KADIN, ERKEĞİ BOŞAYABİLİR Mİ?
Kadının boşama yetkisi var mıdır? Yoksa kadının boşanması sadece erkeğin iki dudağının arasında mıdır?
Kadın boşama hakkını kullanabilir
İslam’da boşama yetkisi prensip olarak erkeğe verilmiştir. Ancak iyi tanımadığı veya zulüm ve haksızlık yapabileceğinden güvende olmadığı bir erkekle evlenmek durumunda kalan kadın, nikah sırasında erkekten boşama yetkisi ister ve evlilik bu şartla yapılmış bulunursa, kadın da boşama yetkisine sahip olur. Buna tefvizi talak denir. Böyle bir hak alındıktan sonra artık erkek bundan rücu edemez.
Nitekim Allah Rasulü’nün eşlerinin Medine döneminde bir ara onda olmayan kimi ziynet ve eşyayı istemesi üzerine inen ayette şöyle buyurulmuştur:
“Eğer siz dünya hayatını, onun ziynet ve ihtişamını istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerini vereyim de hepinizi güzellikle salıvereyim.” (Ahzab-28-29)
Çoğunluk müctehidlere göre, bu ayetle Hz. Peygamber’in eşlerine boşama yetkisi ve isterlerse Hz. Peygamber’den ayrılabilecekleri bildirilmiştir. Ancak onun temiz eşleri konuştuklarına pişman olmuşlar ve herbiri Allah’ın elçisini tercih etmiştir.
Şiddetli geçimsizlik veya kötü muamele durumunda ise, kadın daha önceden böyle bir boşama yetkisi almamışsa çoğunluk müctehidlere göre doğrudan boşama hakkı doğmaz. Koca, eşini boşamayı gerekli kılan hallerde boşayabileceği gibi kadın da kendine göre meşru mazeretleri varsa, zulüm veya haksızlığa tahammülü kalmamış ise, o zaman mahkemeye başvurarak boşanma talebinde bulunabilir. (Prof. Dr. H. Döndüren, Aile İlmihali, 558)
Evlilik birliğinin sona ermesinin bir diğer şekli, eşlerin mahkemeye başvurarak hakim kararıyla boşanmalarıdır. Tercihimiz; eşlerin birbirlerine karşı rıza ve muhabbetle evliliğin devamıdır. Aksi halde evliliği sona erdirmeleri ya da bazı boşanma sebepleri varsa, hakime baş vurarak evliliği sona erdirebilmeleri, İslam’ın bu konuda altarnetifli bir düzenleme yaptığını gösterir.
İslam’da evlilik akdi süresizdir
Kişilerin boşanmak için mahkemeye müracaat ettiği zaman, boşama yetkisini hakime verdiği için, hakim onu boşadığında bir talak gider. Geride iki talak hakkı vardır. Buna göre hanımıyla bir araya gelmelerinde kanunen bir sakınca olmadığı gibi dinen de bir sakınca yoktur. Yalnız mahkemece vaki olan boşama şeklini, yani talakı baine mi, riciyye mi olduğunu bilemediğimiz için biraraya gelmek azmedildiği takdirde, tecdidi nikah yapmak lâzımdır. (Halil Günenç, 2/147)
İslam’da evlenme akdi süresiz olarak ve ömür boyu devam etmek üzere yapılır. Belirli süre için yapılan evliliğe (muta), İslam fakihlerinin büyük çoğunluğu meşru gözle bakmamıştır. Evlilik, eşlerden birisinin ölümü ile sona erebileceği gibi, boşama, irtidat, bir bedel üzerinde anlaşma gibi sebeplerle de sona erebilir. Diğer yandan, bazı durumlarda hakimin evliliğe son vermesi de mümkündür.
Her halükarda hissi veya keyfi boşamadan eşlerin azami sakınmaları gerekir. Zira Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur. “Allahu Teala, kendisine talaktan daha sevimsiz olan hiçbir şey helal kılmadı. Yüce Allah’a helalin en sevimsizi boşanmadır.”
“Sırf zevk için sık sık kadın değiştiren erkeklerle, sık sık koca değiştiren kadınlara Allah lanet etsin. Önemli bir neden olmaksızın, kocasından ayrılmak isteyen kadına, cennet kokusu haramdır. Kim, bir kadını kocasının aleyhine kışkırtırsa bizden değildir.”
Peygamberimizin bu veciz hadisleri üzerinde ciddi bir şekilde düşünmek gerekir.
Başka bir ülkeye işçi olarak gidebilmek için evlenmenin hükmü nedir?
Kadınlar, zor durumda bırakılıyor
Bir erkek resmi nikahlı eşinden mahkeme yoluyla boşanma suretiyle resmi nikaha son veriyor. Burada en azından üç talaktan bir tanesi gider. İki talak kalır. Bu iki talakla ayrıldığı hanımla dini bir nikahla devam imkanı olmakla beraber zamanımızın insanları gerekli adalete, hak ve hukuka ne kadar riayet ediyor. Bu konuda iyice düşünmek gerekir.
Bu kişi örneğin Almanya’da bir Alman kadını ile resmi nikahla evlenmektedir. Amacı, işçi olmak. Belki işçi olur, bir şeyler elde edebilir ama kaybettiklerini de hesap etmek lâzım.
İman, amel, ırz, namus gibi nice güzelliklerden mahrum kalırsa, hatta bunun bedelini cehennemde kalmakla öder de, cennetin mahrumiyeti Allah ve Rasulünün mahrumiyeti bir mümin için hüsrandır. Asıl yaratılış gayemiz, Allah’a kulluktur. Allah (c.c.) rızkımıza kefildir. Ama imanımıza kefil değildir. Yarattığı herşeyin rızkını veren Rabbimiz, bizim de rızkımızı verir. O’na tevekkül edelim.
Kadınlar, erkeklere birer emanettir. Peygamberimiz (s.a.v.) veda haccında şöyle buyuruyor: “Ey insanlar! Kadınlar hakkında Allah’tan korkunuz! Çünkü siz, onları, ancak Allah’ın emaneti olarak aldınız ve kendileriyle evlenmeyi de Allah’ın kelimesi emir ve müsaadesiyle helal edindiniz. Kadınlar hakkında hayırlı olmanızı tavsiye ederim.” (İslam Tarihi, M. Asım Köksal, 10/253)
Bir erkek için yurt dışına gitmeyi arzu ederek hanımını boşaması, İslamî yönden boşama sebeplerinden değildir. Hanefi mezhebine göre, İslam hakiminin, kocasının fakirliği yüzünden evliliğe son vermesi caiz değildir.
Kadınlar, yurtdışı evlilik için nihahlarını vermesinler
Evlilikte eşler bir elmanın iki yarısı gibi birbirini tamamlayan bütünü temsil ederler. Acı ve tatlı, darlık veya genişlik günlerinde sevinci, üzüntü ve sıkıntıyı da birlikte karşılarlar. Bu yüzden geçici bir süre fakir düşen kocanın, eşini yalnız bırakması, hatta bu nedenle ondan ayrılmaya kalkması, İslam’ın getirdiği aile anlayışı ile çelişir. İslam prensiplerine uygun değildir.
Diğer bir yönü ile iki evlilik cereyan ediyor. Önceki hanımı resmiyette boşamak sureti ile ondan ayrılıyor. Resmiyette yurt dışında birisi ile resmi evlilik vaki oluyor. Önceki hanım dini nikahlı olarak kalıyor. Ölüm vaki olursa, hiçbir hak da iddia edemiyor, ne garip şey!
İslam’a göre birden fazla evlilik; farz, vacip ve sünnet kabilinden bir emir olmayıp, bazı durumlarda baş vurulabilecek bir ruhsattan ibarettir. Eşler arasında adaleti ve eşitliği sağlamak şartıyla izin verilmiştir. Ayeti celilede: “Şayet adalet yapamayacağınızdan endişe ederseniz, o zaman bir tane ile yetininiz.” buyuruyor. (Nisa/3)
Bir erkek ki, kendisi yurt dışına gidecek, üç-beş sene hiç gelmeyecek, hanımın biri ile devamlı kalacak, öbürünü terk edecek, aile saadetinden mahrum kalacak. Hatta uygulamaların pek çoğu şöyledir: Yurt dışındaki hanımı ile dünya nimetlerinden yeterince istifade ettiriliyor. Öbür hanıma ne para var, ne bir şey. Hatta bazıları memleketlerine ne dönüyor, ne de dönmeyi düşünüyor. Tavsiyemiz odur ki, hanım kardeşlerimin hiçbir zaman nikahlarına müsaade etmesinler. Mark, dolar, para, insanlara dünya ve ahiret saadeti vermez. Ancak kalpler Allah’ı anmakla; takva, ihlas, samimiyetle insanlar huzurlu olurlar. Hanımların başörtüsü sorununu çözemeyen erkeklerden adalet bekleyemezsiniz. Bir başörtüsünden dolayı kızlarının tahsilini yaptıramayan erkekler mi adaleti tesis edecekler?
İffetli ama fakir bir evlilik, zenginlikten hayırlıdır
Terkettikleri hanımların, haramlara sevk olunabileceğini düşünemeyen erkeklere nikahınızı asla vermeyin. Çocuklarını okşamaktan mahrum kalmayı göze alan bir Avrupalıyı, biricik evladına tercih edebilecek kişilere sakın nikahınızı vermeyin.
Belki fakir olursunuz, ama edebinizi, iffetinizi, güzelliklerinizi muhafaza edin. Şerefinizle yaşayın. Allah, nice fakirleri zengin, nice zenginleri de fakir yapar. Allah, her şeye kadirdir. Allah’ın lütfu ve ihsanı geniştir.
Allah’ım, ümmeti Muhammedi Kur’an’a mahkum et! Amin.
ABDULLAH GÜZEL