüm insanlığın başına onulmaz yaralar açmış ve hatta bazılarını dini reddetmeye kadar götürmüştür. Materyalist bir bakış açısı ile ele alınan çoğu bilimsel çalışma, bu konuda kendini göstermiş ve gençlerin itikadını bozacak derecede revaç bulmasına sebep olmuştur. Aslında Allah’ın en büyük delillerini ortaya koyan biyoloji ilmi, maalesef ki Allah’ı inkâr noktasına götürecek kadar sistemli bir yapıya kavuşturulmuş ve dünyada koca koca bilim insanları tarafından savunulmaya başlanmış ve insanlığın önüne bir sorun olarak konulmuştur. Elbette alt yapısı olan gençlerimiz diğer konularda olduğu gibi bu konularda da kendini korumayı başarmış ancak bazı gençlerimizi maalesef bu tuzaktan kurtarmak mümkün olmamıştır.

Aynı şekilde bu tür bir bozmayı kendine görev edinenler, gençlerin daha tam oturmamış zihinlerine bazı itikadi soruları atarak onları güya, sorguluyorum, araştırıyorum, bilimsel bir etkinlik yapıyorum aldatması içinde sorgulama ile bulunamayacak şeyleri dahi sorgulattırma ve bu sorgulattırma sonucunda elle tutulur gözle görülür somut bir şeyler bekleme-bekletme tuzağına çektiler. Elbette ki dini konular da bu sorgulamadan nasibini almış ve dinin itikat kısmı somut bir şekilde ortaya konulamayacağı için de ya reddedilmiş ya da dikkate alınmayan, atıl bir deist inanca dönüştürülmüş.

Yine sordukları sorular ile gençlerimizin bu dünyaya geliş amaçlarını ifsat edecek cevapları yine kendileri vermiş ve bu cevapların haricindeki cevapları da ne bilimsel olarak kabul etmişler ne de kendi kurdukları hegemonyalarına uygun bulmuşlardır. Bu işi öyle bir noktaya taşımaya çalışmışlardır ki, bu menfi gayret gençlerimizi, bu dünyaya geliş amacımız maddeden, yemekten, içmekten, eğlenmekten, başka bir şey değildir, sonucuna götürmüştür. Biz bu dünyada yaşar, yer, içer, gezer ve sonra yok olur gideriz demenin bir başka versiyonunu icra etmişlerdir. Bir başka deyişle Emine Şenlikoğlu’nun gözünden, gençliğin imanını, hayatını, fıkhını, basiretini, ferasetini garip garip sorularla, garip garip cevaplarla çalmaya çalıştılar/çaldılar.

Millet olarak elimizde kalan en değerli sermayemiz gençlerimizdir. O halde devlet ve millet olarak bizlere düşen görevleri iyi bilmemiz ve yerinde, planlı, programlı hareket etmemiz gerekiyor. Uyanık olmalıyız bu konuda. Şu halde en başta yapılacak iş, yarı Müslüman yaşadığımız şu ülkemizde, en öncelikli görev ailelere düşmektedir. Evlatlarımızı bebeklikten hatta anne karnından itibaren yaşına uygun bir şekilde eğitime tabi tutmak, zaman ve zeminine göre Allah ve Resulünü tanıtmak en öncelikli görevlerimiz arasında olmalıdır. Nasıl ki yaşı gelince evladımızı elinden tutup ilkokula götürüyorsak, aynı hassasiyetle de ya kendimiz dini eğitimini vermeliyiz ya da bu konuda bir uzman desteği almalıyız. Dünyevi derslere birçok para döküp, özel dersler aldırırken, manevi derslerimizi ihmal etmek sadece evladımızı değil koskoca bir nesli, bir devleti, bir milleti fesada sürükleyebilir.

Yalnız, şunu da bilip dikkat etmeliyiz ki, tüm bu işleri planlarken, evlatlarımızın yaşlarını ve demlerini geçirmeden, peyderpey yapmak ve zaman-zemin ilişkisine de dikkat ederek hareket etmek işlerimizi kolaylaştıracaktır. Gençlik çağına gelmeden, bu tür işleri yerine getirmeyip ihmal edersek, evlatlarımızı gençlik yaşlarında elde tutmak çok daha zorlaşmaktadır. Bu konularda gençlerimizi kaybetmemek için somut yaş dönemlerinde, ergenliğe kadar içerisinde sahabeden, atalarımızdan, tarihi şahsiyetlerimizden örneklerle, bu tür konular karşısında nerede durması gerektiğinin zeminini hazırlamak gerekir. Yaşı müsait bir olgunluğa gelince de tarih şuuru vermek gerekir ki, hatada tekerrüre düşmesin.

Bu eğitimler içerisinde tarihten ve yaşadıklarından ibret alabilmeyi öğretmek de çocuklarımızı korumak için yapabileceğimiz en önemli eğitimlerden biridir.

12-13 yaşına gelince artık evladımızla istişareler yapmalı, onlarla bir büyükle konuşur gibi konuşmalı, özelde ve genelde daha ciddi konuları ele almamız yararlı olacaktır. Artık bu yaşlardan sonra belki birkaç sene daha beklenerek izmler ve kavramlar üzerine az çok demeden, tam anlamasını beklemeden bir çalışma yapılabilir. Böylece ilkokuldan itibaren elimizden çıkan evladımız, asıl konuşması gereken yaşa geldiğinde, özellikle lise ve üniversite, kendini savunmasız hissetmemeli, kendisine peşin peşin sunulan fikirleri, izmleri tanır hale gelmelidir. Tanımalı ki gerektiğinde savunabilsin ya da reddedebilsin.

Gençlerimize verebileceğimiz güzel hasletlerden biri de dünyayı tanımasına, çağını anlamlandırmasına olanak sağlamaktır. Entelektüel bir birikim yapabilmesi için farklı kültürleri tanıtmalı, dininden taviz vermeden insanlara karşı hoşgörülü bir yaklaşım sergileyebilmelerini kolaylaştırmalıyız. Uç fikir ve akımlarla, tarihin belli dönemlerine has, dar, kaba, cezaların ön plana çıkarıldığı bir dini anlayışla, bu çağa hitap etmenin güç ve kabul edilebilir bir yol olmadığını anlatmamız icap etmektedir. Tüm bu çalışmaların yanında gençlerimize azim, kararlılık, tutarlılık, sabır ve irade eğitimini dolaylı dolaysız vermeye çalışmalıyız ki sevap işlemeye karşı azimli ve sabırlı olurken günaha karşı da iradesini kullanıp günahı reddetme cesaretini gösterebilsin. Daha sonrasında ise hayatının her alanında gençlerimize dua etmeyi unutmayacağız. Zira yer gök dua üstünedir.

Bu konu ile ilgili daha birçok tespit ve çözüm yolları sunulabilir lakin biz yazımızın hacmi gereği bu kadarla iktifa edeceğiz. Son söz yerine şunu belirtmem gerekir ki, şahsım olarak epeyce gençlik çalışmasının içindeyim. Ey anneler babalar; öncelikli çağrım sizleredir. Gelin, iş işten geçmeden evladımızın manevi eğitimini verelim ya da verdirelim. İkinci çağrım da gençlere. Ey gençler; sizler de sizleri çok seven büyüklerinizin tecrübelerine güvenin. Onları kırmayın, küstürmeyin. Zira bereket onlarla birlikte olmaktır. Ve son çağrım da tüm insanlığa. Mademki ölüm hak, o halde geliniz hazırlığımızı ona göre yapalım.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]